Yücel TOP'un ETUC Konuşması
Değerli Arkadaşlar,
Düşünce ve ifade özgürlüğü, evrensel insan haklarının en temel ilkelerinden biridir. Esas olarak Avrupa’da doğan ve gelişen bu ilke, sadece Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler gibi uluslar arası kurum ve kuruluşların bağlı olduğu uluslar arası antlaşmalar ile değil, giderek daha fazla sayıda ülkenin iç hukuk düzenlemeleriyle de korunmakta, güvence altına alınmaktadır.
Ne var ki tüm insanlığı birleştiren en temel birkaç ilkeden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğü, belki de en çok çiğnenen, ihlal edilen hakların başında gelmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde, sadece gelişmekte olan, demokrasi zafiyetleri içinde olan ülkelerinde değil, gelişmiş ve demokratik olduğu konusunda kuşku duyulmayan ülkeler de düşünce ve ifade özgürlüğü ihlal edilebilmektedir.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önemini ve anlamını en çok biz sendikacılar, işçiler biliriz. Çünkü biz, onun kadar önemli bir hak olan örgütlenme özgürlüğünün ve sosyal hakların ancak eksiksiz bir düşünce özgürlüğü temelinde sağlanabileceğini yaşamış ve görmüş bir gelenekten geliyoruz.
Uzağa gitmeye gerek yok. Biz DİSK olarak 12 Eylül Askeri Yönetimi’nin bütün hak ve özgürlüklerle birlikte düşünce özgürlüğünü de nasıl ortadan kaldırdığını, bunun da işçi haklarını nasıl zayıflattığını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle mücadelemizin temelinde bütün insan haklarıyla birlikte, özellikle düşünce özgürlüğü için mücadele de yer alıyor.
Bu temelde ülkemizde düşünceyi ve ifadeyi engelleyen bütün uygulamalara, düzenlemelere en aktif şekilde karşı çıkan, bunu değiştirmeye çalışan bir mücadele yürütüyoruz. Çeşitli örgütlerle, aydınlarla birlikte bu alandaki sayısız kampanyada yer aldık. DİSK Başkanları, yöneticileri son dönemde bütün düşünceye özgürlük kampanyaları için açılan davalarda yargılandı.
Geçmişte düşünceyi ve ifadeyi engelleyen bütün yasal düzenlemelerde olduğu gibi, son dönemde 301. maddeye de karşı çıktık, değişmesi için mücadele ettik. Ermeni Sorunu’nun tartışılması için aydınların katıldığı bilimsel bir sempozyum engellenmeye çalışıldığında o aydınların yanında yer aldık. Davalar açıldığında davalara katıldık, destek olduk. Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun azınlıklar ile ilgili raporu engellenip, raportör akademisyenler hakkında dava açıldığında orada da desteğimizi sunmak için yer aldık.
Kısacası biz DİSK olarak, ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğü için her tür mücadeleyi yürüten, bu konuda ikircikli davranmayan bir örgütüz. AB sürecine de bu temel ilke doğrultusunda yaklaşıyoruz. Kopenhag Kriterleri’nin ülkemizde eksiksiz uygulanmasını istiyoruz. Bunun ülkemizde demokrasi ve insan haklarının gelişimine katkıda bulunacağına inanıyoruz.
Ne var ki son dönemde bazı Avrupa ülkelerinde gelişen ve Kopenhag Kriterleri ile tamamen çelişen gelişmeleri de kaygıyla izliyoruz. Fransız Parlamentosu’nun aldığı karar bizim için tam bir hayal kırıklığı olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde, bir dünya savaşı ortamında Anadolu’da yüzlerce yıl birlikte yaşadığımız Ermenilerin büyük acılarla, ölümlerle, sürgünlerle karşılaştıkları, yerlerinden edildikleri bir gerçektir. Biz DİSK olarak bu tarihi acıların unutulmaması gerektiğine de inanıyoruz. Unutulmamalıdır ki bu acıları birçok halk yaşamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda hemen hemen bütün Avrupalı ülke insanları, sonrasında özellikle Balkan Savaşları’nda değişik coğrafyalarda Türkler de büyük acılar yaşamıştır. Katliamlara uğramıştır, sürgün edilmiştir. Bugün geriye dönüp kim haklı kim haksız diye de elbette tartışılabilir.
Ama hepimizin görevi bu tartışmayı halklar arasında yeni düşmanlık tohumları ekilmesine engel olmayacak şekilde, siyasi çıkar hesaplarının uzağında, bilimsel yöntemlerle yapılmasını sağlamak olmalıdır.
Türkiye hükümeti bu tartışmayı engelleyecek davranışta bulunuyorsa, hep birlikte bunu eleştirebiliriz. Ama Fransa aynı engeli, üstelik açıkça ceza koyarak çıkarıyorsa bunu da eleştirmeli, hatta kınamalıyız. Çünkü Fransa düşünce özgürlüğünün, farklı düşüncelere tahammülün ve hoşgörünün merkezi olmuş ülkelerden biridir.
Fransa, son kararıyla düşünce özgürlüğünü açıkça çiğnemiştir. Bu karar Fransa’ya yakışmamıştır. Bu karar AB temel ilkelerinin de açıkça ihlalidir.
Geliniz ETUC olarak Fransız Parlamentosu’nun aldığı bu kararı kınayalım, değiştirilmesini talep edelim. Böylelikle düşünce ve ifade özgürlüğünün evrensel bir kural olduğunu bir kez daha kanıtlayalım. Bunu, “amasız, ancaksız” bir şekilde yapalım. Böylece biz de ülkemizde demokrasi ve insan hakları mücadelesinde daha güçlü kozlara sahip olabilelim.
DİSK’in ETUC Yönetim Kurulu’na çağrısı budur.
Saygılarımızla