Düzenleyici kurumlardan 1 Mayıs Değerlendirmesi
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin düzenlediği 1 Mayıs Birlik-Dayanışma ve Mücadele günü kutlamalarına ilişkin kurumların ortak değerlendirmesi bugün DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı.
Toplantıya DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TTB İkinci Başkanı Raşit Tükel ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Kanber Saygılı ve DİSK üyesi sendikaların genel merkez ve şube yöneticileri katıldı.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun okuduğu açıklamanın tam metni şöyle:
KORKU DEĞİL BİRLİK-MÜCADELE-DAYANIŞMA KAZANDI!
Basın açıklamamıza başlarken 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle sizlere sormak isterim: Bu ülkede basın özgürlüğü adına kutlanacak ne var? Anayasal bir özgürlük olan basın özgürlüğü her gün ayaklar altına alınırken, basın emekçileri görevlerini yaptıkları için işlerinden olurken, gözaltına alınırken, tutuklanırken maalesef Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlayamıyoruz.
Değerli basın emekçileri,
1 Mayıs Birlik-Mücadele ve Dayanışma Günü 2016 yılında baskıların, savaşın, katliamların ve hukuk dışı yasakların gölgesinde Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerin katılımıyla kutlandı.
Her türlü baskıya, teröre, katliam tehdidine rağmen meydanları dolduran emekçiler, yaratılmak istenen korku duvarının Birlik-Mücadele ve Dayanışma ile yıkılabileceğini gösterdi.
Bu sene 1 Mayıs’a savaş politikalarının bir sonucu olarak ülkemizin dört bir tarafında bombaların patladığı, kitlesel kıyımların yaşandığı, halkın sokağa çıkmaktan çekindiği bir ortamda girdik. Toplumun geniş kesimleri için, devletin baskı ve şiddetine, ortalıkta rahatlıkla dolaşan “canlı bombaların” eşlik edebilecekleri endişesinin hakim olduğu bir süreçte yüz binlerin 1 Mayıs’ta alanlarda toplanması elbette ki umut verici bir gelişmedir.
1 Mayıs sabahı Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik bombalı saldırı haberinin ardından bu ildeki ve Şanlıurfa’daki etkinlikler iptal edildi. Adana’da ise 1 Mayıs kutlamaları canlı bomba ihbarları nedeni ile yapılamadı. Ankara’da 1 Mayıs kutlamasına saldıracağı öne sürülen 4 IŞİD militanı ile ilgili haberler medyaya servis edildi.
Bunun öncesinde 10 Ekim katliamında sorumluluğu bulunduğu müfettiş raporlarıyla tespit edilen kamu görevlilerinin yargılanması iktidar tarafından engellenerek, alanlara çıkmak isteyenlere açık bir mesaj verildi.
Böylesi bir ortamda tüm bu açık tehditlere, baskılara ve engellere rağmen alanları dolduran yüz binlerce insan, emeği ucuz ve kölece çalıştırmak isteyen, savaşı ve gericiliği tırmandırarak saltanatını korumayı amaçlayan, sermayenin çıkarlarını savunmak dışında hiçbir değer tanımayan iktidara karşı tepkilerini haykırdı.
Bir korku duvarının ardından iktidarlarını, saraylarını, servetlerini korumak isteyenler kaybetti, Birlik-Mücadele ve Dayanışma kazandı. Topumun en geniş kesimleri 1 Mayıs’ın kucaklayan, birleştiren şemsiyesi altında, kendi sözlerini söyleyerek bir araya geldi. Her renkten pankartlara yazılmış talepler, her dilden şarkılar-türküler, her inançtan her yaştan emeğin hakları için kol kola girmiş insanlar hayallerindeki ülkeyi meydanlarda var ettiler. Emeğin, barışın, demokrasinin, laikliğin ve özgürlüğün egemen olduğu bir ülkenin resmi 1 Mayıs meydanlarında çizildi.
1 Mayıs meydanlarında resmi çizilen Türkiye ile fiili tek adam rejimi sonucu yaratılmak istenen Türkiye’nin uzlaşması mümkün değildir.
Onların hayali yağmanın, talanın, sömürünün hakim olduğu bir ülkedir. Bizim hayalimiz ise eşitliğin, insanca yaşamanın ve insanca çalışmanın hakim olduğu bir ülkedir.
Onların hayali herkesin tek bir iradeye itaat ettiği, tek sesli, tek dilli, tek inançlı bir ülkedir. Bizim hayalimiz ise 1 Mayıs meydanları gibi rengarenk, “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşadığımız” bir ülkedir.
Onların hayali savaşla, baskıyla tüm muhalif seslerin kısıldığı, tüm eleştirilerin susturulduğu bir ülkedir. Bizim hayalimiz, 1 Mayıs meydanlarında olduğu gibi herkesin taleplerini, umutlarını haykırabildiği bir ülkedir.
