ZAMLARI DURDURUN, ÜCRETLERİ ARTIRIN!
ZAMLARI DURDURUN, ÜCRETLERİ ARTIRIN!
İstanbul Tophane’deki İl Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun yaptığı basın açıklaması
Bundan tam 6 ay önce TÜİK enflasyonu yüzde 21 olarak ilan etmişken, yeni bir döviz krizi başlarken “Geçinmek İstiyoruz” sloganıyla başta İstanbul Kartal olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında meydanlara çıkmış, işyerlerinden sokaklara bulunduğumuz her yerde taleplerimizi yükseltmiştik.
O günlerde AKP’li Cumhurbaşkanı ve Hazine ve Maliye Bakanı geçinemeyen milyonlara vaatlerde bulunmuş, 6 ay içerisinde bu zorlukların aşılacağını söylemişti. Aradan tam 6 ay geçti. Enflasyon resmi olarak yüzde 73’e tırmandı. Gıda enflasyonu yüzde 90’ı aştı. Dar gelirlinin, asgari ücretlinin gıda enflasyonu yüzde 130’a yaklaştı. Dolar 17 lirayı aştı.
Tam da Maliye Bakanının dediği gibi dar gelirliler ve ücretiyle geçinenler, yanı bu ülkenin en az dörtte üçü ağır biçimde yoksullaştı. Ve tam da kendisinin de kabul ettiği gibi, bir avuç zengin, bir avuç sermayedar kasasını doldurdu. Gerçekten de Maliye Bakanı’nın söylediği gibi sermayedarlar, patronlar çeşitli teşvikler, ucuz krediler ve kolaylıklarla kârlarına kâr kattı. Kur Korumalı Mevduat hesabı adı verilen bir sistemle bankaların adı konulmamış yüksek faiz borçlarını devlet üstlendi, yani vatandaş üstlendi, işçi üstlendi. Zenginler paradan para kazandı, bankalar kar rekorları kırdı, biz daha da yoksullaştık.
Değerli basın emekçileri, sevgili mücadele arkadaşlarım.
Bunların hiçbiri tesadüf, ya da iş bilmezlik değil… Bilerek ve isteyerek yapıyorlar. Tam 6 ay önce bizler “geçinmek istiyoruz” diyerek taleplerimizi yükseltirken, iktidarın gayet bilinçli bir politika izlediğini söylemiştik. Türk lirasını değersizleştirerek emeğimizi ucuzlattıklarını, ücretlerimizi bilerek ve isteyerek baskı altına aldıklarını savunmuştuk. Fakirden alıp zengine veren bir sistem kurduklarını söylemiştik. Emeği ucuzlatmak, halkı yoksullaştırmak, bir avuç ayrıcalıklıyı ise zengin etmek üzerine kurulu bu ekonomik modelin felaket getireceğini ifade etmiştik. Ve bizim emeğimizi uluslararası pazarlarda haraç mezat satılığa çıkarmaya kalkışanlara “Bu ülke, bu halk, Türkiye işçi sınıfı satılık değil” demiştik.
Onlar ise 6 ay sonra bolluk ve refah günlerinin başlayacağını iddia etmişti. Kim doğru söyledi kim halkı kandırdı tarih kısa sürede gösterdi: Küçük bir kesim dışında bugün bu topraklarda adeta bir yaşama savaşı veren herkes o 6 ay öncesini bile mumla arıyor.
Konfederasyonumuz araştırma merkezi DİSK-AR’ın bugün açıkladığı rapordaki verilerle konuşalım:
Enflasyon her ay tırmanırken işçiler, memurlar ve emekliler ise 6 ayda veya yılda bir zam alıyor. Böylece emek gelirleri enflasyonun altında kalıyor, yoksullaşıyoruz.
2021 Aralık ayında 4.253 TL olarak belirlenen net asgari ücret sadece Mayıs ayında 1516 TL eridi. Enflasyon nedeniyle yılın ilk 5 ayında 5 bin liramız cebimizden uçtu gitti! Gerçek enflasyon oranına göre değil, TÜİK verileriyle 5 bin liramız buharlaştı.
