SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN OTURMA EYLEMİ'NİN 6.'SINDA TEKEL İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMA ÇAĞRISI YİNELENDİ…
SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN OTURMA EYLEMİ‘nin 6.’sı, 3 Şubat 2010 Çarşamba günü saat 12:00’da İstanbul Gezi Parkı’nda ve DİSK bölge temsilciliklerinde yapıldı.
DİSK, KESK, Marmaray İşçileri, emek ve meslek örgütlerinin katıldığı oturma eyleminde Genel Başkanımız Süleyman Çelebi aşağıdaki açıklamayı yaptı:
VİCDANI OLAN HERKESİ TEKEL İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!
Değerli basın emekçileri, değerli emek dostları, sevgili arkadaşlar
Sendikal hak ve özgürlükler için Çarşamba günleri yaptığımız oturma eyleminin 6. haftasındayız. Bu 6 hafta boyunca emeğe yönelik saldırıların azalması bir yana, gittikçe artış göstermiştir.
Her hafta burada sizlere, SİNTER işçilerinin, NAKLİYAT işçilerinin, BELEDİYE işçilerinin, KIZILAY işçilerinin, İTFAİYE işçilerinin, TEKEL işçilerinin, ÇEMEN Tekstil işçilerinin, MARMARAY işçilerinin yaşadığı ve daha pek çok işyerinde yaşanan hak ihlallerini anlattık. Bizzat onlar buraya gelip kendi sorunlarını ve taleplerini anlattılar.
Değerli arkadaşlar
Bu taleplere dikkat ederseniz, işçilerin taleplerinde, öyle hiçbir Hükümetin yapamayacağı çok büyük taleplerin olmadığını göreceksiniz. İşçilerin, emekçilerin istediği şey, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin zaten yapması gereken şeylerdir. Ve zaten bu haklar, iktidar adayı partiler tarafından seçim dönemlerinde çalışanlara vaadedilir. Nedir bunlar? Sendikal, ekonomik ve sosyal hakların korunması ve çağdaş, insanca yaşanabilecek bir seviyeye çıkarılmasıdır. Özeti budur.
Ne istiyor işçi? Sendikal örgütlenme özgürlüğü istiyor. İş güvencesi istiyor. Kazanılmış haklarını kaybetmek istemiyor. İnsanca yaşayacağı bir ücret istiyor.
Bunları vereceğini vaadederek iktidara gelen Hükümet ne diyor? “Sen avucunu yalarsın, avucunu. Önce haddini bil” diyor.
Değerli arkadaşlar
Sendikaların temel görevi, üyelerinin çalışma ve yaşam koşularının iyileştirilmesi için mücadele etmektir ve haklarının korunması için de ülkemizin demokratikleşmesine katkı sunmaktır. Fakat Başbakan haklarının savunusu yapanlara, emeğini, alınterini savunanlara “ideolojik davranıyorsunuz, siyasi uçlarda yer alıyorsunuz ve yasadışı eylem yapıyorsunuz” diyor. Başbakan her demokratik talebe ve eyleme bir kulp takıyor.
1 Mayıslarda işçiyi karşısına alıyor. Öğrencileri karşısına alıyor. Emekçileri karşısına alıyor. Çiftçiyi karşısına alıyor. Yani Başbakan, toplumun bütün kesimlerini karşısına alıyor.
Maliye Bakanı ise “72 milyonun hakkını yedirtmeyiz” diyor. Kim bu 72 milyon? Zaten haklarını yediğiniz işçi, memur, esnaf, kadın çoluk, çocuk değil mi?
Biliyorsunuz, Hükümet TEKEL işçisine “Ya işten çık, ya da 657 sayılı yasanın 4-C maddesini kabul et” demektedir. Kazanılmış sosyal, sendikal ve ekonomik haklarını savunan işçiler ise bu dayatmayı haklı olarak kabul etmemektedirler.
Hükümetin bugün dayattığı 4-C maddesi sadece TEKEL işçilerine değil, tüm Türkiye’ye, tüm emek dünyasına dayatılmaktadır. Kamu mallarının yok pahasına özelleştirilmesinin işçi sınıfına düşen kısmı budur. Açlıktır, yoksulluktur, işsizliktir.. TEKEL işçisi ve emekçiler elbette bunu kabul etmeyeceklerdir.
Sevgili dostlar
Bu gelişmelerle birlikte toplanan 6 sendikal konfederasyon yaptığı toplantıda üretimden gelen gücünü kullanma kararı almıştır. 4 Şubat tarihi, işçilerin, emekçilerin ve emek dostlarının, Türkiye emek hareketinin mücadelesinde yeni bir gün olacaktır.
TEKEL işçilerinin direnişi toplumun bütün kesimlerince desteklenmiştir ve 4 Şubat’taki üretimden gelen gücün kullanan emekçiler yine büyük katılımlarla desteklenecektir.
Halkımızdan istediğimiz şey; yarın işçi ve emekçilerle birlikte yer almaları ve desteklerini esirgememeleridir.
Çünkü TEKEL işçisinin kazanması aslında Türkiye halkının kazanması demektir. TEKEL işçisi bugün Türkiye’nin vicdanıdır.
O nedenle buradan halkımıza bir kez daha sesleniyoruz:
Vicdanı olan herkesi yarın TEKEL işçileriyle dayanışmaya çağırıyoruz.
Vicdanı olan herkesi yarın TEKEL işçilerini sahiplenmeye çağırıyoruz.
Vicdanı olan herkesi yarın, kendi geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Yarın bütün gücünüzle işçilerin, emekçilerin yanında, kendi geleceğinizin yanında yerinizi alınız.