Image Map

Asgari ücret Temmuz 2025’te yeniden belirlenmelidir

DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun asgari ücrete ilişkin açıklaması:

Asgari ücretin Temmuz 2025’ten geçerli olacak şekilde yeniden belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından derhal toplantıya çağrılmalıdır. Konfederasyonumuz DİSK’in, antidemokratik bir uygulamayla asgari ücret masasında temsil edilmesi engellense de asgari ücret meselesinde tarafız ve asgari ücret pazarlığını ülkemizin en önemli ücret pazarlığı olarak görmekteyiz. Asgari ücretin 2025 Temmuz ayından geçerli olacak şekilde yeniden belirlenmesi gerektiği görüşündeyiz. Bu görüşümüzün gerekçeleri şunlardır:

ASGARİ ÜCRET YAYGIN BİR ÜCRETTİR

Türkiye’de sendikalaşma oranının ve toplu iş sözleşmesi kapsamının düşük olması sebebiyle asgari ücret küçük bir kesimi ilgilendiren sınırlı bir ücret değil, ücretli çalışanların yaklaşık yarısını ilgilendiren yaygın bir ücret haline gelmiştir. Gerek Konfederasyonumuzun araştırma merkezi DİSK-AR gerek Merkez Bankası ve gerekse bağımsız araştırmaların ortaya koyduğu ortak gerçek özel sektörde çalışanların yaklaşık yarısının asgari ücretle veya civarında bir ücretlerle çalıştığıdır.

Bu durum asgari ücreti ülkemizdeki genel ücret seviyesini belirleyen en önemli etken haline getirmektedir. Asgari ücret artışı ülkemizde genel ücret seviyesinin yukarı çekilmesi anlamına gelecektir. Asgari ücret artışı milyonlarca işçinin refah seviyesini doğrudan etkileyecektir.

Bu gerçek dikkate alındığında asgari ücretin Temmuz 2025’te artırılması asgari ücretle çalışanlar yanında milyonlarca çalışanı ilgilendiren bir husustur.

ASGARİ ÜCRETE YILDA İKİ KEZ ZAM YAPILMASI YAYGIN BİR UYGULAMADIR

Hükümet ve işveren çevreleri Temmuz 2025’te asgari ücret artışına karşı çıkmaktadır. Bu karşı çıkışlarının gerekçelerinden biri de ‘asgari ücretin genellikle yıllık belirlenmesi’ gerektiği şeklindedir.

Oysa 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesine göre iş sözleşmesi ile çalışan ve İş Kanunu kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için ücretlerin asgari sınırları, en geç iki yılda bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile belirlenir. Kanunda üst sınır vardır ancak alt sınır söz konusu değildir.

Dolayısıyla asgari ücretin yılda iki kez artırılması konusunda yasal bir engel yoktur. Tersine yasal bir olanak vardır. Nitekim bu çerçevede geçmişte asgari ücrete pek çok yıl iki kez zam yapılmıştır. Yüksek enflasyon dönemlerinde asgari ücretin yılda birkaç kez belirlenmesi alım gücünün korunması için zorunludur.

2003 yılından bu yana 12 kez asgari ücrete yılda iki kez zam yapılmıştır. Özellikle 2022 ve 2023 yıllarında da yüksek enflasyon sebebiyle asgari ücrete yılda iki kez zam yapılmıştır. Öte yandan asgari ücretin üç ile dört kez belirlendiği dönemler de olmuştur.

2022 ve 2023 yıllarında ocak ve temmuz aylarında yılda iki kez belirlenen asgari ücret, 2024 yılında yılda bir kez saptanmış ve Temmuz 2024’te asgari ücrete ikinci bir artış yapılmamıştır.

Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde asgari ücrete yılda birkaç kez zam yapılması alım gücünün korunması için zorunludur.

ASGARİ ÜCRET ENFLASYON KARŞISINDA ERİYOR
ASGARİ ÜCRET BÜYÜMEDEN PAY ALMALIDIR

Bilindiği gibi asgari ücret 1 Ocak 2025’ten itibarıyla geçerli olmak üzere net 22 bin 105 TL olarak saptanmıştır. Ocak 2025’ten itibaren geçerli zam oranı yüzde 30’dur.

Oysa 2024 yılı yılsonu resmi enflasyonu yüzde 44,4 olarak açıklanmıştır.

