Eşit, Şiddetsiz ve Tacizsiz Bir Yaşam İçin ILO 190 Onaylansın!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü, dünyanın dört bir yanında kadınlar eşitlik, özgürlük ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesini büyüterek karşılıyor. 65 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatörlüğe karşı direndikleri için katledilen Mirabel Kız Kardeşlerin anısı, bugün hâlâ biz kadınların direnişinde, her birimizin örgütlü sesinde yaşıyor.
Biz kadınlar, yaşamın her alanında -evde, işte, sokakta, okulda- şiddetin, tacizin, ayrımcılığın ve eşitsizliğin türlü biçimleriyle karşı karşıyayız. Buna rağmen hükümet, kadınları korumak yerine “Aile Yılı” ilan ederek bizleri yeniden itaat ilişkilerine, ev içine ve karşılıksız bakım emeğine hapsediyor. Kadınların emeği güvencesizleştiriliyor, esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimleri “istihdam politikası” adı altında yaygınlaştırılıyor.
Medeni haklarımız tartışmaya açılıyor, nafaka hakkımıza, boşanma özgürlüğümüze, yaşam tarzımıza, bedenimize ve irademize el uzatılıyor. Devletin kurumları, yasaları, bütçesi, eğitimi ve yargısı kadınların lehine düzenlenip uygulanmıyor, tam tersine kadınların kazanılmış haklarını tırpanlamanın aracı haline getiriliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılıyor, 6284 sayılı Yasa etkisizleştiriliyor.
Her türlü şiddet biçimini tarif eden ve her türlü çalışanı, her sektörü, işyerinin her bileşenini, ev içi şiddeti tanıyan ve önlemeye yönelik yükümlülükler getiren ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni onaylamayarak kadınları korumasız bırakmaya çalışanlara karşı sesimizi yükseltiyoruz:
Biz DİSK’li kadınlar olarak, Türkiye hükümeti henüz ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni onaylamasa da örgütlü gücümüzle uyguluyor ve yaşatıyoruz!
Sendikalarımızın toplu iş sözleşmeleri, kadınların mücadelesinin somut kazanımlarıdır.
Bizim sözleşmelerimizde;
- İşyerinde şiddet ve tacize karşı psikolojik destek, idari yaptırım ve tazminatsız fesih gibi açık koruma hükümleri vardır.
- Evli olduğu kişiye şiddet uygulayan erkek işçiye yönelik mali yaptırımlar ve disiplin cezaları uygulanır.
- Kadın işçilere yönelik şiddet, taciz ve mobbing vakalarında gizlilik, koruma ve ücretli izin hakları güvence altındadır.
- İşyerinde şiddet ve taciz kurullarını kadınlar işletir ve denetler.
- Her yıl, tüm işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri düzenlenir ve bu eğitimler çalışma süresinden sayılır.
- İşe alımlarda kadın kotası uygulanır; işyerlerinde kadın istihdamının en az %30’a çıkarılması için ortak politika geliştirilir.
- İşyeri risk değerlendirmelerine toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğan riskler dahil edilir.
- Ve en önemlisi: ILO 190’ın öngördüğü gibi, işverenler şiddet ve tacizi önlemekle yükümlüdür, biz kadın işçilerin örgütlü gücü de bu yükümlülüğün takipçisidir.
Bizim için bu hükümler birer “iyi niyet” maddesi değildir; bunlar mücadelemizin, dayanışmamızın, ILO 190’ın hayata geçirilmiş halidir. Yani ILO 190 yalnızca bir sözleşme değil, bizim her gün işyerlerinde, sendikalarımızda, sokaklarda ördüğümüz örgütlü yaşamın adıdır.
Biz kadınlar biliyoruz ki kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorundur. Çözümü ise örgütlü mücadelededir. Bu nedenle biz DİSK’li kadınlar, hem işyerlerinde hem de yaşamın her alanında eşitlik, adalet ve özgürlük için yan yana duruyoruz, kız kardeşlerimizin ellerinden tutuyoruz, hep birlikte DİSK’te örgütleniyoruz!
Taleplerimiz açık, bu sene de 25 Kasım’da taleplerimizi dile getiriyoruz:
- İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulanmalıdır.
- 25 Haziran 2021’de yürürlüğe giren ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi Türkiye Hükümeti tarafından onaylanmalı, etkin biçimde uygulanmalıdır.
- Toplumsal cinsiyet temelli suçlarda, kadın cinayetlerinde cinsiyetçi iyi hal, tahrik indirimi gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir.
- İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimleri yerine kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.
- Kadınların işgücüne katılımının önündeki en büyük engellerden olan ve kadınlara özgü görülen bakım sorumlulukları için kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak herkesin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.
- Kamu-özel ayrımı olmaksızın, çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.
Biz DİSK’li kadınlar;
Hayatın her alanında, işyerinde, evde, sokakta şiddete, tacize, eşitsizliğe ve gericiliğe karşı birlikte direniyoruz, birlikte yaşıyoruz. Yaşam hakkını ve emeğin örgütlü gücünü savunmaya devam edeceğiz.
Tut Elimden Örgütlen!
Yaşasın Kadın Dayanışması, Yaşasın DİSK!






