BU DÜZENİN ENKAZINI KALDIRACAĞIZ, EMEĞİN TÜRKİYE’SİNİ KURACAĞIZ!
15 Mart 2023 Çarşamba günü DİSK Genel Merkezi’nde toplanan DİSK Başkanlar Kurulu’nun sonuç bildirgesi:
“Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının eşiğinde ülkemiz için bir karar anındayız”
“Sermaye egemenliğinin en vahşi görünümü olarak neoliberalizm, son yarım yüzyılda Cumhuriyet’i enkaza çevirmiştir”
“Bir yandan yaklaşık yarım yüzyıldır Cumhuriyet fikrinin tüm dayanaklarını ortadan kaldıran neoliberal yıkım stratejisi, diğer yandan bu stratejinin bir sonucu olarak ortaya çıkan otokratik tek adam zihniyeti ülkemizi bir enkaz altında bırakmış durumda. Bu enkazın altında kalmamak için tek yolumuz var: Cumhuriyet’i kendi anlamına uygun biçimiyle, yani halk egemenliğiyle yeniden kurarak, laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti niteliğine gerçekten kavuşturarak geleceğe taşımak”
(İşçilerin 100. Yıl Bildirgesi: Demokratik ve Sosyal Bir Cumhuriyet ile Emeğin Türkiye’si-
31 Ekim 2022)
Bu ülkeyi, bu halkı enkaz altında bıraktılar.
Sermaye egemenliğinin ve bu egemenliğin en vahşi görünümü olarak neoliberalizmin yarattığı yıkımın boyutları çok acı bir biçimde deprem felaketiyle görüldü.
Rant için yapılan dönüşümlerin, denetimi özelleştirmenin, sosyal devletin yıkımının ağır sonuçlarını gördük. On binlerce insanımızın enkaz altından günlerce duyuramadıkları ve teker teker kesilen seslerini işittik. Liyakatsizliğin ve neoliberal politikaların çürüttüğü kurumların arama kurtarmadaki yetersizliklerine, şirket gibi yönetilen asırlık kurumların deprem günlerinde çadır sattığına tanık olduk. Depremin ardından selin vurduğu kentlerde bu düzenin çaresizliğiyle yitirdiğimiz hayatlara kahrolduk.
“Gölgesini satamadığı ağacı kesen”, “memleketi adeta bir şirket gibi yöneten” bu düzen depremi ve seli bir felakete dönüştürdü.
Memleketi bir şirket gibi yöneten zihniyetin eseri olan başkanlık rejiminin halkımızı altında bıraktığı tek enkaz, depremde yıkılan binaların enkazı değil. Sermayenin sınırsız ve sorumsuz egemenliğine dayalı bir sistem kurma çabalarının sonucu olarak ülkemize getirilen otoriter başkanlık rejiminin işçi sınıfı için, halkımız için çok ağır sonuçları oldu.
Sistem değişikliğinden sonraki 4,5 yılda yaşadığımız yıkım ortada:
- Yüzde 15’ten -baskılanmış resmi rakamlarla bile- yüzde 55’e fırlayan enflasyon ile alım gücümüz hızla geriledi.
- Yüzde 19’dan yüzde 70’e fırlayan gıda enflasyonu ile ekmeğimiz küçüldü.
- 5 TL’den 19 TL’ye yükselen dolar kuru ile işçiler yoksullaştırıldı, Türkiye küresel sermaye için “ucuz işgücü cenneti” haline getirildi.
- Başkanlık rejimi boyunca 5,5 milyon işsize 3 milyon yeni işsiz daha eklendi.
- Ücretlilerin sayısı hızla artarken emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 38’den yüzde 25’e düştü.
Başkanlık rejimi halkın yüzde 99’una bu kadar ağır bir yıkım yaşatırken, yüzde 1’in servetine servet, sermayesine sermaye ekledi. Emeğin milli gelirden aldığı pay hızla düşerken sermayenin payı yüzde 44’ten yüzde 57’ye yükseldi. İşçilerin grevlerini yasaklamakla övünen bir zihniyetle, her türlü hak arama mücadelesinin önüne baskılarla çıkan bir yönetim anlayışıyla işçiden alındı sermayeye verildi, dar gelirliden alındı zengine verildi.
Bu kadar adaletsiz bir düzenin sürdürülmesi ancak demokrasinin tüm kırıntılarının da ortadan kaldırılmasıyla mümkündü. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, tüm kuvvet tek kişide toplandı, denge ve denetleme mekanizmaları işlemez oldu. Yargı, bağımsızlığını tamamen yitirdi; uluslararası antlaşmalar bir kenara atıldı. Basın ağır bir sansür ve baskı ile kuşatıldı. Her türlü eleştiri susturulmak, her türlü toplumsal talep baskı altına alınmak istendi. Seçme ve seçilme hakkına, kadınların mücadele ile elde ettikleri kazanılmış haklarına dahi el uzatıldı. Özetle “yüzde 1’in egemenliği” tek kişide cisimleşti.
DİSK olarak 2017 yılındaki Anayasa değişikliği referandumda net bir tutum almış, otoriter başkanlık rejiminin işçilere zararlarını ayrıntılarıyla anlatmış, demokrasiye, adalete, toplumsal barışa büyük zararlar vereceğini söylemiş ve tüm işçileri HAYIR demeye davet etmiştik.
