Image Map

İktidarın ayrımcı, asimilasyoncu, dışlayıcı, baskıcı, otoriter politikaları sökmeyecek; halkın birleşik mücadelesi kazanacaktır!

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun, siyasi iktidarın ODTÜ ve Tuzluçayır’da uyguladığı şiddet politikalarına karşı açıklaması:

İKTİDARIN AYRIMCI, ASİMİLASYONCU, DIŞLAYICI, BASKICI, OTORİTER POLİTİKALARI SÖKMEYECEK, HALKIN BİRLEŞİK MÜCADELESİ KAZANACAKTIR!

Eylül ayı ile birlikte, iktidar Ankara başta olmak üzere tüm ülkede polis şiddetini tırmandırmakta ve toplumsal gerilimleri artırıcı politikalara yönelmektedir.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) ve iki mahalleden geçen yolun, ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı henüz onaylanmamışken inşaatına başlanmasının; üniversitelilerin ve mahallelerin itirazlarının tamamen göz ardı edilmesinin; bu yola karşı çıkan üniversitelilere ve mahallelilere “düşman kuvvetleri” muamelesi yapılmasının hukuk ile, demokrasi ile bağdaşır herhangi bir yanı bulunmamaktadır.

Halkın istemediği bir yolun, halka şiddet uygulayarak inşa edilmeye çalışan zihniyet, Gezi Parkı sürecindeki tutumunu Ankara’da sahnelemekten hiç çekinmemektedir. Sadece polis şiddeti değil, kara propaganda yöntemleri de aynen devreye sokulmaktadır. ODTÜ’de başörtüsü ile hiçbir ilgisi olmayan bir tartışmanın çarpıtılması, Haziran ayında yaşandığı ileri sürülen ve görüntüleri basına verilecek denip aylardır verilemeyen “türbanlılara saldırdılar” yalanını hatırlatmaktadır. Öğrenci (müşteri) kazanmak için ODTÜ yurtlarına karşı karalama kampanyası yürüttüğü iddia edilen bir cemaate ait özel yurdun görevlilerine bazı öğrencilerin sözlü tepki göstermesi, öğrencilerin aksi yöndeki tüm beyanlarına rağmen medya tarafından ısrarla “türbanlı öğrenciye saldırı” olarak sunulmaktadır. Öte yandan polisin Haziran ayında türbanlı-türbansız demeden kadınları hedef alan sınırsız şiddetinin sahneleri hala hafızalardadır. İktidar ve yandaşları konuyu “türbanlı-türbansız” ikilemine sıkıştırarak toplumu tehlikeli bir biçimde saflaştırmaktan çekinmemekte, bu şekilde antidemokratik ve hukuk dışı uygulamalarının üstünü örtmeye çalışmaktadır.

Benzer bir gerilim Ankara’nın Mamak İlçesi Tuzluçayır Mahallesi’nde de yaşanmaktadır. Burada da halkın inançları ve talepleri görmezden gelinerek bir dinsel projenin temeli atılmış, buna karşı çıkanlara da oldukça vahşi şiddet uygulanmaktan kaçınılmamıştır. Bir asimilasyon politikasının ürünü olarak, cemaati olmayacağı anlaşılan ve halkın tepkisi çeken bir ortak ibadethane projesini (cami-cemevi), halkı gaz bombalarına boğarak, evlerin, dükkanların camlarını kırarak, onlarca insanın yaralanmasına yol açarak inşa etmeye çalışmak hangi inanç sistemine uygun bir davranıştır? Bu ancak ve ancak inançların politika malzemesi, şiddetin gerekçesi olarak kullanılmasının bir yansımasıdır ve inançlara yapılan en büyük saldırıdır. Daha da önemlisi bu saldırı, toplumu bölen, inanç temelli gerilimler yaratan sonuçlar yaratmaktadır. İktidarın kâh seçim kazanmak için, kâh Ortadoğu’daki emperyalist müdahalelere dahil olmak için derinleştirdiği bu gerilimler, koltuklarını korumak adına onlara bir şeyler kazandırabilir, ancak ülkeye kaybettireceklerinin ne kadar büyük olduğu ortadadır.

İktidarı kaybetme korkusu, ülkeyi yönetenleri akıl dışı bir yola sürüklemektedir. Korkunun insanları saldırganlaştığı psikolojik bir gerçeklik olmakla beraber, bir ülkenin halktan korkarak yönetilemeyeceği de sosyolojik bir gerçekliktir. Bir ülkeyi polis şiddetiyle ve mezhepsel-etnik gerilimleri kaşıyarak yönetmeye kalkmanın mazur gösterilebilir, affedilebilir bir yanı yoktur.

İktidarın bu ayrımcı, dışlayıcı, baskıcı, otoriter politikalarına karşı tüm halkın omuz omuza mücadelesi büyüyerek sürecektir. DİSK, polis-iktidar şiddetine karşı hakların özgürce kullanılabildiği demokratik bir ülke için, bu ülkenin tüm emekçilerinin birliği ve kardeşliği için mücadele etmeye devam edecektir.

ITUC ETUC