Image Map

Asgari ücret yine sefalet ücreti: Hani bizim milli gelirimiz?

  • İktidar, seçim sürecinde milli gelirden, ekonomik büyümeden her bahsettiğinde, bu sefalet ücretini hatırlatmak boynumuzun borcudur. 

2015 asgari ücreti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından açıklandı ve yılın ilk 6 ayında net 949 lira, ikinci 6 ayı için net bin lira olarak ilan edildi.

Şurası açıktır ki aylık 58 TL, günlük 1,93 TL’lik asgari ücret zammı Türkiye işçi sınıfının ve toplumun geniş kesimlerinin gözünde gayrimeşrudur. DİSK-AR’ın verilerine göre bu zamla günlük 63 gram dana eti, 101 gram peynir, 31 gram bebek maması, 289 gram pirinç alınabilmektedir. Milyonlarca asgari ücretlinin insan olmaktan kaynaklı temel ihtiyaçlarını gidermekten çok uzakta olan bu asgari ücret, en hafif ifadeyle, işçi sınıfı ile alay etmek anlamına gelmektedir.

2015 seçim yılıdır ve bu zammı gururla açıklayan iktidarın vekilleri Haziran ayına kadar hepimize başarı öyküleri anlatacak, ekonominin büyüdüğünden ve milli gelir artışından dem vuracaktır. İktidar, seçim sürecinde milli gelirden, ekonomik büyümeden her bahsettiğinde bu sefalet ücretini hatırlatmak boynumuzun borcudur.  Dört kişilik hane başına milli gelirden düşen pay aylık en az 7 bin 600 lira oldu diye atılacak nutuklar karşısında asgari ücretlinin ve işçi sınıfının sorusu bellidir: Hani bizim milli gelirimiz?

Başbakanlığa bağlı Türkiye İstatistik Kurumu dahi asgari ücret için 1424 liranın altında bir rakamın insanca yaşamak için yetmeyeceğini ifade ederken bu rakamın altında bir asgari ücret belirlemek sosyal cinayettir.  Devletin resmi rakamları baz alındığında dahi yoksulluğa mahkum eden bir ücrete “asgari ücret” denmesi mümkün değildir!

Ekonomi büyürken işçi sınıfının payına sadece açlık, yoksulluk, çalışırken sakatlanmak, hastalanmak ve hatta ölüm düşmektedir. İş cinayetlerinde ölen, sakat kalan, çok riskli iş kollarında çalışan, taşeron köleliği altında ölüme sürüklenen milyonlarca işçiye uygun görülen zammın günlük 1,93 lira olması kabul edilemez.Yaklaşık 2 bin işçinin hayatını kaybettiği, işçi ölümlerinin bir yıl öncesine göre %60’ın üzerinde arttığı 2014 yılı sonunda, işçi sınıfına %6+6’lık bir zammı layık görmek bu iktidarın ve çok övündüğü ekonomik büyümenin “fıtratını” gayet net bir biçimde yansıtmıştır. İktidarın ve tercih ettiği “ekonomik büyüme” modelinin fıtratında, işçi sınıfı için yoksulluk ve ölüm vardır.

Öte yanda bu ekonomik büyümenin sonucunda saraylar büyümekte, servetler katlanmakta, bir avuç azınlığın lüks içerisindeki gösterişli hayatı gözümüze sokulmaktadır. Saraylarının bütçesini iki katına çıkaran iktidar, o saraydaki tek bir kadehin fiyatının altında bir asgari ücret belirlerken, en ufak bir vicdani rahatsızlık duymamaktadır.

Son sözümüz Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nadır. Bu komisyonun da “fıtratı” artık iyiden iyiye açığa çıkmıştır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu yıllardır bir ortaoyununa dönmüştür. Asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak ele alınmalıdır. Görüşmeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri yasal zeminler oluşturulmalıdır.

İşçi sınıfı adına en ufak kazanımlar dahi kapalı kapılar ardında yapılan ve toplumdan gizlenen “pazarlık” oyunlarıyla değil işyerlerinde, meydanlarda, sokaklarda, yürütülen mücadelelerle mümkün olmaktadır. Hükümetin ve sermayenin belirlediği bu sefalet ücretine “şerh” koyanlar, bu ortaoyununa dahil olanlar değil; Aralık ayı boyunca işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda “Asgari ücret 1800 Net” mücadelesini verenlerdir.

2014 yılı sona ererken “itibar” adına sarayları büyütenlere ve o sarayların sofralarında yer tutanlara inat DİSK itibarını #Direnİşçi çadırlarında büyütmeye, işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda verdiği mücadeleyle “Saraylar değil ekmeğimiz büyüsün” demeye devam edecektir.

DSC_4145

ITUC ETUC