DİSK'ten Taha Akyol'a mektup: "Grev işçinin en büyük silahıdır!
9 Ağustos 2007
Sayın Taha Akyol
Milliyet Gazetesi Yazarı
Sayın Akyol,
Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan 8 Ağustos 2007 tarihli, “Hava yollarında grev?!” başlıklı THY’deki grevle ilgili olarak kaleme aldığınız köşe yazınızda “talihsiz” olarak değerlendirdiğimiz kimi noktaları sizinle paylaşmak istiyoruz.
“Grev olursa turizm ve Türk ekonomisinin ağır bir darbe yiyeceğini” belirtiyor, “verimli ve rasyonel” bir sendikacılık olarak da DİSK’i örnek gösteriyorsunuz. Ancak, “DİSK’in 12 Eylül öncesinde R16;militan sendikacılık’ ve R16;uzlaşmaz sınıf sendikacılığı’ anlayışıyla R16;tahripkar’ grevler yaptığı”, “bir özel sektör firmasında DİSK’in grev yapıp eskisi gibi işyerine zarar verdiğini gören var mı?” şeklindeki sözlerinize bakıldığında, “etkin bir mücadele aracı olarak grevler” ve DİSK’in sendikacılığı konusunda kimi yanılgılara düştüğünüz görülüyor.
Bu değerlendirmelerinizin doğruları içermediğini ve dolayısıyla tarafımızca paylaşılmadığını ifade etmek isteriz.
Sayın Akyol,
1967 yılında kurulan DİSK’in, 12 Eylül 1980 tarihine kadar çok ciddi işçi mücadelelerinin ve grevlerin içinde bulunduğu bir gerçektir. Ancak bu grevlerin önemli bir bölümü, işverenlerin ve siyasi iktidarların işçi sınıfına karşı “uzlaşmaz tutumları”, DİSK ve üye sendikalarının varlığını kabul etmeme, yok etme, ortadan kaldırma girişimleri nedeniyle ve sizin de değindiğiniz gibi “DİSK’i KİT’lere sokmadıkları” için gerçekleştirilmiştir.
Konfederasyonumuz DİSK, kurulduğu günden bu yana, işçilerin ekonomik ve demokratik hak kazanımlarının ve iyi bir toplu sözleşme yapmanın bir aracı olarak grevi hiçbir zaman amaç olarak görmemiş ve bunu sizin sandığınız gibi salt işyerini tahrip etmek, işverene zarar vermek güdüsü ile de yapmamıştır. Bu nedenle, yazınızdaki “DİSK’in grev yapıp eskisi gibi işyerine zarar verdiğini gören var mı?” şeklindeki sorunuzu bir “talihsizlik” olarak değerlendiriyoruz.
Sayın Akyol,
Grev elbette ki ekonomik etkisi olan, ekonomik zarara yol açan bir araçtır. Ve bu özelliği bilinerek evrensel kabul gören, uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınan bir haktır da. Aksi halde grevin hiç bir anlamı olmazdı. Yaptırım gücü olmayan, işverene ekonomik etkisi olmayan bir grevi işçi neden yapsın? Süresine bakılmaksızın, grev tam da ekonomik etkisi nedeniyle etkin bir araçtır. “Grev işçinin en büyük silahıdır, yerinde kullanılırsa hak almada önemlidir”. Ve grev böylesine ciddi bir iş mücadelesi yöntemi olduğu için sendikalar grev aracını rastgele ve güle oynaya kullanmazlar. Ve yukarıda da söylediğimiz gibi DİSK bu “aracı” hiçbir zaman “amaç” olarak görmemiştir.
