2010 BÜTÇESİNİN AMACI KRİZ FIRSATÇILIĞI YOLU İLE AŞ BEKLEYENİ AŞSIZ, İŞ BEKLEYENİ İŞSİZ BIRAKMAKTIR!
2010 bütçesine ve Eylül işsizlik verilerine ilişkin DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin basın açıklaması:
2010 bütçesinin amacı kriz fırsatçılığı yolu ile
aş bekleyeni aşsız, iş bekleyeni işsiz bırakmaktır!
2010 bütçesi Türkiye’nin gerçek gündemini oluşturan İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve geçim sorunu dikkate alınmadan Meclis’e sunulmuştur.
2010 Bütçesi Türkiye için 2012 yılına kadar yoksulluğun devam edeceğini ortaya koymaktadır. Bütçe tasarısına göre Türkiye ekonomisindeki küçülme 2012 yılına kadar devam edecektir. 2008 yılındaki gelir düzeyine 2012 yılından sonra ulaşması öngörülmüştür. Nüfusun yılda 1,5 milyon ve iş arama çağına her yıl 850 bin kişinin girdiği bir ülkede ekonominin küçülmesi yoksulluğun, işsizliğin artışı ve ülkenin çaresizliğe teslim edilmesi demektir.
Bütçe tasarısı AKP hükümetinin, krizin yükünü toplumun geniş kesimlerine yıkmaya devam edeceğinin açık bir belgesidir. 2010 yılında bütçe harcamaları sabit fiyatlarla yüzde 2,4 oranında artması planlanmıştır. Ama bu artış çok yetersizdir. Bu artışa rağmen 2010 yılında yapılması düşünülen bütçe harcamalarının reel olarak 2001 yılı düzeyinden daha düşüktür.
Harcamaların düşmesinin bedelini toplumun geniş kesimlerinin daha az maaş, daha az yatırım ve daha az eğitim hizmeti alarak ödemesi öngörülmüştür.
Böylece memurlara, işçilere, emeklilere daha az maaş verilerek, daha az yatırım yapılarak, daha az sosyal harcama ve eğitime daha az kaynak ayrılacaktır.
Bütçe gelirlerinin ise harcamalardaki düzeyden çok daha yüksek oranda artması öngörülmüştür. Harcamaların 2010 yılındaki sabit fiyatlarla yüzde 2,4 oranında artması planlanmışken, 2010 yılında toplam bütçe gelirlerinin yüzde 11 toplam vergi gelirlerinin yüzde 13 oranında artırılması öngörülmüştür. Üstelik bütçe gelirlerinin yükü yine dolaylı vergilerdeki artışla toplumun geniş kesimlerine yıkılmıştır. Harcama artışı ile gelir artışı arasındaki dengesizliğin temel nedeni bütçe gelirlerinin çoğunun faiz ödemelerine ayrılmış olmasıdır.
Bütçe gelirlerinin yükünün toplumun geniş kesimlerine yıkılmış olduğu vergilerin sınıfsal bakımdan incelenmesiyle görülmektedir. Sermaye kesiminin en önemli vergisi olan kurumlar vergisinin payı 2001 krizinde yüzde 10 iken 2009’da yüzde 8’e düşmüş 2010’da yüzde 7’ye düşmesi öngörülmüştür. Buna karşılık toplumun geniş kesimlerinin ödediği KDV, ÖTV ve diğer dolaylı vergilerin 2001’de yüzde 62 olan payı 2009’da yüzde 69’a çıkmış, 2010’da yüzde 70’i aşması planlanmıştır. Ücret ve maaşlardan kaynakta kesilen Gelir Vergisinin toplam vergiler içindeki payı ise 2009 yılında yüzde 14 olmuştur. Böylece işçi sınıfı, emekçiler ve toplumun diğer düşük gelirli kesimleri toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 85’ini ödemektedirler.
Her toplumda ve her ekonomide yüklerin adil dağıtılması demokrasinin olmazsa olmaz, vazgeçilmez bir koşuludur. Toplumun geniş kesimlerinin ülke bütçesinin büyük kısmını finanse ederken, bunun karşılığını alamaması hele hele kendisini ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmaması kabul edilemez. Kabul edilmesi toplumun adalet duygusunu zedelediği gibi, demokrasinin genişlemesini de engellemek demektir.