Önceki yılların kayıpları ve hesaplama yöntemiyle ilgili farklılıkları bir kenara bıraksak bile sırf 2025 yılı asgari ücreti 2024 yılsonu enflasyonundan 14,4 puan eksik belirlenmiştir. İşçilerin en az 14,4 puan alacağı söz konusudur. 2025 yılı asgari ücreti saptanırken 2024 yılı enflasyon kayıpları bile karşılanmamıştır.

2025 asgari ücreti geçmiş resmi enflasyon oranları dikkate alınmadan hükümetin hayalî “hedef enflasyon” hesabına göre saptanmıştır. Böylece daha en baştan asgari ücretle çalışanlar enflasyona ezdirilmiştir.

Öte yandan 2025 yılında da yüksek seyreden enflasyon nedeniyle ücretler ve asgari ücret hızla erimeye başlamıştır.

2025’in ilk beş ayında yüzde 15,09 olarak açıklanan enflasyonun yılın ilk yarısında yüzde 17 civarında açıklanması şaşırtıcı olmayacaktır.

Asgari ücret 2025’in ilk beş ayında enflasyon karşısında 3 bin 336 TL erimiştir. Yılın ilk 6 ayında bu kaybın 3 bin 800 TL civarında olması beklenmektedir. Bu durum asgari ücrete Temmuz 2025’te zam yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.

Öte yandan 2025 yılının ilk 6 ayı için enflasyon yüzde 17 olarak açıklanırsa son bir buçuk yılın (Ocak 2024-Temmuz 2025) resmi enflasyonu yüzde 69 civarında olacaktır. Bu durumda Ocak 2024’te 17 bin 2 TL olan asgari ücretin de Temmuz 2025 döneminde yüzde 69 oranında artması gerekir.

Eğer sadece resmi enflasyon kadar artış olsaydı Temmuz 2025 itibarıyla asgari ücretin 2024 Ocak ayındaki alım gücünü koruması için 28 bin 767 TL olması gerekir. Asgari ücretteki 1,5 yıllık erime 6 bin 700 TL’ye yakındır.

2024 yılı büyüme oranı yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. 2025 yılı ilk çeyreği ise yüzde 2 olarak açıklandı. 2024 yılı ve 2025 ilk çeyreği büyümesi birikimli toplam olarak 5,26’dır. 2025 yılı 2. çeyrek büyümesi henüz açıklanmadı. O nedenle bir buçuk yıllık tahmini büyümeyi yaklaşık yüzde 5 olarak ele alabiliriz.

Büyüme oranını da dikkate alacak olursak asgari ücretteki 1,5 yıllık kayıp 8 bin 100 TL civarındadır.

Bu hesaplama TÜİK’in resmi enflasyon ve büyüme verileri esas alınarak Ocak 2024-Temmuz 2025 arasındaki asgari ücret için yapılan bir tahmindir. Bu hesaplamada Ocak 2024 asgari ücreti 17 bin 2 TL baz alınmış, son bir buçuk yılın enflasyonu ve büyümesine göre asgari ücretin ne olması gerektiği hesaplanmıştır.

TÜİK verilerini tartışmalı oluşunu da hesaba katmak gerekir. TÜİK’in enflasyona esas madde fiyat listesini yargı kararına rağmen açıklamıyor olması enflasyon verilerini tartışmalı hale getirmektedir.

Temmuz ayında asgari ücrete en az bu kayıpları giderecek ve önümüzde ayların enflasyon etkisini karşılayacak ölçüde zam yapılmalıdır.

Bu miktar sadece 2024 ve 2025 resmi enflasyon verilerini dikkate alarak saptanması gereken miktardır. Geçinmeye yetecek miktar kuşkusuz bunun çok daha üzerindedir.

 

ASGARİ ÜCRET, GEÇİM ŞARTLARININ ÇOK UZAĞINDADIR

Asgari ücreti sadece enflasyona göre değerlendirmek doğru değildir. Yaşam şartlarını da dikkate almak gerekir.

Üyemiz Birleşik Metal-İş’in Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hesaplanan açlık, yoksulluk sınırları ve yaşam maliyeti verileri asgari ücretin geçinmeden çok uzak olduğunu ortaya koymaktadır.

