İŞSİZ SAYISI KRİZ ÖNCESİNE GÖRE YÜZDE 20 FAZLA…
İSTİHDAM ARTIŞI NİTELİKSİZ, İŞSİZ SAYISI KRİZ ÖNCESİNİN ÇOK ÜZERİNDE
İSTİHDAMA DAHİL OLAN HER 3 KİŞİDEN BİRİ KAYITDIŞINDA
DİSK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (DİSK-AR) 2010 HAZİRAN AYI DÖNEMİ
İSTİHDAM RAPORU
19/09/2010
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mayıs, Haziran ve Temmuz ayları için işsizlik oranlarını açıkladı. Buna göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre 2,5 puanlık düşüşle yüzde 10,5 olarak gerçekleşti. İşsiz sayısı ise 518 bin kişilik azalma ile 2 milyon 751 bin oldu. Buna karşı krizin yarattığı olumsuz tablo izlerini hala sürdürüyor. Mevsimsel nedenlerle artan istihdam, işsizlik verilerine yansırken, işsizlik oranı kriz öncesinin 1,5 puan üzerinde. İşsiz sayısı ise kriz öncesine göre 454 bin fazla. Yani Türkiye “teğet geçen” krizin etkilerini yüksek büyüme oranlarına rağmen hala telafi edebilmiş değil. Kısaca özetlersek;
- İstihdamdaki artışa, köye dönüş, geçici çalışma ve kayıtdışındaki artış eşlik ediyor. Kriz öncesi döneme göre kayıtdışı çalışanların sayısı 593 bin artışla 10 milyon 519 bin kişiyi buldu. Bu sayı haziran ayı dönemi için son 5 yılın en yüksek rakamı oluşturuyor. Artan istihdamla, kayıtdışı istihdam hemen hemen aynı oranda büyüyor.
- İstihdamda geçen yılın aynı dönemine göre yaşanan artış 1 milyon 541 bin iken, bu rakamın yüzde 32’si yani yaklaşık 3’te 1’i işgücüne kayıtdışı olarak dahil oldu. Yaratılan istihdamın yüzde 8,8’ini eksik ve yetersiz olarak istihdam edilenler, yüzde 17’sini ise geçici bir işe başlayanlar oluşturuyor.
- Ayrıca geçici işlerde çalışanların sayısı da artış gösteriyor. Geçici işlerde çalışan ücretlilerin sayısı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 263 bin kişi artış gösterdi. Tarımda istihdam edilenlerin sayısı ise 6 milyon 233 bin ile son 5 yılın rekorunu kırdı.
- İşe başlamaya hazır olup iş aramayanların dahil edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamı yüzde 16,4 oranla 4 milyon 608 bin oldu. Eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle birlikte işsizlik oranı yüzde 20 düzeyine yükseliyor.
- İşsizlik rakamları içerisinde geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanlar yüzde 26,3 oran ve 724 bin kişi ile işsizlikten en çok etkilenen kesimi oluşturmaya devam ediyor. Bu dönemdeki işsizlerin 484 binini ise işten çıkartılanlar oluşturdu.
Bu vahim tabloya karşın, işsizlik rakamlarında ki düşüş, kamuoyuna büyük bir başarı olarak sunulmaktadır.
İŞSİZ SAYISI 2 YIL ÖNCESİNE GÖRE YÜZDE 20 FAZLA
Mayıs, Haziran, Temmuz 2010 dönemini (Haziran dönemi) kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 2,5 puanlık düşüşle yüzde 10,5 olmuştur. İşsiz sayısı ise 518 bin kişi azalmıştır. Hükümetin çok büyük bir başarı olarak sunduğu durum budur. Hâlbuki 2009 yılında emekçilere yaşatılan işten atılma ve işsiz kalma kabusu sürmektedir.
2008 yılında ilgili dönemde 2 milyon 297 bin olan işsiz sayısı, son açıklanan resmi verilere göre 2 milyon 751 bindir. Resmi işsiz sayımız 2 yıl önceye göre yüzde 20 artış göstermiştir. Bu, sayı olarak 454 bin kişiye denk düşmektedir. Dolayısı ile krizin yarattığı 454 bin ilave işsiz gerçeği ortada durmaktadır.
