2006 AB İlerleme Raporu
8 Kasım 2006 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan Türkiye 2006 İlerleme Raporo’nun önsözü, sendikaları ve çalışma hayatını ilgilendiren bölümleri aşağıdadır.
1.1 Önsöz
Aralık 1997 tarihli Lüksemburg AB Konseyi kararlarını takiben, Komisyon, Konsey ve
Parlamento’ya düzenli olarak rapor sunmaktadır.
Türkiye’nin üyeliğe hazırlanma yönünde yaptığı ilerleme hakkındaki bu rapor, büyük ölçüde
daha önceki raporlardaki aynı yapıyı takip etmektedir. Bu rapor;
-Birlik ile Türkiye arasındaki ilişkileri kısaca tanımlamakta;
-üyelik için siyasi kriterler açısından Türkiye’deki durumu incelemekte;
-üyelik için ekonomik kriterler açısından Türkiye’nin durumunu incelemekte;
-Türkiye’nin üyelik yükümlülüklerini, diğer bir deyişle, Antlaşmalar, ikincil mevzuat ve
Birlik politikaları olarak tanımlanan müktesebatı üstlenme kapasitesini gözden geçirmektedir.
Bu rapor, 1 Ekim 2005 ve 30 Eylül 2006 tarihleri arasındaki süreyi kapsamaktadır. İlerleme,
alınan kararlar, fiilen kabul edilen mevzuat ve uygulanan tedbirler temel alınarak
değerlendirilmiştir. Kural olarak, hazırlık veya Meclis onayı gibi değişik aşamalarda bulunan
mevzuat veya tedbirler dikkate alınmamıştır. Bu yaklaşım, tüm raporlara eşit muamelede
bulunulmasına ve nesnel bir değerlendirme yapılmasına olanak tanımaktadır.
Rapor, Komisyon tarafından toplanmış ve incelenmiş bilgiye dayanmaktadır. Buna ek olarak,
Türk Hükümeti’nin ve üye ülkelerin katkıları, Avrupa Parlamentosu raporları ve çeşitli
uluslararası sivil toplum örgütlerinden gelen bilgiler dahil olmak üzere pek çok kaynak
kullanılmıştır.
Komisyon, bu raporun içerdiği teknik incelemeye dayanarak, genişleme strateji kağıdında
Türkiye’ye ilişkin sonuçlara varmaktadır.
1.2. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler
Türkiye ile katılım müzakereleri Ekim 2005’te açılmıştır. Katılım sürecinin ilk aşaması olan
müktesebatın analitik incelemesi (tarama) Ekim 2006’da tamamlanmıştır. Bir fasılda -Bilim
ve Araştırma- müzakereler açılmış ve Haziran’da geçici olarak kapatılmıştır.
Genişletilmiş siyasi diyalog İngiltere, Avusturya ve Finlandiya Dönem Başkanlıkları
süresince devam etmiştir.
Ortaklık Anlaşması tatminkar biçimde işlemeye devam etmiştir.
AT-Türkiye ticareti 2005’de 75 milyar Euro’ya ulaşmış ve Gümrük Birliği kapsamında
artmaya devam etmiştir. AB, bir çok vesileyle, Türkiye’yi, Kıbrıs’a ilişkin olarak ulaşım
araçları üzerindeki kısıtlamalar dahil olmak üzere malların serbest dolaşımına ilişkin tüm
kısıtlamaları kaldırmaya çağırmıştır. Ticarete teknik engeller, ithalat lisansları, devlet
yardımları, fikri mülkiyet haklarının güçlendirilmesi ve diğer ayırımcı hükümlere ilişkin Türk
tarafınca yerine getirilmemiş yükümlülükler devam etmektedir. Buna rağmen, zorunlu
standartların azaltılması kısmen önemli bir gelişmedir. AB, Gümrük Birliğinin kamu alımları
ve hizmetleri alanına genişletilmesine dair görüşmelerin yakında yeniden başlamasını ümit
etmektedir. İşlenmiş tarım ürünlerine ilişkin ticaret görüşmeleri Eylül’de tamamlanmıştır. Bu
görüşmeler, piyasaya erişimi geliştirmek ve Gümrük Birliği hükümlerini AB’nin 2004
genişlemesine göre iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye’nin canlı büyükbaş hayvan, sığır
eti ve diğer hayvansal ürünlere yönelik ithalat yasağına ilişkin hiçbir ilerleme
kaydedilmemiştir.
Katılım için hazırlıklarında Türkiye’nin yerine getirmesi gereken kısa ve orta vade
önceliklerini belirleyen Gözden Geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi Ocak 2006’da kabul
edilmiştir.
2006 katılım öncesi AT mali yardım hibeleri 500 milyon Euro tutarındadır. Türkiye’ye
yönelik AYB kredisi 4,2 milyon Euro civarındadır.