Hani “asgari ücreti enflasyona ezdirmedik” diyorlar ya. Bu da yalan! TÜİK verileriyle Ocak 2018’den beri asgari ücret enflasyon karşısında eriyor.
Hani çok övünüyorlar ya “Türkiye büyüyor” diye. Bizler ürettik, bizler çalıştık ama o büyümeden pay alamadık. Sonuç yine devletin resmi rakamlarında: Milli gelir içinde emeğin payı son iki yılda yüzde 39’dan yüzde 31’e düştü. Sermayenin payı ise yüzde 42’den yüzde 48’e çıktı. Tam da Bakan beyin ifade ettiği gibi: Dar gelirliler kaybetti, ücretliler kaybetti, on milyonlarca insanımız kaybetti, bir avuç sermayedar kazandı!
Değerli arkadaşlar,
Bu işin şakası yok! Türkiye toplumu artık sadece yoksullukla değil, açlıkla mücadele eden bir toplumdur. Sorunun çözümü istatistiklerle mücadele değildir. TÜİK’in enflasyonu hesaplamada kullandığı 20 yıllık verileri gizleyerek yapılmak isteneni biliyoruz. Hiç kimsenin inanmadığı bir enflasyon rakamı açıklayarak bizleri, işçileri, kamu emekçilerini, emeklileri daha düşük ücretlere mahkûm etmek istiyorlar. Emeğimizi daha da ucuzlatmak istiyorlar. Bunun adı hata değildir, bu teknik bir sorun değildir, bu milyonların ekmeğine, sofrasındaki son lokmalara el uzatmaktır. Bunun adı hırsızlıktır! Fakirden çalıp, zengine vermektir. Bizler fakirden alıp zengine veren bu düzene karşı da hakikat mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.
Bu yıkımın karşısında derhal ilk olarak başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretler artırılmalıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun derhal toplanarak yeni asgari ücret belirlemesinin önünde hiçbir mevzuat engeli yoktur. Bir engel varsa, o da politik tercihlerdir. Derhal, acilen asgari ücret tespit komisyonu toplanmalı ve asgari ücreti artırmalıdır.
- Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda dört kez belirlenmelidir.
- Yoksulluğu ve adaletsizliği büyüten bir ekonomik büyümenin bu ülkeye, bu halka, Türkiye işçi sınıfına bir faydası yoktur. Bu yüzden asgari ücret tespitinde sadece enflasyon değil büyüme oranı ve yoksulluk sınırı da esas alınmalıdır.
- Asgari ücret üzerindeki sigorta pirim yükü azaltılmalı, işverenlere verilen SGK prim desteği işçiler için de sağlanmalıdır.
- Asgari ücrete paralel olarak diğer tüm ücretler ve emekli aylıkları da arttırılmalıdır.
- En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmeli, EYT’lilerin emeklilik hakları verilmelidir.
Artık açlığa karşı bir mücadeleye dönüşen hayat pahalılığı karşısında milyonlarca işçiyi, emekçiyi, emekliyi, dar gelirliyi korumanın en acil yolu gelirleri artırmaktır. Ancak yetmez. Acilen alınması gereken diğer tedbirler şunlardır:
- Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalı, temel tüketim mal ve hizmetleri vergi ve kesintiden muaf tutulmalıdır. Tüm fiyatları doğrudan etkileyen akaryakıt üzerindeki vergi yükü düşürülmelidir.
- Enflasyon karşısında eriyen ücretler üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, kâr ve faiz gelirlerinin vergilendirildiği, çok kazananın çok vergi verdiği adil bir vergi politikası benimsenmelidir.
- Yoksulluğu yenmek için güvenceli istihdam şarttır! Bugün başta belediyeler olmak üzere birçok iş kolunda çeşitli isimler altında devam eden tüm güvencesiz istihdam biçimlerine son verilmelidir. Kadrolu, güvenceli bir iş herkesin hakkıdır, belediye şirket işçilerine kadro verilmelidir.
- İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımın önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır.
“Gün geliyor…” pic.twitter.com/YPt41eOsLr
— DİSK (@diskinsesi) June 13, 2022
DİSK-AR tarafından hazırlanan “Enflasyon Asgari Ücreti kemirdi” başlıklı araştırmaya aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilir: