Image Map

11. Genel Kurul Kararları

11. GENEL KURUL YÖNLENDİRİCİ BELGE

YENİ BİR SÜREÇTE YENİDEN DİSK

28-30 Temmuz 2000

1.               Hükümetin son dönemde küresel kapitalizmle bütünleşme amacıyla ardı ardına attığı adımlar ülkenin bütün kurulu yapılarını sallıyor, değişmeye zorluyor. Bu basit, doğrusal bir süreç değil. İç iktidar kavgaları; eski ve yeni yapıların çekişmeleri, mevzi kazanıp kaybetmeleri dalgalı bir şekilde yaşanıyor, ancak yönelimin ana doğrultusu değişmiyor.

2.               Sendikal hareket bu süreçten alabildiğine etkileniyor. Yaşanan gelişmeler karşısında, emeğin çıkarlarını koruyan yanıtlar üretilemediği takdirde hızla güç kaybedilmesi kaçınılmaz gözüküyor. Küreselleşmeye tam uyum sağlamaya yönelik hükümet politikaları karşısında izlenecek hattı doğru saptayamayanlar, erimek veya varlıklarını devlet eliyle korunarak sürdürebilmek durumunda kalacaklardır.

Türkiye: Küresel Kapitalizmle Bütünleşmenin Eşiğinde

3.               Bu sürecin belirleyici yanı küreselleşme sürecine tam bir uyumu ve ulus ötesi sermaye ile tam bir bütünleşmeyi hedeflemesidir. Tüm ekonomik ve siyasal önlemler bu hedef doğrultusunda alınmaktadır.

4.               Bu sürecin başarıyla tamamlanabilmesinde ekonomik önlemler kaçınılmaz olmakla birlikte yeterli değildir. Bölgesel bir güç olabilme hülyası peşinde olan kimi sermaye ve siyaset çevrelerinin bu hedefleri, yönetsel ve siyasal alanlarda da önemli değişimleri zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin mevcut yönetsel ve siyasal yapısının küreselleşme sürecinin ihtiyaçlarına uygun, politik anlamda hegemonya kurmaya olanak verecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

5.               Siyasal alandaki yeniden yapılanma, küreselleşmenin gereklerine ters düşen kimi yapısal unsurların tasfiyesi ve/veya dönüştürülmesi bağlamında gerçekleştiriliyor. Soğuk Savaş dönemine göre oluşturulmuş, iç çatışma ortamında daha da güç kazanan ve özerkleşen kimi kurumlar kontrol altına alınarak; demokrasimizin biçimsel unsurları bakımından uluslararası düzeyde kabul görebilecek bir hale getirilmesi hedefleniyor.

6.               Bu süreçte tek çekince Kürt Sorunu konusunda ortaya çıkıyor. Tasarladığı açılımları bu sorunu çözmeden gerçekleştiremeyeceğini bilen sermaye çevreleri ile derin devlet ve milliyetçi siyasal anlayışlar arasında önemli gerilimler yaşanıyor.

7.               Ekonomik alanda ise son dönemin en kapsamlı dönüşüm programı uygulamaya sokuluyor. IMF ve Dünya Bankası’nın tüm dünyayı sermayenin çıkarları doğrultusunda düzenlemeye yönelik politikaları hayata geçiriliyor. Vergi yasası girişimi, para programı ve takip eden ekonomik önlemler salt enflasyonla mücadelenin unsurları olarak değil, bu düzenleme ve uyum programının parçaları olarak gündeme getiriliyor. Sosyal güvenlik ve enerji sektörü özelleştirmeleri, tahkim yasası ülkemizin kamusal alanlarını çok geniş bir yerli-yabancı sermaye yağmasına açmanın ve birçok hizmeti kâr dürtüsüne terk etmenin vazgeçilmez adımları olduğu için, tüm muhalefete rağmen kabul ediliyor.

8.               Bu sürecin önemli bir unsuru AB adaylığıdır. Tam üyelik için gerekli koşulların yerine getirilmesi bu değişim süreci içinde gerçekleştirilecektir. Bu egemenler bakımından riskli bir süreçtir. Ülkenin kaderini yıllardır elinde tutan çevreler, bu değişimin sınırlarını kendilerine göre belirlemek istemektedirler.

9.               Bunun pratik anlamı bireysel kimi özgürlüklerin ve siyasal anlamdaki bazı kısıtlamaların kaldırılması ancak sınıfsal ve örgütsel haklar üzerindeki kontrolün sürmesidir.

10.            Bu nedenle egemenler, Hükümet eliyle sürdürülen politika etrafında bir konsolidasyon ve kamuoyu desteği sağlamak amacıyla yoğun bir propaganda gerçekleştirmektedirler. Bir yandan medya aracılığıyla toplumda sahte bir iyimserlik havası yaygınlaştırılmakta, öte yandan toplumsal muhalefet alanında bir iç denetim yaratılmak istenmektedir.

11.            Bu propagandanın önemli bir unsurunu Hükümetin çok önemli demokratikleşme adımları attığı doğrultusundaki çarpıtma oluşturmaktadır. Daha önce değinildiği gibi kimi biçimsel adımların atılması sürecin gereklerinden birisidir. Örneğin kimi ILO sözleşmelerinin iç hukuka uyarlanmasını beklemek yanlış olmayacaktır .

12.            Elbette bu uyarlama sözleşmelerin özünü ortadan kaldırır biçimde olabilecek; varolan örgütsel gücü de dağıtıcı bir etki yapabilecek; bunlarla birlikte esneklik başta olmak üzere özellikle yerli ve yabancı sermayenin önünü açacak bir dizi önlem de hızlı bir şekilde alınacaktır.

13.            Diğer yanda bu sürece karşı çıkan ve müdahale etmek isteyen kuruluşlar baskı altına alınarak uzlaşmaya, daha doğrusu yeniden yapılanma programını kabule zorlanacaktır. Ekonomik sıkıntılar ve demokratik talepler etrafında oluşacak bir toplumsal muhalefetin, içte ve dışta önemli etkisi olabilecektir. Bu nedenle işçi sendikaları konfederasyonları başta olmak üzere, toplumsal muhalefet örgütleri bu sürece tam destek vermeleri için teşvik edilmekte; muhalif kalmakta ısrar edenlere açık veya kapalı tehditler ve baskılar yapılmaktadır.

14.            Son dönemde ardı ardına gelen kimi gelişmeler bu öngörüyü doğrular niteliktedir. Bir yandan Bakanlık teftişleri, baraj altına düşürme gibi kimi baskıcı yöntemler uygulamaya sokulurken; emek örgütlerini sivil inisiyatif kavramına hapsedip Hükümet programına destek açıklamaları yaptırarak iç denetim arttırılmakta, sınırları genişletilmektedir. Emek Platformu’nu pratik olarak işlevsizleştirmeye yönelik tutumlar bu planın parçalarıdır.

DİSK NE YAPMALI?

15.            Sendikal hareket ve özel olarak DİSK bu sürece, devletten ve sermayeden bağımsız aktif bir özne olarak müdahale etmek zorundadır. DİSK’in bu doğrultuda attığı kimi adımlar karşısında bazı işverenlerin ve işveren örgütlerinin gösterdikleri tepkiler bu müdahalenin önemini kanıtlamaktadır. DİSK bu müdahaleyi daha örgütlü ve güçlü biçimde yapmayı hedeflemelidir. Bir başka deyişle DİSK’in bu dönemdeki hedefi yeniden işçi sınıfı mücadelesinin belirleyici sendikal örgütü olmaktır.

16
.            Bu hedefe ulaşmanın ana stratejisi pasif, edilgen bir politika yerine aktif, üretken ve etkin bir politika izlemek; emekçilerin ekonomik ve sosyal taleplerini her fırsatta eylemlilik içinde dile getirmek olmalıdır. Sendikalar kendi alanlarına ve ülkenin genel sorunlarına yönelik özgürlükçü ve demokratik taleplerini yükseltmek, kamuoyunu şimdiden etkilemek durumundadır. Sermayenin ve Hükümetin gündemi ve önerileriyle belirlenmiş sınırlı ve edilgen bir mücadele yerine haklarımızı genişletmeye yönelik, taleplerimizi önceden dile getiren bir yaklaşım izlenmelidir.

