Image Map

GENEL BAŞKANIMIZ SÜLEYMAN ÇELEBİ ILO TOPLANTISI İÇİN GİTTİĞİ CENEVRE'DE SENDİKAL HAK İHLALLERİNE İLİŞKİN BİR BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ…

 

 

 

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 9 Haziran’da ILO Konferansı vesilesiyle Cenevre’de, ILO toplantısına katılan sendikal örgütlerin de katıldığı bir basın açıklaması yaptı. Çelebi’nin, Türkiye’de iş yaşamının zorlukları ve sendikal hak ihlalleriyle ilgili dünya kamuoyuyla paylaştığı açıklama şöyle:

 

Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Dostlarımız,

 

Öncelikle buraya kadar gelip toplantımıza katıldığınız için hepinize tek tek teşekkür ediyorum.

 

Pek çoğunuzun da bildiği gibi bugüne dek buna benzer sayısını benim bile hatırlayamadığım bir çok basın açıklaması yaptık. Bugün burada benzer bir basın açıklamasında belki de son kez buluşuyoruz. Bunu diğerlerinden biraz daha farklı kılan, burada Cenevre’de ve böyle bir dönemde yapıyor olmamız. Bu dönemde bir yandan Filistin’de özgürlük mücadelesi veren bir halk her türlü baskıyla ezilirken onlara yönelik en ufak bir yardıma bile tahammül edilemiyor. Diğer taraftan Uluslararası toplum ise Filistin halkına özgürlük yerine bu basit sadaka’vari yardımlardan başka bir şey sunamıyor.

 

Bir yandan da burada günlerdir Kolombiya’nın ILO’nun bizim “kara liste” diye adlandırdığımız, 25 ülkeden oluşan listesine girip girmemesi tartışılıyor. Üstelik çok değil daha bundan hepsi hepsi 4 gün önce Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu, ITUC, öldürülen sendikacılarla ilgili bir basın açıklaması yapmış ve en son öldürülen iki sendikacının ölümünü kınamışken. Uluslararası Af Örgütü ise yine sendikacılara yönelik cinayetlerin artarak devam ettiğini söylüyor. Ama anlaşılan kimi insanlar için cinayet bile bir hak ihlali sayılmıyor.

 

Dünya’nın daha bir çok köşesinde benzer ihlaller yaşanırken, Türkiye’de ise sendikalaşan her 4 işçiden biri bu nedenle işten atılıyor ve tüm bu mücadeleye rağmen her 100 işçiden ancak 4’ü sendikalaşabiliyor. Sizlere dağıttığımız broşürlerde de ülkemizde yaşadığımız sendikal hak ihlallerini özetle kısa bir şekilde açıkladık.

 

Sizler de çok iyi biliyor ve takip ediyorsunuz ki; Türkiye “yasal düzenlemelerin uyumsuzluğu” ve “uygulamaların sendikal hakları ihlâl etmesi” nedenleriyle 30 yıldır ILO’nun gündeminde yer aldı. En son geçtiğimiz yıl ILO Konferansı’nda alınan karar gereğince Türkiye’ye ILO Teknik heyeti gönderildi. ILO Teknik Heyeti bir kez daha bu ihlalleri ve Hükümetin, kimi işçi konfederasyonlarının ve işverenlerin bu ihlallerin kaldırılmasına direndiğini yerinde tespit etti. Hatta  Türkiye Cumhuriyeti Çalışma Bakanı Türkiye’ye gelen bu ILO Teknik Heyeti’yle görüşmekten kaçındı.

 

Bu gün burada yine DİSK ve KESK’in dışındaki emek konfederasyonları, işveren konfederasyonu ve hükümet yetkililerinin hep bir ağızdan yeni bir oyalama taktiğine giriştiklerini üzülerek sizlere aktarmak istiyorum.

 

Bu koro, Anayasa’ya  aykırılığı nedeniyle hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açılan ve birkaç ay sonra referanduma sunulması planlanan, hatta kabul edilip edilmeyeceği belli olmayan anayasa değişikliklerinin çok olumlu bir gelişme olduğunu ve bunun sendikal hakları önemli bir şekilde geliştireceğini ileri sürerek, Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını engellemeye çalışıyorlar.

