Image Map

1 Eylül’de meydanlar “Barış emekle gelecek” dedi

Türkiye’nin dört bir yanındaki 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerine katılan DİSK’liler “Barış emekle gelecek” mesajı verdi

İstanbul:

İstanbul’da “Emeğimizi ve demokrasiyi savunmak için barış şart!” diyerek bir araya gelen Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin Kartal Meydanı’nda düzenlediği mitinge binler katıldı.

Tertip Komitesi adına Orhan Alkaya ve Şebnem Korur Fincancı’nın okuduğu açıklamada “AKP-Erdoğan iktidarının ‘milli güvenlik’ adına uyguladığı savaşçı ve yayılmacı politikalar, ülkemizi, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’nun tamamında emperyalistler arası paylaşım mücadelesinin bir parçası haline getirdi.” denildi.

Ankara:

1 Eylül Dünya Barış Günü için Ankara’nın ilk buluşma noktası Ankara Tren Garı önü oldu. Ankara Tabip Odası, ÇHD Ankara Şubesi, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, İHD Ankara Şubesi, KESK Şubeler Platformu, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, ÖHP Ankara Şubesi’nin çağrısıyla “103 Barış Güvercini Anısına” Ankara Tren Garı önünde saat 10.04’te bir anma etkinliği düzenlendi.

1 Eylül Dünya Barış Günü Mitingi ise Ankara Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirildi. Ortak metni okuyan DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, “Bugün barış mücadelesi her zamankinden daha değerlidir. Çünkü bu coğrafyada barış sözcüğü suç olarak görülürken, savaş sözcüğü kutsanmaktadır.” dedi.

İzmir:

DİSK Ege Bölge Temsilciliğinin de bileşeni olduğu İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü Gündoğdu Meydanı’nda düzenlenen bir miting ile kutlandı.

Önceki dönem DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun da katıldığı mitingde binler barış taleplerini haykırdı.

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin yaptığı basın açıklamasının tam metni şöyle:

Çocuklarımıza Barış İçinde Bir Ülke ve Dünya Bırakmak İçin Savaş Politikalarına Geçit Vermeyeceğiz!

İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve kirli savaşı olan İkinci Dünya Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı geride en az elli iki milyon ölü, milyonlarca engelli, yerle bir edilmiş kentler, yeri belirsiz gömülü halde tonlarca patlamamış mühimmat ile büyük bir acı ve gözyaşı bırakmıştır.

Üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen emperyalist güçler aynı amaçlar ve sermayenin sınırsız ve koşulsuz dolaşımı için kan dökmeye, işgale ve büyük bedeller ödenerek elde edilmiş temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaya devam ediyorlar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşından daha fazla insan son 80 yılda yaşanan savaşlarda, çatışmalarda yaşamını yitirdi, milyonlarcası sakat kaldı. Her iki dünya savaşı sırasında yaşanan zorunlu göç, yer değiştirme ve sürgünden daha fazla insan bugün yurtlarını terk etmek zorunda kalarak çeşitli ülkelerde mülteci olarak yaşamaya çalışıyor. Mülteciliğe yol açan politikaları hayata geçirenler mültecilik, göçmenlik karşıtlığı üzerinden milliyetçiliği, ırkçılığı çoğaltıyor, oya dönüştürüyorlar. Kârlarını arttırarak kasalarını dolduruyor ve yeni çatışmaların fitilini ateşliyorlar. Halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar.

Yitip giden hayatlar, doğa tahribatının dünyanın geleceğini tehdit eder düzeye ulaşması, açlığa, susuzluğa, sefalete sürüklenen milyonlar, göç yollarında yitip giden yüz binler, her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliği umurlarında değil!

Çatışmaların bedelini, savaşları çıkaranlar değil yoksullar, ezilenler, emekçiler ödüyor.

Silah harcamaları sürekli artıyor, nükleer silahların sınırlandırılması antlaşmaları bir bir iptal ediliyor, yeni nükleer silah denemelerinin ardı arkası kesilmiyor. Bu sırada çoğunluğu çocuk olmak üzere milyonlarca insan açlıktan, hastalıktan yaşamını yitiriyor.

Eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha yok ediliyor. Bölgenin kadim sorunları Kürt ve Filistin sorunları konusunda da emperyalistler ve iktidarlar rant ve paylaşım çerçevesinde oyalama, inkar ve çözümsüzlük politikalarında ısrar ediyorlar, çatışmaları derinleştiriyorlar. IŞİD, El Kaide, El-Nusra, Taliban gibi çeteler eliyle vekâlet savaşları yürütülürken, bu örgütlerle işleri bittiğinde ise aynı örgütlere müdahale adı altında bölge işgal ediliyor, askeri üs haline getiriliyor.

Halkın seçme seçilme hakkını elinden alıyor, seçim sonuçlarını tanımıyor, halkın seçtiklerini görevden alarak yerlerine partili memur durumuna gelmiş Valileri atıyorlar. Tepkileri ise devlet zoruyla ve aygıtlarıyla engelliyorlar. Ekmeğimize, geleceğimize, aşımıza, ormanımıza, suyumuza göz dikenler, bir arada yaşama irademizi de iktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar.

Popülist, faşist iktidarlar birçok bölgede binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri operasyonlara ‘Barış Harekâtı’, Filistin halkının özgürlük talebinin bastırılmasını hedefleyen antlaşmaya “Yüzyılın Antlaşması” adını koyarlarken zerre kadar utanma emaresi göstermiyorlar.  Çünkü onların gözleri ve vicdanları para ve iktidar gücü dışında bir şey görmüyor!

Emperyalistlerin müdahaleleri bölge ile sınırlı kalmıyor, Venezüella başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerine kadar uzanıyor. Meksika sınırına duvar örülüyor, birçok ülke ile yapılan İkili Ticaret Antlaşmaları eliyle ülkelerin iç işlerine müdahalelerin önü açılıyor. Öte yandan yeni zenginler yaratmak ve krizleri aşmak için yeni savaşların, çatışmaların fitilleri ateşleniyor.

Bu karamsar tabloyu tersine çevirmenin yolu elbette eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesinden, geçiyor.

Barış mücadelesinin en çok da yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde yükseltilmesine ve süreklileştirilmesine ihtiyaç var. Barış, uğruna mücadele edilmesi gereken, kazanılması gereken politik bir mücadele başlığıdır. Bu uğurda atılacak her adım bizleri barışa olduğu kadar insan olma erdemine doğru da biraz daha götürür.  Çünkü tüm halklarla barış içinde yaşanmasını istemek ve kendi ülkemizde eşit, demokratik, özgür ve barış içinde yaşamak için mücadele etmek insan olmanın şartıdır.

Ülkemizde 15 Temmuz darbe girişimden bu yana kesintisiz olarak devam eden OHAL koşulları ve baskıları karşısında ve Ortadoğu’da farklı düzeylerde devam eden çatışmaların yarattığı acılara, travmalara karşı hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var!

DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak; savaşlarda, çatışmalarda yitirilen milyonlarca insanın anısı önünde saygıyla eğilirken mücadele başlıklarımızdan birinin Barış mücadelesi olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize söz veriyoruz.

Tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle kurmanın yolunu açmak için emek ve demokrasiden yana olan herkesi 1 Eylül Barış Meydanlarında yan yana,  omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.

“…

İnsanların sıkışan elleridir barış

dünyanın masasındaki ekmektir

gülümsemesidir annenin.

Budur yalnızca.

Başka bir şey değildir barış.

….” (Y.Ritsos)

ITUC ETUC