17.            Sermayenin küresel saldırısı sonucunda hızla yok edilen ekonomik ve sosyal haklarımızın savunulması ve geliştirilmesi mücadelesi örgütlenme stratejimizin ekseni olmalı; bu eksen demokrasi mücadelesi ile tamamlanmalıdır. İktisadi ve sosyal haklar mücadelesi örgütlü-örgütsüz, kayıtlı- kayıtdışı, işsiz-çalışabilen tüm emekçilerin ortak sorunlarını içeren ve giderek yoksullaşan kesimleri de kucaklayan bütünleştirici bir zemin sunacaktır. Bu zeminin örgütlenmemizi geliştirebilmek bakımından önemi açıktır.

18.            Gerçek anlamda bir örgütlenme için bu mücadelenin demokrasi mücadelesi ile bütünleştirilmesi zorunludur.

19.            Hayatın her alanında demokratikleşmenin sağlanması, sosyal hukuk devleti ve Kürt Sorunu gibi önemli konuları ele alan; çalışma alanındaki sorunlarla bunlar arasında bağlantı kuran bir anlayış gereklidir. Bu bağlamda, çalışma ilişkileri sisteminin, başta örgütlenme ve toplu pazarlık hakları olmak üzere uluslararası çalışma standartlarının her düzeyde ve bütün emekçi kesimler için yaşama geçirilebileceği şekilde yeniden düzenlenmesi ve gerçek bir demokratik içeriğe kavuşturulması da öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaya devam etmelidir.

20.            DİSK farklı alanlardaki faaliyetlerini ve üye sendikaların faaliyetlerini bu bütünsel strateji etrafında birleştirmelidir. Bir birinden kopuk etkinlikler yerine, emekçilerin haklarını korumayı ve genişletmeyi hedefleyen ve birbirini tamamlayan etkinliklerden ve örgütlenme çalışmalarından oluşan bir programı gerçekleştirmelidir. Bu stratejinin hayata geçirilmesinde örgütlü üyelerimiz esas gücü oluşturmakla birlikte, kayıt dışı çalışanlar, işsizler ve emekliler de seferber edilmeli; buna uygun örgütlenme ve mücadele biçimleri geliştirilmelidir.

21.            Bu stratejinin alt unsurlarını hükümetle ilişkiler, işverenlerle ilişkiler, diğer emek kuruluşları ile ilişkiler; örgütsüz işçiler, emekliler ve kayıt dışı çalışanlarla ilişkiler ile uluslararası ilişkiler oluşturacaktır.

Hükümetle İlişkiler

22.            Hükümetin uygulamakta olduğu program IMF tarafından belirlenmiştir ve esas olarak emekçilerin ekonomik ve sosyal kazanımlarını sınırlamaya, sermayenin alanını genişletmeye yöneliktir. Bu program enflasyonu düşürme adına krizin tüm maliyetini ücretlilerin üzerine yıkmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi bu programın hayata geçirilmesi için kimi emek örgütlerinin açık veya örtülü destekleri söz konusudur.

23.            Bu programa karşı çıkacak olan kurumlar, işverenlerin ve Hükümetin baskısına uğrayacak, ancak emekçilerin sempatisini kazanacaklardır. Bu karşı çıkış, örgütsel güce ve harekete geçirilebilen işçilerin yaygınlığına bağlı olarak biçimlenecek; eylem biçimleri bu bağlamda şekillenecektir. Bu nedenle miting vb. alışılmış eylem biçimlerinin yanısıra tepkileri açığa vuran yeni eylem türlerinin geliştirilmesi zorunludur. Bu alanda esas olarak Hükümet politikalarına kararlılıkla direnme ve taleplerimizi öne çıkarma çizgisinden taviz verilmemelidir.

24.            Hükümetle ilişkilerin bir diğer önemli konusu demokratikleşme sorunudur. Milliyetçi düşüncelerin hakim olduğu Hükümet ve TBMM, demokratikleşmeye ve insan haklarını garanti altına almaya yönelik adımlar atmaktan kaçınmaktadırlar. DİSK, bu konularda Hükümeti ve parlamentodaki diğer partileri basınç altına almalı; kendi tabanına bu çalışmaların önemini anlatmalıdır. Bu bağlamda Kürt Sorunu’nda gelinen noktanın, demokratik bir çözüm için yarattığı olumlu ortamın geliştirilmesi doğrultusunda adımlar atılmasını talep etmelidir.

25.            Hükümetin, Kürt Sorunu konusunda, karşısında duran önemli sorunlardan birisi de yıllar süren çatışma ortamı sonrasında büyük kentlere göçen ve çoğu işsiz olan kesimlerin durumudur. Bu kesimlerin yoksulluk koşullarında yaşadığı ve kayıt dışı ekonominin işgücünü oluşturduğu görülmelidir. Bu yurttaşların insanca yaşamalarının sağlanması ve sosyal haklardan yararlandırılmaları DİSK’in Hükümete karşı dile getireceği önemli taleplerden birisi olmalıdır.

26.            Hükümetin demokratikleşme görüntüsü altında özellikle de çalışma yaşamına ilişkin konularda gündeme getireceği değişiklikler bir başka önemli konudur. Hükümet bu adımları kendi hedefi doğrultusunda belirlemeyi isteyecektir. Bu durum karşısında bütünlüklü bir yaklaşım gündeme getirilmelidir. Hükümetin tutumu kimi biçimsel unsurları iyileştirirken, sınıf mücadelesinin ve dolayısıyla sınıf örgütlerinin güçsüzleştirilmesi hedefine yöneliktir. ILO normlarının uygulanması gibi konularda adım atar gibi gözükürken sendikal örgütlenmeleri güçsüzleştiren ve işlevsizleştiren; katılım fikri altında sermayenin politikalarına yedekleyen yaklaşımları karşısında uyanık ve kararlı olmak; kendi demokratikleşme taleplerimizi ısrarla ve hemen gündeme getirmek gerekir.

27.            DİSK bu taleplerini hayata geçirmeye yönelik somut tekliflerini oluşturmalı, hükümetleri işbirliğine zorlamalıdır. Örneğin kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınmasında sendikalarla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında işbirliği gerçekleştirilmesini istemelidir.

İşverenlerle İlişkiler

28.            İşverenler Hükümet programını sonuna kadar desteklemekte ve bu programa yönelik itirazların bastırılmasında ortak hareket etmektedir. Bu nedenle muhalif çizgideki bir DİSK’e karşı bazen tehditkar bazen de ikna etmeye yönelik yumuşak politikalar izlemektedirler. Bu politikaların sürmesini beklemek yanlış olmayacaktır.

29.            DİSK bu politikalar karşısında sürekli savunmada kalan bir hat izlememelidir. İşveren örgütleri DİSK’i yalnızlaştırmayı, kendisine güvenini sarsmayı hedeflemektedir. Bu topyekün bir politikadır. DİSK benzeri bir tarzda yanıt vermelidir. İlkesel konuları sürekli gündeme getirmek; her türlü zemini ve ortamı kullanarak ideolojik düzeyde mücadele etmek gereklidir.

mal >30.            İşverenlerle ilişkiler sadece bir toplu sözleşme sorunu olarak ele alınamaz. Ekonomik haklar büyük bir önem taşımakla birlikte, başka alanlardaki mücadelelerle desteklenmezse bu konuda başarı sağlanması mümkün olmayacaktır. İşverenlerin gücünün önemli bir bölümü toplumda yarattıkları ideolojik hegemonyadan kaynaklanmaktadır. Bu hegemonya karşısında sınıf bilinciyle direnmek ve çarpıtmaları açığa çıkarmak zorunludur. Bu nedenle DİSK-AR ve eğitim çalışmalarının önemi artmaktadır.

