Image Map

Küresel Sendikal Hak İhlalleri Raporu

Dünya genelinde 168 milyon işçiyi temsil eden, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC, 153 ülkeden 305 üye sendikasından derlediği bilgilerle hazırladığı Küresel Sendikal Hak İhlalleri raporunu açıkladı. ITUC’un raporuna göre 2006 yılında toplam 144 sendikacı, işçi haklarını korurken öldürüldü, 800’ü işkence gördü. 5,000 işçi tutuklandı ve 8,000’i sendikal faaliyetlerden dolayı işten çıkarıldı.

 

ITUC Genel Sekreteri Guy Ryder’ın açıklamasına göre; “Kendilerine daha iyi bir hayat kurmak için sendikal harekete katılan işçilere yönelik şiddet eylemleri ve baskı politikaları giderek artmakta. Bu artışın en sarsıcı örneği ise geçen yıla oranla %25’lik bir artış gösteren işçi cinayetleri.” Raporda dikkat çekilen bir çok ülke 2007 yılında da baskılarına devam ettiler.

 

Kolombiya, sendikalı işçiye yönelik 78 cinayetle dünyada genelinde sendikalar için en tehlikeli ülke konumunda. Bu 78 cinayetin büyük bir çoğunluğu ya hükümete ya da işverenlere bağlı ölüm taburları tarafından gerçekleştirilmiş. 1994 ve 2006 yıllarında kaydedilen 1.165 cinayetin sadece 56’sının katilleri mahkeme karşısına çıkarıldı ve sadece 14’ü hüküm giydi. Filipinler’de ortaya çıkan sendika karşıtı eylem dalgası raporun çarpıcı bölümlerinden biri. 33 sendikacı ve işçi hakları savunucusu öldürüldü. Katillerin ordu ya da polisle işbirliği yaptığını ortaya çıktı. Rapor kitlesel kaybolma, tartaklama, dövme, tehdit etme gibi rutine bağlanmış ve sadece işçilere değil, onların yakınlarına da yöneltilen pek çok eylemi belgeliyor.

 

Belarus, Burma, Çin, Küba, Ekvator Ginesi, İran, Kuzey Kore ve bazı Orta Doğu ülkeleri bağımsız sendikacılara yönelik baskılarına devam ettiler. 100 Çinli işçi hapishanelere ve zorunlu çalıştırma kamplarına konuldu. Zimbavve hükümeti ülkenin sendikal hareketine karşı şiddetli baskılarına devam etti. Aralarında  Zimbavve İşçi Sendikaları Kongresi liderleri de bulunan ve bir protesto sırasında tutuklanan 265 kişiden 15’i tutuklandı ve gözetim altında iken dövüldü.

 

Gelişmiş sanayi ülkelerinde de bazı temel işçi haklarına yönelik hükümet saldırıları yaşanmakta. Örneğin, Avustrulya’da hükümet “çalışma tercihleri” adını verdiği bir yasayla işçileri bir çok haklarından yoksun bıraktığı gibi sendikal örgütlenmeye de ağır yaptırımlar getirdi. ABD’de ise Ulusal Çalışma Kurulu (NLR) milyonlarda kişinin örgütlenme hakkına kısıtlama getirirken, İsviçre hükümeti ILO’nun örgütlenme özgürlüğü kararlarını yasal bazda geçersiz kılmaya çalıştı.

 

Aralarında Coca-Cola ve anlaşmalı şirketleri, Wal-Mart, Goodyear, Nestlé ve Bouygues’in de bulunduğu bazı çok uluslu şirketler, işçilerinin sendikalaşmasına karşı eylemlerde bulundular. Tekstil ve tarım sektörü ağırlıklı olmak üzere, büyük şirketler tedarikçilerine yönelik ağır baskıları uyguladılar. Bazı çok uluslu şirketler Polonya’daki karmaşık ortamı fırsat bilerek işçi hakları üzerinde mağdur edici değişiklikler yaptılar.

 

Kadın işçiler özellikle sömürü ilişkileri içinde kalmaya devam ettiler. Özellikle kadın işgücü ihracı yüksek olan Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki bölgelerde işverenler tarafından bir çok işten çıkarma ve hak arama reddi eylemleri gerçekleşmiş, en temel kadın işçi haklarının tanınması bile reddedilmiştir. Fas’da kadın tekstil işçileri grev organize ettikleri için mahkeme önüne çıkarıldılar. Başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere ev içinde çalışan kadınlar ve 90 milyon göçmen işçi en kötü koşullarda çalışmaktadır.

 

Asya Pasifik’te, özellikle Bangladeş, Kamboçya, Hindistan, Endonezya, Malezya, ve Sri Lanka gibi ülkelerde işçilere yoğun baskılar vardır. 5,000 Bangladeşli işçi sendikal eylemlerinden dolayı tutuklu bulunuyor. Bangladeş, Hindistan ve iki sendikalı işçinin bir demokratik eylem çağrısı protestosunda askerler tarafından öldürüldüğü Nepal’de şiddet eylemleri devam etmektedir. Polis şiddeti Kamboçya ve bir çok işçi hakkı ihlalinin olduğu Malezya’da işçilere yönelik gözle görülür bir sindirme politikasının parçası oldu. Kamboçya’da sendikacılara yönelik şiddet 2007’de de devam etti. Bunun en açık örneği Şubat ayında sendika lideri Hy Vuthy’nin öldürülmesiydi. Tayland’da askeri darbe sendikalara yönelik taciz ve sendikalı işçilerin kovulması vakalarını arttırdı. Bölgedeki göçmen işçiler de yine sömürü ve suiistimale maruz kalmışlardır.

