DİSK Genel Başkanı Kani Beko: 1 Mayıs'ta Taksim'i yasaklamak suçtur!
İstanbul Valisi’nin Taksim meydanı ile ilgili açıklamaları üzerine bugün (18 Mart) DİSK Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenlendi. DİSK Yönetim Kurulu üyeleri, DİSK üyesi sendikaların genel başkan ve yönetim kurulu üyeleri, şube başkan ve yöneticileri ile DİSK’li işçilerin katıldığı basın açıklaması Genel Başkanı Kani Beko yaptı. Basın açıklamasının tam metni:
1 MAYIS’TA TAKSİM’İ YASAKLAMAK SUÇTUR!
Türkiye işçi sınıfının talebi her zaman olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs’ı Taksim meydanında kutlamaktır. Bu talep ortadayken ülkeyi yönetenler tek taraflı olarak açıklamalarda bulunmaktadır. İstanbul Valisi Vasip Şahin katıldığı bir televizyon programında 1 Mayıs ile ilgili soruya “Toplantı ve gösteri yapılabilecek yerler belli Taksim bunlardan biri değil” şeklinde bir yanıt vermiştir.
Anlaşıldığı kadarı ile İstanbul Valiliği ve hükümet, 1 Mayıs meydanı konusundaki mahkeme kararlarını, Anayasa’yı ve yasaları görmezden gelmeye devam etmektedir. Defalarca söyledik; görmeyen gözler işitmeyen kulaklar için bir kez daha madde madde tekrar ediyoruz:
- Senenin sadece bir günü, 1 Mayıs’ın nerede kutlanacağı ile ilgili söz hakkını dahi sendikalara, işçi sınıfına vermeyen bir zihniyetin “demokrasi” ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
- 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak suçtur. Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamanın hakkımız olduğunu teslim eden çok sayıda ulusal ve uluslararası mahkeme kararı mevcuttur.
- 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamayı engellediği için hükümet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde haksız bulunmuştur. Ancak 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlerle ilgili tek bir yargı kararı mevcut değildir.
- Anayasa’da güzergâhı belirleme yetkisi, mülki idare amirlerine verilmemiştir (Daha doğrusu bu yetki, 2001 değişikliği ile Anayasa’dan çıkarılmıştır.)
- 1 Mayıs herhangi bir “toplantı ve gösteri yürüyüşü” değildir. 1 Mayıs resmi bir bayram günü olarak, Vali’nin atıf yaptığı 2911 sayılı yasada “istisna” olarak belirtilen hallerden biridir.
- Vali’nin görevi kamu düzenini bozmak değil sağlamaktır. Taksim’de 1 Mayıs’ın yüz binlerle kutlandığı 3 yıl boyunca tek bir kişi bile bundan zarar görmemiş, yasadışı bir şekilde Taksim’in yasaklandığı yıllarda ise yüzlerce kişi yaralanmış, milyonlarca İstanbullu fiili sıkıyönetimin, fiili sokağa çıkma yasağının, gaz bombalarının, polis şiddetinin mağduru olmuştur.
- 1977 yılındaki faşist katliam aydınlatılmamış, sorumluları yargılanmamıştır. Taksim’de işçi sınıfının kitlesel bir biçimde varlığından rahatsız olmak, 1977 katliamının “işçi sınıfını sindirme” amacına hizmet etmektir.
- Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin uymak zorunda olduğu mahkeme kararlarına göre DİSK’in 1977 yılında ölen üyelerini anmak için Taksim Meydanı’nı kullanmak istemesi hakkı ve görevidir.
Anlaşılan odur ki ülkeyi yönetenlerin Taksim inadı basitçe bu alanın kullanımına dair bir inat değildir. Ülkeyi bir “Anonim Şirket” gibi yönetenler, işçi sınıfının her türlü hakkını, tüm kazanımlarını gasp etmek istemektedir.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, “Anonim Şirket” mantığı ile yönetilen bir ülkede, “hissesi” olmayan milyonları yok saymaktır.