31.            Emekçilerin mücadelesinin kontrol altına alınmasının önemli bir aracı, sözde katılım fikrinin yaygınlaştırılmasıdır. Katılım kendi başına olumsuz bir kavram olmamakla birlikte ülkemizdeki uygulamalar esas olarak katılımı değil, sermayenin programlarının kabul ettirilmesini hedeflemektedir. DİSK bu konuda dikkatli ve ustalıklı bir politika izlemeli; içinde yer alacağı platformları bu gözle değerlendirmelidir.

Emek Örgütleriyle İlişkiler

32.            İçinde bulunduğumuz dönemin gerçekliği, sorunların çözümünün birleşik emek mücadelesinden geçtiğini göstermektedir Bu mücadeleyi örgütlemek bakımından diğer emek örgütleriyle birlikte hareket büyük önem taşımakla birlikte, yukarıda belirtilen sorunların dikkate alınması gerekmektedir. DİSK dışındaki birçok örgüt uygulanan yeniden yapılanma programı karşısında sessiz kalmaktadır. Kimi zaman daha ileri gidip emekçilerin muhalefetini etkisizleştiren bir rolü bilerek veya bilmeyerek uygulamaktadır. Bu nedenle sadece merkezi örgütlerle sınırlı kalmayan, tabana yönelik bir çalışmaya girilmesi gereklidir.

33.            Hükümet ve işveren örgütlerinin politikalarının Emek Platformu içinde gerilimlere neden olacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. Egemenlerle uyumlu bir politik hattı sürdürmeyi kendi dar ve kısa vadeli çıkarları için kabul edebilecek örgütler karşısında yukarıdaki perspektifle tutum alınması, bu anlayışın kamuoyuna açıklanması; gerektiği takdirde bağımsız bir güç olarak, bu perspektife destek verenlerle birlikte pratik faaliyet yapılması en doğru yöntem gibi gözükmektedir. Emek Platformu’nu bölmemek adına hareketsiz kalmak tam da yukarıda belirtilen tuzağa düşmek olacaktır. Bu dönemin politikası EP’nu Hükümet ve sermayenin politikalarıyla uyumlaştırmanın değil, bu politikaları düzeltme ve dönüştürmenin aracı haline getirmektir.

34.            Bu nedenle sendikal haklar ve demokratikleşme konusundaki önerilerimiz hızla somutlanmalı ve EP’na anlatılmalı; ancak Platformun kararlarından bağımsız olarak kamuoyunda işlenilmeye başlanmalıdır. Bu konuda gerek örgütsel düzeyde, gerek tabanda yaygın bir çalışma yapılmalı; EP içinde ortak bir hat izleyebileceğimiz zemin genişletilmelidir. Bunun mümkün olduğunu gösteren emareler kuvvetle mevcuttur.

35.            Kamu çalışanlarının sürdürmekte olduğu grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesi gerek emekçilerin genel kazanımları, gerek EP içindeki çalışmalarımız bakımından özel bir önem taşımaktadır. Bu nedenle, başta KESK olmak üzere, bu doğrultuda mücadele eden örgütlerle dayanışma içinde olunması gerekmektedir.

Örgütsüzler, İşsizler ve Kayıtdışı Ekonomide Çalışanlar

36.            Birleşik emek mücadelesinin yaratılması bakımından bu grupta yer alan emekçiler nicelik ve nitelik olarak büyük önem taşımaktadır. Yaşanan sorunların en çok etkilediği kesimde yer alan bu insanlar, örgütsüz olmalarından dolayı aktif eylemlik içine girememektedir.

37.            Bu kesimlerin aktif mücadele içine çekilememesi, örgütlü kesimlerin mücadelesinin önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. İşverenler, günlük hayatın sıkıntıları içindeki bu kesimlerin işe duydukları ihtiyacı, örgütlenme girişimlerini engellemek için kullanmaktadırlar. Bu nedenle örgütlü mücadele içine çekilmeleri, sadece nicelik artışı sonucunu doğurmayacak, aynı zamanda bu mücadelenin önündeki önemli zaafiyetlerden birisinin de ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.

38.            Bu kesimleri harekete geçirebilecek bir mücadele hattı uzun vadede DİSK’in üye sayısının artması sonucunu doğuracaktır. Ne var ki başlangıçtaki ilişkilerin sadece üye kaydı üzerinden kurulması tek başına yeterli bir yaklaşım olmayacaktır. DİSK bu kesimleri eylemliliğe katılma üzerinden örgütlemek ve bu süreçte yaratılan ilişkileri üyeliğe dönüştürmek durumundadır.

Uluslararası İlişkiler

39.            İzlenen politikaların küresel niteliği bir yandan ulusal planda etkileme olanaklarını sınırlandırırken, diğer yandan işletmelerin yapısında da değişikliklere neden olmaktadır. Firmalar hızla çok uluslu hale gelmekte, uluslararası tekelci sermayenin talepleri ve hareket yeteneği belirleyici önem kazanmaktadır.

40.            Bu nedenle ülke içinde sürdürülecek mücadelenin uluslararası düzeyde desteklenmesi ve zenginleştirilmesi gerekmektedir. Bu alışılagelmiş destek arayışlarından farklı bir politikayı gerektirmektedir. Emek örgütleri bir yandan bu tür destekleri aramaya ve oluşturmaya gayret ederken, diğer yandan uluslararası örgütlerin çalışmalarına ve mücadelelerine aktif olarak katılmak durumundadır. Seattle’daki mücadeleyle Türkiye’deki mücadelenin bağlantısı kavranmak ve buna uygun ilişkiler kurulmak zorundadır. Bir başka deyişle emek örgütleri “Küresel Saldırıya Karşı Küresel Direniş” anlayışını hayata geçirmeli; “Küresel Emek Ağı”nı oluşturmayı hedeflemelidir.

41.            Bu bağlamda özellikle Avrupa dinamiklerinin taşıdığı önem göz ardı edilmemelidir. Avrupa kaynaklı bir demokratikleşmeye bel bağlamak mümkün olmamakla birlikte, Konfederasyonumuzun tarihi, bu yoldaki mücadelede buradan elde edilecek desteklerin gözardı edilemeyeceğini göstermektedir. Bu nedenle özellikle ETUC çalışmalarına katılmak ve kararların oluşumunda etkin olmak gerekmektedir.

42.            Avrupa ülkelerindeki sendikal örgütlenmeler ve demokratik kurumlarla aktif bir diyalog içine girilmeli, taleplerimiz iletilmeli ve hükümet politikalarını savunan, destekleyen anlayışların etkisi engellenmelidir. DİSK’in tarihten gelen konumu bu konudaki en büyük avantajımızdır.

43.            Dünya ölçeğinde örgütlü olan ICFTU içindeki çalışmalar aynı derecede önemlidir. Günlük faaliyetlerimiz arasında kaybolan uluslararası etkinliklere daha fazla önem verilmesi ve kaynak ayrılması zorunludur. DİSK üyesi sendikaların kendi işkolu federasyonlarının içindeki çalışmalarıyla bu iki örgütteki çalışmaların eşgüdüm ve dayanışma içinde sürdürmeleri, kıt kaynak
ların verimli kullanımı bakımından gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

44.            Uluslararası ilişkilerde önümüze çıkacak bir diğer önemli sorun, hareketliliği artan sermayenin ucuz emek cenneti niteliğindeki ülkelere kaçışıdır. Sektörler arasında farklar olmakla birlikte, ülkemizden özellikle Balkan ülkelerine doğru bir kaçışın belirgin ipuçları ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bu gibi ülkelerin sendikal mücadelesi desteklenmeli; buralardaki sendikalar ve emek örgütlenmeleriyle yakın ilişkiler kurulmalıdır.

45.            Bütün bu çalışmaların başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi bakımından DİSK’in örgütlenme anlayışı ve çalışma tarzının geliştirilmesi ve buna bağlı olarak üye sendikalarla ilişkilerin yeniden düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.

