DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun “Madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” konulu uluslararası konferansta yaptığı konuşma
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun “Madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” konulu uluslararası konferansta yaptığı konuşma:
Dünya Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreteri Sayın Yorgos Mavrikos,
Uluslararası Metal ve Maden İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Jose Sausa Silva,
DİSK/Nakliyat-İş Genel Başkanı Sayın Ali Rıza Küçükosmanoğlu,
DİSK Yönetim Kurulu Üyeleri,
Sendikaların, siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin çok değerli temsilcileri… Hepinizi DİSK adına sevgiyle saygıyla selamlıyorum…
Soma’dan gelen madenci kardeşlerim sizleri selamlıyor ve konukların huzurunda başsağlığı dileklerimi bir kez daha iletmek istiyorum. İki gün önce Soma Meydanında, Soma sokaklarında birlikteydik. Acınız acımızdır, mücadeleniz mücadelemizdir.
Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Ortadoğu ülkelerinden ve Avrupa’dan gelen dünya sendikal hareketinin değerli temsilcileri; sizleri de saygıyla selamlıyorum ve hepinize hoş geldiniz, diyorum.
İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’na da katkılarından dolayı teşekkür etmek istiyorum.
Sevgili Arkadaşlar,
Öncelikle, Dünya Sendikalar Federasyonu’na ve Nakliyat-İş sendikamıza böylesi bir konferans düzenledikleri için teşekkür ediyorum. Bu konferans vesilesiyle Somalı işçiler dünya işçi sınıfının mücadeleci temsilcileriyle buluşmuş oldular.
DSF Genel Sekreteri Mavrikos’a ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Kendisi daha önce çeşitli vesilelerle İstanbul’a gelmiş ve DİSK’i ziyaret etmişti. Ancak bir önceki ziyareti acı bir olay üzerine oldu. Soma’da yaşanan katliamı duyar duymaz İstanbul’a bir taziye ziyaretine gelmişti. O gün Soma’da olduğum için kendisini karşılayamamıştım. Kendisinin öncülük ettiği DSF heyeti DİSK’i ziyaret etmiş ve Genel Sekreterimiz Sayın Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Başkanlar Kurulu ile bir toplantı gerçekleştirmişti.
DSF, Soma katliamı sonrası Türkiye’ye gösterdiği ilgiyle işçi sınıfının uluslararası dayanışmasının en güzel örneklerinden birini göstermiş oldu. Konferansa katılan, bizi yalnız bırakmayan bütün konuklarımıza, bütün kardeşlerimize teşekkür etmek istiyorum.
Bugün farklı dillerde konuşacağız, dünyanın bütün dillerinde Soma’nın acısını konuşacağız, Soma’nın son olmasını dileyeceğiz. Soma’nın son olması için mücadele planları yapacağız… Sadece yasımızı değil isyanımızı da paylaşacağız.
Sevgili Arkadaşlar,
Soma katliamı nedeniyle düzenlediğimiz bu uluslararası konferans, Türkiye işçi sınıfı açısından, tarihsel ve güncel açıdan önemli bir dönemde gerçekleşiyor. Türkiye işçi sınıfının taşeronlaşmaya karşı mücadele ettiği bir dönemdeyiz. Aynı zamanda 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin 44. Yıldönümündeyiz.
Bundan 44 yıl önce DİSK’i kapatmak isteyen siyasi iktidara karşı işçi sınıfı ayağa kalkmıştır.
İstanbul’da yüzlerce fabrikada iş bırakan on binlerce işçi kentin sokaklarına akmıştır. Direniş ülkenin diğer kentlerine de yayılmış, şarteller inmiş, işyerleri, fabrikalar boşalmış, meydanlar işçilerle dolmuştur.
Bugün tarihimize sahip çıkarak geleceğimize, çocuklarımıza güvenceli çalışacakları ve insanca yaşayacakları bir ülke bırakma günüdür. Gün işçi sınıfının yeniden masaya yumruğunu vurma günüdür. Çünkü bugün işçi sınıfı taşeron köleliğine ve iş cinayetlerine karşı örgütsüz, tepkisiz, çaresiz bırakılmak istenmektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
2014 yılının daha ilk beş ayında en az 810 işçi çalışırken aramızdan ayrılmıştır.
Soma’da 301 işçi kardeşimizin öldüğü katliamın dışında her gün en az 3 işçi yaşamını yitirmektedir. Bu insanlar ölmek için değil yaşamak için, çocuklarını yaşatmak, onlara güzel bir gelecek sunmak için çalışmaktadır.
810 işçi kardeşimizin ölümü gerekli tedbirler alınarak önlenebilecek ölümlerdir. İşte bu nedenle işçi kardeşlerimizin ölümüne kaza demek, kader deyip geçmek mümkün değildir. Maliyeti düşürmek için önlenmeyen her ölümün adı bize göre cinayettir! Ve Türkiye’de bu cinayetlerin bir cezası yoktur.
Her yıl 1000’in üzerinde işçinin öldüğü bir ülkede hapishanelerde kaç patron vardır? Gerekli denetimleri yapmayan kaç kamu görevlisi hesap vermiştir?
En son Soma’daki katliamın ardından asıl işveren TKİ yöneticiler ve doğrudan sorumluluğu olan Bakanlar ne istifa etmiş, ne görevden alınmıştır! Bu ülke cinayet işleyenlerin ve onlara yataklık edenlerin hesap vermediği bir ülke haline gelmiştir.
Bu cinayetlerin ortamını hazırlayan ise taşeron sistemidir, işçilerin güvencesiz, sendikasız çalıştırılmasıdır.
AKP iktidara geldiğinde taşeron işçi sayısı 387 bin iken bugün 2 milyonu aşkın rakamlardan bahsedilmektedir. Bu o kadar kuralsız bir çalıştırma biçimidir ki taşeron işçi sayısını, Türkiye’yi yönetenler bile bilmemektedir. İşçi sağlığı ve güvenliği alanının dahi taşerona devredildiği bu ülkede yasa dışı, insanlık dışı bir taşeron cumhuriyeti kurulmaktadır.
Madenlerde ve diğer tüm iş kollarında taşeron çalışma kölelik demektir, ölüm demektir. DİSK işçilerin keyfi, kuralsız bir şekilde çalıştırıldığı taşeron köleliğine bir son verilmesini, taşeronlaşmanın tümüyle yasaklanmasını istemektedir.
Bugün 15-16 Haziran ruhuna ihtiyacımız vardır. Bundan 44 yıl önce işçi sınıfı tüm engelleri, barikatları aşarak örgütlenme hakkına ve DİSK’e sahip çıktı ise bugün de aynı şekilde o barajları, o yasakları mutlaka aşacaktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Konferansa katılmak üzere yurtdışından gelen konuklarımıza bir kez daha hoş geldiniz diyorum. Konferans çalışmalarında başarılar diliyorum.
Konferansın Soma katliamının sorumlularının cezalandırılmasına, taşeron çalıştırmanın yasaklanmasına, bütün işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerin alınmasına ve demokratik, mücadeleci sendikal hareketin güçlenmesine vesile olmasını diliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle herkesi tekrar selamlıyorum.
Yaşasın İşçilerin Birliği
Yaşasın Halkların Kardeşliği