DİSK-AR: Büyüyen İşsizlik Sigortası Fonu işverenlerin düş gücünü zenginleştiriyor!
İşsizlik sigortası yürürlüğe girdiği dönemde, işveren çevrelerince işsizlik sigortasının işsizliğe çare olmayacağı, tersine işsizliği özendireceği gerekçesi ile eleştirildi. TİSK’ten yapılan bir açıklamada “İşsizlik sigortası istihdam yaratmaz. Aksine, ruhunda çalışmaya karşı duygu ve düşünceler taşıyan insanları sürekli işsizliğe itebilir” dendi. Yani işsizlik sigortası işsizliğe çözüm olmayacağı gibi, çalışanları tembelliğe iterek işsizliğin artmasına bile yol açabilirdi.
Oysa, işsizlik sigortasının temel olarak iki amacı vardır ve doğrudan işsizliği çözmek gibi bir iddiası da yoktur. İşsizlik sigortasının amaçlarından biri, iş kaybından dolayı oluşan gider kaybını engellemek ve çalışanları işsizliğin sonuçlarına karşı korumaktır. Bir diğer amacı ise, işsizlerin iş yaşamına uyumunu kolaylaştıran mesleki eğitim çalışmalarına katmaktır. Türkiye İş Kurumu bu durumu “İşsiz kalınan süre içinde; sigortalı işsizlerin gelir kaybı bir ölçüde işsizlik ödeneği ile karşılandığından, sigortalı işsizler niteliklerine daha uygun işler arayacaklardır. Bu işgücü verimliliğini olumlu yönde etkileyecektir. Ayrıca, işsizlerde ve aile fertlerinde gelir kaybı nedeniyle oluşabilecek olumsuzluklar bir ölçüde önlenecektir.
İşsizlik sigortası kapsamında verilecek olan eğitimler ile sigortalı işsizlerin nitelikleri artırılacaktır.” ifadesi ile tanımlamaktadır.
2006 yılına gelindiğinde işverenlerin bu konudaki düşünceleri değişti. İşsizlik Sigortası Fonunda biriken ve milli hasılanın %5’ine ulaşan 26 milyar dolar, bu düşünce değişikliğinde belirleyici olmuş görünüyor. Aralarında TİSK ve TOBB’nin de olduğu işveren kuruluşları, bu konuda birbirini izleyen açıklamalarla önerilerde bulunuyorlar. TİSK daha önceki görüşünün tersine bu kez, “işsizlik sigortasının işsizliğe çare olabileceğini” düşünüyor. TİSK tarafından yapılan bir açıklamada, “İşletmelerce 1 milyon kişiye ek istihdam imkanı yaratılması için, iki yıl süreyle asgari ücret üzerinden sosyal sigorta ve işsizlik sigortası işçi ve işveren primlerinin tamamının, devlet tarafından İşsizlik Sigortası Fonu’nun faiz gelirleri ile karşılanması” öneriliyor.
Açıklamada sözü edilen sayı şu anda Türkiye’deki işsizlerin %40’ını kapsıyor. TİSK, sosyal güvenlik primleri yükünün azaltılması ile sağlanacak ek istihdam ile, sadece iki sene içinde işsiz sayısının 2,5 milyondan 1,5 milyona çekileceğini iddia ediyor. İşsizlik Sigortası Fonundaki emek birikimlerine göz diken işveren kesimi, bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bu öneri ile talan sürecini başlatmak istiyor. Örneğin, 1 milyon kişiye nasıl, hangi sektörde ve nerede iş yaratılacağının bir yanıtı ve bilimsel hiçbir dayanağı yok. Kaldı ki, ILO tarafından son dönemde hazırlanan bir rapora göre Türkiye’de işgücü piyasaları ile ilgili en önemli eksiklik, istihdam ile emek maliyetleri arasındaki ilişkinin açıklıkla tespit edilmemiş olmasıdır. Ücretler ve istihdam arasında ilişkiyi inceleyen bilimsel bir çalışma olmadığı sürece TİSK’in bu doğrultudaki isteklerinin dayanağının da olmadığı ortadadır.
Bu çalışma ile, AB ve Türkiye’de işsizlik sigortasını temel özellikleri açısından karşılaştırarak, bu konuda sürdürülen tartışmalara emek cephesinden açıklık getirmeye çalışılacaktır.