Evet bugün bir kez daha “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının eşiğinde ülkemiz için bir karar anındayız” ve 2017’de durduğumuz yer neredeyse oradayız. 14 Mayıs 2023’te yapılacak genel seçimlerde, üstelik zaman bizi doğrulamışken otoriter başkanlık düzenini değiştirme iradesini çok daha güçlü bir biçimde ortaya koyacağız.
14 Mayıs seçimlerinde vereceğimiz karar ülkemizi hangi Cumhurbaşkanı’nın yöneteceğinden, hangi parti veya partilerin iktidara geleceğinden ibaret değildir. Bu sandık bizim için esas olarak işçilere zararlı olan, adaleti ve demokrasiyi ağır biçimde tahrip eden, ülkeyi bir şirket gibi yöneterek milyonları enkaz altında bırakan otoriter başkanlık sistemini değiştirmek için bölünmeden, parçalanmadan birlik olacağımız bir sandıktır.
14 Mayıs’a kadar işyeri işyeri, meydan meydan, sokak sokak anlatacağımız hakikat ve yapacağımız çağrı nettir: Başkanlık düzeni işçiye zararlıdır, halka zararlıdır, memlekete zararlıdır ve bu nedenle başta işçi sınıfı olmak üzere halkımızın iradesiyle değiştirilmek zorundadır; değiştirilecektir!
14 Mayıs 2023 seçimleri geleceğimiz için ilk adımdır. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ülkemiz yeni bir kuruluşun eşiğindeyken halkımızın özlemi bu sürecin demokratik bir yeniden kuruluş olarak tamamlanmasıdır. “Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırılması” olarak da ifade edilen bu süreç halkın geniş kesimlerinin yönetime etkin katılımı ile mümkün olacaktır.
Nüfusunun dörtte üçünün ücret gelirleriyle yaşamını sürdürdüğü bir ülkede işçilerin, emeğiyle geçinenlerin yönetimde söz ve karar hakkının olması, demokratik bir cumhuriyet hedefine ulaşabilmek için zorunludur. Türkiye işçi sınıfının, demokratik-sosyal bir cumhuriyet’in kurucu öznesi olması gerekmektedir. Her zaman dediğimiz gibi, nüfusun büyük bölümünü oluşturan, ülkemizin tüm değer ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olmadan cumhuriyet olmaz, demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz.
Unutulmamalıdır ki, 14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs vardır. İşçi sınıfı başta olmak üzere tüm emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların, bu bozuk düzene son verip demokratik ve sosyal bir cumhuriyet’in kurucu öznesi olarak boy göstereceği meydanlar 1 Mayıs meydanları olacaktır. 2023 1 Mayıs’ı sadece kurtuluşun değil, kuruluşun da gerçek öznelerinin meydanlarda sözünü söylediği, iradesini ortaya koyduğu bir gün olacaktır.
DİSK Başkanlar Kurulu, Türkiye işçi sınıfını otoriter başkanlık düzenini değiştirmeye çağırmakta; öte yandan ülkemizin yeniden kuruluş sürecinde Türkiye işçi sınıfının ve DİSK’in etkin görevler üstlenmeye ve güçlü sorumluluklar almaya hazır olduğunu ilan etmektedir. DİSK bir yandan bu düzenin değişimi için bir işçi sınıfı seferberliği ilan edecek, öte yandan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) “Yeni Bir Toplumsal Sözleşme” çağrısı doğrultusunda kurulacak yeni düzende işçi sınıfının söz ve karar hakkını savunacaktır. Türkiye işçi sınıfı, otoriter başkanlık rejimine son verme ve Emeğin Türkiye’sini kurma iradesini gösterecektir.
Bu değerlendirmelerin ışığında DİSK Başkanlar Kurulu aşağıdaki konularda görüş birliğine varmıştır:
-
- Depremin ilk gününden itibaren, arama kurtarma ekiplerimizle, kan bağışlarımızla, tırlar dolusu yardımlarla, uluslararası sendikal hareketin de desteğiyle başlattığımız işçi sınıfının dayanışma seferberliğinin sürekliliği sağlanacak, bu amaçla Hatay Defne’de kalıcı bir psikososyal destek merkezi kurulacak ve dayanışma faaliyetleri kesintisiz biçimde devam ettirilecektir.
- 14 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde bir tutum-talepler bildirgesi hazırlanacak; işçi sınıfına, halka ve memlekete zararları aşikâr olan bu otoriter başkanlık düzenine son vermenin önemi anlatılacak; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu amacı sağlayacak biçimde tutum alma çağrısı işyerlerinde, işçi havzalarında, meydanlarda uygun araç ve yöntemlerle etkin biçimde yapılacak; parlamento seçimlerinde ise emekten yana, barışı, kardeşliği, demokrasiyi savunan partiler desteklenecektir.
- Halkın değişim talebinin yükseltilmesi, bu değişim talebinin değiştirme iradesine dönüşmesi, enkazların arasından yeniden kurulacak bir ülkede işçi sınıfının kurucu rolünün gösterilmesi hedefleriyle 2023 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nün tarihsel ve güncel anlamına uygun bir biçimde, coşkulu, güvenli ve kitlesel bir biçimde kutlanması için çalışmalara başlanacaktır.
YURDUMUN MUTLU GÜNLERİ MUTLAK GELEN GÜNDEDİR…
YAŞASIN 1 MAYIS!