Hukuku çiğneyerek Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, mahkeme kararlarına rağmen taşeron işçileri kadroya almamaktır. Taşeron cehennemine odun atmaktır.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, iş cinayetlerinin sorumlularından hesap sormamak, onları görevlerinden bile almamak, cinayetleri onaylamak anlamına gelmektedir.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, milyonlarca işçiye, açlık sınırının altındaki asgari ücreti layık görmektir.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” zihniyetidir. Acılı Somalıya tekme atmak neyse Taksim’i yasaklamak odur. “Taksim’e bir çelenk bırakıp gidin” demek, Ermenekliyi kara lastik ayakkabıyla avutmaya kalkışmaktır.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, şirketleri büyüsün diye mahkeme kararı beklemeden zeytinleri sökmek, meydanları-parkları betonlamak, dereleri hidroelektrik santrallerle kelepçelemektir.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, evladını yitiren ve adalet isteyen anneleri seçim meydanlarında yuhalatmak, acılı yakarışlarına dava açmaktır.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak, eşitliğe inanmamak, cinsiyetleri, inançları, dilleri, düşünceleri nedeniyle ikinci sınıf kabul edilen yurttaşlar yaratmaktır.
Taksim’i işçi sınıfına yasaklamak adaletin, hukukun zerresine tahammülü olmayan bir Anonim Şirket düzeninin sembolüdür.
Bizler kar etmeyi, sermayeyi büyütmeyi her şeyin üzerinde gören bir Anonim Şirket’in hakkı-hukuku olmayan, güvencesiz köleleri olmayı kabul etmiyoruz. Bizler eşitlikçi-halkçı-kamucu-özgürlükçü-sosyal nitelikleri olan demokratik bir cumhuriyetin yurttaşları olmak istiyoruz.
Türkiye’de milyonların paylaştığı bu talebimiz açısından, 2015 1 Mayıs’ı ve 7 Haziran’daki genel seçimin önemi açıktır.
DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu 25-26 Mart tarihlerinde Bolu’da toplanarak, 2015 1 Mayıs’ına ve 7 Haziran’daki genel seçime dair kararlar alacaktır. Bu kararları yıllardır birlikte mücadele yürüttüğümüz, başta KESK-TMMOB ve TTB olmak üzere tüm dost kurumlarla beraber de değerlendireceğiz.
DİSK-KESK-TMMOB ve TTB yöneticilerinin yargılandığı 2014 1 Mayıs’ının ikinci duruşması ise 24 Mart’ta Çağlayan Adliyesi’nde görülecektir.
Bu duruşmada, Taksim’i savunmaya, 1 Mayıs Meydanımızı yasaklayanları yargılamaya devam edeceğiz.
Hem 1 Mayıs öncesi hem 1 Mayıs’ta hem de 1 Mayıs sonrası emeğin yaşamsal talepleri için mücadelemizi yükselteceğiz.
Esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmaya dur diyeceğiz! Taşeron uygulamalarının yaygınlaştırılmasına direneceğiz! Özel İstihdam Büroları eliyle çağ dışı köle pazarlarının kurulmasını engelleyeceğiz! İş güvencemizin son kalesi, kıdem tazminatımızı leş kargalarına teslim etmeyeceğiz!
İç Güvenlik Yasası ile Türkiye’yi açık bir cezaevine dönüştürme, adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan etme, polis devleti kurma planlarına karşı tüm demokrasi güçleriyle kol kola omuz omuza olacağız!
“Bize iç güvenlik reformu değil işçi sağlığı ve iş güvenliği reformu gereklidir” diye haykırmaya devam edeceğiz! Gerekli önlemler alınsaydı, önerilerimiz dinlenseydi, Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da ve binlerce iş cinayetinde hayatını yitiren 15 bin işçi kardeşimiz bugün toprak altında değil aramızda olacaktı. Bu acı gerçeği daha güçlü haykıracağız!
Evet tüm bunları söylemek için biz yıllardır Taksim meydanında olmak istiyoruz. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için mücadele etmek, ahlaki, sınıfsal ve siyasal bir ödev olduğu için Taksim’de olmak istiyoruz. 1977’de yitirdiğimiz işçi kardeşlerimizin ve 2013’te yitirdiğimiz gencecik evlatlarımızın anısını yaşatmak için Taksim’de olmak istiyoruz.
Unutulmasın ki emek, hak ve demokrasi mücadelesi verenler hep kazanmıştır. Biz kazanacağız! İşçi sınıfına hayatı zindan edenler, ülkeyi bir açık hava hapishanesine çevirmek isteyenler kaybedecek!
İşçi sınıfının Birlik-Mücadele ve Dayanışması, ülkemizi er yada geç demokratik bir ülke olarak yeniden kuracak!
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın işçilerin birliği! Yaşasın halkların kardeşliği!