Ekonomik ve Sosyal Haklar Bölümü‘nden
Sendikal haklar bağlamında herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Hükümet bu alanda halen yürürlükte olan iki yasayı değiştirmeye yönelik iki mevzuat teklifini
sosyal ortaklara sunmuştur. Ancak, bu konuda başka ilerleme kaydedilmemiş ve hükümet
tarafından resmi bir yasama girişiminde bulunulmamıştır.
Genel olarak, örgütlenme hakkı ve grev hakkı da dahil olmak üzere toplu sözleşme hakkıyla
ilgili önemli kısıtlamalar hala devam etmektedir. Toplu sözleşme imzalanabilmesi için şirket
ve sektörler düzeyinde uygulanan eşikler ile sendikalara üye olmaya ilişkin karmaşık işlemler
hala yürürlüktedir. Gazetecilerin sendikalaşma ve toplu sözleşme konularında karşılaştıkları
zorluklar sürmektedir.
Türkiye, özellikle 87 (kuruluşların özgürlüğü ve örgütlenme hakkının korunması) ve 98
(örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı) No’lu sözleşmeler bağlamında ILO standartlarının hala
gerisindedir. Türkiye, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nı Eylül 2006’da onaylamış,
ancak 5. (örgütlenme hakkı) ve 6. (grev hakkı da dahil olmak üzere toplu sözleşme hakkı)
maddeler üzerindeki çekincelerini korumuştur (Bakınız Fasıl 19: Sosyal Politika ve
İstihdam).
Nisan 2006’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bazı seçilmiş temsilcilerinin
Sendikalar Kanununun gerektirdiği 10 yıllık tecrübeye sahip olmadıkları gerekçesiyle Gıda-İş
Sendikası’na dava açmıştır. İş Mahkemesi sendikayı kapatma kararı vermiş, ancak Temyiz
Mahkemesi usule ait nedenlerden dolayı bu kararı bozmuştur.
4.19 Fasıl 19: İstihdam ve Sosyal Politika
İş hukuku alanında ilerleme kaydedilmemiştir. Bazı direktiflerin Türk mevzuatına
aktarımında halen eksiklikler mevcuttur. Bunlara Çalışma Yasası’nın uygulama kapsamının
sınırlı olması da dahildir. İdari kapasite bakımından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığında bazı nitelikli personel ilaveten istihdam edilmiştir.
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) desteğiyle çocuk işçiliğinin azaltılmasına
yönelik gayretlerini sürdürmelidir.
İş sağlığı ve iş güvenliği alanında, Türkiye müktesebat ile iyi derecede uyum sağlamış
olmakla beraber, geçtiğimiz yıl belirtilen önemli eksiklikler devam etmektedir. Bu alandaki
diğer direktifler yürürlükte olmakla birlikte, özellikle, Çerçeve Direktifinin aktarımına ilişkin
mevzuat halen askıdadır, Mevzuat, ne özel sektör ne de kamu sektöründe çalışanların tümünü
kapsamaktadır. Kamu kurumları, sosyal ortaklar ve diğer ilgili kuruluşlardan oluşan danışma
organı niteliğindeki Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi, iş sağlığı ve iş güvenliği alanında
ulusal bir politika benimsemiştir. Rapor dönemi süresince, iş sağlığı ve iş güvenliği
alanındaki mevzuatın yürürlüğe konması ve uygulanmasına yönelik faaliyetler sürmüştür.
Ancak, bilinçlendirme, eğitim ve teftiş kurumlarının kapasitesinin güçlendirilmesi (iş ve
sosyal güvenlik teftişi) dahil olmak üzere, bu yönde daha fazla çabaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Sosyal diyalog alanında, halen uygulanabilir durumda bulunan Sendikalar ve Toplu
Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunlarının, AB ve Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarına
getirilebilmesini amaçlayan ve halen gündemde olan yasa tasarılarında bir ilerleme
bildirilememektedir. Sendikal haklar henüz tamamiyle tesis edilmemiştir. Sosyal diyalog
zayıftır; Ekonomik ve Sosyal Konsey’in performansının iyileştirilmesi gerekmektedir. (ayrıca
Ekonomik ve sosyal haklar bölümüne bakınız).
İstihdam politikası ile ilgili olarak az ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle kadınların
durumuna ilişkin olmak üzere, düşük işgücü katılımı ve istihdam oranları; genç nüfusun
yüksek düzeyde işsizliği, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü ve kentsel/kırsal işgücü piyasaları
arasındaki büyük fark başlıca zorlukları teşkil etmektedir. 2005 yılında genel istihdam oranı
%43.4’e düşmüştür, işsizlik oranı ise %10.3’de kalmıştır. Kayıt dışı istihdamın boyutları
endişe vermeye devam etmektedir. Kayıt dışı istihdamın genel istihdamın %50.1’ini, tarım
sektöründeki istihdamın ise %88.2’sini teşkil etmektedir. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR)
kurumsal kapasitesini geliştirme çabalarını devam ettirmiştir. “İstihdam Politikası
Önceliklerinin Ortak Değerlendirilmesi Belgesi’nin hazırlanmasında Avrupa Komisyonu ve
Türk makamları arasında ilerleme sağlanmıştır.
