TEKEL İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ, DAYANIŞMA VE DİSK'İN TAVRI…
Siyasi iktidarın sendikal hak ve özgürlük ihlallerine karşı 2 aydır devam eden ve 8. haftaya giren oturma eylemimiz devam ediyor.
10 Şubat 2010 Çarşamba günü başta İstanbul Gezi Parkı olmak üzere DİSK’in temsilciliklerinin bulunduğu bölgelerde temsilciliklerin belirlediği alanlarda yapılan oturma eylemlerinin bu haftaki gündemi sınıf kardeşlerimiz TEKEL işçilerinin direnişleriyle dayanışma oldu.
DİSK, KESK, emek ve meslek örgütlerinin katıldığı, 10 Şubat 2010 Çarşamba günü Saat: 12:00’de Taksim Gezi Parkı’nda yapılan oturma eyleminde DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “TEKEL İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ, DAYANIŞMA VE DİSK’İN TAVRI” konulu bir basın açıklaması yaptı.
Çelebi’nin açıklaması şöyle:
Sayın basın emekçileri, değerli mücadele arkadaşlarım. Bugün yeniden buradayızR30;
7 haftadır burada toplanıyor ve sendikal hak ve özgürlüklerimiz için bir saatlik oturma eylemini gerçekleştiriyoruzR30;
Bu 7 haftalık sürede başta Gezi Parkı’nda yapılan bu eylemimiz, sendikal hak ve özgürlükler alanında tam bir serbest kürsüye, işçi ve emekçi ve emekli kürsüsüne dönüştürüldüR30;
Gün geldi, işten atılan işçiler konuştu, gün geldi direnişçi işçiler konuştu, gün geldi tutuklanan sendikacılara değinildi, gün geldi geciken adalet protesto edildiR30;
Ama bugün Ankara merkezli tüm yurtta büyük bir işçi hareketi, direnişi yaşanıyor. TEKEL İŞÇİLERİNİN direnişiR30; Bu konuda DİSK olarak görüşlerimizi sizlerle paylaşmak isteriz.
Sayın basın emekçileri, değerli mücadele arkadaşlarım
Tekel direnişi olanca kararlılığı ile devam ediyor. Tekel direnişi sonuna kadar haklı, meşru ve demokratik bir eylemdir.
Öncelikle TEKEL İŞÇİLERİNİ ve onların sendikal örgütü Tek Gıda-İş Sendikası’nı kutluyoruz. Çünkü mücadeleyi, dayanışmayı, fedakarlığı, işçi sınıfı titizliği ve kolektif davranış bütünlüğünü toplumun gündemine yerleştiriyorlar.
İşte sırf bu nedenlerle bile olsa “toplumun vicdanı” bir eylem olarak toplumsal mücadeledeki yerini alıyorR30;
Tekel işçileri DİSK üyesi değil, başka bir konfederasyonun üyesidirlerR30; Başka bir konfederasyonun üyesi olmaları zaman zaman eylem biçim ve önerilerinde bizlerin görüşlerinin tam olarak yansımasına engel olsa da bu direnişin en önlerinde ve sınıf kardeşlerimizle dayanışma ruhuyla yer almak bizler için bir onur vesilesi olmuştur.
Mücadele sürmektedir, bundan sonra da TEKEL İŞÇİLERİNİN ve sendikalarının belirledikleri “mücadelenin içinde ve disiplini altında” yanlarında yer almak boynumuzun borcudur.
Başta siyasal iktidar olmak üzere “bazı çevreler” tarafından bir karalama, geldiği sınıfa ihanet edenler tarafından bir küçümseme, kraldan daha kralcı olanlar tarafından ise sulandırma kampanyası başlatılmıştır. Hiçbir karalama, küçümseme, sulandırma bu direniş gerçeğini gizleyemeyecektir.
