KRİZE KARŞI EMEĞİN HAKLARINI SAVUNACAĞIZ: YÜZDE 1’İN YARATTIĞI KRİZİN FATURASI YÜZDE 99’A KESİLEMEZ!
KRİZE KARŞI EMEĞİN HAKLARINI SAVUNACAĞIZ!
YÜZDE 1’İN YARATTIĞI KRİZİN FATURASI YÜZDE 99’A KESİLEMEZ!
20 Eylül 2018 tarihinde İstanbul’da ekonomik krize karşı emeğin haklarının korunması gündemiyle toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu aldığı kararları kamuoyu ile paylaşmayı gerekli görmüştür:
Türkiye “yok sayılarak” çare üretilemeyecek ağır bir ekonomik krize sürüklenmektedir. Emperyalist-kapitalist merkezlerden gelen sıcak paraya dayalı büyüme dönemi sona ermiştir. Taşıma suyla döndürülen neoliberal kapitalizmin değirmeni bugün artık durmaktadır. Bu neoliberal kapitalist değirmen, Türkiye’yi sermaye için cazip bir ülke yapmak adına, emeğin en temel haklarını, şeker fabrikalarından kağıt fabrikalarına kamu birikimini, kamusal hizmetleri, yerli tarımsal üretimi, kentleri, doğayı öğütmüştür. Mart-Haziran 2018’de bir önceki yıla göre yabancı sermaye girişlerinin yüzde 85 oranında düşmesiyle, dış borçlanmaya dayalı saadet zinciri kırılmış, son 16 yılda yaşanan yıkım her gün daha fazla görünür hale gelmiştir.
Üçte ikisi özel sektöre ait olmak üzere dış borcu 467 milyar dolara çıkan ülkemizde, döviz krizi hızla bir borç krizine evrilmektedir. Döviz borçlusu şirketlerin iflas haberleri arka arkaya gelirken sermaye çevreleri, borç krizini kamu maliyesi üzerinden halka yıkmayı amaçlayan yöntemleri tezgâhlamaya çalışmaktadır. Borç krizinin maliyeti uluslararası finansal sermaye ve borçlardan yararlanan sermaye çevreleri arasında paylaşılması gerekirken, sermaye bu borçların “81 milyonun borcu olduğu”nu iddia etmektedir.
DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun toplandığı sırada açıklanan Orta Vadeli Programda (Yeni Ekonomik Program) yükselen işsizliğin ve durdurulamayan zamlarla yükselen enflasyonun çözümüne dair hiçbir somut yaklaşımın ifade edilmemesi, emeğin bu temel sorunlarının ülkeyi yönetenlerin gündeminde olmadığını göstermektedir. Genel anlamıyla somut bir çözüm önerisi ifade etmeyen, hedefleri gerçekçilikten uzak ve “Dağ fare doğurdu” diye değerlendirilen bu ekonomik programla ilgili olarak sermaye çevreleriyle görüşürken, hiçbir emek örgütüyle, sendikayla görüş alışverişinde bulunulmamış olması, programın sermaye yanlısı niteliğini ortaya koymaktadır.
Daha da önemlisi, İstanbul yeni havalimanı işçilerinden Cargill işçilerine temel haklarını isteyen işçilere yönelik kitlesel gözaltılar göstermektedir ki, krizin faturasını kimin ödeyeceğinin mücadelesinin verileceği bir süreçte, ülkeyi yönetenler işçi sınıfını ağır bir baskı altında susturmayı amaçlamaktadır.
20 Mayıs 2018’deki DİSK Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesinde de ifade edildiği gibi “Ekonomiyi kırılganlaştıran neoliberal politikalarda ısrar edenler ve seçimlerden sonra krizin faturasını işçi sınıfına kesmeye hazırlananlar bilmelidir ki, işçi sınıfı bu faturayı ödemeyi reddedecektir.”
Bu çerçevede DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu krize karşı aşağıdaki politika önerilerini gündeme getirmekte[1] ve bunların hayata geçirilmesi için tüm işçilerle, emek örgütleriyle ve demokrasi güçleriyle birlikte hareket etme kararlılığında olduğunu ilan etmektedir:
- ÜCRETLER DERHAL ARTIRILSIN
Zam yağmuru altında tüm ücretler erimiş ve toplumun yüzde 99’unun alım gücü düşmüştür. Krizde hiçbir sorumluluğu olmayan toplumun yüzde 99’u yoksullaşmaktadır.
Tüm ücretler yıl sonu beklemeden derhal artırılarak, yüzde 20’leri aşacak enflasyondan kaynaklanan kayıplar telafi edilmelidir.
Asgari ücret yıl sonu beklenmeden derhal yeniden belirlenmelidir.
Toplu iş sözleşmeleri protokoller yoluyla ücretler açısından revize edilmelidir. Kamuda kadroya alındığı iddia edilen ancak yüzde 4+4 gibi enflasyon karşısında yok olan bir zam ile yoksulluğa mahkum edilen taşeron işçilerin ücretleri derhal iyileştirilmeli, bu işçilerin işyerlerinde halen çalışan eski kamu işçileriyle aynı statüde, aynı haklarla ve ücretlerle çalışmaları sağlanmalıdır.
Emekli aylık ve gelirlerine de enflasyondan kaynaklanan kayıp kadar zam yapılmalı, asgari ücretin altında emekli aylığı ayıbına derhal bir son verilmelidir.
- TOPLU İŞTEN ÇIKARMALAR YASAKLANSIN
İşçi sınıfının sorumlu olmadığı krizin sonuçlarından korunması için toplu işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Şirketlerin krizi fırsata çevirerek işçi çıkarmalarına izin verilmemelidir.
Kamu istihdamı artırılarak işsizlikle mücadele edilmelidir.
İşsizlik fonunun amaç dışı biçimde teşvik adı altında sermaye çıkarına kullanılmasına son verilmeli, işsizlerin bu fondan faydalanmasının koşulları kolaylaştırılmalı, işsizlik ödeneğinin süresi uzatılmalıdır.
Ücret Garanti Fonundan yaralanma koşulları genişletilmeli, haftalık çalışma sürelerinin önemli ölçüde düşmesi durumunda işçilere sözleşmeleri sona erdirilmeksizin kısa çalışma ödeneği verilmesine olanak sağlanmalıdır.
- VERGİ ADALETİ SAĞLANSIN
Türkiye dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birine sahiptir. Vergilerin dörtte üçü ücretliler ve tüketiciler tarafından ödenmektedir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan, asıl olarak kar ve faiz gelirlerinin, servetin vergilendirilmesine dayalı bir sistem kurulmalıdır.
Asgari ücret net olarak ödenmeli, asgari ücretten hiçbir suretle vergi kesilmemelidir.
En düşük gelirlilerden alınan yüzde 15 vergi, yüzde 10’a düşürülmelidir.
Emekçilerin üzerinde büyük bir yük olan dolaylı vergiler düşürülmelidir. Öncelikle halkın yoğun olarak tükettiği temel tüketim mallarında KDV kaldırılmalıdır.
- KAMUSAL MAL VE HİZMETLERE ZAM YAPILMAMALIDIR
Krize karşı çalışanların korunması için fiyatları kamu tarafından belirlenen ve geniş kesimlerce tüketilen hizmetlerin fiyatlarına zam yapılmamalıdır. Kamu ulaşım bedellerine ve hanelerde tüketilen elektrik, su ve doğalgazın fiyatı artırılmamalıdır.
Dahası asgari düzeyde bir tüketim ölçüsünde bu bedeller kaldırılmalı ve toplumun yüzde 99’u bu kriz karşısında korunmalıdır.
Buraya kamunun doğrudan veya dolaylı olarak taraf olduğu tüm sözleşmelerdeki dövize endeksli fiyatlar TL’ye çevrilerek, gerçekçi olmayan önkoşullar ve miktar garantileri iptal edilerek, şirketlerin halkın ödediği vergilerle finanse edilen haksız kazançlarının önüne geçilmelidir.
Krize karşı bu ekonomik tedbirlerin olmazsa olmaz tamamlayıcısı ADALET VE DEMOKRASİ’dir. Şurası açıktır ki, yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek kişide toplandığı, kamuda liyakat ilkelerinin yok sayıldığı yeni rejim, krizi daha da derinleştirmektedir. Yüzde 1’e karşı Yüzde 99’un, sermayeye karşı emeğin haklarını savunmak için demokrasi ve adalet şarttır. “Demokrasi ve adalet işçinin ekmeğidir” bilinciyle, ekonomik krizin faturasını ödememek için verdiğimiz mücadele aynı zamanda bir adalet ve demokrasi mücadelesi olarak örgütlenecektir.
DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, ekonomik krizden toplumun yüzde 99’u yararına bir çıkış için yukarıdaki önerileri doğrultusunda atılacak adımları da kararlaştırmıştır:
- Krize karşı emeğin haklarını savunmak için, krizden çıkış için önerilerimizi anlatan yaygın bir bilgilendirme çalışması yapılacaktır. İşyerlerinde bu önerilerimizin okunması ve oylanması, işçi havzalarından kent merkezlerine etkin bir bildiri dağıtımı ve afiş çalışmaları yapılması, buralarda açılacak masalar ile toplumun geniş kesiminin bilgilendirilmesi, illerde temsilciler kurullarının toplanması, sosyal medyanın etkin bir biçimde kullanılması ve örgütlü örgütsüz tüm işçilerin, emekçilerin katılabileceği geniş katılımlı toplantılar düzenlenmesi gibi her türlü aracı ve yöntemi kullanarak bir bilgilendirme ve mücadele seferberliği hayata geçirilecektir. Krize karşı emeğin haklarını savunmaya yönelik yerel ve merkezi tüm etkinlikler, DİSK’in yetkili kurulları tarafından programlanacak ve kararlı bir biçimde hayata geçirilecektir.
- Ekonomik krizden toplumun yüzde 99’u yararına çıkışa dair somut önerilerimiz TBMM’deki muhalefet partilerine sunulacaktır.
- Krize karşı toplumun yüzde 99’u yararına somut talepler ve öneriler etrafında diğer emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere, demokratik kitle örgütlerinden yerel derneklere ve siyasi partilerden kadın örgütlerine kadar, mümkün olan en geniş birliktelik ile, işyeri işyeri, havza havza, il il, ortak bir bilgilendirme ve mücadele süreci örgütlenmesi için girişimler başlatılacaktır.
- Kriz koşullarında hakları gasp edilmek istenen işçilerin direnişleri ile -üyemiz olsun olmasın, örgütlü olsun olmasın- dayanışma içinde olunacaktır. Güncel ve acil olarak, İstanbul havalimanında insanca çalışma koşulları istedikleri için tutuklanan inşaat işçileriyle ve tutuklu işçilerin aileleriyle dayanışmayı büyütmek için girişimlerde bulunulacaktır.
- Anayasa’ya göre üç ayda bir toplanması gereken, ancak Anayasa ihlal edilerek 2009 yılından beri toplanmayan Ekonomik Sosyal Konsey (ESK) derhal toplanmaya çağırılmalı, krize karşı alınacak önlemler açık ve şeffaf biçimde tartışılmalıdır. ESK’nin yanı sıra Üçlü Danışma Kurulu ve Çalışma Meclisi gibi çok taraflı yapılar da derhal toplanmaya çağırılmalıdır. Yukarında sayılan önerilerin, krizden toplumun geniş kesimlerinin yararına bir çıkış için “zorunluluk” olduğu tespitinden hareketle DİSK her ortamda, her platformda bu önerilerini tartışmaya hazırdır. Ancak “aynı gemideyiz” nakaratını tekrarlayanların aynı gemide olduklarını iddia ettikleriyle konuşmaması, görüş alışverişinde bulunmaması manidardır.
DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, krize karşı emeğin haklarını savunmak için etkin bir mücadele sürecini hayata geçirme kararlılığını ifade ederek, tüm emek ve meslek örgütlerini, emekten ve demokrasiden yana tüm güçleri bu mücadele sürecini beraber örgütlemeye çağırmaktadır.
[1] DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun kabul ettiği DİSK politika önerilerinin tam metni ektedir.