Örgütlenme Stratejisi ve Çalışma Tarzı

46.            DİSK’in örgütsel ve mali olarak içinde bulunduğu durum, bu politikaların gereklerini yerine getirebilmek bakımından önemli handikaplar taşımakla birlikte bunlar aşılamaz değildir. Yeni dönemde kaynakların esas olarak yapılacak işlere yönelik biçimde kullanılması; sendikaların güçlerini birleştirmesi, ciddi bir reorganizasyon yapılması ihtiyacı dün olduğundan daha kuvvetli biçimde hissedilecektir. Bunların gerçekleşmesi halinde sendikalar ve DİSK arasında dağınık olarak duran potansiyel harekete geçirilebilecek; ek maliyetler oluşturulmadan çok daha etkin bir çalışma yapılabilecektir. Çalışma tarzımıza ilişkin olarak geçmişte alınan bir dizi kararın hayata geçirilmesi sırasında karşılaşılan sorunlardan çıkarılacak dersler, DİSK’in önünü açmak bakımından önemli bir yol gösterici olacaktır.

47.            DİSK’in bu dönemdeki örgütlenme çalışmaları yukarıda değinilen strateji ve 8 yıllık pratiğinden çıkarılan derslerin ışığında sürdürülmelidir. Gerek stratejik yönelimimiz, gerek geçmiş pratiğimiz sendikaların ve işyeri örgütlenmelerinin önemini açıkça göstermektedir. Ne var ki aynı pratik, yeterli büyüklükte olmayan tek tek işyerlerine yönelik çalışmaların çoğunlukla sonuçsuz kaldığını da ortaya koymaktadır. Kaldı ki bu tür işyerlerinde kazanılan yetkiler gücümüzü nitelik olarak pek geliştirememektedir.

48.            Bu sonuçların ışığında, sendikalarımızın nicelik ve nitelik olarak güçlenmesini sağlayacak büyük ölçekli pilot işyerlerinin belirlenmesi gereklidir. Bu işyerlerinde DİSK’in destek ve eşgüdümüyle sistemli ve planlı bir çalışma sürdürülerek kazanılacak yetkiler, sektörlerde belirleyici olabilmek bakımından önemli katkılar verecektir.

49.            Ancak tek tek işyerlerine yönelik çalışmaların, özellikle organize sanayi bölgelerindeki işyerleri ve kayıt dışı ekonomideki işletmelere yönelik olarak yeterli başarı sağlamadığı da açıkça görülmektedir. Stratejik anlamda başarı kazanabilmek bakımından örgütsüz, işsiz veya düzenli bir işe sahip olmayan ve çoğu kayıt dışı ekonomide çalışan işçilerin örgütlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu tür işyerlerinde tek tek çalışma yapmak sonuç vermemektedir. Farklı sektörlerde olsalar bile bölgelerdeki işverenlerin sendikalaşma karşısında güç birliği gösterdikleri görülmektedir.

50.            DİSK sanayileşmenin artmaya başladığı ve giderek artacağı tahmin edilen ikinci-üçüncü kuşak bölgelerde planlı örgütlenme çalışmaları sürdürmelidir. Sanayileşmesine özel önem verilen GAP bölgesinde şimdiden yer tutmalı, bu bölgeye örgütlenme kampanyalarında birinci dereceden yer vermelidir.

51.            Bu nedenle eşgüdüm içinde sürdürülen ve aşama aşama planlanmış bölgesel bir örgütlenme anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. DİSK öncülüğünde, kollektif ve demokratik süreçlerde oluşturulmuş kararlar ışığında, bölgelerde çalışma yapan tüm sendikaların ihtiyaçlarını dikkate alarak belirlenecek programlar uygulanmalıdır.

52.            Bu programların uygulanmasında DİSK bölge temsilciliklerinin ve bölgelerde oluşturulacak örgütlenme koordinasyon kurullarının işlev ve önemi artacaktır. DİSK bütçesi bu noktayı dikkate alarak hazırlanmalı, bölge harcamaları personel ve temsil giderleriyle sınırlı olmamalıdır.

53.            Sendikaların bu çalışmalara DİSK bütçesi çerçevesinde mali destek sağlamaları kadar önemli diğer bir husus kadro ve olanak desteğidir. Propaganda malzemesi üretiminden eğitim verilmesine kadar bir çok konuda bu ihtiyaç açıkça ortaya çıkmaktadır.

54.            Öte yandan sendikalarımızın örgüt modellerinde, işletme yapıları ve işçi sınıfında ortaya çıkan değişimlere koşut yeni arayışlar gerçekleştirilmelidir. Bölgesel örgütlenme, örgütlenme biriminin işyerleri ile sınırlı kalmaması ve yaşama bölgelerine yayılması gibi konular sendikalarımızın gündemine girmelidir.

55.            Örgütlenme mücadelesi sadece üye kazanmak değil aynı zamanda ve esas olarak sınıf mücadelesinde güç kazanma süreci olduğundan, ideolojik mücadele örgütlenmenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu nedenle sermaye ve hükümetlerin politikaları karşısında seçenekler üretmek ve bunları emekçilere ulaştırmak büyük önem taşımaktadır.

56.            DİSK ve üyesi sendikalar bu alanlardaki çalışmalarını ortaklaştırmalı ve geliştirmelidir. Bu DİSK-AR’ın yeniden aktif hale getirilmesini, eğitim ve yayın faaliyetine hız verilmesini gerektirmektedir.

DİSK VE SENDİKALAR

57.            DİSK ve bağlı sendikalarda DİSK ruhunun yitirilmesi en önemli sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bu sorunun giderilmesi alınan kararlara uyulması ile ortadan kaldırılacaktır. Alınan kararlara uyulması konusunda ortaya çıkan olumsuzluklar, yalnızca DİSK’e bağlı sendikaların arasındaki ilişkiyi değil, DİSK’in kamuoyuna dönük yüzünü de zedelemektedir.

58.            DİSK ve bağlı sendikaların arasındaki ilişki, kollektif iş yapma süreçlerine bağlı olarak gelişecektir. Kollektif çalışmalar DİSK’in ve işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda olmalıdır. Sendikaları DİSK çatısı altında bir araya getiren ilke ve amaçlar unutulmaksızın gerçekleştirilen kollektif çalışmalar, eylem ve etkinlikler hem sendikalara hem de DİSK’e güç verecektir.

59.            Bugün Türkiye’nin içerisinde bulunduğu atmosferde, kollektif çalışmayı ve ortak davranışı ilke edinmeyen hiçbir yapının ayakta kalma şansı yoktur.

60.     &nbs
p;      Türkiye’de yaşanan süreçten DİSK’in de olumsuz etkilenmemesi için, daha güçlü, birbirine kenetlenmiş bir DİSK’in yaratılması üye sendikaların ve DİSK’in önünde acil bir görev olarak durmaktadır.

61.            Bugün DİSK içerisinde sendikaların araştırma ve toplu sözleşme politikaları konusunda ortak perspektif sağlamak amacıyla kollektif çalışmalara ve ortaklaşmış bir çizgiye ihtiyaç vardır. Toplu sözleşme görüşmelerinde her sendikanın kendi bağımsız politikalarını benimsenmesi yerine ortak çerçeve politikalar belirlenmeli, işkolu ve işyeri toplu sözleşmeleri bu çerçeveye uygun olarak ele alınmalıdır.

DİSK ve SİYASET

62.            Küreselleşme sürecinin giderek daha adaletsiz ve eşitlikten uzak bir dünya ortaya çıkardığı yaşananlardan açıkca görülmektedir. Bu süreç, Afrika ve Asya ülkelerini olduğu kadar, Türkiye’yi de derinden etkilemekte; toplumumuzun varolan eşitsizliklerini derinleştirmekte, sömürüyü artırmaktadır. Bütün bunlar sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya arayışının, özgürlükçü sosyalizm özleminin hâlâ vazgeçilmez olduğunu kanıtlamaktadır.