AB ve Türkiye’de İşsizlik Sigortası
Hemen tüm AB üyesi ülkelerde işsizlik sigortasının ortaya çıkmasının amacı çalışanlara asgari düzeyde gelir garantisi yaratmaktır. Bir başka deyişle, işsizlik durumunda ortaya çıkan gelir kaybını karşılamaktır. Son yıllarda, işsizlik fonları yüklendikleri rollerini genişleterek, aktif işgücünü artırma çabası içine girdiler. Ancak bu Türkiye’de tartışıldığı gibi işsizlik fonu kaynaklarının doğrudan işverenlere transferi anlamına gelmemektedir. AB’deki işsizlik fonlarının bu konudaki çabaları şöyle özetlenebilir: İşsizlere meslek edindirme, meslek geliştirme ve yetiştirme eğitimi verme, iş bulma danışmanlığı yapma ve işe yerleştirme. Bir başka deyişle, işsizlik sigortası işsizlere sadece gelir güvencesi sağlamamakta aynı zamanda onların yeniden iş dünyasına dönmelerini sağlayacak kanalları açma ve kolaylaştırma işlevi üstlenmektedir.
İşsizlik Sigortası ve İşsizlik Yardımı
AB ülkelerinde işsizlerin korunmasını sağlayan iki farklı yol olduğu söylenebilir: İşsizlik sigortası ve işsizlik yardımı. İşsizlik sigortası hak sahibinin (ayrıca işveren ve devletin) katkılarıyla beslenen temel sigortacılık ilkelerine dayanan bir sistem iken, işsizlik yardımı her hangi bir katkıya ihtiyaç duymaksızın vergilerden karşılanmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda her iki yol da kullanılmaktadır. Türkiye ile birlikte Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda işsizlik yardımı bulunmazken, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde (İtalya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Estonya, İrlanda, Hollanda, İsveç, Slovakya, İngiltere, Norveç, Belçika) işsizlerin, işsizlik sigortasına katkı sağlamasalar da temel gereksinimleri karşılanmaktadır. İşsizlik yardımı daha çok kira yardımı olarak gerçekleşse de bunun yanında aile, çocuk, yaşlılık ve ulaştırma yardımları da yapılmaktadır. Genelde işsizlik yardımı süresi, işsizlik sigortasından daha uzundur. Örneğin Almanya’da işsizlik sigortası süresi 6-12 ay iken, işsizlik yardımı süresi için bir zaman sınırlaması yoktur.
Fondan Yararlanma Koşulları
İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için hak sahiplerinin belirli koşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Tüm Avrupa Birliği ülkelerinde başat koşul, çalışanların belirli bir süre işsizlik fonuna katkıda bulunma zorunluluğudur. İkinci koşul, çalışanın iradesi dışında işsiz kalmış olmasıdır. Son olarak da, hala iş yaşamına katılabilir olmasıdır.
Tablo 1’de Avrupa Birliği ülkelerinde ve aday ülkelerde işsizlik fonundan yararlanma koşulları verilmiştir. Fondan yararlanabilmek için işsizlerin esas alınan bir süre içinde işsizlik fonuna belirli bir miktarda katkı yapmaları gerekmektedir. Örneğin Türkiye’de son üç yıl içinde 600 gün çalışan ve son yıl içinde 120 gün çalışmış olanlar, istemleri dışında işten atılmışlarsa işsizlik fonundan yararlanma hakkına sahiptirler. Verili süre içerisinde en fazla katkıyı koşul olarak koyan ülkeler Türkiye ile birlikte genelde eski Doğu Bloğu ülkeleri. Örneğin Slovakya son 4 yıl içinde 3 yıl çalışma koşulu ararken Litvanya son bir yıl içinde 9 ay çalışma koşulu aramaktadır.
İşsizlik Sigortasından Yararlanma Süresi
İşsizlik sigortasından yararlanma süreleri açısından yapılan sıralamada Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri ön sıralarda bulunmaktadır. Danimarka 4 yıl süreyle işsizlik sigortasından en fazla yararlanılan ülke iken, Türkiye ve Doğu Avrupa ülkeleri en az yararlanılan ülke konumundadır.Yararlanma süresi i
le ilgili önemli bir başka nokta, yararlanma süresi ile sisteme katkıda bulunma süreleri arasındaki ilişkidir. Türkiye’de son üç yılda katkıda bulunulan 600 gün için 180 gün işsizlik sigortasından yararlanılabilir. Bir başka deyişle, sistemde bulunulan her üç gün karşılığı bir gün işsizlik sigortasından yararlanılabilir. Oysa bir çok Avrupa ülkesinde çalışanlar sistemde bulunduğundan daha uzun süre işsizlik sigortasından faydalanmaktadır. Danimarka’da sistemde geçen bir yıl için işsizlik sigortasından 4 yıla kadar yararlanılabilmektedir. Bu oran Slovakya ve Türkiye için en düşük değerleri vermektedir. Slovakya’da sistemde kalınan 3 yıl için işsizlik sigortasından ancak 6 ay yararlanılabilmektedir.
İşsizlik Sigortası Gelir Kaybını Ne Kadar Karşılıyor?
