DİSK-AR: İşverenler vergi yükünü abartıyor! VERGİ YÜKÜ HALKIN SIRTINDA!..
TİSK, 60. Hükümet’ten beklentilerini web sitesine koyduğu bir metinle açıkladı. Vergi ve sosyal sigorta prim yükünün azaltılması, beklendiği gibi yine TİSK’in istemleri ve beklentileri arasında yer alıyor.
TİSK; “Halen istihdam üzerinde %43 düzeyinde bulunan ve OECD Ülkeler Grubunun en yüksek oranını ifade eden vergi ve sigorta prim yükünün takvimli ve aşamalı bir program ile %28 düzeyindeki OECD ortalamasına indirilmesi hedeflenmelidir. Kuruluş aşamasında çok yüksek düzeyde belirlenen işsizlik sigortası işveren prim oranı %1’e indirilmeli, bu önemli kaynağın işletmelerin rekabet gücüne hizmet etmesi sağlanmalıdır.” diyor.
Kağıt üzerindekiler ve gerçekler
Ancak, TİSK sayıları kendi yararına yorumlamayı sürdürüyor ve bu nedenle de gerçekleri farklı yansıtıyor. Yasal düzenlemelere göre yapılan hesaplamada, işverenler üzerindeki vergi yükü gerçekten yüksek (gibi) görünmesine karşın, gerçekleşmiş vergi değerlerine bakıldığında durum söylenenin tam tersine bir sonuç ortaya koyuyor. Kağıt üzerinde görünen yerine, gerçekleşen vergi yükü dikkate alındığında, işveren iddiaları boşlukta kalıyor.
“OECD in Figures 2007″ adlı çalışma, gerçekleşmiş vergi oranları açısından Türkiye’nin OECD ülkeleri içinde arka sıralarda yer aldığını gösteriyor.
Gerçekleşmiş değerler işverenleri yalanlıyor!
Tablo 1’de de görüldüğü gibi Türkiye’de, gerçekleşen vergiler içinde kurumlar vergisinin oranı sadece %8’dir. Bir başka deyişle, işverenlerin vergi havuzuna yaptıkları katkı toplam vergilerin onda birinden daha azdır. Bu oranla Türkiye hem AB ortalamasının (%8,1) hem de OECD ortalamasının (%9,3) gerisindedir.
İşverenlerin sosyal güvenliğe yaptıkları katkı açısından da Türkiye’nin yeri gerilerdedir. İşverenler Avrupa Birliği’nde toplam vergilerin ortalama %16,4; OECD ülkelerinde %14,8 oranında katkıda bulunurken Türkiye’deki işverenlerin sosyal güvenliğe yaptıkları katkı toplam vergi gelirlerinin sadece %9,5’i kadardır.
İşverenlerin toplam vergi havuzuna yaptıkları katkı kurumlar vergisi ve sosyal güvenlik katkılarının toplamı olarak düşünülebilir. Bu açıdan dahi Türkiye’nin OECD ülkeleri içindeki yeri oldukça gerilerdedir. AB ülkelerinde işverenlerin toplam vergi gelirleri içindeki payı ortalama 24,5; OECD ülkelerinde ortalama 24,1 iken Türkiye’de işverenlerin vergi havuzuna yaptıkları katkı sadece %17,5’dur. Türkiye bu oranla 30 OECD ülkesi içinde ortalamanın altında ve 23. sıradadır.
Halkın üzerindeki vergi yükü azaltılmalı!
OECD ülkelerinde toplanan verginin milli hasılaya oranına bakıldığında Türkiye için süreğen olan bir sorun ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de ücretliler dışında vergisini tam ve düzenli ödeyen başka bir kesim olmadığından, Türkiye’de vergi tabanı genişletilememektedir. İşverenlerin kayıt dışını azaltmak için vergilerin indirilmesini talep etmesi zaten işverenlerin vergiden kaçındıklarının açık bir göstergesidir. Türkiye bu konuda da AB ve OECD ortalamasının altındadır ve 30 OECD ülkesi içinde 22. sıradadır.
OECD tarafından yapılan çalışmanın bir başka çarpıcı sonucu, Türkiye’de, toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin ağırlığıdır. Türkiye, Meksika’dan sonra dolaylı vergiye en fazla başvuran ülkedir. OECD verilerine göre Türkiye’de dolaylı vergilerin oranı toplam vergi gelirlerinin neredeyse yarısıdır (Bkz. Tablo 1).
Her yıl Gelirler Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan sayılardan da bilindiği gibi gelir vergilerinin büyük bölümü çalışanlardan alınmaktadır. Asgari ücretle çalışanların yıllık olarak ödedikleri vergi, bir çok işkolundaki işverenden ve meslek sahiplerinden daha çoktur. Gelir vergilerinin azalmasına göz yuman hükümetler için bütçe geliri yaratmanın tek yolu dolaylı vergileri artırmaktır. Bir başka deyişle vergi yükü, KDV ve ÖTV yoluyla alınan her hizmet ve mal aracılığıyla halkın üzerine yıkılmaktadır.
Rekabet gücü ve vergi yükü
İşverenlerin ısrarla belirttiği kanıtlanamayan konulardan biri de, vergi yükü ile rekabet gücü arasındaki ilişkidir.
Şekil 1, OECD ülkelerinin rekabet sıralamasındaki yeri ve işverenler üzerindeki gerçekleşmiş vergi yüklerini göstermektedir. İşverenlerin iddialarına göre, vergi yükü azalırken ülkelerin sıralamada aldıkları yerin de yükselmesi gereklidir. Ancak Şekil 1 bu iddiayı kanıtlayan bir sonuç vermemektedir. Ülkelerin vergi yükleri ile rekabet sıralamasında aldıkları yer arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Örneğin OECD raporuna göre en fazla vergi yükü Çek Cumhuriyeti’ndedir. Fakat, bu ülkenin yeri hiç de beklenildiği gibi rekabet sıralamasının sonunda değildir. Üstelik, rekabet sıralamasında Türkiye’den de öndedir. Bir çok ülkede işverenlerin vergi havuzuna yaptığı katkı Türkiye’den fazla iken rekabet sıralamasında aldıkları yer Türkiye’nin üzerindedir.
OECD tarafından hazırlanan çalışmanın kanıtladığı gerçek, TİSK’in ileri sürdüğü savın dayanağı olmadığını kanıtladığı gibi, işverenlerin ileri sürdüğü beklentilerin ve istemlerin kendi çıkarlarını dile getirmekten öteye gitmediğini de göstermektedir.