63.            Son dönemlerde dünyada ve ülkemizde giderek yükselen milliyetçi, gerici ve şöven siyasal anlayışlar emekçilerin mücadelesi önünde engel teşkil etmektedir. Tarihsel gerçeklik bu tür anlayışların uzun vadede sadece sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğini göstermektedir. Bu nedenle DİSK, sol kimliğinden asla ödün vermemelidir. Tek tek işçilerin siyasal düşünceleri farklı olabilirse de ancak örgüt olarak bu işçilere sınıf bilinci kazandırmak ve doğru siyasal tercihlere yönelmesini sağlamak gerekir.

64.            Parlamentodaki partilerin tümünün yeniden yapılanma programına teslim olduğu bu dönemde, parlamento dışındaki partiler ve toplumsal muhalefet örgütleri arasında bir işbirliği ortamını yaratabilmek, işçi sınıfı mücadelesine destek sağlamak gerekmektedir. DİSK’in bu süreçte oynayabileceği önemli rollerden birisi de budur. Tarihsel konumu nedeniyle sosyal demokratlardan sosyalistlere tüm muhalif çevrelerin saygı duyduğu ve varlığını zorunlu saydığı bir örgüt olarak DİSK, değişim sürecine emekten yana müdahaleyi gerçekleştirmek amacıyla böylesi bir işbirliğini örgütlemenin adımlarını atmalıdır. Bu işbirliği, diğer emek örgütlerini ve onların tabanlarını kapsayacak şekilde tasarlanmalıdır.

65.            Bu işbirliği bir yandan ekonomik ve sosyal haklar mücadelesinin başarısına hizmet ederken, diğer yandan emekten ve sol değerlerden yana siyasal mücadelenin gelişip güçlenmesini sağlayacaktır.

66.            DİSK, partiler arası rakabetin nesnesi olmayı engelleyecek bir ilişkilenmeyle, bu çalışmayı aktif bir şekilde sürdürmelidir.

 

DİSK 11. GENEL KURULU

KARARLARI

Karar No 1:

TEMEL İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER

1.               Ülkemizde temel insan hakları ve özgürlüklerine ilişkin önemli eksiklikler hâlâ sürmektedir. İşkence varlığını korumaktadır. Düşünce ve ifade özgürlüğü ihlal edilmektedir. Her düzeydeki örgütlenme özgürlüğünün önünde ciddi engeller bulunmaktadır. İdam cezası devam etmektedir. Siyasal alanda özgürlükçü ve katılımcı bir sistem kurulabilmiş değildir. Adalet sistemi işlemez noktaya gelmiştir.

2.               Öte yandan devlet içindeki çetelerin varlığı, gerici ve şoven düşüncelerin destek bulabilmesi gibi olgular da, özgür ve demokratik bir ortamın oluşmasını engellemektedir. Faili meçhul cinayetler aydınlatılamamakta, gözaltında kayıplar ve işkence davaları sonuçsuz kalmaktadır.

3.               Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, ülkemizin hâlâ 12 Eylül Anayasası ve ona bağlı olarak çıkarılan antidemokratik yasalarla yönetilmesidir. Bugüne kadar iktidara gelen bütün partiler çeşitli sözler vermelerine rağmen, bu temel konuya ilişkin hiçbir ciddi adım atmamışlardır.

4.               Bu tespit ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

5.               Tüm çalışmalarda özgür ve demokratik Türkiye hedefinin öne çıkarılmasını;

6.               Temel insan hakları ve özwgürlüklerinin gerçekleşmesi doğrultusunda mücadele edilmesini, insan hakları ihlallerine son verilmesi sağlamak, yargısız infazları durdurmak, herkesin can güvenliğini sağlamak için gerekli girişimlerde bulunulmasını, bu bağlamda son dönemde genelde cezaevlerinde uygulanan politikalara özelde F tipi cezaevlerine karşı çıkılmasını;

7.               Bunun için öncelikle yeni bir demokratik Anayasa’nın oluşması çabalarına katkı verilmesini;

8.               Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması yönünde aktif olunmasını;

9.               Devlet içindeki çetelerin, faili meçhul cinayetlerin, işkencecilerin açığa çıkarılması ve hesap sorulması yönündeki taleplerin desteklenmesini;

10.            Böylesi bir demokrasinin kurulmasında işçi sınıfı ve diğer emekçilerin belirleyici rolünün bilinciyle hareket edilmesini ve bu temelde bütün emekçilerin ve demokrasi güçlerinin işbirliğinin geliştirilmesini KARAR ALTINA ALIR:

Karar No 2:

EKONOMİK İSTİKRAR ROGRAMI

1.               Türkiye’de sermaye, küreselleşme sürecine tam uyumu ve çokuluslu ya da ulusötesi sermaye ile tam bütünleşmeyi hedefleyen bir yönelim içindedir. Bu hedef doğrultusunda ekonomik ve sosyal alanda ciddi adımlar atılmaktadır.

2.               Ekonomik alanda son dönemin en kapsamlı dönüşüm programı uygulanmaktadır. Tümüyle IMF tarafından belirlenen bir çerçevede, enflasyonu düşürme hedefiyle gündeme getirilen para programı ve takip eden ekonomik önlemler, emekçilerin ve geniş halk kesimlerinin ekonomik durumunu olumsuz etkilemekte; bu kesimlerin daha da yoksullaşmasına neden olmaktadır.

3.               Sosyal güvenlik alanındaki değişikl
ikler, uluslararası tahkim ve özelleştirmeler gibi uygulamalarla kamusal alanlar çok geniş bir yerli-yabancı sermaye yağmasına açılmakta; devletin kamusal yükümlülükleri gereği gerçekleştirmek zorunda olduğu birçok hizmet kâr dürtüsüne terkedilmektedir. Uygulanan politikalarla tarım sektörü çökertilmektedir.

4.               Hükümetin her konudaki politikalarına kamuoyu desteği sağlanması için yoğun bir propoganda sürdürülmektedir. Bir yandan medya aracılığıyla topluma sahte iyimserlik havası yayılırken, öte yandan sivil toplum alanında bir iç denetim yaratılmak istenmektedir. Sivil toplum örgütleri sürece tam destek vermeleri yolunda teşvik edilmekte; muhalif kalanlara açık ya da örtük tehditler yapılmaktadır.

5.               Önümüzdeki dönemde esneklik başta olmak üzere özellikle yabancı sermayenin hiçbir sınır ve kural tanımadan faaliyet göstermesi için bir dizi önlem hızla gündeme getirilecektir.

6.               Bu tespitler ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

7.               Hükümetin enflasyonu düşürme adı altında gündeme getirdiği ve özellikle emekçiler açısından hak kayıplarına yol açacak uygulamalara etkin bir biçimde karşı çıkılmasını;

8.               Ücretlerin enflasyon hedefine bağlanması girişimlerinin açıkça reddedilmesini;

9.               Sosyal güvenlik alanında, varolan hakları daha da geriletecek ve sosyal güvenliği adım adım tasfiye edecek yeni girişimlere karşı mücadele edilmesini;

10.            Özelleştirmeler karşısında açık tutum alınmasını, yapılan özelleştirmelerin haksızlığının kamuoyuna anlatılmasını ve yürütülen mücadeleye aktif destek verilmesini;

11.            Kayıtdışı ekonomiyle, özellikle sigortasız çalışmayla mücadelenin yükseltilmesini; sigortasız işçilere yönelik kampanyanın geliştirilerek sürdürülmesini;

12.            Ekonomik programdan olumsuz olarak etkilenen tüm kesimlerin; işçilerin, kamu çalışanlarının, çiftçilerin vb. birlikte mücadelesinin geliştirilmesini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 3:

ÇALIŞMA YAŞAMI VE TOPLU SÖZLEŞME POLİTİKALARI

1.               İşçi sınıfı hareketi tarih boyunca toplumsal değişim ve dönüşümün odağını oluşturmuştur. Kapitalizmin emekçi güçlerin hak ve çıkarlarını “tanıyan” bir yapıya kavuşması, işçi sınıfının ekonomik, demokratik ve siyasal düzeyde sürdürdüğü mücadeleyle gerçekleşebilmiştir. Öte yandan bu mücadelenin çok boyutlu bir biçimde yürütülmesi de kapitalizmi ideolojik olarak sorgulayan bir yaklaşımı gerektirmektedir.

