Image Map

ZORUNLU ARABULUCULUK İŞÇİYE ZARARLIDIR! YARGI ERKİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE HAYIR!

TBMM’ye sevk edilen “İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı” hakkında DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun basın açıklaması

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve TBMM’ne  sevk edilen “İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı”  ile iş hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların çözümlendiği İş Mahkemeleri ve yargılama usulleri yeniden düzenlenmekte, yine işçilerin hakları ortadan kaldırılmaktadır.

Tasarı taslağı ile getirilmek istenen en önemli değişikliklerden biri, iş hukuku uyuşmazlıklarının önemli bir bölümünde, dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğunun getirilmesidir.

Tasarının genel gerekçesinde iş davalarının ortalama görülme süresi ve sayısal çokluğu gibi nedenler sıralanmış; yargının iş yükünün hafifletilerek iş uyuşmazlıklarının daha kısa sürede çözümlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Bunun yolu olarak bireysel ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi alacakları ile işe iade taleplerinde dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğunun getirileceği ifade edilmektedir.

Bu sistem dünyadaki uygulamalar dikkate alındığında özü itibariyle arabuluculuk kurumuyla çelişkilidir. Çünkü arabuluculuk sistemi aslen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak işleyen arabuluculuğun gönüllülük temeli üzerine kurulmasındaki en önemli etken her iki tarafında bu süreçte eşit haklara ve imkanlara sahip olduklarının kabulüdür. İşçi ile işverenin bu anlamda eşit olmadığı açıktır ki iş hukukunun temel ilkelerinden en önemlileri, işçinin korunması ve işçi lehine yorumdur.

İşçilerin işveren ile eşit imkanlara sahip olmadıkları göz önüne alındığında, en basitinden alacak miktarını tam olarak bilmeyen bir işçi, arabulucu tarafından ne konuda uzlaştırılacaktır? Arabuluculuk yolunda ne yazık ki işçilerin yargı yolu ile alacakları önemli ölçüde azalacaktır. Zaten tarafsız olma zorunluluğu nedeniyle arabulucunun işçiyi hakları ve alacağı miktar konusunda bilgilendirmesi de mümkün olmayacaktır. Pratikte arabulucuların işyerlerine giderek (bu durumun kendisi bile tarafsızlık ilkesine aykırıdır) işçileri hak ettiklerinin çok altına razı ederek onlardan ibraname dahi aldıkları bilinmektedir. (Nitekim bu husus Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.12.2016 tarihli, 2016/25300 E., 2016/21744 K. Sayılı kararına konu olmuş bir uyuşmazlıktır)

Genel gerekçede ifade edildiğinin aksine, zorunlu arabuluculuk hak arama özgürlüğünü engeller niteliktedir. Bununla işçilerin yargı yoluna başvurmaları engelleneceği gibi haklarının çok altında anlaşmalara razı edilerek hak kaybı yaşamalarına neden olunacaktır. Bu nedenle DİSK iş hukukunda arabuluculuğun zorunlu hale getirilmesine karşıdır.

Öngörülen zorunlu arabuluculuk düzenlemesi, Yargı erkinin özelleştirilmesidir. Bilindiği gibi, demokratik devlet kavramı birbirinden bağımsız, Yargı, Yasama, Yürütme erkleri üzerine oturtulmaktadır. Yargı erkinin, bu erki kullanan hakimler dışında, yürütmenin düzenlemesi ile bazı başka oluşumlara devri, demokratik devlet anlayışını ortadan kaldıracaktır.

Zorunlu arabuluculuk düzenlemesi Anayasamızın birçok maddesine aykırıdır: Anılan düzenleme Anayasamızın “Yargı Yetkisi” başlıklı 9. maddesine, “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. maddesine ve Anayasamızın “Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde yer alan “kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı” hükmüne, “Temel Hakların Niteliği” başlıklı 12. maddelerine aykırıdır.

Ayrıca, Anayasamızın 36. maddesinde “Hak Arama Hürriyeti” düzenlenmiştir. Zorunlu arabuluculuk bu düzenlemeye de açıkça aykırıdır. Anayasanın 37. Maddesinde “Kanuni Hakim Güvencesini” getirilmiştir. Anılan düzenleme bu maddeye de aykırıdır. Yine tasarı, Anayasamızın 40. maddesinde “Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması” hükümlerine de aykırı bir düzenleme niteliğindedir.

