Image Map

Bandırma’da toplu sözleşme törenine DİSK Genel Başkanı Kani Beko da katıldı

Bandırma Belediyesi ile DİSK Genel İş sendikası arasındaki toplu sözleşme imza törenine DİSK Genel Başkanı Kani Beko da katıldı.

Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza ve Genel İş Mali İşler Daire Başkanı Çetin Çalışkan ile Genel İş Örgütlenme Daire Başkanı Taner Şanlı’nın da katıldığı imza töreninin ardından bir konuşma yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, işçilerin üç acil talebine değinerek, taşeron işçilere ayrımsız kayıtsız şartsız kadro, kıdem tazminatının kaldırılması planlarından vazgeçilmesi ve zorunlu BES uygulamasının ortadan kaldırılmasını istedi. Bu talepler doğrultusunda mücadelenin süreceğini söyleyen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, kıdem tazminatına el uzatmanın genel grev nedeni olduğunun altını çizdi.

Anayasa Referandumu ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK-AR’ın “Başkanlık işçiye zararlıdır” raporundan örnekler verdi.

Genel Başkanımızın Anayasa referandumuna dair Bandırma’daki açıklamaları şöyle:

BAŞKANLIK SİSTEMİ İŞÇİLERE ZARARLIDIR!

Nisan ayında Cumhuriyetin, memleketin ve işçilerin geleceğini belirleyecek çok önemli bir referanduma gidiyoruz. DİSK olarak bu Anayasa değişikliğine neden karşı olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isterim.

Değişiklik paketi TBMM’den olağanüstü bir hızla, medyadan, hatta vekillerden kaçırarak, muhalefeti susturarak, hukuka aykırı açık oylamalarla, kavga gürültü içinde geçirildi. Dünyada böyle bir Anayasa yapıldığının bir tane örneği var mıdır?

Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Ülkenin yarısının evet dediği, yarısının hayır dediği, büyük bir bölümünün içeriğini bilmediği bir Anayasanın “güçlü Türkiye”yi yaratamaz. Aksine böyle bir Anayasa siyasi istikrarsızlık, kutuplaşma ve kriz getirir.

DİSK olarak Anayasa değişikliğinin sadece yapılış sürecine değil içeriğine de karşıyız:

Anayasa değişikliği ile yasama, yürütme ve yargı yetkileri cumhurbaşkanının elinde toplanacak, kuvvetler ayrılığı bitecek.

Türkiye Cumhuriyeti devleti tek adam iktidarına teslim edilecek.

Cumhurbaşkanı OHAL ilan edebilecek, memleket halkın tamamını temsil eden Meclisten çıkan yasalar yerine tek imzalı kararnameler ile yönetilecek.

Yürütme erkinin, halkın tamamını temsil eden meclise karşı sorumluluğu olmayacak.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve vekiller etkisizleşecek, tek yetkili Cumhurbaşkanı olacak.

Bakanlar Kurulu, cumhurbaşkanına hizmet eden atanmış memurlardan oluşacak.

Yargı üyelerinin çoğunluğunu cumhurbaşkanı belirleyecek, böylece tek kişinin kararları yargı kararları da olacak. Yargı yürütmenin vesayeti altına girecek.

150 yıla yakın bir süredir bu topraklarda, sancılı da olsa, varlığını sürdüren parlamenter sistemin köklü biçimde değiştirilmek istenmesine hayır diyoruz.

Güçler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran, tüm yetkileri bir kişinin elinde toplayan, üstelik bu kişiyi de denetlenemez ve hesap sorulamaz hale getiren bir Anayasa değişikliğine hayır demeyi görev sayıyoruz.

Tüm darbelerin hedefi olan TBMM’nin yasa yapma yetkisine darbe vurulmasına, halk iradesinin ortadan kaldırılmasına hayır demek DİSK’in tarihi sorumluluğudur.

DİSK hayır demekle yetinmekte alternatifini de ortaya koymaktadır. 2010 referandumu sürecinde ülkenin saygın Anayasa hukukçuları ve bilim insanlarının katkısı ile “Özgürlükçü, Eşitlikçi, Demokratik ve Sosyal Bir Anayasa İçin Temel İlkeler Raporu”nu hazırlayan DİSK emekçilerin özlem duyduğu bir Anayasanın temel taşlarını ortaya koymuştur. Alternatif isteniyorsa, emekçilerin alternatifi hazırdır.

