İŞ CİNAYETLERİ DEVAM EDİYOR!
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Şırnak’ta yaşanan iş cinayetine dair bir açıklama yaptı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
17 Ekim 2017 saat 15.00 sularında, Şırnak-Cizre karayolu 20. Kilometresinde bulunan kömür ocakları sahasında 3 Nolu açık Ocakta göçük meydana gelmesi sonucu 7 işçi cinayete kurban gitmiş ve bir işçi de yaralanmıştır.
Daha Aliağa Tüpraş’ta taşeron işçilerin yaşadığı katliamın etkileri sürerken, bu sefer kaçak bir maden ocağında yaşanan cinayet, ülkemizdeki üretim modeli ile işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri arasındaki kabul edilemez uçurumu ortaya koymuştur.
Ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin çökmüş olduğunu defalarca söyledik. Ama ne yazık ki esnek, taşeron/güvencesiz, kaçak ve kayıt dışı üretim biçimleri üzerinde yükselen sermaye birikim rejiminin doğası gereği iş cinayetleri durdurulamamakta, işçiler katledilmeye devam etmektedir.
Zonguldak’tan Soma’ya, Torunlar’dan TÜPRAŞ Aliağa’ya ve son olarak da Şırnak’taki bu katliam, mevcut birikim rejiminin özelliklerini göstermektedir: Taşeron çalıştırma, üretim zorlaması, kayıt dışı çalışma ve işçi sağlığı-iş güvenliği önlemlerin yetersiz oluşu.
Cinayetlerde giden canların yarattığı travmalar tazeliğini korurken, siyasal iktidarın üzerindeki sorumluluğu hiçbir zaman kabul etmemesi; resmi açıklamaların fıtrata, kadere, işin doğasına bağlanması, yaratılmış bu kanlı sömürü düzeninin devamını sağlamaya dönüktür.
Soma’da, Siirt-Şirvan’da, Ermenek’te yaşanan katliamlardan ders almayanlar, bu katliamların hesabını sormayanlar Şırnak’ta yaşanan katliamın sorumlularıdırlar. Soma Katliamı davasında, bizler “iş cinayetleri konusunda emsal bir karar” beklerken; ne sorumluların tamamı yargılanmış, ne de iş cinayetleri konusunda caydırıcı bir sonuç çıkmıştır. Şırnak’taki katliamın yaşandığı saatlerde görülen Soma Davasında, katliamda sorumluluğu bulunan bir sanık hakkında tahliye kararı verilmiş olması tirajıkomiktir!
Şırnak Valiliğinin olay sonrası yaptığı açıklaması ise, olayların ve süreçlerin hiçbir şekilde iktidarla ilişkisini örten, sorumluluktan kaçıran bir açıklama olmuştur. Üstüne üstlük “söz konusu alan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2013 yılında üretime kapatılmış bir alandır. Ruhsatsız olarak kömür çıkarma faaliyeti esnasında meydana gelen üzücü olayla ilgili olarak adli mercilerce hem iş güvenliği hem de terör örgütü ile bağlantıları yönüyle çok kapsamlı bir soruşturma başlatılmıştır.” denilerek, bir örgüt bağlantısıyla algı oluşturma çabasına girilmiştir.
Ocağın kapatılmış olması ve kaçak çalıştırılması iktidarın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz; aksine nasıl olup da üretime devam ettiği sorusunu cevaplaması gereken bizzat iktidar temsilcileridir. Kaçak üretime devam eden patron nasıl iş cinayetine davetiye çıkarmışsa; buna göz yumanlar da yaşanan cinayetten birinci derecede sorumludurlar!
Çalışanlar açısından yapılması gerekenler açıktır: İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanını temel bir mücadele ve örgütlenme alanı olarak ele almak zorunluluktur. ILO normlarına uygun çalışma koşullarının yaratılması ve madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması gerekmektedir. Sorumsuzca yapılan bu açıklama ve gerekçelendirmelere en iyi cevabı verecek ve ölümleri durduracak olan işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi olacaktır.