Image Map

Dev Yapı İş Genel Başkanı Özgür Karabulut ve havalimanı işçileri tahliye edildi!

DİSK Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, İnşaat İş sendikası yöneticileri ve 3. Havalimanı işçilerinin yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul Gaziosmanpaşa 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Gece 22:30’a kadar süren duruşmada, duruşmaya katılan tüm sanıklara tahliye kararı verilirken Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut ve diğer tutuklular bugün sabaha karşı Silivri Hapishanesinden tahliye edildiler.

Özgür Karabulut tahliye sonrası yaptığı açıklamada, “İnşaat işçileri köle değildir. Mücadele devam edecek. Ne yaparlarsa yapsınlar bu mücadele bitmez. Toplu tutuklamalardan sonra her işçinin başına bir polis bir jandarma diktiler. Ama o koşullarda bile ıslıklarla insanlar köleliğe karşı ses verdi.” dedi.

 

 

31’i tutuklu 61 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması öncesinde Gaziosmanpaşa Adliyesi önünde bir basın açıklaması yapıldı. Ailelerin, sendikaların, siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinin ve milletvekillerinin katıldığı adliye önündeki açıklamada işçilerin serbest bırakılmasını istendi, asıl yargılanması gerekenin patronlar ve onların suçlarına göz yumanlar olduğu vurgulandı.

Adliyenin yemekhanesinde yapılan duruşmayı izlemek isteyen ailelere, sendika temsilcilerine ve gazetecilere de sınırlama getirildi. Duruşma boyunca işçiler, sendika yöneticileri ve avukatları savunmalarında hak aramanın suç olmadığının altını çizerek, savcının hazırladığı iddianamenin 3. Havalimanındaki işverenlerin yaklaşımıyla hazırlandığını, iddianamedeki tutarsızlıkları gözler önüne serdi.

Dev Yapı İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, GOP Adliyesinde tutuklu olarak yargılandığı 3.havalimanı direnişi duruşmasında savunmasına başta Gebze’de Viyadük şantiyesinde olmak üzere iş cinayetlerinde yaşamını yitiren tüm işçileri anarak başladı.

Özgür Karabulut’un savunmasının özeti şu şekilde:

“DİSK Dev Yapı-İş Genel Başkanı olarak kölece çalışma koşullarına karşı mücadele vermek benim görevimdir. Bu görev bilinciyle orada bulundum. 3. Havalimanı şantiyesine kaçak göçek değil nizamiye kapısından sendika kimliğimi göstererek girdim. Ben gittiğimde İGA ile toplantı başlamıştı. Görüşme bitti, orada İnşaat İş’ten arkadaşlar vardı. Birlikte işçilere açıklama yaptık.

Gereken önlemler alınmış olsaydı işçi arkadaşlarımız ölmezdi.

Toplantıya girdiğimde kaymakam konuşuyordu. “Ben bu bölgenin mülki amiriyim ama havalimanının mülki amiri İGA CEO’su Kadir Beydir. O ne derse o olur” diyordu. Bunu duyunca insan afallıyor. Bir mülki amir nasıl kendisini İGA CEO’sunun altında görüyor?

İşçiler anlaşmaya varılamadığı için direnişe devam kararı aldı. Bu da İş Kanununda, İSİG Yasasında ve Anayasada işçilere tanınmış yasal haktır. İşçiler bu hakkını kullandı.

Yetkililerle yapılan toplantıdan sonra işçilere yönelik konuşma yaptım. İşçilere kölece çalışma koşullarına karşı iş bırakma çağrısı yaptım.

Konuşurken işçilerin bir kısmı alkışladı, bir kısmı da plastik baretleri ile ses çıkarmak için demirlere vurdu. Buna kamu malına zarar deniyor. Plastik madde demire zarar veriyorsa burada ben suçluyum, çünkü işçiler beni desteklemek ve ses çıkartmak için böyle yaptı. Mülki amirler ve patronlarla yapılan toplantıda “İşçilerin taleplerini araştıracağız” deniliyor. “Araştıracağız” demek bu talepleri yok saymaktır. Bu şantiyedeki kölece çalışma koşullarını sağır sultan duymuş, ne demek araştıracağız? İnsan öfkeleniyor.

Daha önce Şubat ayında da 3. Havalimanı şantiyesinde büyük eylemler oldu. Eylemlerin ardından “Tamam sorunlar çözülecek” deniyor ama bir süre sonra sorunlar yeniden devam ediyor. Düşünün burada 36 bin var ama giren çıkan işçi sayısı 250 bini buluyor. Giren kaçıyor, bu nedenle “sorunları araştıracağız” demek talepleri görmezlikten gelmektir. Bunu biz de işçiler de gayet iyi biliyordu.

İşçilere konuşma yaptıktan sonra şantiyeye DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK YK üyesi Kanber Saygılı’nın ziyarete geldiğini ama içeri alınmadıklarını öğrendim. Onları almak için nizamiyeye gittim, ancak bu sefer kolluk güçleri beni de dışarıya çıkarttı.

WhatsApp gruplarında yer aldım. Zaten sendikalar olarak bu grupları bir örgütlenme aracı olarak kullanırız. Bu bir suç değildir. Bu bir suçsa sendikal örgütlenmenin kendisi suç olarak görülmektedir.

Yaptığım hiçbir şeyi reddetmiyorum. İşçilere anayasadan, uluslararası hukuktan doğan iş bırakma çağrısı yaptım ve bunun nasıl örgütlenmesi gerektiğini anlattım. Sözümüz dışında, üretimden gelen gücümüz dışında başka bir silahımız da yoktur.”

ITUC ETUC