Image Map

İş cinayetlerinde işçiler suçlanamaz!

DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu’nun “İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı” ile ilgili açıklaması

6 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı”nda konuşan Başbakan Binali Yıldırım, iş kazalarından çalışanları sorumlu tutmuş, temel sorunun kişisel koruyucu tedbirlerin alınmaması olduğunu ifade etmiştir.

Ülkemizde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanında yaşanan devasa olumsuzlukların ana sorumlusu olarak çalışanların gösterilmesi, sermayenin vahşi sömürü ilişkilerini ve bu vahşi sömürü ilişkilerine göz yuman kamu otoritesinin sorumluluğunu saklamaya yöneliktir.

İş cinayetlerinin sorumlusu asla çalışanlar değildir. Mevcut “piyasacı” yasalarda ve yönetmeliklerde bile sorumluluklar işverenlerin uhdesindedir. Madenlerde, inşaatlarda bizzat devletin ilgili kurumlarının hazırladığı raporlarda taşeronlaşma, güvencesizlik, üretim zorlaması sorunun kaynağı olarak gösterilmekte ve teknik önlemlerin maliyeti düşürmek için bilerek alınmadığı ifade edilmektedir.

Soma, Ermenek, Torunlar ve daha niceleri göz önünde yaşanmışken, çalışanların suçlu gösterilmesi, bu sömürü düzeninin devamı içindir. Soma’da işçilerin baretleri, Torunlar’da işçilerin emniyet kemerleri bulunmaktadır. Türkiye’nin gözü önünde gerçekleşen bu katliamlar hafızalarda iken, iş cinayetlerinin temel sebebini işçilerin kişisel koruyucu önlemleri almamasını iddia edebilmek vicdanları daha da kanatmıştır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında bilanço her yıl kötüleşirken, 16 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin 21 bin işçinin ölümü karşısında sorumluluğu ölen işçilere atan yaklaşımını kınıyoruz.

2004-2012 dönemine bakıldığında, yani 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmeleri mecliste kabul edilmesinden “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”nın çıkışına kadar, her yıl ortalama 1316 çalışan yaşamını yitirmiştir.

2004-2014 yılları arası ise, yani 6331 sayılı yasanın kabulünden 2 yıl sonra bu ortalama yıllık 1377 sayısına ulaşmıştır.

2016 yılında 1970 olan ölümlü iş kazası 2017 yılında 2006’ya çıkmıştır.

2018 yılının ilk dört ayında en az 575 çalışan yaşama veda etmişken, “100 bin kişi başına %38’lik azalma sağladık” diyerek bir başarı hikayesi çıkarmaya çalışmak, meselenin ülkeyi yönetenlerce nasıl algılandığını gösteren vahim bir ifadedir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanını piyasalaştırarak ve “hedef sıfır iş kazası” gibi içi boş halkla ilişkiler kampanyaları düzenleyerek sorun çözülmemekte, ölümler her yıl artmakta, mızrak çuvala sığmamaktadır.

Şayet iyi niyetli ve önyargısız adımlar atılması isteniyorsa, başta sendikalar ve meslek örgütleri olmak üzere bu alanda etkin çaba gösteren kurumların sesine kulak verilmesi, önerilerinin yaşama geçirilmesinde samimi olunması gerekmektedir.

Bu çerçevede; piyasaya dayalı çökmüş sistemin derhal gözden geçirilerek gerçekten kamusal ve çalışanların sağlık ve güvenliği sağlayacak bir sistemin hızla yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Oysa somut çözüm önerileri yıllardır tarafımızdan dile getirilmesine rağmen dikkate alınmamış, ülkeyi yönetenler iş cinayetlerinin izleyicisi olmaya devam etmiş, daha da vahim bir biçimde işçileri suçlamaya yönelmiştir.

Çözüm önerilerimizi bir kez daha sıralıyor, bu önerileri yok sayanların, görmezden duymazdan gelenlerin yeni ölümlerin sorumluları olacağının altını bir kez daha çiziyoruz:

  1. Sendikal örgütlenmenin önündeki barajlar, engeller kaldırılmalı ve böylece işletme düzeyinde etkin bir iç denetimi sağlanmalıdır.
  2. Güvencesiz istihdam biçimlerine tamamen son verilmelidir.
  3. Sağlık, güvenlik ve çevreyle ilgili özerk-demokratik bir kurumsal yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversiteler ile oluşturulması sağlanmalıdır.

 

ITUC ETUC