DİSK olarak bu mücadeleyi küçümseme ve sulandırma girişimleri karşısında “konuşması gerekenlerinin sustuğu” noktada da artık sessiz kalamayacağımızın bilinmesini isteriz.
Mücadelenin başarıya ulaşmasında diyalog ve görüşmelerin önemini bilmekteyiz, ancak diyalog veya mücadele yöntemleri konusunda farklılıklar olacağının da herkesçe bilinmesini isteriz.
Üyesi bulundukları konfederasyonun değerlendirmeleri, mücadele yöntemleri ve ilişkileri bizlerin dikkate almamız gereken gerçekliklerdir. Buna saygı duyuyoruz. Bu süreçte konumumuzun, bu mücadelenin başarıya ulaşmasında destek ve dayanışma olduğunun bilincindeyiz.
Ancak siyasal iktidarın ve özellikle Başbakan ve konuyla direkt ilgili sayın devlet bakanının açıklamaları karşısında suskunluğumuzu koruyamayacağız.
Tam bir ideolojik saldırı başlatmışlardır. Özelleştirmeci, serbest piyasacı ve sermayenin taleplerini savunan bir saldırı içindedirler. Yaptıkları özelleştirmelerin sonucunu saklamak, “sosyal devleti” şirketleri gibi, çalışanları ise “şirket”in sırtındaki yük gibi görmek ideolojik davranmamak mıdır?
Yapılan sermayenin ideolojik saldırısı değil midir? Özel şirketleri kollamalar, ABD şirketlerini kayırmalar, tütün üretimini yasaklamalar, sadece kendi dönemlerinde yapılan yüzlerce özelleştirme ile onbinlerce işçiyi kapı önüne koyanlar, bu paralarla tek bir istihdama yönelik yatırım yapmayanlar, saymakla bitmeyecek bu davranışlar sermayenin çıkarları için, kendi ideolojik görüşlerinin saldırıları değil midir?
Evet siyasal iktidarın bu sermaye lehine ideolojik saldırılarına karşı işçilerin kendi hak ve çıkarlarını savunmaları, kazanılmış haklarını savunmaları için “ideolojik davranış” sözü ediliyorsa doğrudur. İdeolojik davranıyoruz. Çünkü sizin saldırılarınız da ideolojiktir.
Gelelim işe “şeytan” karışma meselesineR30; Ne zamandan beri işçilerin temek hak ve çıkarları için mücadeleleri, ekmek mücadeleleri, şeytanlara, hurafelere teslim ediliyor? Şu “şeytanlar” kimlermiş bakan bey bir açıklasın bakalımR30;
TBMM’de bulunan 3 muhalefet partisinin yönetici ve milletvekilleri mi kastedilmektedir? Milyonlarca işçi ve emekçiyi bünyesinde bulunduran emek ve meslek örgütleri yöneticileri ve üyelerini mi kastetmektedir? Parlemento dışında bulunan partiler mi kastedilmektedir? Tekel işçilerinin sıkıntılarını ve gerçekleri gündemlerine alan gazeteciler mi kastedilmektedir? Türkiye’yi yurt içinde ve dışında temsil eden yazarlarımız, çizerlerimiz ve akademisyenlerimiz mi kastedilmektedir? Türkiye’nin dinlediği sanatçılarımızın ziyaretleri mi “şeytani bir iş”tir?
Kimdir bu “şeytanlar”?
Bakan ya bu açıklamalarını aydınlığa kavuşturmalı ya da başta Tekel işçileri olmak üzere Türkiye halkından özür dileyerek tüm görevlerinden istifa etmeli, kendi şeytanıyla baş başa yaşamalıdır.
Hayır sayın bakan hayır… Böyle sözlerle onbinlerce Tekel işçisi ve ailesini, milyonlarca işçi ve emekçiyi küçümseyemezsin, suçlayamazsınR30; Suçlu aranıyorsa aynaya bakmaları yeterlidir. Belki şeytan aynada gizlidir.
