Image Map

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'den Başbakan'a çağrı: "BAŞBAKAN, 4-C'Yİ HANGİ SENDİKALARIN ÖNERDİĞİNİ AÇIKLAMALIDIR!"

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’den Başbakan’a çağrı:

“BAŞBAKAN, 4-C’Yİ HANGİ SENDİKALARIN ÖNERDİĞİNİ AÇIKLAMALIDIR!”

 

Başbakan Erdoğan önceki gün yaptığı açıklamalarda, özet olarak “4-C’yi biz icat etmedik. Bu bize sendikaların bir önerisidir. Biz bu sistemi onlarla konuşarak uygulamaya karar verdikR30;” dedi.

 

Özelleştirme politikalarının kendi dönemlerinde başlamadığını söyleyen Başbakan, TEKEL işçilerinin direniş ve destek eylemlerine “Türk-İş’in bile yürekten sahip çıkmadığını, DİSK, KESK ve Kamu-Sen’in ne olduğu belli” demeyi sözlerine eklemeyi ihmal etmiyor.

 

Başbakan’ın kişisel üslubu konusunda artık söylenebilecek bir şey yok. Toplumun bütün kesimlerini karşısına alıp, azarlama ve yüksek perdeden konuşma, “Ben ne dersem o olur” tarzı yerleşmiş. Siyasal üslubunun da buna paralel olduğunu görüyoruz.

 

Başbakan, TEKEL direnişini kırmak için her yolu mübah görmekte ve yakın geçmişi tahrif etmekten çekinmemektedir. 4-C’yi Türkiye emekçilerinin başına kimlerin nasıl musallat ettiği, özelleştirme politikalarıyla belirli sermaye gruplarına paralar akıtılarak kamunun nasıl zarara uğratıldığı, işçilerin kazanılmış haklarının “Ali Cengiz oyunlarıyla” nasıl yok edilmek istendiği apaçık ortadayken, Başbakan toplumun gözünün içine baka baka sendikaları suçlamaya devam etmekte, sendikal örgütler arasında ayrımlar yaparak direnişi bitirmeye çalışmaktadır.

 

Biz bu oyuna gelmemek için, örgütsel ve anlayış farklılıklarına bakmaksızın işçi sınıfının birleşik mücadelesinin önemli olduğuna inandığımız için eleştiri hakkımızı saklı tuttuk, konuşmadık. Başbakan’ın “uslu” sendikalar yaratma, yandaş sendikaları palazlandırma siyaseti öyle bir boyuta ulaştı ki, artık gerçekleri tahrif etmekten bile çekinmemektedir. Fakat bu aşamada şunları sormak durumundayız:

 

·         Başbakan “4-C’yi bize sendikalar önerdi” derken hangi sendikaları ve hangi sendikacıları kastetmektedir? Bunu açıklıkla yanıtlamalıdır.

 

·         Zaten “muhalif” bulduğu; bir türlü “uslandıramadığı”; genel merkezlerine baskınlar düzenlettiği ve görüşmekten kaçtığı sendikalarla mı “görüşerek” 4-C’nin uygulanmasına karar vermiştir?

 

·         Ulusal ve uluslararası planda saygınlığı olan konfederasyonları neden “siyasal hasımları” gibi görmektedir? Ve neden her fırsatta bu sendikaları hedef olarak göstermektedir?

 

·         4-C’yi eğer kendileri “icad etmemişlerse”, neden bütün toplumun taleplerini duymazdan gelerek ısrarla uygulamaya çalışmaktadır?

 

Sorumlu bir devlet adamı, sorumlu bir siyasetçi, kamuoyu karşısında yaptığı suçlamalara yine kamuoyu karşısında açıklıkla yanıt vermelidir. Ve kamuoyunun bunları bilmeye hakkı vardır.

 

TEKEL işçilerini tehdit etmekten çekinmeyen Başbakan, bir taraftan “Biz hiçbir zaman sizlere zulmetmedik, zulmetmeyiz” demekte fakat TEKEL işçilerinin kazanılmış haklarını ellerinden almakta bir sakınca görmemekte, Şubat ayı sonunda “güç kullanarak” direnişi bitireceğini söylemektedir. Bunlar Başbakan’a göre “zulüm” değilse eğer; sırça köşklerden esip gürleyenlere Mevlana’nın bir sözünü hatırlatmakta fayda görüyoruz.:

 

“Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak, başka yere koymak…”

 

ITUC ETUC