2.               Bu anlamda işçi sınıfı hareketinin ekonomik, demokratik ve siyasal boyutlu mücadelesi başlıca iki yoldan gerçekleşmektedir. Ekonomik, demokratik mücadele temel olarak sendikalar tarafından sürdürülürken, siyasal alanda emekçilerin talepleri kapitalizm ötesi bir toplumsal yapıyı hedefleyen yaklaşımları da kapsayacak biçimde siyasal partiler tarafından gerçekleştirilmektedir.

3.               Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinde bu bütünlük ortaya konulamamaktadır. Özellikle 12 Eylül sonrasında sendikal hareketin içine düştüğü durum, sendikaların toplumsal dönüşüm sürecine yukarıda tanımlanan bütünlük içinde katılmasını olanaksız kılmıştır. Bunun en önemli nedeni, Türkiye’de genel olarak sendikal hareketin dar bir “ekonomizm” içine hapsedilerek toplumsal mücadeleye evrilme, katkı verme yollarının tıkanmış olmasıdır.

4.               Bütün bu olumsuzluklar temelde 12 Eylül sonrasında oluşturulan endüstri ilişkileri sisteminden kaynaklanmaktadır. Bu sistem, başlangıçta sendikal hareketi siyaset dışına iten, toplu sözleşme faaliyeti ile sınırlayan, sendika üyeliğini gerçek tarihsel içeriğinden kopararak basit ve ilkel bir faydacılığa indirgeyen bir sistem olarak öngörülmüştür. Ne yazık ki bugünden geriye bakıldığında bu öngörülerin büyük ölçüde gerçekleştiği, toplumsal gelişmeyi yönlendirmek bir yana, güncel ekonomik, demokratik hedefleri de olabildiğince dar bir çerçevede algılayan bir sendikal yapı ve anlayışın öne çıktığı görülmektedir. Bunun en açık örneği, sendikalar için siyaset yasağı kalktıktan sonra bile siyaset yapma refleksinin gösterilememesidir.

5.               Genel olarak sendikal hareket sorunlara bir sistem bütünlüğü içinde yaklaşamamış, kısmi çözüm önerileri getirmekle yetinmiş ve bu arada sorunun özü gözardı edilmiştir. Bu nedenle eleştiriler verili yapıya bir bütünlük içinde karşı çıkış düzeyine ulaşamamış, daha çok sistemin barajlar ve grev yasakları gibi somut nitelikteki baskıcı ve engelleyici hükümlerinin değiştirilmesi talebi ile sınırlı kalmıştır.

6.               Türkiye’de sendikal hareketin toplumsal mücadele içinde aktif bir konum kazanabilmesi ve sınıfsal işlevini gerçek anlamda yerine getirebilmesi için, sendikaların kuruluş düzeyleri, işleyişleri, sendikal özgürlükler ve toplu sözleşme düzeyleri arasında bütünlük oluşturan yeni bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Bir yandan sendikaların kuruluş düzeyleri ve sendikal özgürlükler yeniden tanımlanarak toplu sözleşme sendikacılığı aşılmalı, diğer yandan toplu sözleşme kavramı toplumsal düzeyde kalıcı sonuçlar üretebilecek nitelikte genişletilmelidir.

7.               Bu belirlemeler ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

8.               Sendikaların toplumsal değişime katkı yapabilmesi ve tüm emekçileri kucaklayacak bir hareketliliğin gerçekleştirilebilmesi için bugüne dek dile getirdiğimiz sendikal özgürlük taleplerimizi, sendikaların kuruluş düzeyleriyle ve çok düzeyli toplu pazarlık sistemiyle bütünleştiren bir endüstri ilişkileri sisteminin oluşturulması için çaba gösterilmesini;

9.               AB’ye üyelik sürecinde gerçekleştirilmesi gündemde bulunan yasal değişikliklerin, bu bütünlük içerisinde ele alınarak, sendikal hareketin dağılmasına yol açacak özelliklerinin ortadan kaldırılması için müdahale edilmesini;

10.            DİSK’in eşgüdümüyle toplu sözleşmeler arasında koordinasyon sağlanarak ort
ak çerçeve talepler oluşturulmasını ve bu konuda daha etkin bir tutum alınmasını KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 4:

EMEK ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER

1.               DİSK, Türkiye’deki sorunların çözümünün birleşik emek mücadelesinden geçtiğine, bu çerçevede Emek Platformu’nun, programlı bir işleyişe kavuşturulması ve hedeflerin somut olarak tespit edilmesi halinde emekçiler için yararlı sonuçlar üretebilecek bir oluşum olduğuna inanmaktadır.

2.               Ancak Emek Platformu içindeki kimi örgütlerin alınan kararların hayata geçirilmesinde kararsız davranışlar gösterdiği, bunun Emek Platformu’nun inandırıcılığını ve güvenilirliğini zedelediği de bilinmektedir. Ayrıca Emek Platformu’na, egemen kesimlerce çeşitli müdahaleler yapılmaya çalışılmaktadır.

3.               Bu tespitler ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

4.               Diğer işçi konfederasyonlarıyla ilişkilerin esas olarak uluslararası örgütlere üyelik çerçevesinde ve Emek Platformu temelinde sürdürülmesini;

5.               Emek Platformu’na, emekçilerin bağımsız çıkarları doğrultusunda yön verilmesine çalışılmasını; Emek Platformu’nun somut konular etrafında çalışması ve sonuç alıcı bir faaliyet göstermesi için çaba gösterilmesini;

6.               Sendikal haklar ve demokratikleşme konusundaki önerilerimizin Emek Platformu’nun gündemine taşınmasını, ama bu konudaki bağımsız çalışmalarımızın da sürdürülmesini;

7.               KESK ve meslek birlikleri ile ilişkilerin daha da geliştirilmesini;

8.               Her ne pahasına olursa olsun birarada olma düşüncesi taşınmamasını; gerektiğinde, emekçilerin bağımsız çıkarlarının karşısında tutum alındığı görüldüğünde, bu tutum içindeki örgütler dışında kalanlarla yola devam edilmesini;

9.               Emek Platformu’nun bölgelerde de kurulması veya varolanların geliştirilmesi ve etkin olarak çalıştırılması için azami çaba gösterilmesini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 5:

İŞVEREN ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER

1.               Yeni dönemde işveren örgütleri ile ilişkilerde de farklılaşmaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bugüne kadar esas olarak ekonomik haklar ve örgütlenme konusunda ortaya çıkan temas noktaları çeşitlenecektir. Özellikle yeni dönemin çalışma ilişkilerinin belirlenmesi ve bu çerçevede gündeme gelebilecek çeşitli yasal ve tüzüksel değişiklikler konusu önemli bir mücadele alanı olacaktır.

2.               AB adaylık sürecindeki yaklaşımlar bir diğer tartışma alanı olarak ortaya çıkmaya adaydır. İşveren örgütleri Hükümet eliyle uygulanan stratejiyi desteklemektedir ve sendikaları da aynı çizgiye çekmeye yönelik baskı ve telkinleri gündeme gelmektedir.

3.               Bütün bu nedenlerle işverenlerle ilişkilerimizin örgütsel formları da çeşitlenecektir. AB nedeniyle oluşturulacak olan ESK bunun ilk örneğidir. Adaylık sürecinde İş Konseyleri gibi uygulamaların da gündeme gelmesi mümkündür. İşverenler ve hükümet, bütün bu oluşumları sendikal mücadeleyi kontrol altına almanın aracı olarak tasarlamaktadır.