Avrupa Sosyal Fonu alanında hukuki uyum sınırlı kalmıştır. Avrupa Sosyal Fonu tarzı
önlemlerin ulusal ve gerektiğinde bölgesel ve yerel düzeyde, gelecekteki idaresi,
uygulanması, izlenmesi, denetimi ve kontrolü için yeterli kurumsal yapının oluşturulmasını
teminen idari yapıların ve mevzuatın uyarlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin
ilk olarak, Katılım Öncesi Araçlarından olan İnsan Kaynakları Kalkındırma unsurunun
uygulanabilmesi için yapısını ve mevzuatını uyarlaması gerekmektedir.
Sosyal içerme ile ilgili olarak, Ortak İçerme Mutabakatı altındaki çalışma süreci sürmüştür.
Ancak, ulusal bütünleşmiş stratejide bir ilerleme yoktur. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
yapılan fakirlik konulu bir araştırmanın sonuçlarına göre, nüfusun %1.29 açlık sınırının
altında yaşarken, %25.6 ise fakirlik sınırının altında yaşamaktadır. Fakirlik sınırının altında
yaşayanların oranı kırsal kesimde %40’a çıkmaktadır. Aynı çalışmaya göre çocukların
fakirlik oranı (altı yaşın altında) %34 olup, bu oran kırsal kesimde %40’a ulaşmaktadır. İdari
yapıların niteliklerinin artırılması ve eşgüdümün geliştirilmesi yönünde bir ilerleme
kaydedilmemiştir.
Engelli kişilerin istihdamı için bir eylem planı hazırlanmış ve Engelliler Yasası ile ilgili olarak
birkaç uygulama yönetmeliği çıkartılmıştır. Bunlar engelli insanlar için işyeri ve eğitim
hizmetlerini alanlarını kapsamaktadır.
Sosyal koruma alanında, Parlamento, Türk sosyal güvenlik sisteminin bütünüyle elden
geçirilmesini teminen, Mayıs ve Haziran 2006 aylarında sosyal güvenlik reformuna ilişkin
yasama faaliyetinde bulunmuştur. Böylece basitleştirilmiş, bürokrasisi azaltılmış, herkes için
hakların ve sorumlulukların eşit olduğu, 18 yaşın altındaki tüm çocuklara ücretsiz sağlık
hizmeti sağlanan bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulmuştur. Reformun amacı sosyal
güvenlik sisteminin uzun vadede mali istikrarını sağlamak ve en yoksullara yardımı
düzenlemektir. Yeni oluşturulan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun idari kapasitesinin
iyileştirilmesi sürmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin denetim kapasitesinin güçlendirmesi
gerekmektedir.
Ayrımcılıkla mücadele alanında her hangi bir gelişme kaydedilmemiştir. Irk veya etnik
köken, din veya inanç, engellilik, yaş ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılığa ilişkin AB
yönergelerinin aktarımı tamamlanmamıştır. Özellikle, Irk Eşitliği Yönergesi’nin istihdam ile
ilgili olmayan boyutlarının aktarımına yönelik çaba gerekmektedir. Ayrımcılığın önlenmesi
ve eşit muamelenin teşviki için etkin ve bağımsız bir “Eşitlik Kurumu” oluşturulmasına
ihtiyaç vardır. Azınlıkların durumu ile ilgili olarak ciddi güçlükler bu
lunmaktadır. (Bakınız
ayrıca, Bölüm İnsan hakları ve azınlıkların korunması).
Eşit fırsatlar alanında, özellikle doğum izni, eşit ücret, istihdama eşit erişim, ispat külfeti,
kanuni ve mesleki sosyal güvenlik alanlarında daha ileri düzeyde uyuma ihtiyaç
bulunmaktadır. Buna ilaveten, AB müktesebatının gerektirdiği Eşitlik Kurumu hala
kurulmamıştır. Kadınların işgücüne katılımı çok düşük seviyededir (%25’in altında) ve
kadınların istihdam oranı %20 civarına düşmüştür. (Bakınız ayrıca, Bölüm Ekonomik ve
Sosyal Haklar). Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün idari kapasitesinin güçlendirilmesi
gerekmektedir.
Türkiye, müktesebata uyum konusunda sınırlı ilerleme gerçekleştirmiştir. Sosyal koruma ve
yeni Engelliler Yasası’nın uygulanmasında bir miktar ilerleme kaydedilmiştir. İstihdam
Politikası Önceliklerinin Ortak Değerlendirilmesi Belgesi ile Ortak İçerme Mutabakatı
belgelerinin tamamlanması için ilave çabaya ihtiyaç vardır. Tam sendikal hakların tesisi ve
kayıt dışı istihdamın önlenmesine özel önem verilmelidir. Kayıtdışı istihdamla mücadelenin
üzerine eğilmek gerekmektedir. Çoğu alanda, etkin uygulama yapılabilmesi için idari
kapasitenin iyileştirilmesi gerekmektedir.