Mayıs 2025 itibarıyla 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması (açlık sınırı) 23 bin 615 TL, 4 kişilik bir ailenin aylık yaşam maliyeti (yoksulluk sınırı) 81 bin 686 TL’dir. Tek başına yaşanan bir işçinin yaşam maliyeti ise 37 bin 912 TL’dir.

Türkiye’nin asgari ücret mevzuatına göre asgari ücret işçinin kendisi dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Bu durumda bir işçinin yaşam maliyetinin Mayıs 2025 itibarıyla 38 bin liraya yaklaştığı düşünülecek olursa asgari ücretin neden Temmuz 2025’te yeniden saptanması gerektiği açıktır. Yoksulluk sınırı bir aileye girmesi gereken aylık geliri gösterdiği düşünüldüğünde -bir ailede iki asgari ücretli çalışan varsayımıyla- asgari ücretin yoksulluk sınırının en az yarısı kadar olması gereklidir.

Sadece enflasyon değil geçinme şartları da dikkate alınarak asgari ücret Temmuz 2025’te yeniden saptanmalıdır.

ASGARİ ÜCRETE VERGİ YÜKÜ NEDENİYLE DE ZAM YAPILMALIDIR

Bilindiği gibi ücretlerin asgari ücret kadar kısmı vergiden istisna edilmektedir. Bu durum gelir vergisi açısından bir ferahlama sağlamaktadır. Ancak gerek vergi tarife dilimlerinin düşük tutulması nedeniyle çalışanlar -ücretlerine göre- yılın 3. veya 4. ayından itibaren ikinci vergi dilimine girmekte haziran ve temmuz aylarında ise 3. vergi dilimine girmektedir. Bu durum ücretle çalışanların daha yüksek vergi ödemelerine ve harcanabilir gelirlerinin düşmesine yol açmaktadır. Halen sendikalı işçilerin ezici çoğunluğu yüzde 27’lik üçüncü vergi tarife dilimine tabidir. Bu nedenle işçilerin haziran ayı ücretleri ocak ayı ücretlerinden daha düşüktür. Brüt asgari ücretin iki katı civarında ücret alan bir işçi Ocak 2025’te 41 bin TL civarında net ücret alırken haziran ayında bu miktar 3-4 bin lira civarında azalmaktadır.

Öte yandan asgari ücret istisnasının uygulanma yöntemi nedeniyle de çalışanlar olması gerekenden daha çok vergi ödemektedir. Asgari ücret istisnasının matrahtan indirim yerine vergiden indirim yoluyla uygulanması sebebiyle çalışanlar daha fazla gelir vergisi ödemektedir. Sendikaların da talepleri doğrultusunda vergi tarife dilimlerinin en az asgari ücret artış veya yeniden değerleme oranında artırılması ve asgari ücret vergi istisnasının matrahtan indirim yöntemiyle uygulanması gereklidir. Daha adil vergi düzenlemeleriyle çalışanlar üzerindeki adaletsiz vergi yükü azaltılmalıdır.

Ancak asgari ücret artışı da vergi istisnası nedeniyle çalışanlar üzerindeki vergi yükünün nispeten azalmasını sağlayacaktır. Asgari ücretin artırılması ücretlerin asgari ücret kadar kısmının vergiden muaf olması nedeniyle ücretle çalışanların vergi yükünde bir azalma yaratacaktır.

Çalışanların üzerindeki vergi yükü doğrudan vergiler yanında dolaylı vergilerle daha da artmaktadır.

Elbette bu konuda asıl çözüm adil bir vergi sistemidir. Bir yandan vergi tarife dilimleri en az asgari ücret ve yeniden değerleme oranında artırılmalı öte yandan asgari ücret vergi istisnası matrahtan indirim şeklinde uygulanmalıdır.

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI EKONOMİYE CANLANDIRICI ETKİ YAPACAKTIR

Asgari ücret artışının işsizliğe neden olacağına dönük iddialar yaygındır. Asgari ücret ile işsizlik arasında negatif bir ilişki yoktur. Tersine ücret artışı talebi canlandıracağından istihdam artışının sağlanması daha muhtemeldir. Bu sebeple asgari ücretin Temmuz 2025’te artırılmasını gerektiren bir diğer husus ise ekonomik büyüme ve canlanmadır. Asgari ücret artışı talep artışını beraberinde getireceği için kapasite kullanımında artışlar yaratacaktır. Düşük ücrete dayalı ve dezenflasyon programı kaçınılmaz olarak küçülme ve ekonomide daralma anlamına gelecektir.

