DİSK Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi
14 Mart 2025 Cuma günü DİSK Genel Merkezi’nde toplanan DİSK Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesi:
Bugün ülkemizde biz işçilere, emekçilere, emeklilere, dar gelirlilere, bu halka sunacak hiçbir vaadi kalmayan bir düzenin enkazı ile karşı karşıyayız. Bu düzen bizleri her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla hayat pahalılığı ve daha fazla adaletsizlikle karşı karşıya bırakıyor. Bastırılmış ve inandırıcılıktan uzak resmi enflasyonun bile altında bırakılan ücretler ile alım gücümüz her gün azalırken; bazı sektörlerdeki daralma neticesinde kapanan işyerleri işsizliği daha da artırıyor.
Hiçbir sorunumuzu çözemeyen ve sadece bir avuç zengini daha zengin yapmaya yarayan bu düzen, yarattığı adaletsizlikler karşısında tepkileri bastırmak için giderek daha baskıcı ve daha akıl dışı bir hal alıyor. Kısacası tek adam rejimi ekmeğimizi küçültüyor, ülkemizi boğuyor, çocuklarımızın geleceğini çalıyor.
Gelirde ve vergide adaletsizlik hızla büyürken, bir avuç ayrıcalıklı kesim dışında herkesin çalışma ve yaşam koşulları kötüye giderken ülkeyi yönetenler “en akıl dışı, en hukuk dışı, en adaletsiz olanı” yapma konusunda kendi sınırlarını aşmakla meşguller.
Sendika yöneticilerinden gazetecilere, sanatçılardan siyasetçilere muhalefet eden kim varsa hedef alınırken; örgütlenme ve ifade özgürlüğünden seçme ve seçilme hakkına kadar tüm demokratik haklar sistematik biçimde tahrip edilirken; adaletsizlikler büyürken ve yargı sistemi adalete değil güçlüye hizmet ederken ekmeğimizi ve haklarımızı savunmak giderek zorlaştırılıyor.
14 Mart 2025 Cuma günü Genel Merkezimizde toplanan DİSK Başkanlar Kurulumuz, öncelikle bir an önce özgürlüğüne kavuşması dileğiyle halen tutuklu bulunan Çukurova Bölge Temsilcimiz Kemal Göksoy’u ve 7 Mart’ta “Kadınlar durursa hayat durur” diyerek tarihe önemli bir not düşen; ayrımcılığa, eşitsizliğe, sömürüye ve şiddete karşı sesini yükselterek “grev” iradesini ortaya koyan DİSK’li kadınları selamlar.
Emek ve kadın mücadelesinin buluştuğu kavşakta DİSK’li kadınların “Tut elimden örgütlen” sloganı ve “Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz” beyanı önümüzdeki dönemde tüm işçilere, emekçilere, emeklilere, dar gelirlilere yol göstermektedir. Ülkemizi ve halkımızı içinde bulunduğu durumdan çıkarıp, ‘güneşli güzel günlere’ taşıyacak olan; bizlerin her türlü baskıya ve engele rağmen örgütlenmesi, sesini yükseltmesi ve itiraz etmesidir.
Türkiye’yi asgari ücretliler ülkesi; çalışmak zorunda olan emekliler ülkesi, şiddet mağduru kadınlar ülkesi; hapisteki gazeteciler, sendikacılar ve siyasetçiler ülkesi; okula aç giden çocuklar ülkesi; patronundan yüksek oranda vergi veren işçiler ülkesi haline getirenler, hepimizin bu tablo karşısında susmamızı, emeğimize, yaşamımıza, ülkemize ve geleceğimize sahip çıkmamızı, verilenle yetinmemizi istiyor ve “Daha ne olacaktı” diyor.
İşçiler, emekçiler, emekliler her gün gelir kaybına uğrayarak yaşam mücadelesi verirken “Daha ne olacaktı” diye soranlara yanıtımızın adresi 1 Mayıs meydanları olacaktır. Ürettiğimiz tüm değer ve güzelliklerin adil bölüşülmesi durumunda, bu ülkenin kaynaklarının tüm yurttaşlarımızı insanca yaşatmaya yeteceğinin bilincinde olan bizler, birlik-mücadele ve dayanışmamızı yükseltmemiz durumunda “neler olacağını” 1 Mayıs meydanlarında göstereceğiz.
Kadını-erkeği, beyaz yakalısı-mavi yakalısı, tüm işkollarında çalışan ve asgari yaşamaya mahkûm edilmek istenen Türkiye’nin dört bir yanındaki sınıf kardeşlerimiz başta olmak üzere haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere tepki göstermek isteyen tüm emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların ve çocuklarımızın umudu 1 Mayıs’ta, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik-Mücadele ve Dayanışma Günü’nde buluşacak ve büyüyecek.
Türkiye’deki 1 Mayıs, başta bölgemiz olmak üzere, dünyaya da önemli mesajlar verecektir. Özellikle bölgemizde yaşayan halkların dilleri, dinleri, inançları, kimlikleri üzerinden emperyalistler tarafından kışkırtılan çatışmaların ağır sonuçları ortadadır. Ve bunun bir parçası olarak Suriye’de iktidarı elinde tutanların kendi inancından ve kimliğinden olmayanlara yönelik katliamları emperyalistlerin sessiz onayı ile sürmektedir. Emperyalist çıkarlar için yürütülen kirli siyasetin, çatışmaların, ekonomik yıkımların bir sonucu olarak yaşanan göç dalgalarıyla birlikte dünyanın dört bir yanında ırkçı, gerici, ayrımcı, cinsiyetçi siyasi oluşumlar yükseliştedir ve ne yazık ki bu fikirler birçok ülkede iktidara gelmektedir.
Bu koşullar altında Türkiye’deki 1 Mayıs meydanlarından verilecek “barış ve kardeşlik” mesajları oldukça önem kazanmaktadır. İşçiler barış ve kardeşlik ister, çünkü işçiler barış ortamında ürettikleri değerin, ülkenin kaynaklarının insanların refahı için daha fazla kullanılacağını bilir. Bununla beraber işçiler demokrasi ister. Çünkü demokrasi işçilerin haklarını koruyup geliştirmesini sağlar. Barışın ve kardeşliğin yokluğunda demokrasi, demokrasinin yokluğunda barış ve kardeşlik tehdit altındadır. İşçi sınıfı 1 Mayıs meydanlarında, barışa, kardeşliğe ve demokrasiye sahip çıkacaktır.
Öte yandan 1 Mayıs Taksim alanının Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılarak ve Anayasa çiğnenerek işçilere, emekçilere yasaklanması hak hukuk tanımazlığın ve keyfiliğin sembolü olmaya devam etmektedir. Bu noktada Taksim alanının kazanılması, teknik bir “alan tartışması” değil adaletsiz düzenin son bularak haklarımızın ve demokrasinin kazanılmasına dair bir mesele olmaya devam etmektedir. “Taksim ısrarı” demokraside ısrardır, hukukta ısrardır. “Taksim ısrarı” tek kişinin değil, halkın ve hukukun egemenliğinde ısrardır. Bu noktada DİSK Başkanlar Kurulu, Taksim konusundaki ısrarımızdan ve kararlılığımızdan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimizin bir kez daha altını çizmektedir.
2025 1 Mayıs’ına giderken dikkate alınması gereken en önemli mesele, değişime, daha güzel, daha özgür, daha eşit, gerçek bir barış ortamında ve kardeşçe yaşamaya dair tüm umutları yok etmeyi hedefleyen bir yönetme biçimiyle karşı karşıya olduğumuzdur. Meydanları da doldursak, sokaklarda da haykırsak, mahkemelere de gitsek, seçimlerde başkalarını da seçsek ve hatta iktidarı sandıkta değiştirmeyi de düşünsek hiçbir demokratik değişime asla izin vermeyeceği mesajını veren, bunun için hak-hukuk tanımayacağını bile isteye gösteren bir yönetme zihniyeti ile karşı karşıyayız. Bu koşullar altında başta işçi sınıfı olmak üzere halkın en büyük ihtiyacı değişime dair umuttur ve daha da önemlisi değişimin öznesinin hepimiz olduğu bilincidir.
Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumun, yaşadıklarına izleyici kalmayarak sokaklardan ve meydanlardan yükselttiği itirazlar demokrasinin güvencesidir ve tam da bu nedenle demokratik bir hak olarak Anayasal güvence altındadır. Bu noktada 2025 1 Mayıs’ı ne kadar büyük bir kitleye umut olabiliyorsa ve ne kadar büyük bir kitleyi değişimin öznesi olarak sokaklara, meydanlara taşıyabiliyorsa o kadar amacına ulaşmış olacaktır. 2025 1 Mayıs’ı bu ülkenin gerçek sahiplerinin, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların emeğine, ekmeğine, ülkesine ve demokrasiye sahip çıkma iradesini göstereceği bir gün olacaktır.
Bu tespitler ışığında Başkanlar Kurulumuz:
- Yaşanan tüm bu adaletsizlikler karşısında “Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet” mücadelemizin yükseltilmesine,
- “Asgari yaşama mahkûm olma, sendikalı ol” çağrımızla başlatacağımız “DİSK Örgütlenme Seferberliği” doğrultusunda Türkiye’nin dört bir yanında DİSK Yönetim Kurulu’nun da katılacağı etkinliklerin ve faaliyetlerin planlanmasına;
- 2025 1 Mayıs’ını kent kent, mahalle mahalle, sokak sokak, bölge bölge, havza havza, işyeri işyeri örgütlenerek, olabildiğince yaygın ve kitlesel bir biçimde kutlanması için çalışmaların başlatılmasına;
- 2025 1 Mayıs’ının yukarıda çizilen çerçevede, ortak bir anlayış, eylem ve söylem etrafında bir araya gelebilecek tüm kesimlerle beraber örgütlenmesine; bu kapsamda emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere geniş kesimlerle görüşmelerin başlatılmasına karar vermiştir.