Image Map

GUY RYDER: KURALSIZLIK, KRİZİN ÇÖZÜMÜ DEĞİLDİR.

Geçen hafta bir Küresel Sendikalar heyeti G-20 zirvesi için Pittsburgh’daydı. Krizden etkilenen bankaları desteklemek üzere alınan ve işçilere yönelik ciddi tehditler içeren olağanüstü önlemlere karşı  çıktık. Küresel sendikaların ortak açıklamasında şöyle dedik: “İstihdamın güvencesiz biçimlerinin genişlemesi ve işgücü piyasasının kuralsızlaşması istihdam krizine çare olamaz. Çalışan insanların onlarca yıldır süregelen güvencesizliği resesyonun ortaya çıkmasında önemli bir faktördür. Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu sorun, küreselleşmiş bir ekonomide işgücü piyasasının nasıl güvenceye kavuşturulacağıdır. İşgücü piyasasının esnekliği standart istihdam ilişkisinin yok edilmesiyle, işçilerin temel haklarının erozyona uğratılmasıyla ve işçilerin refahının aşağı çekilmesiyle sağlanmamalıdır.”  

Finans sisteminin kurtarılmaması gerektiğini söylemiyoruz. Krize neden olan sorumsuzluğun tekrarlanmamasını sağlayacak önlemlerin acilen alınması gerektiğini vurguluyoruz. Ne yazık ki işler yine “eskisi gibi” yürütülmeye başlıyor. Yeterli koruyucu önlem alınmamıştır. Kamu yararının küçümsendiği, varlıklarını vergi mükelleflerine borçlu olan bazı bankalarda bile, birçok tepe yöneticisine ve borsa profesyoneline savurganca ödenen maaş ve ikramiyelerden açıkça anlaşılıyor. Bunlardan “haklı bir nedenle” işine son verilenlere bile cömert “altın paraşütler” sunuldu. Peki ama, güvencesiz işlerde çalışanların, başkalarının kâr hırsının ve başarısızlıklarının masum kurbanlarının paraşütleri nerde?  

Güvencesiz çalışmanın ve sağlıksız finans piyasalarının onlarca yıldır birlikte gelişmesi basit bir tesadüf değildir. Finansal kuralsızlaştırma ve “işgücü piyasası esnekliği”ne atfedilen her şey, hükümetlerin “bırakınız yapsınlar” tutumunu ve bizatihi piyasanın adalet değilse de refah sağlayabileceği kör inancını yansıtmaktadır. Politikaların başarısızlığının ve dizginsiz kâr hırsının faturası halka çıkarılmıştır. Girişimciliğin hasletleri arasında sayılan riskler işçilerin sırtına yıkılmaktadır. ILO’nun ve OECD’nin belgelediği toplumsal eşitsizlikteki artış, riskin yükünün güçlülerden güçsüzlere kaydırılmasının sonucudur. 

ITUC ve TUAC, Manfred Warda’nın başkanı olduğu Küresel Sendikalar Konseyi Çalışma İlişkileri Grubu’nda aktif olarak görev yapmaktadır. Bu grubun geniş gündemiyle ilgili çalışmalara katılıyoruz, ama özellikle iki alan üzerinde duruyoruz. Bu iki alan şudur: ILO’da istihdam ilişkisi üzerine yapılan çalışmayla ilgili hukuksal sorunlar ve özellikle Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve OECD tarafından oluşturulan politika çerçeveleri.  

Son yıllardaki politika değişiklikleri göstermiştir ki işçilerin güvencesizliğindeki artış doğrudan bu üç kuruluşun önerdiği politikalardan ve zaman zaman IMF ya da Dünya Bankası’nın dayattığı kredi koşullarından kaynaklanmaktadır.  