Bu ideolojik davranma ve işe “şeytan” karıştırmaları iyi biliriz.
40 yıllı aşkın mücadele tarihimizde ne zaman haklı bir talepte bulunsak o zamanın suçlama modası ne ise hemen onun yaftaları yapıştırılmıştır. Bir dönem “allahsız-kitapsız” olursun, bir dönem “komünist” olursun, bir dönem “PKK’lı” olursun, bir dönem “şeytan” olursunR30;
İşte TEKEL İŞÇİLERİNİN mücadelesi bu doğrunun bugünkü şartlardaki dışa vurumudur. Tarihteki hak ettikleri yeri almışlardır, gerisi buza yazılmış sözdür. Bu toplum ve tarih çok “şeytan yalanları” dinlemiştir.
Koro halinde emek saflarına saldırmalarının nedeni, Tekel işçilerini tek başlarına yalnız bırakmaktır. Her koyunun kendi bacağından asılmasını istiyorlar.. Onlara göre dayanışmak suçtur! Onlara göre destek vermek suçtur. Onlara göre ekmeği, çayı, sigarayı paylaşmak suçtur. Öğrencilerin cep harçlıklarıyla işçilere şeker götürmesi suçtur. Onlara göre hak aramak, hakkını istemek suçtur. Onlar her şeye hükmedebilmek için kendileri dışında bir güç görmek istemiyorlar ve çünkü bütün bu dayanışma eylemleri güç verir, direnmeyi yükseltir.
Biliyorsunuz, 6 konfederasyon Tekel direnişi konusunda ortak davranma kararı aldı ve Hükümetle görüşme talebimiz Türk-İş tarafından sayın Başbakan’a iletildi. Fakat sayın Başbakan özellikle 6 konfederasyonla birlikte görüşmekten kaçınıyor ve sadece Türk-İş’le görüşeceğini söylüyor.
Bunu neden istiyor sayın Başbakan? Çünkü kendilerinin dışında örgütlü davranışlara tahammül edemediği için 6 konfederasyonla bir arada görüşmekten kaçınmaktadır. Çünkü Başbakan çözüm değil, hâlâ “dayatma” peşindedir.
Bizlerin görüşmeye katılmak istememizin tek nedeni ise Tekel işçilerinin yaşadığı haksızlığın son bulması ve haklarını almalarıdır. Yani sorunun çözülmesidir.
Sayın basın emekçileri, mücadele arkadaşlarım,
TEKEL işçilerinin mücadelesinin yalnızlaştırılmasına müsaade etmeyelim, etmeyeceğiz. TEKEL işçileri ve sendikaları direndikçe DİSK olarak onları yalnız bırakmayacağız. Hep yanlarında olacağız. Bu direniş, bütün emekçi halka bir mesaj veriyor: “Birlik-Mücadele-Dayanışma”…
Bugün buradan Tekel işçilerinin mücadelesini selamlıyoruz, yarın tüm ülkede akşam saat 18:00’de meşaleleri yürüyüşler yaparak desteğimizi sürdüreceğizR30;12 Şubat Cuma günü ise Ankara’da 6 konfederasyon tekrar bir araya geleceğiz. Tekel işçilerinin haklarını almaları için, kuralsız çalışmanın Türkiye’de kural haline getirilmemesi için ne gerekirse yapacak, etkin ve yaygın eylemleri gerçekleştirmek için harekete geçeceğiz.
Tekel işçileriyle dayanışmak için ne yapabilirim diyenlere buradan bir çağrım var: Yakanıza, evinize, arabanıza, camlarınıza siyah kurdeleler asın.. Bugün aşı için, işi için, geleceği için direnen Tekel işçisinin alnında sembolleşen siyah bantları her yere yayalım…
Ben DİSK Genel Başkanı olarak söz veriyorum, TEKEL DİRENİŞİ sürdüğü müddetçe bu siyah kurdeleyi yakamdan çıkarmayacağım…