İşsizlik yardımıyla beraber hareket eden işsizlik sigortası bir çok Avrupa ülkesinde gelir kaybını karşılar niteliktedir. İrlanda, Romanya, Macaristan ve Türkiye dışında diğer ülkelerde işsizlik ödeneği gelirin %50 ya da daha fazlasını karşılamaktadır. Portekiz, Fransa ve İsveç’de ülkelerde kaybedilen gelir büyük oranda telafi edilmektedir. Bunda özellikle yapılan aile, çocuk, barınma ve ulaşım biçimlerinde gerçekleşen işsizlik yardımları rol oynamaktadır. Oysa Türkiye’de işsizler asgari ücreti aşmayacak şekilde net gelirlerinin %50’si kadar işsizlik fonundan yararlanabilirler.
Tablo 1: AB Ülkelerinde ve Türkiye’de İşsizlik Sigortasının Özellikleri
Ülke
Referans Dönemi (Ay)
Gerekli Asgari İstihdam Kaydı (Ay) (I)
Sigortadan Azami Yararlanma Süresi (Ay) (II)
Önceki Net Gelire Oranı
II / I
İsveç
12
6
28
75%
4,7
Danimarka
36
12
48
71%
4,0
Hollanda
9
6
24
74%
4,0
Fransa
22
6
23
75%
3,8
Yunanistan
14
4
12
55%
3,0
İrlanda
12
6
15
49%
2,5
Finlandiya
24
10
23
70%
2,3
İspanya
72
12
21
67%
1,8
Portekiz
24
18
24
83%
1,3
Estonya
24
12
12
50%
1,0
Almanya
36
12
12
69%
1,0
Litvanya
12
9
9
55%
1,0
Polonya
18
12
12
59%
1,0
Romanya
24
12
12
35%
1,0
Slovenya
18
12
12
63%
1,0
Avusturya
24
12
9
63%
0,8
Macaristan
48
12
9
49%
0,8
Çek Cumhuriyeti
36
12
6
55%
0,5
İtalya
24
12
6
54%
0,5
Letonya
36
18
9
50%
0,5
Türkiye
36
20
10
42%
0,5
Slovakya
48
36
6
56%
0,2
Belçika
18
10
–
60%
İngiltere
24
Yapılan katkıya göre belirlenmektedir
6
54%
Norveç
12
Gelire göre belirlenmektedir
36
68%
Sonuç
Tablo-1’in son iki sütunundan Türkiye’de neden işsizlik sigortası fonunun gittikçe büyüdüğünü açıklanabilir. Bunun temel üç nedeni olduğu söylenebilir: Birincisi, işsizlik sigortasından yapılan aylık ödemeler asgari ücreti geçememektedir. Bu işsizlik ödeneğinin tek kişilik aylık giderleri bile karşılamadığı bilinen bir gerçek iken işsizlerin aldıkları ödeneklerle yeni iş arama kanallarını zorlaması mümkün değildir. İkinci olarak, işsizlere yapılan ödeme süresi yapılan katkıya göre oldukça azdır. Türkiye’de ancak 3 sene boyunca aralıksız çalışmış olanlar 10 ay süre boyunca işsizlik ödeneğinden yararlanabilirler. Son olarak, Türkiye’de bulunan 2,5 milyon işsizse karşın şu ana kadar ayda sadece 100 bin kişi yararlanabilmektedir. Türkiye’de yaygın olarak bilinen fakat dillendirilmeyen bir gerçek, uzun süre çalışanların işten istifa etmeye zorlanmasıdır. İşini kendi iradesi ile terk edenler işsizlik sigortasından yararlanamazlar.
İşsizlik sigortası, işverenlerin düşgücünü zenginleştiren atıl fonlar oluşturmak yerine, çalışanların gereksinimlerini karşılayacak bir amaca uygunluk temelinde aşağıdaki öneriler doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gereklidir:
1- İşsizlik sigortasından yararlanma koşulları değiştirilerek, yararlananların sayısı artırılmalıdır. Taban genişletilerek, daha çok işsizin bu fondan yararlanması sağlanmalıdır.
2- İşsizlik ödeneğinden yararlanma süresi artırılmalıdır. Türkiye’de işsizlik ödeneğinden yararlanma süresi Avrupa ortalamasının çok gerisindedir. Bu süreler öncelikli olarak bu düzeye çıkarılma
lıdır.
3- İşsizlik ödeneğinin miktarı artırılmalıdır. En fazla asgari ücretle sınırlandırılan bu ödenek, kişinin asgari geçim standartlarını (aile, çocuk, barınma, ulaşım ve beslenme gibi) gözeterek belirlenmelidir.
4- İşsizlik sigortasında biriken fonların bir bölümü, işsizlerin istihdama kazandırılması için etkin olarak kullanılmalıdır. İşsizlik fonu, işsizlere meslek edindirme, meslek geliştirme ve yetiştirme eğitimi verme, iş bulma danışmanlığı yapma ve işe yerleştirme gibi alanlara aktarılmalıdır.