ITUC raporuna göre Türkiye'deki Sendikal Hak İhlalleri
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), ”Sendikal Hak İhlalleri Raporu”nda,
”Türkiye’de özel sektör işvereninin kanunları göz ardı ederek sendikaları zayıflatmak ve yok etmek için işçileri işten çıkardığı” ileri sürüldü.
ITUC tarafından her yıl hazırlanan ”Sendikal Hak İhlalleri Raporunun” Türkiye ile ilgili bölümünde, gerek özel gerekse kamu sektöründe sendikal hareketin çeşitli zorluklarla karşılaştığı savunuldu. Raporda, Türkiye’de çalışma hayatı ve sendikal haklara ilişkin
kanunların uluslararası standartlara uygun hale getirilmesine yönelik hiçbir ilerleme kaydedilmediği öne sürüldü.4688 Sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu’na göre avukatların, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan sivil
personelin, ceza kurumlarında çalışan personelin, özel güvenlik personelinin, rektörler ve yüksek okul yöneticilerinin sendikalara üye olamadığı belirtilen raporda, bu konudaki düzenlemenin, yaklaşık 450 bin kamu çalışanını ilgilendirdiği bildirildi. 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu’nun grev konusunda ayrıntılı sınırlamalar içerdiği ifade edilen raporda, 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun da sendika üyeliğinden istifada noter şartını zorunlu kıldığı kaydedildi.
-İKİLİ BARAJ SİSTEMİ-
2822 sayılı yasaya göre, bir işçi sendikasının toplu sözleşme imzalayabilmesi için hem iş yerinde hem de iş kolunda belli bir üye sayısını elde etmesi gerektiğine işaret edilen raporda, bu yasaları değiştiren kanun taslaklarının hazırlandığı, ancak taslakların da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine aykırı olduğu savunuldu. Toplu sözleşmelerden faydalanan iş gücünün çok düşük olduğu belirtilen raporda, ”Bunun sebebi yasalarca belirlenen toplu pazarlık barajlarıdır. İş sözleşmesine tabi 11 milyon çalışanın sadece 1 milyonu toplu sözleşme kapsamındadır” denildi.Raporda, sendikaların toplantı ve yürüyüşler için resmi izin almak zorunda olduğu kaydedildi.
-GREV HAKKI-
ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesinin 2822 sayılı kanunun toplu pazarlık prensiplerine uygun bir şekilde düzenlenmesi ve grev hakkına riayet edilmesi tavsiyesine rağmen bu konuda harekete geçilmediği savunulan raporda, gerek işçi gerekse memur sendikalarının grev hakkı konusunda ciddi sınırlamalara tabi olduğu ifade edildi.Kamu görevlilerinin toplu pazarlık hakkına sahip olmadığı belirtilen raporda, kanunun, toplu sözleşme yerine, ”toplu görüşmeleri” öngördüğü ve grev hakkının tanınmadığı hatırlatıldı. Bu durumun ILO’nun 98 sayılı sözleşmesinde yer alan toplu pazarlık tanımına uymadığı ifade edilen raporda, kanunun, ”karar alma gücünü hükümete bıraktığı” savunuldu. İşçi sendikalarının toplu sözleşme görüşmelerine başlaması ile greve kadar olan sürecin çok uzun olduğu kaydedilen raporda, sendikaların bu süreçte birçok prosedürü yerine getirmeleri gerektiği ifade edildi.
-İŞTEN ÇIKARMALAR-
”Sendikal gerekçelerle” olduğu iddia edilen işten çıkarmalara da yer verilen raporda, bir tekstil firmasında DİSK’e bağlı Tekstil sendikasına üye 35, bir İngiliz ambalaj firmasında TÜMKA-İŞ’e üye 22 işçinin işten çıkarıldığı kaydedildi.Antalya’daki bir Alman firmasında çalışan ve yüzde 98’ini kadınların oluşturduğu 300 işçinin greve gittiği belirtilen raporda, şöyle denildi: ”Grev, işçileri başarılı bir şekilde örgütledikten 18 ay sonra Petrol-İş Sendikası tarafından başlatıldı. Şirket 1 yıl boyunca sendikayı tanımadı, tanıdığı zaman sendika ile toplu pazarlık masasına oturdu. Sendika gelmeden önce iş yerindeki çalışma koşulları çok kötüydü. Kadın çalışanlar evlenmek için izin almak zorundaydılar. İş esnasında konuşmak yasaktı. Sendika çalışanları örgütledikten sonra bazı koşullar iyileştirildi. Fakat idare çalışanlara sendikadan ayrılmaları için sürekli baskıda bulundu. Grevi kırmak için şirket 60 grev kırıcı tuttu.”