Bir ülkede demokrasi ne kadar gelişmiş ise işçilerin hakları da o kadar fazladır. İşçilerin hakları ne kadar gelişirse de demokrasi o kadar güçlü olur.  Demokrasi ne kadar gelişkinse, sendikalaşma o kadar yüksektir, grev hakkı vardır, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı vardır, düşünce ve ifade özgürlüğü vardır, taleplerini taşıyabileceğin işleyen bir parlamento vardır, haklarını savunacağın bağımsız bir yargı vardır.

Bu nedenle parlamenter rejimlerde işçilerin hakları daha çok korunmakta, başkanlık rejimlerinde daha çok ihlal edilmektedir. DİSK-AR’ın yaptığı bir çalışma Başkanlığın İşçilere Zararlı olduğunu net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Sendikal hakların en çok korunduğu 11 ülkenin 9’unda parlamenter rejim olması tesadüf müdür? Sendikal hakların en çok ihlal edildiği 28 ülkenin 20’sinde ise başkanlık rejimleri vardır.

Parlamenter rejimlerde yüz işçinin 29’u sendikalıdır, başkanlık rejimlerinde ise yüz işçinin sadece 12’si sendikalıdır.

Parlamenter rejimlerde işçilerin yarısı toplu sözleşmeden yararlanırken, başkanlık rejimlerinde yaklaşık dört işçiden biri bu hakkı kullanabilmektedir.

Parlamenter rejimlerde haftalık ortalama çalışma süresi 38 saat iken, başkanlık rejimlerinde 43 saattir.

Başkanlık rejimine sahip ülkelerde 100.000 işçiden 5’i çalışırken ölmekte iken parlamenter rejimlerde bu rakam yarı yarıya azalmaktadır.

Parlamenter rejimlerde ortalama insan ömrü 76 yıl iken başkanlık rejimlerinde insanlar ortalama 67 yıl yaşamaktadır.

Başkanlık rejimlerinde gelir eşitsizliği, parlamenter rejimlere göre oldukça yüksektir.

Bunların hiçbiri tesadüfü rakamlar değildir. Başkanlık işçilere zararlıdır.

Tüm işçiler şunu bilir: Bir iş sözleşmesi okunmadan, işveren tarafının lafına bakılarak imzalanmaz. Bir toplumsal sözleşme olan anayasa değişikliğine de içeriğini bilmeden imza atmak, onay vermek de doğru değildir. İşçiler mutlaka bu değişikliğin içeriğini öğrenecek, öyle sandığa gidecektir.

DİSK olarak tüm işçilere sesleniyoruz:

Bu ülkeyi 15 yıldır yönetenlere oy verdiniz ya da vermediniz. Şimdi tercihiniz bir parti veya lider olmayacak.

Toplumu kutuplaştıracak, meclisin, yargının ve hükümetin yetkilerini tek bir kişide toplayacak, işçi haklarına zarar verecek, ekonomiyi krizlerle karşı karşıya bırakacak bir rejim değişikliğine onay vermeyin.

Bugüne kadar tek bir partide birleşemeyen işçiler, haklarını korumak için birleşip “hayır” diyerek güçlerini gösterebilir. Türkiye’nin işçiler için bir cehenneme dönüşmesine hep beraber hayır diyelim!

Tek bir kişiye, tek bir imzayla sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, kıdem tazminatını kaldırma, toplu iş sözleşmelerini askıya alma, “gerektiğinde” ücretleri dondurma yetkisi veren Anayasa’ya hayır diyelim.

Dünyada ücretler açısından en alt sıralarda olmaya hayır diyelim!

Dünyanın en uzun süre çalıştırılan işçileri olmaya hayır diyelim!

İçinde işçilerin hakları olmayan Anayasa’ya hayır diyelim!

Taşeron işçilerinin her seçimde kandırılmasına hayır diyelim!

15 yılda 17 bin işçinin iş cinayetine kurban edilmesine hayır diyelim!

Kıdem tazminatımızın kaldırılması planlarına hayır diyelim!

İş mahkemelerine başvuru hakkımızın ortadan kaldırılmasına hayır diyelim!

Kiralık işçilik adı verilen köle ticaretine hayır diyelim!

Grev yasaklarına, sendikalı olmanın önündeki engellere hayır diyelim!

Biz borçlanarak yaşamakta zorlanırken, zorunlu BES kesintisine hayır diyelim!

Kamunun birikimlerinin Varlık Fonu yoluyla, yok edilmemesi için hayır diyelim.

Hangi partiye oy verirsek verelim, hangi lideri seversek sevelim, mesele işçilerin ve memleketin geleceği ise bu sefer hep beraber hayır diyelim!

İşçiler olarak birleştiğimizde ne kadar güçlü olabildiğimizi, memleketi de dünyayı da yeniden kurabileceğimizi bir kez daha gösterelim.

ITUC ETUC