HAZİRAN DÖNEMİ İÇİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU (Mayıs, Haziran, Temmuz 2010)
TÜRKİYE
2008(*)
2009
2010
Kurumsal olmayan nüfus (000)
69 686
70 505
71 307
Nüfus (000)
50 769
51 644
52 503
İşgücü (000)
24 407
25 216
26 239
İstihdam (000)
22 111
21 947
23 488
İşsiz (000)
2 297
3 269
2 751
İşgücüne katılma oranı (%)
48,1
48,8
50
İstihdam oranı (%)
43,6
42,5
44,7
İşsizlik oranı (%)
9,4
13
10,5
Tarım dışı işsizlik oranı (%)
11,9
16,4
13,4
Genç nüfusta işsizlik oranı(1)(%)
18
23,7
19,1
İşgücüne dahil olmayanlar (000)
26 361
26 428
26 264
Kaynak: TÜİK HHİA sonuçları
KAYITDIŞI İSTİHDAM 11 MİLYONA DOĞRU
Hükümetin kayıtdışı ile mücadele konusunda karnesi oldukça zayıf durumdadır. Kayıtdışı ile mücadele, cezai yaptırımlarda, sendikal örgütlenmenin önünün açılmasında değil, özel sektörü teşvikte aranmaktadır. “Ne kadar az vergi alırsak, istihdam “maliyetlerini” ne kadar aşağı çekersek, patronlar da o oranda kayıtdışı işçi çalıştırmaktan vazgeçer” anlayışı ile kayıtdışı ile mücadele daha en başından sakatlanmaktadır. Oysa ki kayıtdışı ile mücadele aktif bir biçimde, sendikaların örgütlenmelerinin yaygınlaşması, sıkı denetimler ve cezai yaptırımların etkinleştirilmesi ile verilebilir. Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen, taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması gibi kayıtdışını teşvik eden uygulamalar kaygı vericidir. Kriz öncesi döneme göre kayıtdışı çalışanların sayısı haziran ayı dönemi için 593 bin artışla 10 milyon 519 bin kişiyi bulmaktadır. Bu sayı haziran ayı dönemi için son 5 yılın en yüksek rakamını oluşturmaktadır. İstihdamla, kayıtdışı istihdam hemen hemen aynı oranda büyümektedir.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
“İşçinin iş ilişkisine süreklilik sağlanarak geleceğine güven duyması, işini kaybetme, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını oluşturan gelirinden yoksun kalma endişesinin dışında tutulması temel bir haktır.” Bu çerçevede geçici iş ilişkisi, işçinin geleceği olan inancını zedeleyen, yeni bir iş bulamama korkusunu tetikleyen, işçinin temel haklarından birinin ihlali anlamını taşımaktadır. Taşeronlaşma olgusu yine geçici iş ilişkisinin bir biçimi olarak yürümektedir. İşsizlik rakamlarındaki düşüşe güvencesiz çalışanların ve eksik istihdam edilenlerin sayısındaki artış eşlik etmektedir. Yani istihdamdaki artış işin nitelik ve süre açısından yetersizliğine işaret etmektedir.
Herkese insan onuruna yaraşır bir iş talebi dikkate alındığında, krizden güvencesiz ve geçici işlerle çıkmanın çözüm olmadığı görülecektir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı haziran ayı dönem için 2009 yılında 1 milyon 600 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 863 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise 263 bindir.
İŞİ GEÇİCİ OLDUĞU İÇİN İŞSİZ KALANLAR BAŞI ÇEKİYOR
Resmi rakamlara göre işsiz kalanların, işsiz kalma nedenlerine göre en ön sırasında yine güvencesiz çalışan, geçici işçiler bulunmaktadır. Bu dönemde ücretliden yüzde 13,2’si geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 26,3’ü geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 724 bindir. Diğer yandan işten atılan 484 bin kişiye ise hala iş bulunamamıştır. 1 milyon 863 bin geçici işçiye karşın, 724 bin geçici işte çalıştığı için işsiz kalan kişinin olması, güvencesiz çalışmanın yıkıcı etkisini ortaya koymaktadır. Güvencesiz çalışanlar, işsizlikten en büyük payı alanladır.
DURUMLARINA GÖRE İŞSİZLER (Mayıs, Haziran, Temmuz 2010)
Durumlarına göre işsizler
Kişi sayısı (bin)
Oran (Yüzde)
Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler
724
26,3
İşten çıkarılanlar
484
17,6
Kendi isteğiyle işten ayrılanlar
476
17,3
İşyerini kapatan/iflas edenler,
234
8,5
Ev işleriyle meşgul olanlar
242
8,8
Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar
292
10,6
Diğer nedenler
300
10,9
Kaynak: TÜİK
ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLERİN SAYISI DA ARTTI
TÜİK HİA Mayıs dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdam da sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerinde sayısında 135 bin kişilik artış gerçekleşmiştir. Dolayısı ile istihdamdaki artış nitelikli ve insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamına işaret etmemektedir.