 

Türkiye’de, sendikal yasalarda ILO sözleşmelerine uyum amacıyla değişiklik çalışmaları yaklaşık 15 yıldır sendikal hareketin gündeminde. Bu değişiklik çalışmalarında kimi işçi konfederasyonları ile işveren konfederasyonlarının aldığı olumsuz tavırlar hem hafızalarımızda, hem de kayıtlarımızda bulunmaktadır. Hükümetler de, bu işçi ve işveren  konfederasyonlarının olumsuz ve uzlaşmaz tavırlarını bahane ederek sendikal yasaları bu güne kadar ısrarla değiştirmediler.

 

30 yıldır uygulanmakta olan ve darbeci generaller tarafından yapılmış olan sendikalar ve grev ve toplu iş sözleşme yasasının değiştirilmemesi için direnen ve bunu bu anayasa değişikliğine bağlayanlara, bugün tarihe not düşmek ve bu iki yüzlü tavrı açığa çıkarmak için buradan ayrı ayrı soruyorum. Eğer Anayasa değişiklikleri kabul edilirse ;

 

HÜKÜMET:

1.     İşçi ve işveren konfederasyonlarının uzlaşamadığını ileri sürerek yapmadığı, ILO sözleşmelerine uyumlu yasal değişiklikleri yapacak mı?

2.     Kapatılmış olan DİSK/Emekli-Sen’in faaliyetlerine tekrar izin verecek mi?

3.     Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çifçi-Sen) ve Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) sendikalarının kapatma davalarını geri alacak mı?

4.     Kamu çalışanlarının grev hakkını tanıyacak mı?

5.     İşçilerin genel grev, dayanışma grevi, sempati grevi, hak grevi haklarını tanıyacak mı?

6.     Grev engellerini ve yasaklarını kaldıracak mı?

7.     Toplu İş Sözleşmesinde zorunlu tahkimi ve grev ertelemeyi kaldıracak mı?

8.     Çok düzeyli (işyeri, işletme, sektör ve işkolu) toplu sözleşme düzenini getirecek mi?

9.     Sendikaya üye olan işçilerin toplu iş sözleşme yetkisi için Bakanlığa başvurulması zorunluluğunu kaldıracak mı?

 

Peki bu değişiklikten yana tavır alan, ülkemizde bu durumdan şikayet eden ama uluslararası toplantılarda ve ILO’da bu anayasa değişikliklerinden medet uman ve savunan sendikal konfederasyonlara soruyorum;

 

·        Çifte baraja yol açan %10 iş kolu barajının tamamen kaldırılmasını kabul edecekler mi?

·        Sendikaya üyelik ve istifada Noter Şartı’nın kaldırılmasını kabul edecekler mi?

·        İş kolları sayısının uluslar arası standartlara uygun olarak düşürülmesini kabul edecekler mi?

·        Bir işyeri veya işletmede birden fazla sendikanın toplu sözleşme yapmasını kabul edecekler mi?

 

Şimdi de işveren konfederasyonu TİSK’e soruyorum:

·        İşletme ve işyeri toplu sözleşme barajının %35’e düşürülmesini kabul edecek misiniz?

·        Çok düzeyli (işyeri, işletme, sektör ve işkolu) toplu sözleşme düzenini kabul edecek misiniz?

·        Bir işyeri veya işletmede birden
fazla sendikanın toplu sözleşme yapmasını kabul edecek misiniz?

·        İşçilerin genel grev, dayanışma grevi, sempati grevi, hak grevi haklarını tanıyacak mısınız?

·        Grev engelleri ve yasaklarının kaldırılmasını kabul edecek misiniz?

 

Ben, sendikal yaşamının önemli bir bölümünde bu hakları hükümet ve bu konfederasyonlarla müzakere etmiş bir dostunuz olarak şimdi buradan açıklıyor ve ilan ediyorum: Bunların hiçbirini kabul etmeyecekler! Ve bu konularda samimi bir gayret göstermeyeceklerdir.

 

2011 ILO Konferansı’nda, geçmiş yıllarda olduğu gibi Türkiye için bunlar konuşmaya devam edilecek.

 

Ben buradan, bir kez daha sesleniyorum. Bu Türkiye işçi sınıfının bir çığlığıdır!

 

Türkiye’deki bu oyalama korosunun ILO’yu ve siz değerli sınıf dostlarını yanıltmasına ve daha fazla oyalamasına izin vermeyin.

 

ITUC ETUC