Image Map

DİSK-AR: Verimlilik artışı ücrete yansımıyor… Büyümeden emekçiler de pay almalı!

Ülkemizde, son beş yıldan beri imalat sanayinde  işçi başına üretim sürekli artarken işçi ücretlerinde bir ilerlemeden söz etmenin koşulları yok. Ücret verileri, işçilerin alım gücünün korunduğunu ileri sürenleri, yalanlıyor.

Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu 2000 yılında, üyesi tüm işçi sendikalarına ücretlerin enflasyon+verimlilik oranı kadar artırılmasını tavsiye eden bir karar aldı. Bu tavsiye kararının dayanağı, hem ücretlerin alım gücünü korumak, hem de işçi ve işverenler arasındaki bölüşümü dengelemek. Ülkemizde ücret politikaları bu anlayışı yansıtmaktan çok uzak. Türkiye’de ücret göstergeleri ne işçilerin alım gücünün korunduğunu, ne de bölüşüm ilişkilerinde bir düzelme olduğunu gösteriyor.

 

İşçilerin payı azalırken işverenlerin gittikçe büyüyor!

Ülkemizde, son yıllarda ekonomi, üst üste hızlı ve sürekli olarak büyüdü. Ancak bu büyüme, ücretlilerden yana bir gelişme sağlamadı. Ücretlerdeki değişimin ortaya koyduğu tablo, bu sonucu çarpıcı bir biçimde sergiliyor.

Ücretler, 2001 bunalımı öncesindeki düzeyine hala ulaşamadı. İmalat sanayinde çalışan bir işçinin 2000 yılında ortalama kazancı 100 iken, bugün 86.

Bunalımdan bu yana ilerleme gösteren tek gösterge asgari ücrete ilişkin. Göstergeler, söz konusu dönem içinde asgari ücretlilerin alım gücünün %24 arttığını gösteriyor. Ancak bu artış da işçiler için bir gelişme olduğu anlamını taşımıyor. Gerçekte, asgari ücrette sağlanan reel artış, önceki yıllardan kaynaklanan gerilemenin karşılanması niteliğinde. 1999-2001 yılları arasında asgari ücret reel olarak %27 dolayında geriledi. Dolayısıyla, asgari ücrette gerçekleşen artış bu kaybı bile karşılamıyor. Başka bir deyişle, bugünkü asgari ücret 1999 yılı düzeyine hala ulaşamadı. Üstelik, asgari ücret artışı, verimlilik artışlarının da gerisinde. Aynı dönemde verimlilik  %43 artarken, asgari ücretteki artış reel anlamda sadece %24. Asgari ücretin yaygın bir ücrete dönüşmesi ise, ekonomik büyümenin yarattığı değerin adil bölüşülmediğinin bir göstergesi. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre, 2000 yılında 3 milyon civarında asgari ücretli işçi varken, 2006 yılında bu sayı 5 milyona yaklaşıyor. Ekonomik büyüme, işsizlik karşısında çaresiz kalan işçilerin asgari bir yaşama mahkum edilmesi ile gerçekleşiyor.

İmalat sanayinde çalışan işçi sayısında 2001 bunalımından bu yana kayda değer bir değişiklik olmadığı halde, gerçekleşen ve %43’ü bulan verimlilik artışı da, bu görüşü kanıtlıyor. Son iki yılda, imalat sanayinde teknolojiye yapılan yatırımın çok sınırlı olduğu gerçeği, işçi başına artan üretimin arkasındaki tek nedenin işçilerin daha fazla çalıştırılması olduğunu ortaya koyuyor. Ülkede, haftalık çalışma ortalama 52 saat. Bu gerçek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları tarafından da ifade ediliyor.

Sonuçta verimlilik artışı ile sağlanan üretim artışı, emekçilere yansımıyor. Tam tersine emekçiler, daha çok çalışıp, daha az ücret alıyor. Bu da, çalışma yaşamında yalnızlaştırılan ve toplu sözleşme düzeninden uzaklaştırılan emekçilerin  yoksullaşması ve gelir dağılımındaki çarpıklığın daha da derinleşmesi anlamına geliyor…

ITUC ETUC