Düşük ücrete dayalı ekonomi politikası işsizliği artırıcı sonuçlar yaratacaktır. Nitekim geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30 gibi tarihi bir zirve yapması ve 12 milyon civarında yaklaşması izlenen ekonomi politikasının sonucudur. Ücret artışına dayalı bir büyüme mümkündür. Ücret artışına dayalı büyümenin enflasyona yol açacağı iddiası neoliberal bir paranoyadır. Ücret artışlarının kapasite artışına yol açması ve ekonomik büyümeye de katkıda bulunması mümkündür.

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI SGK PRİM GELİRLERİNİ ARTIRACAKTIR

Asgari ücret artışı SGK’nin prim gelirlerinin ve buna bağlı olarak devlet katkısının da artması anlamına gelmektedir. SGK’nin prim gelirlerinin artması ve mali durumunun iyileşmesi emeklilere daha fazla aylık ödenmesine de katkıda bulunacaktır.

Asgari ücret artışının enflasyon artışından az olması nedeniyle SGK prim gelirleri artışı enflasyonun altında kalmıştır. Asgari ücret artışı SGK prim gelirlerinde de anlamlı bir artış sağlayacaktır.

Halen en düşük emekli aylığı 14 bin 469 TL’ye tamamlanırken ortalama emekli aylıkları 18 bin TL civarındadır. Bu aylık düzeyleri kabule edilemez. Kuşkusuz sosyal güvenliğe daha fazla kamu katkısı şarttır. Ancak asgari ücret artışı SGK’nin gelinlerini artırıcı bir etki yaratacağı için emekli aylıkları artışını daha mümkün hale getirecektir.

ASGARİ ÜCRETİN ARTIŞI SENDİKALI İŞÇİLERİN ZAM TALEPLERİNİN MEŞRULUĞUNU ARTIRACAKTIR

Asgari ücret artışı diğer ücret düzeylerinin artışı için de sağlam bir dayanak olacaktır. Düşük asgari ücret diğer ücret düzeylerini de aşağıya çekmektedir. Asgari ücretin düşüklüğü toplumda kısmen yüksek ücret taleplerine kuşkuyla bakılmasına yol açmaktadır. Asgari ücretin yükselmesi diğer ücret taleplerinin de toplumsal meşruluğunu artıracaktır.

Bir yandan devam eden kamu toplu iş sözleşmesi görüşmeleri bir yandan özel sektörde yaklaşan toplu iş sözleşmesi müzakereleri için de asgari ücret artışı bir kaldıraç olacaktır.

ASGARİ ÜCRETİN KÜÇÜK İŞLETMELERE ETKİSİ

Bilindiği gibi asgari ücret ülkemizde yaygın ücret haline gelmiştir. Ücretle çalışanların yarısına yakını asgari ücret civarında ücretlerle çalışmaktadır. Bu durum bir yandan asgari ücretin ortalama ücret olduğunu gösteriyor öte yandan küçük, orta ve büyük ölçekli firmalara farklı düzeylerde maliyetler getiriyor.

Asgari ücretin maliyetinin küçük ölçekli işletmelerle büyük ölçekli işletmelere farklı yansıdığı biliniyor. Asgari ücret küçük ölçekli işletmeler için bir ücret maliyeti artışı iken büyük işletmeler açısından işgücü maliyetinin düşmesi anlamına gelebiliyor. Büyük işletmeler ücretlerin asgari ücrete doğru yakınsaması nedeniyle ücret maliyeti avantajı yaşıyor. Bu nedenle işverenlere genel bir asgari ücret teşviği yerine küçük ölçekli işletmelere ve sendikalı işletmelere destek sağlanması uygun olacaktır. Bütün işverenlere sağlanan tek tip ve istihdama katkısı olmayan teşvikler yerine küçük ölçekli ve sendikalı işletmelere kısmi ve seçici destekler söz konusu olabilir. Bu uygulama sendikalaşmayı da teşvik edecektir. Sendikalı işyerlerinde işverenlere verilen teşvik sendikalaşmanın önündeki fiili engellerin azaltılmasında bir rol oynayabilir.

ITUC ETUC