DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun 50’nci yıl konuşması
DİSK’in 50’nci kuruluş yıldönümü nedeniyle 13 Şubat’ta Şişli Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte Genel Başkan Kani Beko’nun konuşması
Yeni DİSK üyesi işçiler, DİSK kurucuları, DİSK ve DİSK’e bağlı sendikalarımızın yöneticileri ve DİSK dostları… Yurtdışından gelen yoldaşlarımız. Sizleri birlik, mücadele ve dayanışma duygularımla, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK, kuşkusuz ki Türkiye tarihinin en önemli kurumlarından biridir.
Sizler DİSK’i biliyorsunuz ve burada sizlere DİSK’in 50 yıllık tarihini uzun uzun anlatmama çok da imkân yok.
DİSK’in öyküsü soframızdaki zeytin ve ekmeğin öyküsüdür. DİSK tarihi uzun işçi yürüyüşlerinin ve çalışırken geçen umutlu saatlerin tarihidir.
DİSK tarihi, iş cinayetlerine ve kıdem tazminatlarının gaspına karşı öfkenin, taşeron köleliğine karşı mücadelenin tarihidir.
DİSK doğudan batıya, kuzeyden güneye birleşen işçilerin, savaş çığlıklarına karşı barış çığlıkları atanların konfederasyonudur.
DİSK tarihi, halayların, türkülerin ve zaferlerin tarihidir.
DİSK, 1 Mayıs Kürsüsündeki Kemal Türkler’dir. DİSK, çıplak ayakla yürüyen Abdullah Baştürk’tür. DİSK, işçi olduğu kadar şair olan Kemal Nebioğlu’dur.
Unutulmaz genel başkanlarımızın bıraktığı bayrağın üzerinde DİSK’in temel ilkeleri yazmaktadır.
Ben sadece bu ilkelerden dördünü hatırlatmakla yetineceğim:
1.Türkiye’de gerçek sendikacılığın, sınıf ve kitle sendikacılığının ilk ve tek temsilcisi, halkın umudu DİSK’tir.
2.DİSK, devletten, sermayeden ve siyasi partilerden bağımsız olarak işçileri demokratik biçimde bir araya getirmektedir.
3.Irk, dil, din, inanç, mezhep, siyasal görüş ve dünya anlayışı farkı gözetmeksizin her işçi DİSK’li olabilir.
4.DİSK’te kararları işçiler verir. “Demokrasiyi kurmak için birleşelim” sloganının anlamı, hem ülkemizde hem de sendikalarda demokrasiyi savunmaktır.
DİSK bu temel ilkeleri sayesinde bugünlere kadar varlığını sürdürdü. Bu ilkeler sayesinde her türlü baskıya rağmen DİSK diz çökmedi.
Bu ilkeler sayesinde darbecilerin vurduğu kilitler DİSK’i yok edemedi. Bu ilkeler sayesinde yarım asırlık çınarın altında bugün buradayız, bir aradayız.
Bugünlerin ne kadar zorlu mücadele günleri olduğunu da sizlere anlatmayacağım. Salondaki dostlara şöyle bir bakmak yeter. Ülkemiz karanlık bir süreçten geçerken boyun eğmeyen, teslim olmayan, biat etmeyen onurlu insanları görüyorum.
Bu salonu da ülkemizi de karanlıklardan çıkaracak olan bu aydınlık yüzler, bu ışıltılı gülüşlerdir.
Burada olduğunuz için sağ olun var olun! Güç verdiniz, onur verdiniz!
Değerli mücadele arkadaşlarım;
Büyük şair Nazım Hikmet Kuvayi Milliye destanında Türkiye’nin kurtuluş ve kuruluş mücadelesindeki Anadolu halkını anlatır.
Nazım’ın öyküsü, “Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok” dediği işçilerin, emekçilerin, köylülerin, yoksulların öyküsüdür. Bu topraklarda bu destanlardan bolca bulunmaktadır.
Şimdi yeni bir destan yazmanın vaktidir! Cumhuriyet adına, demokrasi adına, laiklik adına, haklarımız ve özgürlüklerimiz adına, sosyal devlet adına, hukuk devleti adına ne kazandıysak hepsini ortadan kaldıracak bir Anayasa dayatması ile karşı karşıyayız.
Ancak bizim DİSK’ten öğrendiğimiz bir gerçek var: Memleketimizin geleceğinin teminatı, kendisine sınırsız bir güç isteyenler değil, bu ülkenin emeğiyle geçinen milyonlardır.
Memleketimizin ve işçilerin geleceğini ilgilendiren tarihi bir eşikten geçerken bizler DİSK’liler olarak tüm işçilere şunları anlatacağız:
İşçilerin hakları ancak demokrasi geliştikçe korunabilir ve geliştirilebilir.
Demokrasinin gelişmesi de ancak işçilerin haklarının gelişmesine bağlıdır.
Ülkenin çoğunluğunun çıkarlarının, yani işçi sınıfın yer almadığı bir rejime demokrasi denmez.