4.               Bu tespitler ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

5.               İşveren örgütleriyle somut bir konuyu tartışmak üzere biraraya gelmek durumunda kalındığında, kendi görüşlerini kamuoyuna duyurmayı ve baskı oluşturmayı;

6.               İşveren örgütleriyle biraraya gelinen durumlarda, gündemi belirlemeye yönelik aktif bir strateji izlenmesini; hükümetlerin ve sermayenin niyetlerinin emekçiler ve kamuoyu önünde açığa çıkarılmasını;

7.               Bunun hayata geçirilmesinin engellenmesi halinde gerekçeleri konusunda tüm kamuoyunun bilgilenmesi ve destek vermesi sağlanarak sözkonusu toplantılardan çıkılmasını,

8.               İşçi ve işveren temsilcilerinin katılacağı tüm kurumların; katılımcı, eşit temsile ve demokratik işleyişe dayalı ve uluslararası standartlara uygun olması gerektiğini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 6:

EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY

1.               Sağlıklı bir diyalog, tarafların eşit güce ve hakka sahip olması temelinde yükselir. Oysa ülkemizde yasal engeller ve işverenlerin olumsuz tutumları nedeniyle yaygın bir sendikasızlaştırma yaşanmaktadır.

2.               İşçi ve işveren ilişkilerinin asli unsuru olan toplu sözleşme düzenini bile yeterince etkin olmaktan çıkaran hukuksal çerçeve, çalışan kesimleri güçsüzleştirmektedir. Tarafların eşit güçlerle masaya oturmaması halinde Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi yapılar diyalogun gerçekleştirilmesini sağlayamazlar. Bu nedenle ilk duyulan gereksinim, yasal çerçevenin demokratikleştirilmesidir.

3.               Batı ülkelerinde ESK, uzun yıllar süren toplumsal mücadelelerin bir ürünü olarak ortaya çıkan sosyal diyalog mekanizmasının araçlarından biridir. Ülkemizde bugüne kadar önerilen ve uygulanan ESK modelleri, bütün önerilerimize ve girişimlerimize rağmen, bu işlevi taşımaktan uzak bir yapıya sahiptir; hükümetlerin krizin yükünü halka taşıtmayı amaçlayan politikalarının onaylandığı platformlar olarak işletilmeye çalışılmaktadır.

4.               Bu gerçeği gözönünde bulunduran DİSK 11. Genel Kurulu;

5.               ESK’nın yapısındaki hükümet ağırlığı ve diğer toplumsal örgütlenmelerin dışlanması sürdükçe, sosyal diyalog aracı olarak, bundan önceki girişimler gibi işlevsiz kalacağını ve dayatma aracına dönüşeceğini tespit ederek;

6.               Kamu çalışanları, mühendis ve mimarlar, hekimler, tüketiciler
ve çevreciler gibi kesimlerin temsil edilmediği, hükümetten bağımsız bir yapıya ve işleyişe sahip olmayan, örgütlerimizin bağımsızlıklarına gölge düşürecek bir ESK oluşumuna katılmamayı;

7.               İşçi, işveren ve menfaat gruplarının temsilcilerinin ESK’ya katılmasını savunmaya devam etmeyi;

8.               ESK’nın taleplerimiz doğrultusunda şekillendiği koşullarda bu tür platformların sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ekonomik ve sosyal hakların geliştirilmesi ve demokratikleşme hedeflerine yönelik olarak değerlendirilmesini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 7:

ULUSLARARASI İLİŞKİLER

1.               Yeni dönemde ülkemizin karşı karşıya kalacağı uluslararası dinamikler geçmiştekinden çok daha önemli olacaktır. Küreselleşmeyle tam uyum çabaları, bunun bir parçası olarak AB adaylığı sermaye politikalarını, doğal olarak sendikal hareketi derinden etkileyecektir. Bu gelişmeler karşısında uluslararası sendikal hareket ile dayanışma, emeğin küresel mücadelesi yönündeki çabalara güç verme ve bu yönde destek kazanma daha da önemli hale gelecektir.

2.               DİSK’in uluslararası ilişkileri, üyeliğin gerektirdiği yükümlülükler yerine getirilemediği ve bu alanda somut bir çalışma planına sahip olunamadığı için gerilemiştir. Bu durumun önümüzdeki dönem karşılaşacağımız sorunlar bakımından çeşitli handikaplar yaratması kaçınılmazdır.

3.               Bu değerlendirme ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

4.               Üyesi olduğumuz uluslararası sendikal örgütlerin, özellikle ETUC’un çalışmalarına aktif şekilde katılımın sağlanmasını;

5.               ETUC ile ilişkilerde, ETUC politikalarının oluşturulmasına kendi sendikal taleplerimizle somut katkı yapmamız için çaba gösterilmesini;

6.               Üyeliğin bize yüklediği görevlerin yerine getirilmesini;

7.               ICFTU içinde daha etkin bir rol üstlenilerek dünyanın diğer bölgelerindeki, özellikle son yıllarda sendikal mücadelede başarılı sınavlar vermekte olan sendikal hareketlerle ilişkiye geçilmesini;

8.               Bölgemizdeki ülkelerin sendikal örgütleriyle ilişki kurularak ortak projeler için adım atılmasını, etkinliklerin desteklenmesini;

9.               Üye sendikalarımızın uluslararası ilişkilerde Konfederasyonumuzla koordinasyonunu geliştirmesini ve ortak yaklaşımlarla hareket edilmesini;

10.            DİSK Avrupa Temsilciliği’nin öneminin arttığı tespitinden hareketle, bugünkü haliyle sadece tabelası olan bir büro konumundaki temsilciliğimizin ihtiyaçlarının karşılanmasını ve faal hale gelmesinin sağlanmasını KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 8:

AVRUPA BİRLİĞİ

1.               Avrupa Birliği özünde bir sermaye organizasyonudur. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik için aday olması sermayenin yeniden yapılanma planının önemli bir unsurudur. Türkiye, Gümrük Birliği yoluyla Avrupa’ya ekonomik olarak entegre olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Gümrük Birliği’nin emekçilere kazanç getirmediği görülmüştür; Avrupa Birliği de kendi başına ekonomik açıdan emekçilere kazanç getirmeyecektir.

2.               Türkiye’de demokratikleşme esasen iç toplumsal dinamiklere, özellikle de emek mücadelesine bağlı olarak gerçekleşecektir. Bununla birlikte AB normları özellikle temel insan hakları ve özgürlükleri alanında Türkiye’deki mevcut durumun iyileştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu yönüyle AB normlarının olumlu katkı yapması mümkündür.

3.               Bu tespitler ışığında DİSK 11. Genel Kurulu;

4.               Türkiye’nin içine girdiği bu sürece emekçilerin talepleri ve “Emeğin Avrupası”nın yaratılması doğrultusunda uluslararası sendikal hareket ile dayanışma içinde bir müdahalenin zorunlu olduğunu kabul ederek;

5.               Avrupa Birliği’ne katılma konusunda atılacak adımların yakından takip edilmesini ve yasal düzenlemelerin emekçilerin talepleri doğrultusunda değişiklikler içermesi için mücadele edilmesini;

6.               Bu doğrultuda ETUC, Avrupa ülkelerinin sendikal örgütleri, işkolu federasyonları nezdinde girişimlerde bulunulmasını; AB Parlamentosu içindeki sol gruplarla temas kurulmasını ve somut taleplerimizin anlatılmasını KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 9:

KADIN İŞÇİLER

1.               Kadınlar çalışma yaşamında gittikçe daha fazla yer almaktadır. Sigortalı olarak çalışan yaklaşık 4.5 milyon işçinin yaklaşık % 15.5’ini kadınlar oluşturmaktadır. Toplu sözleşme imzalayabilen yaklaşık 1 milyon sendikalı işçinin de yaklaşık % 13’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Bunun yanısıra kayıtdışında sayısı bilinmeyen binlerce kadın çalışmaktadır. Kadınlar ağırlıkla özel sektöre ait işyerlerinde çalışmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ocak 2000 istatistiklerine göre sigortalı kadınların % 88’i, sendikalı kadınların ise % 77’si özel sektörde çalışmaktadır. Kamu sektöründe çalışan toplam sigortalı işçinin sadece % 8.6’sını kadınlar oluştururken, kadınların özel sektör içindeki payı % 17.4’tür.