Sizin de bildiğiniz gibi, işyerlerinde tarafların irade serbestisini zorunlu gören ve normal sözleşme düzeninden ayrılan “toplu iş sözleşmesi sistemi”, koşulları oluştuğunda taraflara zor kullanma olanağı tanıyan tek sözleşme örneğidir. Toplu sözleşme hakkı ve onun “zor aracı” olan grev hakkı, başta ILO sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede, anayasada ve 2822 sayılı yasada tanınmış bir hak iken, bu hakkın koşulları içinde kullanımını “tahripkar” ve “zarar verici” görmek, esasen bu hakları tanımamak demektir; kim söylemiş olursa olsun, varacağı tek yer 12 Eylül anlayışıdır! Sendikal hak ve özgürlükleri tanımayan, “sonsuz ve vahşi üretim” anlayışını sürdürmek isteyen anlayışlar her zaman DİSK’i “umacı ve tahripkar” görmüştür.
Sayın Akyol,
Şunun da altını kalın bir çizgiyle belirterek söylemeliyiz ki; THY’de yaşanabilecek olası bir grevin tek sorumlusu, THY yönetimi ve hükümetin toplu iş sözleşmesini tıkayan tutumları olacaktır. Ayrıca, THY’deki toplu iş sözleşmesi sürecinde Hava-İş Sendikası’nın “grev” kararı kendilerinin de ifade ettikleri gibi “greve çıkmak” demek değil, pazarlık gücünün devamını sağlamak demektir. THY emekçilerinin iş koşullarının ve ücretlerinin iyileştirilmesi gibi haklı taleplerinin karşılanması mücadelesinde evrensel haklarını kullanmalarına “grevin yerli ve yabancı hava yolu şirketlerine yarayacağı”, “turizmin ve ekonominin darbe alacağı” gibi gerekçelerle karşı çıkılması gülünçtür.
İtalyan Havayolları (Alitalia)’nın, İskandinav Havayolları (SAS)’ın, Hindistan Havayolları çalışanlarının ve dahası Fransız Havayolları (Air France) çalışanlarının 1998 dünya futbol şampiyonası sırasında yaptıkları grevler nasıl ki o ülkelerin hava yollarını “batırmamışsa”, olası bir THY grevi de THY’yi batırmayacaktır.
Sandığınız gibi hava işletmeciliğindeki külfetli ve yüksek maliyetin asıl nedeni çalışanların ücretleri ve sosyal hakları değil, buralarda uygulanan “bağımlı” ve yanlış politikalardır. (Toplam işletme maliyetleri içinde ücretler SAS’ta %34, Air France’da %33, America’da %30, United’de %29, Lufthansa’da %23 iken, THY’de %21’dir. Personel başına ortalama yıllık sosyal maliyetler ise, Lufthansa’da 20.800 $, Air France’da 14.600 $, SAS’ta 14.300 $, Austrian’da 11.300 $, Air Portugal’da 9.100 $ iken THY’de 6.400 dolardır. Personel verimliliği olarak da sonuçlar ortadadır; personel başına düşen yolcu sayısı 2006 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 29 oranında artış göstermiştir)
Sayın Akyol,
DİSK’in “eskisi gibi” grev yapmadığı iddianıza gelecek olursak; konfederasyonumuz üyesi Lastik-İş Sendikası’nın, lastik fabrikalarında 2000, 2002 ve 2004 yıllarında aldığı grev kararları, Bakanlar Kurulu kararları ile “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelendiğini (yani engellendiğini) ve bu işyerlerinde erteleme baskısı ile sözleşmeler imzalandığını hatırlatmakla yetinmek isteriz. Yakın zamanlarda üyemiz Genel-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarının grevlerini ve yine bugün Tekstil iş kolunda yürütülen grup sözleşmesi görüşmelerinde, DİSK üyesi Tekstil Sendikası, Tekstil İşverenleri Sendikası’nın uzlaşmaz tavrı nedeniyle yetkisi olduğu büyük tekstil fabrikalarında grev kararı aldığını da ekleyelim.
Sayın Akyol,
DİSK ve üyesi sendikalar, üyelerinin, çalışanların ve işçi sınıfının hak ve çıkarlarının korunmasında, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinde dün olduğu gibi bugünde görevini başarıyla sürdürmektedir.
Bu duygul
arla, çalışmalarınızda başarılar diler saygılar sunarım.
Musa Çam
Genel Sekreter