İŞSİZLİK EN ÖNEMLİ SOSYAL SORUN OLMAYA DEVAM EDİYOR
2010 bütçesinin tümüne bakıldığında, bütçeyi finanse eden geniş kesimlere yakın zaman için ümit verici vaatler verilmemiş olduğu görülmektedir.
Bugün açıklanan resmi TÜİK işsizlik Eylül 2009 işsizlik verileriyle krizin bir yılının bütünü görmek imkânı doğmuştur. Buna göre, krizin ilk işaretlerinin görüldüğü Eylül 2008’den Eylül 2009’a kadar resmi işsiz sayısına 940 bin kişi eklenmiştir. “İşsiz olduğu halde iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayanlar” eklendiğinde bu dönemde işsizliğe eklenen sayısı 1 milyon 150 bin kişidir. Toplam resmi işsiz sayısı 3 milyon 400 bine ve gerçek işsiz sayısı 5 milyon 700 bine ulaşmıştır. Gerçek işsizlik oranı yüzde 21’dir.
2010 BÜTÇESİ SANKİ BU GERÇEK SOSYAL TABLODAN HABERSİZ BİÇİMDE HAZIRLANMIŞTIR
Yatırımların toplam bütçe harcamaları içindeki payı yüzde 6,6 oranında planlanmıştır. Bu düşük kaynakla bırakalım iş yaratacak yeni kapasite yaratmayı, mevcut kapasitenin yenilenme yatırımlarını yapmak bile mümkün değildir.
2010 bütçesinde sosyal harcamaların artırılması, yoksullara kapsamlı yardım yapılması, eğitim ve sağlık harcamalarını genişletilmesi yoluyla krizin yükünü hafifletmek öngörülmüş müdür? Maalesef bu soruya olumlu cevap veremiyoruz. Yoksul hane halkına yapılan bütçe yardımı yine bütçenin binde 5 düzeyinin altında tutulmuştur. Tarım destekleri, engellilere yardım en alt düzeyde tutulmuş ve azaltılmıştır. Özel hastanelere yapılan kaynak transferi dışındaki Sağlık harcamaları ve eğitim harcamalarında da gerileme vardır. 2010 bütçesinde sosyal harcamalar için “azami tasarruf ilkelerine” dikkat edilmiş olduğu görülmektedir.
2010 BÜTÇESİ FAİZ VE BORÇ ÖDEMELERİNİ GARANTİ EDİLDİĞİ BİR BELGEDİR
Bütün bunlara karşılık faiz ödemelerine hiçbir kayıt ve sınır getirilmemiştir. Bütçe hazırlığının özen gösterilen en önemli ilkesi maalesef faiz ödemelerinin garanti altına alınmasıdır. 2010 Bütçesi, Türkiye’den yüksek kazanç sağlayan spekülatör uluslar arası sermayeyi memnun etmiştir. Geçtiğimiz hafta bazı kredi derecelendirme şirketlerinin Türkiye’ye olumlu not vermesinin gerçek nedeni de budur.
NE İSTİYORUZ?
Bütçe görüşmeleri sırasında AKP hükümetinin toplumsal talepleri dikkate almasında her bakımdan büyük yarar vardır. Bütçenin yükünü taşıyan toplumsal kesimlerin taleplerinin bütçeye yansıması ve bu taleplerin dikkate alınması demokratik katılımın doğal bir gereğidir.
NE İSTİYORUZ?
Krizin yol açtığı ağır sosyal yıkım karşısında bütçenin sosyal bir bütçeye dönüştürülmesini istiyoruzR30;
Bu bütçede 1 yılı aşkın bir süre devam eden krizin ağır sosyal yıkımına çare üretilmemiştir. Üstelik bu yıkım devam etmektedir. Devam edip ağırlaşacak yıkım telafisi çok ağır sosyal sorunlara yol açacaktır.
Bütçe görüşmeleri devam ederken yatırımların genişletilmesine, yoksul hanelere doğrudan gelir ödenmesine, ücret ve maaşları artırılmasına, sağlık eğitim alanlarında toplumu kavrayacak düzenlemelere acilen ihtiyaç vardır.
Bütün bunlar demokratik bir rejimde bütçeyi finanse eden toplumun geniş kesimlerinin en doğal, en zorunlu talepleridir. Meclis görüşmeleri sürecinde bütün bunların yapılması pekâla mümkündür.