TARIM ÇALIŞANLARIN SAYISI 5 YIL ÖNCESİNE DÖNDÜ
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden
biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Haziran 2010 döneminde de bu durum kendini göstermektedir. Bu dönem için Tarımda istihdam edilenlerin sayısı 6 milyon 233 bin ile son 5 yılın rekorunu kırmıştır. Kırsal kesimde gelir kaybı yaşadığı için kentlere yönelen yüzbinlerce emekçi, işsizlik girdabından kaçarak, yine çaresizliklerine yani tarım alanına, kırsal kesime dönüş yapmıştır. Bu geniş kesimleri işsizlik verileri içinde değerlendirmek mümkündür.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 16,4
Türkiye açısından işsizlik verileri ile ilgili olarak giderek önemini artıran kesim, işe başlamaya hazır olup, iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar ile diğer nedenlerle işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlardır. Bu durumda olan kişi sayısı 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaştı. 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere, çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Haziran dönemi için 1 milyon 857 bin düzeyindedir. Bu rakam kriz öncesi dönemde 1 milyon 626 bindi.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 1 milyon 857 bin işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 2 milyon 751 binden 4 milyon 468 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 10,5’den yüzde 16,4’e çıkmaktadır.
GT işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 20’yi bulmaktadır.
SEVİNÇ ÇIĞLIKLARINA DEĞİL, KALICI ÇÖZÜME İHTİYAÇ VAR
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yazılı açıklama yaparak önümüzdeki dönemde işsizlik rakamlarında tek haneyi görmenin mümkün olduğunu ifade etmiştir. Türkiye’de işsizlik sorununun yüzde 9’ları görerek çözülmesi mümkün değildir. Bugün tek haneli işsizliği hedeflemek ümidi olmayanlarla birlikte 5 milyon işsizin, güvencesiz ve kayıtdışı çalışan milyonların durumunu benimsemek anlamına gelmektedir. Ancak zaten ümidi olmayan milyonlar düşünüldüğünde işsizlik oranlarının tek haneli rakamlara düşmesi mümkün görünmemektedir.
Açıktır ki Türkiye, büyüme oranlarında dibe vuruşun etkisi ile yüksek oranları yakalamıştır. Hatta Türkiye son çeyrek ile birlikte Çin ile karşılaştırılmaktadır. Ancak bu karşılaştırma yapılırken Türkiye’nin yaklaşık yüzde 5 küçüldüğü ve küçülme oranıyla dünya çağında ön sıralarda yer aldığı 2009 yılında, Çin’in yüzde 9’a varan bir yükseliş gösterdiği dikkate alınmalıdır. Yine 2009 yılında çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerden 30’a yakın ülkede büyüme oranları yüzde 5 ve üzeridir. Dolayısı ile büyüme rakamlarında gözlenen artışlar, gerçekte kaybın telafisinden ibarettir. Bu konuda ki tek somut gerçek, Türkiye ekonomisinin kriz döneminde 2 senesini kaybetmesidir. Nitekim büyüme oranları 2 yıl öncesine dönüş yaparken, işsizlik oranları hala kriz öncesi değerlerine çekilememiştir. Çünkü işsizlikle ilgili kriz yapısaldır ve sistem işsizliğin belli oranlarda seyretmesini desteklemektedir. Bu yüzden hükümet işsizlikte tek haneli rakamları hedeflerken psikolojik bir eşiğe oynamaktadır.
İşsizlikle mücadele, bu konuda kararlı adımların atılması ile mümkündür. Ancak anlaşılan o ki, hükümette ne bu niyet ne de irade bulunmaktadır. Milyonların umudu, piyasanın insafına bırakılmıştır.
Bu veriler ışığında işsizlikle mücadele için atılacak pek çok adım, yapılacak pek çok düzenleme bulunmaktadır. İşsizlik mücadele için acil alınması gereken tedbirler şunlardır:
- Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
- Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
- Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
- Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır
- Kamu yatırımcılığı ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır
- Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
- Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam engellenmelidir.