Demokrasiyi ortadan kaldıran, halkın en temel sorunlarına, can güvenliği sorununa, iş ve aş sorununa yanıt üretmeyen, hatta işimizi, aşımızı, canımızı tehlikeye sokabilecek bir değişikliğe işçilerin yanıtı “hayır” olacaktır.
İşçilerin ve memleketin geleceği için hayır diyeceğiz.
Başkanlık sisteminin işçilere zararlı olduğunu işyerlerinde anlatacağız, işçi servislerinde anlatacağız, yemekhanelerde anlatacağız. Nerede işçi varsa orada işçileri “hayır” demeye çağıracağız!
İşçilere düşen görev “demokrasiyi kurmak”tır. Biz demokrasi için hayır diyeceğiz.
OHAL hükümeti KHK’larla kamu çalışanlarını sorgusuz sualsiz işten atarak, belediye başkanlarını ve milletvekillerini tutuklayarak, gazeteleri, televizyon kanallarını, kültür-sanat kurumlarını kapatarak yeni toplumsal çatışmalara yol açmaktadır.
Üniversitelerden akademisyenleri ihraç eden, bilim insanlarını üniversite kapılarında tartaklayan, cübbeleri ayaklar altına alan bu anlayış yurttaşların demokrasi ve hukuk devletine dair umutlarına zarar vermektedir.
Demokrasi ve hukuk devletinden umudunu kesmiş bir ülke herkesin korkulu rüyası olmalıdır. Bize düşen görev bedeli ne olursa olsun eşitlik özgürlük demokrasi adalet ve aydınlık bir Türkiye için birlikte mücadele etmektir. Çünkü gücümüzün birliğimizden geldiğini çok iyi biliyoruz.
Emeğin hakları için, ülkemizin laik-demokratik-sosyal bir hukuk devleti olması için örgütlenen ve mücadele eden işçiler asla yenilmezler. DİSK’in 50 yıllık tarihine bakarsak bunun sayısın örnekleriyle doludur.
Konfederasyonumuz DİSK’in 50’incı kuruluş yıl dönümüzde çağrımız tüm işçi sınıfınadır.
Hey işçiler, karanlığa küfür etmeyin, aydınlık bir Türkiye için bir mum yakalım.
Biz işçiler “toprakta karınca, suda balık ve havada kuş kadar çok”uz.
Haydi hep beraber yeni destanlar yazalım!
“Bir şafak vakti karanlığın kenarından ellerimizi toprağa basıp ayağa kalktığımız zaman” aydınlanır bu ülke.
Tarihimizden biliyoruz.
15-16 Haziran’da omuz omuza ayağa kalkarak gösterdik işçilerin gücünü…
1976’da Taksim Meydanını 1 Mayıs meydanı yaptık kol kola, omuz omuza. 1977 yılında 1 Mayıs Taksim alanında katledilen şehitlerimizi unutmadık.
DGM’leri ezdik, MESS’e diz çöktürdük direne direne…
Grev çadırlarımıza saldıran faşist katillere karşı faşizme ihtar eylemlerinde buluştuk hep beraber…
Demokrasi mitingleriyle karşı durduk baskı düzenine…
DİSK’in tarihindeki destanlar, sadece DİSK’lilerin değil hepimizin destanlarıdır.
Şimdi yeni destanlar yazma zamanıdır!
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet, barış, demokrasi isteyenler,
Hep beraber “hayır” dediğimiz zaman,
Hep beraber “hayır” çağrısı için yollara düştüğümüz zaman,
Laik, demokratik bir ülke için birleştiğimiz zaman
Bu ülkenin geleceği de değişecektir!
Hayır demek için; demokrasiyi kurmak için birleşelim!
Sözlerimi toparlarken hatırlatmak isterim:
1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma gününü yaratanlar kazandılar.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü yaratanlar kazandılar.
15-16 Haziran yürüyüşünü yaratanlar kazandılar.
DGM’yi ezen, MESS’e diz çöktürenler kazandılar.
Onlar kaybedecek, biz kazanacağız!
Demokrasi tarihi bize göstermiştir ki, mazlumlar ve mağdurlar ayağa kalkmazsa diktatörler diz çökmez.
Biz mazlumlar ve mağdurlar diktatörler diz çökünceye kadar ayağa kalkmalıyız.
Mezarı başında söz verdiğimiz Kemal Türkler için, Nazım Hikmet için, Uğur Mumcu için, Musa Anter için,
1977 yılı başta olmak üzere 1 Mayıs mücadelemizde kaybettiğimiz şehitler için,
Gezi direnişinde kaybettiğimiz kahramanlar için, Berkin Elvan için,
10 Ekim’de Ankara’da kaybettiğimiz Barış Elçilerimiz için,
Bu topraklarda eşitlik, özgürlük, emek, barış, demokrasi ve kardeşlik mücadelesi veren, toprağa düşen kırmızı karanfiller için ayağa kalkmalıyız.
Hayır demek için ayağa kalkmalıyız.
Kahrolsun faşist diktatörlük!
Yaşasın İşçilerin Birliği!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Yaşasın DİSK!