 

Kolombiya’daki işçi cinayetlerinin yanı sıra bir çok Latin Amerika ülkesinde işçilere yönelik şiddet Meksika’da 2 madenci cinayeti ve 41 yaralama ve 15 Ekuadorlu işçinin polis tarafından ciddi şekilde yaralanması durumları ile kendini belli etmiştir. Guatemala’da Öğretmenler Sendikası başkanı bir suikast girişiminden kurtulabildi, fakat sendika karşıtı hareketin gittikçe güçlendiği ülkede Liman İşçileri Sendikası Başkanı Pedro Zamora 15 Şubat’taki suikastta hayatını kaybetti. Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Honduras ve Nikaraguay’da ihracat bölgesindeki işverenler, sendikalaşma karşıtı girişimlere ve büyük ölçekli işten çıkarmalarına devam ettiler. Greve katılan sendikalı işçiler Arjantin ve Peru’da toplu olarak işten çıkarıldılar.  Bölgedeki 9 ülkede sendikal eylemlerde bulundukları gerekçesiyle işçiler tutuklandı.

 

Afrika’da da işçilerin bir çok hakları ihlal edilmiştir. Gine’de güvenlik güçleri sendika örgütlü bir eyleme ateş açtı, 20 gösterici öldürüldü. Fas’da ise bir belediye işçisi sendika protestosu sırasında öldürüldü. Güney Afrika’da polis grevci işçilerin üzerine ateş açtı, 18 işçi öldü. Asya’da olduğu gibi, toplu işten çıkarmalar olağan uygulamalar haline geldi. Kenya’da 1,000 çiçek ekimi işçisi polis tarafından tartaklandı. Cezayir, Benin ve Etiyopya’da kamu çalışanları sendikalaşma karşıtı ayrımcılığa maruz kaldılar. Libya ve Sudan’da hükümetler ağır yaptırımlar uyguladılar sendikalı işçiler üzerine. Mısır’da da benzer ayrımcı politikalara rastlandı.

 

Umman ve Bahreyn’da işçi haklarındaki gelişme Orta Doğu’nun diğer ülkelerindeki kısıtlamalar tarafından gölgelendi. Suudi Arabistan, Kuveyt, Yemen ve Suriye’de sendikalar tek bir üst yapı aracılığıyla doğrudan olarak kontrol edilmekte. Bir çok göçmen işçi yasal korunmanın eksikliğinde sömürüye maruz kaldı. Irak’ta sendikacılar gittikçe artan şiddet eylemleri ile yüzleşmek durumunda bırakıldılar. Bir çok saldırı arasında en vurucusu, dövülüp, işkence edilip, elektrik verildikten sonra öldürülen Sağlık Sendikası liderine yapılandı. İran en basit işçi haklarını bile inkar etmeye devam etti. Bağımsız sendikalara demir bir yumruk indirilip, toplu tutuklamalarla sendikalar sindirildi. Tahran Otobüs Şoförleri Sendikası lideri Mansur Osanloo 4 ay göz altında tutuldu.

 

Filistin’de devam eden çatışma işçi sendikası hareketini de olumsuz yönde etkiledi. Maskeli saldırganlar bir sendikaya ait radyoya bombalı saldırı düzenledi ve 4 kiş
i yaralandı. İsrail otoritelerince kısıtlanan Batı Şeria ile Gazze arasındaki ulaşım, sendikal hareketi daha da zorlaştırdı.

Avrupa’da da bağımsız sendikalara yönelik sistematik baskılar olağan bir olgu olarak Belarus’ta gözle görülür hal aldı. Azerbaycan ve Türkiye’deki iş verenler sendika karşıtı tacizlerine devam ederlerken, Bosna/Hersek, Litvanya ve Moldova’da ise hükümetler tarafından uygulanan sendikal kısıtlamalar sendikal gelişimi engelledi. Rusya ve Gürcistan’da işçi yasalarının değiştirilmesi sendika temsili ve sözleşme mücadelelerine birer darbe oldu.

 

Tüm bunlara rağmen olumlu gelişmeler de var. ITUC Genel Sekreteri Guy Ryder’ın belirttiği gibi “Tüm zorluklara rağmen milyonlarca kadın ve erkek sendikal mücadelede yer almakta ve ortak çıkarları için mücadele etmekte.” Ryder’a göre “Uluslararası dayanışma hareketi gerektiği zamanlarda işçilere yardım edebilmiştir. Raporda yer alan pek çok durumda, küresel sendikal baskı hükümetler üzerinde olumlu sonuçlar doğurmuştur. “Fakat, 2006’dan beri sendikal haklarda gelişmeye dair az ya da neredeyse hiç iz yok. Hükümetler uymakla yükümlü oldukları ILO standartlarını takip etmeli ve ülkelerindeki sendikal harekete saygı duymalıdırlar.”

 

Raporun Türkiye ile ilgili kısmı için:

http://disk.org.tr/default.asp?Page=Content&ContentId=408

 

ITUC ETUC