İstanbul Tuzla’daki bir firmanın, 55 dok çalışanının iş akdini feshettiği ve alacaklarını ödemeyi reddettiği belirtilen raporda, bunu protesto eden işçilere polisin müdahale ettiği, 6 işçinin yaralandığı ve Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç ve sendika yöneticisi Kamber Saygılı da dahil olmak üzere 16 işçinin gözaltına alındığı anlatıldı. Dinç ve Saygılı’nın 40 gün hapiste tutuldukları hatırlatılan raporda, ”aylar süren mücadelenin ardından iki sendikacının serbest bırakıldığı ve işçilere alacaklarının ödendiği” kaydedildi.
-DİĞER KONULAR-
Raporda, yer alan diğer tespitler ise şöyle:”İş Güvencesi Yasası’nın uygulanabilmesi için iş yerinde çalışan işçilerin sayısı en az 30 olmalıdır. Taşeronluk ve süreli iş sözleşmeleri gibi uygulamalar sonucu iş yerlerinin yüzde 95’inde çalışan sayısı 30’un altındadır. Sendikal haklara riayet etmeyen işverenlere uygulanan para cezaları çok düşüktür ve bu sebeple caydırıcı olmamaktadır. Fakat geçen yıl Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle bu durum düzeltilmeye çalışılmıştır. Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’nin AB’ye katılımı nedeniyle Kasım 2006’da hazırlanan İlerleme Raporu’nda sendikal hakların tesisi konusunda problemlerin devam ettiği belirtilmektedir. Kamu sektöründe örgütlü olan KESK ve üyelerinin tüzüklerine müdahalede bulunulmuştur. Özel sektör işvereni kanunları göz ardı ederek sendikaları zayıflatmak ve yok etmek için sendikal faaliyetlerinden ötürü işçileri işten
çıkartmaktadır. Sendikal faaliyetlerinden dolayı işten çıkartılan işçilerin işe geri dönme hakları bulunsa da, uygulamada mahkeme kararları işverenlere sadece tazminat ödemeyi zorunlu kılmaktadır. Çalışanlar sendika üyelikleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulmakta ve
sırf bu yüzden diğer şehirlere tayin edilmektedirler. Sendikal faaliyetler dolayısıyla 2006 yılında 15 kamu çalışanı başka iş yerlerine tayin edilmiş, 402 kamu çalışanı disiplin cezası almış, 4 kamu çalışanı hapse mahkum edilmiş, 131 kamu çalışanı mahkemece suçlu bulunmuş ve 9 kamu çalışanı da para cezasına tabi tutulmuştur. 2 kamu sendikasının tüzüklerini değiştirmeleri istenmiştir. 14 değişik iş yerinde sendikaların bürolarını kullanmaları engellenmiş ve 3 sendika bürosu yasal sendikal faaliyetlerini hayata geçirirken zorla boşaltılmıştır. KESK’in ”toplu pazarlık” kavramının yer aldığı tüzüğe Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca müdahale edilmektedir. Bakanlığa göre bu kavram Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda yer alan ”toplu görüşme” kavramı ile bağdaşmamaktadır. Bakanlık, Kültür Sanat-Sen, ESM, Haber-Sen ve SES gibi sendikalardan da tüzüklerini değiştirmelerini istemiştir. KESK üyesi Tüm Bel-Sen tarafından belediyelerde son 12 yıldır imzalan 130’un üzerindeki toplu sözleşmelerin uygulanmaması için yerel idarelere baskı yapıldığı belirtilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sendika lehine karar vermesine rağmen bakanlık bu politikasından vazgeçmemiş ve 8 belediyede imzalanan toplu sözleşmeler ihlal edilmiştir.”