Image Map

Birleşik Metal İş sendikamızın grev hakkına sahip çıkma iradesini selamlıyoruz

METAL İŞÇİLERİNİN VE BİRLEŞİK METAL İŞ SENDİKAMIZIN ANAYASAL HAKKIMIZ OLAN GREV HAKKINA SAHİP ÇIKMA İRADESİNİ SELAMLIYORUZ:

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun Birleşik Metal İş sendikamızın MESS üyesi işyerlerinde başlattığı grevlerin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “ertelenmesine” ilişkin DİSK Yönetim Kurulu adına yaptığı açıklama:

Aralık 2024’te gece yarısı çıkan 32752 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile işçilerin Anayasal grev hakkı bir kez daha gasp edildi.

Cumhurbaşkanı imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, “Ekli listede belirtilen işyerlerinde Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından alınmış olan grev kararlarının, milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden altmış gün süreyle ertelenmesine, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 63 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir” denildi.

Öncelikle karardaki “erteleme” ifadesi fiilen yasaklama anlamına gelmekte, erteleme sonunda grev yeniden başlayamamaktadır. Bugüne kadar “erteleme” adı altında ikiyüz bin civarında işçinin grev hakkı ve dolayısıyla sofrasına koyacağı bir dilim daha fazla ekmek, çocuğuna vereceği harçlık, kısacası insanca yaşanacak bir ücrete yaklaşma umudu gasp edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi daha önceden aldığı kararlarda soyut bir “milli güvenliğe tehdit” iddiasıyla grevlerin ertelenmesini “Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlali” olarak değerlendirmiştir. Grev yasakları Anayasa’ya aykırıdır.

Anayasa Mahkemesi’ne göre “Grev, sendika hakkının ve toplu pazarlık sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. (…)Toplu pazarlıkta işçi tarafının grev hakkını kullanması sonucu işyerlerinin zorlanması, ekonominin bu durumdan etkilenmesi grev hakkının doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur. (…) Dolayısıyla hakkın doğasında bulunan bir özelliği millî güvenliğe aykırı kabul etmek fiilen hiçbir grevin uygulanmayacağını kabul etmek anlamına gelecektir.”

Gerçekten de ülkeyi yöneten zihniyet grevlerin fiilen uygulanmamasını hedeflemekte, bunu sağladığı için övünmekte ve bu uğurda daha önce defalarca yaptığı gibi Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını ve ILO sözleşmelerini yok saymaya devam etmektedir.

Bilindiği gibi grev hakkı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yapılan düzenlemelerle oldukça sınırlandırılmış ve sadece toplu iş sözleşmelerinde uyuşmazlık durumunda belli prosedürlerin tamamlanmasının ardından uygulanabilir hale gelmişti. Darbe Anayasa’sının Bakanlar Kurulu’na verdiği grev kararlarını erteleme (grev yasaklama) yetkisi dönem dönem kullanılsa da AKP döneminde neredeyse tüm grevlerin yasaklandığı bir sürece girildi. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ ile beraber bu yetki cumhurbaşkanına verildi. Ülkemizde zaten sınırlı olan grev hakkını iyiden iyiye kullanılamaz hale getirildi. AKP iktidarları döneminde bu erteleme kararlarıyla, 200 binin üstünde işçinin grevi fiilen yasaklandı.

Grev yasağının gerekçesi ne olarak ilan edilirse edilsin gerçek amaç bellidir. Amaç işçilerin demokratik ve Anayasal hak arama olanaklarını yok ederek, ekmeğimizi patronların insafına bırakmaktır. Demokratik bir ülkede grevleri sona erdirmenin yolu, işçilerin taleplerini karşılamaktır.

Hele ki, nüfusunun dörtte üçü ücret gelirleriyle geçinen bir ülkede, insanca yaşanabilir bir ücret talebiyle hak aramayı “milli güvenliğe aykırı” ilan etmek, toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfının emeğini, çocuklarının geleceğini yok saymaktır. Ülkemiz için gerçek tehdit, bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin insanca yaşama mücadelesi değildir. Ülkemiz için gerçek tehdit, başta işçi sınıfı olmak üzere halkın ekmeğine ve haklarına el uzatılması, demokrasinin son kırıntılarının ortadan kaldırılması, Anayasa’nın ve Anayasal düzenin yok sayılmasıdır.

Metal işçilerinin ve Birleşik Metal İş sendikamızın Anayasal haklarına sahip çıkma iradesini selamlıyor, sadece kendi haklarını değil hukukun üstünlüğüne de sahip çıkan metal işçileriyle ve sendikamızla dayanışmayı büyütme çağrısı yapıyoruz.

ITUC ETUC