Bu düzenleme, hukukun genel ilkelerine, İş Hukukunun işçiyi koruma ve gözetme ilkesine de aykırıdır. Bu ilke, işçinin işverene göre zayıf konumda bulunduğu için, yıllar içinde İş Hukukunda kabul görmüş bir ilkedir. İşçi zayıf ekonomik durumu nedeniyle arabulucu önünde “hakkından daha azına razı ol” dayatmaları ile hak kaybına uğrayacaktır.

Binlerce uyuşmazlık türünün arasında sadece iş uyuşmazlıklarının zorunlu arabuluculuğa tabi tutulması da ayrıca manidardır. Bu nedenlerle, tasarı ile iş davalarında zorunlu arabuluculuk düzenlemesinin dayatılması kabul edilemez.

İŞE İADE SİSTEMİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERLE HAKLAR GASPEDİLİYOR

Tasarı taslağı ile yapılan değişiklikle, iş sözleşmesinin feshinde işçinin çalıştırılmadığı (boşta geçen) süre alacağının mahiyeti “tazminat” olarak nitelenmektedir. Mevcut düzenleme gereği geçersiz sayılan fesihte işçiye ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer yasal hakları işverence ödenmiş olsa dahi, hizmet süresine eklenen bu dört aylık süre sebebiyle ihbar ve kıdem tazminatı veya yıllık izin ücreti farkları ortaya çıkmaktadır. Madde gerekçesinde anılan bakiye alacaklarının yeni davaya neden olduğu belirtilip bu nedenle 4 aylık boşta geçme süresine ilişkin ücretin artık tazminat olarak nitelendirileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla işveren artık bu boşta geçme süresine ilişkin ödemenin sigorta primini ödemeyeceği gibi bu süre kıdeme bağlı haklara da bir etki yaratmayacaktır. Böylece işçinin bir hakkı daha gasp edilmiş olacaktır.

Düzenlemeyle işçinin, işveren tarafından işe başlatılmadığı tarihin, iş sözleşmesinin sona erdiği tarih olarak kabulü şeklindeki mevcut uygulamadan vazgeçilmektedir. Dava süresince meydana gelmiş ücret artışları ve kıdem tavanındaki artışlardan işçi yararlanamayacaktır.

Bunun diğer bir etkisi madde gerekçesinde de itiraf edilmiştir. İşe iade davaları artık toplu sözleşme yetki tespiti davası ile ve iş güvencesinin kapsamı açısından otuz işçi sayısının tespitinde bekletici mesele yapılmayacaktır. Yani işe sendikal örgütlenme esnasında işten atılan ve iade davası açan işçiler, sendikal örgütlenmedeki üyesi sayısının tespitinde dikkate alınmayacaklardır. Bu işçiler ve sendikalar aleyhine bir düzenlemedir.

ZAMANAŞIMI DÜZENLEMESİ HAK KAYIPLARINA NEDEN OLACAK

Tasarı taslağıyla, hak aramayı engelleyici bir şekilde, kıdem-ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve yıllık izin alacağında zamanaşımı 5 yıla indirilmektedir. Öncelikle işçilik alacaklarında zamanaşımının 5 yıla indirilmesi Anayasanın Eşitlik İlkesine aykırıdır.

Bu düzenlemenin en vahim yanı, yüksek harçlar ve yargılama gideri avansları nedeniyle kısmi dava açan işçilerin neredeyse tüm alacaklarının dava sona ermeden zamanaşımına uğrayacak olmasıdır. Yargılama sürelerinin uzunluğu göz önüne alındığında bu kadar kısa zamanaşımı süresinin ciddi hak kayıplarına yol açacağı açık olup, bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir.

Tasarı iş yargılamalarının hızlandırılması gerekçesi, daha doğrusu bahanesi ile bireysel ve kolektif iş hukukuna ilişkin işçi lehine var olan hakların kısıtlamaktadır. Bu tasarı işçilerin/sendikaların yargı yolunu etkili kullanmalarını (mevcut durum göz önüne alındığında dahi) tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. DİSK, bireysel ve toplu pazarlık hukukunda son derece işveren yanlısı bu düzenlemelerin tümünü kabul edilemez bulmaktadır.

ITUC ETUC