2.               Kadınların ağırlıklı çalıştıkları işkolları ise sırasıyla dokuma (% 24.1); ticaret, büro, eğitim, güzel sanatlar (%16.1); gıda (% 10.2); metal (% 9); inşaat (% 6.7); genel işler (% 5.6); konaklama ve eğlence yerleri (% 4.6); sağlık (% 4.6); petrol, kimya ve lastik (% 4.4); tarım ve ormancılıktır (% 4.3).

3.               Kadınların sendika içindeki konumlarına baktığımızda ise, sahip oldukları sayısal çoğunluğa denk düşmeyen bir temsil hakkına sahip olduklarını görüyoruz. DİSK ve üye 23 sendika içinde genel başkanı kadın olan sadece bir sendika bulunmaktadır. Toplam 139 genel mer
kez yönetim kurulu üyesi içinde kadın yönetici sayısı 9’dur. Toplam 177 şube, bölge şube ve temsilcilikte görevli başkan ve temsilcilerin sadece 6’sını kadınlar oluşturuyor.

4.               Bu gerçekleri gözönüne alan DİSK 11. Genel Kurulu;

5.               Kadın işçilerin örgütlenmesine öncelik verilmesini, bunun için de sadece formel sektörlerde sigortalı olarak çalışan kadınların değil, enformel sektörlerde sigortasız olarak çalışan kadınların da örgütlenmesinin hedeflenmesini,

6.               Üye sendikalarda varolan kadın dairelerinin daha aktif ve koordineli çalışması, kadın dairesi olmayan üye sendikalarda ise bu dairelerin kurulması için gerekli önlemlerin alınmasını,

7.               Çalışma yaşamına girişlerdeki sorunlardan başlayarak, işyerlerinde cinsel tacizden, kreş sorununa kadar kadın işçileri ilgilendiren bütün konularda somut sendikal politikalar üreterek bunların toplu sözleşme kazanımı haline getirilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını,

8.               Yasalardan cinsiyet temelinde ayrımcılık yapan maddelerin ayıklanması ve/veya değiştirilmesi için kararlı bir mücadele yürütülmesini, kadınların çalışma yaşamına daha fazla katılımını sağlayıcı istihdam politikalarının oluşturulması için siyasi iktidar üzerinde baskı oluşturulmasını, bunun için gerekirse diğer kadın örgütleriyle işbirliği yapılmasını,

9.               Gerek sendikal faaliyetlerde, gerekse de her türlü temsil, karar ve yönetim mekanizmalarında kadınların sayıları oranında temsil edilmesi yönünde gerekli tüzük değişikliklerinin bir an önce gerçekleştirilmesini,

10.            Toplumsal yaşamda ve çalışma ortamında kadınların sorunlarının ortaya konulacağı ve çözüm yollarının tartışılacağı, hazırlık sürecinde işyerlerindeki kadınların doğrudan katılımının sağlanacağı bir DİSK Çalışan Kadınlar Kurultayı düzenlenmesini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 10:

ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MÜCADELE

1.               Yeni bir bin yıla girerken gittikçe artan sayıda çocuk çalışmak zorunda kalmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün istatistiklerine göre, gelişmekte olan ülkelerde, yaşları 5 ile 14 arasında olan yaklaşık 250 milyon çocuk, 120 milyonu tam gün olmak üzere çalışmaktadır.

2.               Milyonlarca çocuk, tehlikeli ve ağır işlerde, fuhuş, porno kaset üretimi, uyuşturucu üretimi ve satışı gibi ahlaki gelişimlerine zararlı, yasadışı işlerde sağlıklarını ve can güvenliklerini tehlikeye atarak çalışmaktadır. Halen 10 milyondan fazla kız çocuğu fuhuş sektöründe ticari meta olarak kullanılmaktadır.

3.               Türkiye’de ise resmi rakamlara göre (DİE’nin 1994 tarihli Çocuk İşgücü Anketi) 6 -14 yaş arasındaki yaklaşık 12 milyon çocuktan 3 milyon 848 bini (% 32) dünyadaki diğer çocuklarla aynı kaderi paylaşmaktadır. Bu çocukların çoğunluğu ücretsiz ev işçisi olarak çalışırken, yaklaşık 1 milyon çocuk ekonomik işlerde çalışmaktadır. Bu çocukların da % 77’si tarım, % 11’i sanayi, % 7’si hizmetler ve % 5’i ticaret sektöründe çalışmaktadır. Türkiye genelinde ekonomik faaliyette bulunan çocukların % 79’u ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Başta tarım sektöründe olmak üzere, çocukların çoğunluğu aile gelirine katkıda bulunmak üzere ücret almadan çalışmaktadır.

4.               Çocukların çalıştıkları işyerleri genellikle küçük ölçeklidir. Çocukların küçük işyerleri tarafından tercih edilmesinin en büyük nedeni, bu işyerlerinin çoğunlukla kayıt dışında bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu işyerlerinde çalışma saatinden, işyeri sağlığı ve iş güvenliğine, asgari ücrete kadar hiçbir yasal haktan ve korumadan yararlanamayan çocuk işçiler, kötü koşullarda kötü muameleye maruz kalarak sağlıklarını ve hayatlarını tehlikeye atarak çok komik ücretlerle çalıştırılmaktadır.

5.               Yoksulluk, adaletsiz gelir dağılımı, işsizlik, kayıtdışı ekonomi, düşük ücret politikası, örgütsüzlük, hızlı nüfus artışı, bölgesel eşitsizlikler, göç, düzensiz kentleşme, yetersiz eğitim, geleneksel ve kültürel koşullar vb. çocuk işçiliğinin doğuran belli başlı sebeplerdir. Küreselleşme bütün bu olumsuzlukları daha da artırmaktadır.

6.               Başta doğrudan bu çocukların hayatını olumsuz etkileyen çocuk işçiliği, sendikaları da zayıflatmaktadır. Çocuk işçiliği ayrıca sosyal güvenlik sistemini zayıflatmakta ve yetişkinlerin işsiz kalmasına neden olmaktadır.

7.               Bu gerçekleri gözönüne alan DİSK 11. Genel Kurulu;

8.               Çocuk işçiliğinin ülkemiz gündeminden tamamen silinmesine yönelik ekonomik ve sosyal politikaların uygulamaya sokulması için mücadele edilmesini,

9.               Başta ILO’nun 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin onaylanması, onaylanan sözleşmelerin ulusal mevzuata aktarılması için mücadele edilmesini,

10.            ILO’nun Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Uluslararası Programı (IPEC) çerçevesinde bugüne kadar gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek olan projelerin devamlılığının sağlanmasını,

11.            Çocuk işçiliğiyle mücadelede ilgili ulusal ve uluslararası kurumlarla işbirliğinin güçlendirilmesini KARAR ALTINA ALIR.

Karar No 11:

GENÇLİK VE SENDİKAL HAREKET

1.               Ülkemiz nüfusunun büyük bölümü çocuklar ve gençlerden oluşmaktadır. Gençlerin ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilmeleri için iyi bir eğitime ve istihdam olanaklarına sahip olabilmeleri gerekir. Ancak ülkemizde sosyal devlete yönelik saldırılar nedeniyle gençlerin büyük bir çoğunluğu bu olanaktan yoksundur. Gençlerin büyük çoğunlu yeterli eğitim alamamakta, çok azı üniversitelere girebilmekte, büyük bölümü işsizlik tehdidiyle karşılaşmakta, iş bulabilenler ise ağırlıkla d

ITUC ETUC