Onların hayali “dokunulmazlıkların kaldırılması” adı altında TBMM’de bir darbe gerçekleştirmek, böylece tek adam rejimini kalıcılaştırmak, buna paralel olarak laikliğin de altını tamamen boşaltmaktır. 1 Mayıs meydanları ise barış, demokrasi ve laiklik taleplerini haykıran yüzbinleri kucaklamıştır.
Bu açıdan 2016 1 Mayısı’ında ortaya çıkan tablo bir uzlaşma tablosu değildir. 2016 1 Mayıs’ında faşizmle, gericilikle ve savaşla korunan sermaye iktidarına karşı direnen milyonların umudu meydanlarda yükselmiştir.
Taksim’i mahkeme kararlarına rağmen yasaklamak “uzlaşma” değil hukuksuzluktur. 10 Ekim katliamında sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasını engellemek “uzlaşma değil “tehdit”tir. 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmamız durumunda olası saldırıları engellemek bir yana bizleri hedef alacağını ilan etmek “uzlaşma” değil “zorbalık”tır.
1 Mayıs kutlamalarını kurdukları “yeni rejime” yönelik bir tehdit olarak algılayan AKP’nin ve Valiliğin “siyasi tavrı” 2013 yılından bu yana devam ediyor. Üç yıl Taksim’de özgürce, insanca ve kardeşçe düzenlenen 1 Mayıs’ları hiçbir gerekçe olmadan yasaklayanlar; bir resmi bayram olan 1 Mayıs kutlamalarını yasalara aykırı biçimde izin alınması gereken bir miting gibi değerlendirenler; 2013 ve sonrası her 1 Mayıs’ı işçi sınıfına ve İstanbul halkına zehir edenler ve tüm bunları tek kişi öyle istediği için yapanlar 2016 1 Mayıs’ında da boş durmamışlardır.
1 Mayıs öncesinde bir çok ilde 1 Mayıs’a çağrı bildirileri dağıtanlar, afiş asanlar gözaltına alınmıştır. Tüm bunların öncesinde İstanbul Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamamız hukuk dışı biçimde bir kez daha yasaklanmıştır.
2016 1 Mayıs’ında da Taksim alanı “tabu” gibi korunmuş, bu uğurda kent ulaşımı felç edilmiş, İstanbullular sokağa çıktığına pişman edilmiş, Taksim’in çevresinde çok geniş bir alanda yaşayan halk, turistler ve esnaf ciddi biçimde mağdur edilmiş ve hepsinden önemlisi Taksim’i insansızlaştırma telaşı yüzünden 57 yaşındaki Nail Mavuş TOMA tarafından ezilerek katledilmiştir. 1 Mayıs’ta İstanbul’da toplam 260 kişi gözaltına alınmış, Bakırköy’de alana giriş sırasında yaşanan polis saldırısında bir genç yaralanmıştır.
Bu kadar keyfi, bu kadar hukuksuz, bu kadar antidemokratik bir yönetim anlayışıyla uzlaşmak mümkün değildir. Yasa tanımaz, mahkeme kararı tanımaz, hak-hukuk tanımaz biçimde işçilere Taksim meydanını kapatmayı bir “kutsal dava” ve takıntı haline getiren AKP iktidarıdır.
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak işçi sınıfının kazanılmış bir hakkıdır ve bu hakkın, ne zaman ve nasıl kullanılacağına karar verecek olan kuşkusuz işçi sınıfıdır, emek ve meslek örgütleridir. Bu sene üyelerimizin, yıllarca omuz omuza verdiğimiz dostlarımızın ve halkımızın talebi ile, işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin taleplerini güçlü bir biçimde haykırdığı 1 Mayıs kutlamalarını, güvenli bir biçimde yapmayı öncelikli bir görev olarak benimsemiş olmamız, Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 2017 yılı 1977 yılında yaşanan katliamın 40’ıncı yıldönümüdür ve bu vesileyle bir kez daha altını çizmek isteriz ki Taksim 1 Mayıs alanıdır.
Türkiye’nin dört bir yanında meydanlarda emek için, barış için, demokrasi için seslerini yükselten yüzbinler, birliğin, mücadelenin ve dayanışmanın gücüne 1 Mayıs meydanlarında tanık olmuşlardır. Bu birlik-mücadele ve dayanışma ruhuyla, iktidarın emek düşmanı politikalarına, savaş ve baskı politikalarına karşı mücadeleyi büyüteceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.
1 Mayıs meydanlarında buluşan yüz binler, emek-barış-demokrasi düşmanı politikaları durdurmak için sonuna kadar direnmeye devam edecek, taleplerinin takipçisi olacaktır. Kıdem tazminatının gaspına, taşeron ve kiralık işçiliğe, kamu emekçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına, performans sistemi dayatmasına, emek ve meslek örgütlerinin iktidar tarafından baskı altına alınmasına, savaş ve baskı politikalarına karşı mücadelemiz kol kola omuz omuza sürecektir. Taksim meydanı başta olmak üzere ülkenin tüm meydanlarını özgürleştirecek olan işte bu birlik-mücadele-dayanışma bilinci olacaktır.