Bunun en iyi örneği, Dünya Bankası’nın şöhreti kötüye çıkmış  “İş Yapma Kolaylığı” raporudur. İlerleme kaydettiğimizi düşünüyorduk. İstihdamın ya da sosyal güvencelerin tasfiyesi suretiyle işçilere karşı en acımasız önlemleri alan hükümetlerin düzenli olarak “ödüllendirdiği” raporun istihdam bölümü, Dünya Bankası’nın kendi içinden de yükselen geniş eleştiri salvosu karşısında, değiştirilecekti. Nisan 2009’da, Banka, İş Yapma Kolaylığı işgücü piyasası esneklik göstergesinin “Dünya Bankası politikasında yer almadığını ve önerilen politikalarda veya herhangi bir ülkenin program belgelerinde kullanılmaması gerektiğini ve bu göstergenin Banka’nın öne sürdüğü koşullar arasından çıkarılacağını açıkladı. Bilindiği gibi, bu gösterge, işçilerin sosyal güvencelerinin aşağı çekilmesini öngörüyor.  

Raporun 2010 versiyonu geçenlerde yayımlandı, ama raporda açıklanan vaatlerden eser yoktu. Bunun yerine, insan hakları ve sendikal haklar konusunda dünyanın en kötü siciline sahip ülkelerden biri olan Belarusya (ki bu ülkede işverenlerin işçileri keyfi olarak işten atması kural haline gelmiştir), istihdamı tasfiye etmeyi kolaylaştırdığı için Banka tarafından övülüyordu. Demokrasi ve yönetim sorunlarıyla boğuşan bir başka ülke olan Ruanda ise bu yılın İş Yapma Kolaylığı alanında “başta gelen reformcu” ödülünü kazandı. Çünkü “işverenlerin [tensikat konusunda] önceden işçi temsilcilerine danışmaları ya da iş müfettişine bildirimde bulunmaları artık gerekmiyor”.  

Hükümetlerarası kuruluşların ve onları kontrol eden hükümetlerin yaklaşımı köklü bir şekilde değişmeyecek olursa, dünya kısa bir süre sonra bu felaketin tekrarına mahkûm olacaktır. Finans piyasalarında reel ekonominin zararına hızla kazanç sağlamayı amaçlayan, talancı manipülasyonun yeni biçimlerinin oluştuğunu şimdiden gözleyebiliyoruz.  

Bankaların ve öbür finans aktörlerinin bundan sonraki kurtarma operasyonları  nasıl finanse edilecek? Bir avuç insanın kamu kaynaklarını  hortumlamak için yaptığı saçmalıklara bir kez daha izin verilirse, eğitimi, sağlık hizmetlerini ve diğer kamu hizmetlerini iyileştirme ya da küresel ısınma tehdidine çözüm getirme vaatlerinden geriye ne kalacak? Yoksa devletin tek işlevi, kurtarmak için son çare olarak devreye sokulan güvenlik ağı olmak mıdır? 

“Toparlanma”nın hedefi güvencesiz gelişme değil, sürdürülebilir gelişme olmalıdır. Bu ise reel ekonominin finans ekonomisinin gölgesinden kurtulduğu sürdürülebilir bir ekonomi, sosyal adalet anlamına gelen toplumsal sürdürülebilirlik ve gezegenimize verdiğimiz zararı (iyi, istikrarlı ve güvenceli istihdam sağlayacak şekilde) tersine çevirecek çevresel sürdürülebilirlik demektir. Güvencenin işçileri kapsaması, güvencesizliğin ise, ille de zorunluysa, tepedekilere kaydırılması gerekiyor.

Bu tür değişikliklerin gerçekleşmesi ancak harekete geçme konusunda siyasal irade varsa mümkündür. Ve bizler her düzeyde bunun gerçekleşmesine yardımcı olmalıyız. Bunun için ise Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında emek insanlarının sesinin gür ve anlaşılır olmasını sağlamalıyız. 

 ITUC, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu, merkezi Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan 157 ülke ve bölgede 312 ulusal merkeze üye 170 milyon çalışanı temsil eden küresel sendika konfederasyondur ve Türkiye’de 4 üye konfederasyonu bulunmaktadır.


English: http://disk.org.tr/default.asp?Page=Content&ContentId=857

ITUC ETUC