“Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!”
Ülkemiz bugün savaş ve kandan beslenen bir siyasi iktidar ve onun fiili başkanı tarafından adım adım bir yıkıma sürüklenmek isteniyor. İçinde yer aldığımız coğrafyayı saran ateş çemberi, Türkiye’yi yakmaya hazır bir tehlike olarak her geçen gün daralıyor. Savaş, yaşadığımız ülkenin dört bir yanını sarıyor.
Savaşın seçim sonrası birdenbire alevlenerek yükselmesinin nedenini artık herkes anlıyor:
Bunun nedeni ve kışkırtıcısı “400 milletvekili olsa bunlar olmazdı” söylemiyle açıkça itiraf edenlerdir!
Bunun nedeni, onlarca asker ölümünü gizleyip stadyumlarda siyasi şov yapacak kadar vicdandan yoksun olanlardır!
Bunun nedeni, kendi çocuklarını bedelli askerlik ve çürük raporlarıyla askere göndermeyip yoksul çocuklarının tabutlarını siyasi kürsüye çevirmek isteyenlerdir.
Kendi çıkarları için ülkemizi ateşin içine atanları artık halkımız tanıyor: Halkın evlatlarını feda etmeye hazır olduklarını söyleyerek, Türkiye’ye dayattıkları, fiilen uyguladıkları sistemlerini yasallaştırmaya çalışanlardır bunlar. Ve bunlar, yeni ölüm haberleri geldikçe ağızlarını köpürterek “Daha çok ölüm olabilir” diyenlerdir!
Her yerde ve her koşulda söylüyoruz: “Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!” Nereden acı bir haber gelse, nereden gencecik insanların (ve üstelik artık çocukların!) tabutları gelse, nerede evladının, eşinin, yeğeninin, arkadaşının tabutuna sarılıp çaresizlik içinde gözyaşı döken insanlar görsek, yüreklerimiz bir kez daha acı ile burkuluyor. Sokağa çıkma yasağı ile hapsedilen ilçelerden sivillerin ölüm haberleri geliyor. Küçücük çocukları kurşunların hedefi olan anneler, çocuklarını, yakınlarını korurken kurşunlara hedef olan kadınların ölüm haberleri ile sarsılıyoruz.
Ve artık akan kardeş kanı dursun istiyoruz.
Çünkü savaşlarda işçiler ölüyor, emekçiler ölüyor, yoksullar ölüyor; atılan her kurşun, patlayan her bomba bizim ekmeğimizi küçültüyor; onların sarayları büyüyor, servetleri büyüyor. İşte bu yüzden biz diyoruz ki savaşı durduracak olan emektir. Barış emekle kazanılacak. Barış yürek ister, akıl ister en fazla da emek ister.
Savaş, kadınlar için yaşadığı yerlerden sökülüp atılmak, hayatın iyice kıyısına itilmek, yoksulluk, yoksunluk ve göç anlamına geliyor. Savaş, evde ve sokakta kadına yönelik şiddetin artması anlamına geliyor. Kadın intiharları artıyor. Savaş, işsizlik, açlık ve yoksulluk sınırında yaşamak zorunda kalmak, tüm sosyal hakların gasp edilmesi anlamına geliyor.
Biliyoruz ki bu topraklara barış biz emekçilerin elleri ile gelecek. Ve barışı en çok da biz kadınlar inşa edecek. İşte bu yüzden sesimizi “kardeş kanı dursun” diyen kadınların sesine katmak için yola çıkıyoruz. DİSK Kadın Komisyonu olarak 9 günlük kuşatma, ölüm ve yıkımı yaşayan Cizreli kızkardeşlerimiz başta olmak üzere bu yıkımın tanığı ve mağduru kadınlarla, çocuklarla dayanışma örgütlemek üzere çalışmalarımızı başlatıyoruz. Hedefimiz savaşın yoksul ve yoksun bıraktığı kadın ve çocukların yaralarını bir nebze olsun sarmak, onların en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek.
Bu amaçla DİSK Kadın Komisyonu DİSK örgütü çapında bir yardım kampanyası yürüterek sendikalarımızın sunacağı katkıları bir ziyaretle Cizre’de çocuklara ulaştıracak, kadınlarla ve çocuklarla bir dayanışma buluşması gerçekleştirecek.
Savaşa karşı barışı; baskı, şiddet ve zora karşı özgürlükleri ve demokrasiyi; yolsuzluğa, hırsızlığa ve sömürüye karşı emeğin mücadelesini yaşamın her alanında yükseltecek, yönetenlerin halkımızı sürükledikleri uçurumu ve ülkemize karşı işledikleri suçları bulunduğumuz her alanda yüksek sesle haykıracağız!