DİSK-AR: İSTİHDAM BAHANE, SÖMÜRÜ ŞAHANE!..
DİSK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (DİSK-AR)
2010 TEMMUZ AYI (HAZİRAN, TEMMUZ, AĞUSTOS) DÖNEMİ
İSTİHDAM RAPORU
İSTİHDAM BAHANE, SÖMÜRÜ ŞAHANE!
KAYIT DIŞI İSTİHDAM SON 5 YILIN REKORUNU KIRDI HÜKÜMET KÖTÜ ÇALIŞMA KOŞULLARININ YAYGINLAŞTIRILMASINI, İŞSİLİKLE MÜCADELENİN TEK ARACI OLARAK GÖRÜYOR ORTA VADELİ PLAN, EMEĞİN HAKLARININ GASPINI AMAÇLIYOR
Türkiye küresel krizin etkisinde yüzde 10 eşiğini geçen işsizlik oran ile, bu can alıcı sorunu en ağır biçimde yaşamaya devam ediyor. Krizi şirketler, esnek çalışma biçimlerinin yarattığı yoğun sömürü oranları ve devlet destekleri ile büyük oranda hasarsız ve yüksek karlarla atlatırken, krizin bütün olumsuzları emekçi kitlelerin üzerine yıkılmış durumda. Ücretsiz izinler, işten çıkartmalar, yüksek ücretlileri işten çıkartıp, düşük ücretlileri işe almak, azalan istihdama koşut olarak, çalışma sürelerinde ve fazla mesailerde yaşanan artışlar, emekçilerin en yoğun sömürü biçimleri ile karşı karşıya kalmasına neden oldu. 2009 yılında, Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre sanayide reel birim ücretleri yüzde 8 oranında azalırken, DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamalara göre otomotiv sektöründe ve ana metal sanayinde reel ücretlerde yaşanan kayıplar yüzde 25-30 oranlarına ulaştı. İstihdam daraldı.
Bir yandan işsizlik rakamları kriz öncesi verileri yakalayamazken, diğer yandan istihdamda yaratılan artışa kayıtdışı istihdam, tarımsal istihdam ve esnek çalışma biçimlerinde yaşanan artışlar eşlik ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlar, güncel verileri bir önceki yılın aynı döneminin verileri ile karşılaştırdığı için, krizin etkisini yansıtamamaktadır. Dolayısı ile işsizlik oranlarında krizin etkisini irdelemek açısından, kriz öncesi verilerin kullanılması daha sağlıklı olacaktır. Hükümet, krizin etkisinin en derin olarak yaşandığı bir süreçteki verileri esas alarak, başarı öyküsü yazmaya çalışmaktadır. Oysa hükümetin “teğet geçen” krizinin etkilerini görmek için kriz öncesi dönemden bu yana yaşanan değişimi ortaya koymak bizim için önemli bir sorumluluktur.
TÜİK tarafından, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları için açıklanan işsizlik oranları bu anlamda bize yaşanan süreci özetlemektedir. Açıklamaya göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre 2,2 puanlık düşüşle yüzde 10,6 olarak gerçekleşti. İşsiz sayısı ise 485 bin kişilik azalma ile 2 milyon 782 bin oldu. Bu verilere karşın krizin işsizlik verileri üzerindeki etkisi, krizin başlangıç noktası olarak kabul edilen 2008 yılı esas alındığında, devam etmekte.
İşsizlik oranı hala kriz öncesi düzeyine inmezken, kriz öncesinden bu yana işsizler ordusuna katılanların sayısında 357 bin kişilik bir artış yaşandı. Bununla beraber aynı dönemde yaratılan 1 milyon 315 bin kişilik istihdamın yüzde 41’i kayıtdışı olarak sisteme dahil oldu. Böylelikle kayıtdışı çalışanların sayısı 10 milyon 579 bin ile son 5 yılın rekorunu kırarken, geçici bir işte çalışanların sayısı 91 bin, eksik ve yetersiz istihdam edilen gizli işsizlerin sayısı 277 bin, iş aramayıp, çalışmaya başlamaya hazır olduğu için işsiz sayılmayanların sayısı 211 bin arttı. İstihdam rakamlarında bir rekor da tarımsal istihdamdaki kişi sayısında yaşanan artış olarak gerçekleşti. Krizin etkisi ile başlayan kırsala dönüş, Tarımsal istihdamda da, 5 milyon 392 bin kişi ile son 5 yılın rekorunun kırılmasına neden oldu.
İşe başlamaya hazır olup iş aramayanların dâhil edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamı yüzde 16,65 olurken, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle birlikte bu oran yüzde 20,46’ya ulaştı.
İşsizlik rakamları içerisinde geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanlar yüzde 26,1’lik oran ve 726 bin kişi ile işsizlikten en çok etkilenen kesimi oluşturmaya devam etti. Bu dönemdeki işsizlerin 473 binini ise işten çıkartılanlar oluşturdu.
Bu verilere rağmen işsizlikle mücadele açısından ortaya konulan tek önerme, yoğun sömürü koşullarını artıracak olan esneklik biçimlerinin dayatılmasıdır. 27725 sayılı ve 10 Ekim 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve esneklik vurgusunun sık sık yer aldığı Orta Vadeli Plan’da (2011-2013) emekçilerin haklarını gasp etmeye yönelik yeni bir saldırı dalgasının sinyallerini verilmektedir.
İŞSİZ SAYISI 2 YIL ÖNCESİNE GÖRE YÜZDE 15 FAZLA
Haziran, Temmuz ve Ağustos 2010 dönemini (Temmuz dönemi) kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 2,2 puanlık düşüşle yüzde 10,6 oldu. İşsiz sayısı ise 485 bin kişi azaldı. Buna karşın kriz öncesi ile karşılaştırdığımızda, 2008 yılının temmuz döneminde 2 milyon 425 bin olan işsiz sayısı, son açıklanan resmi verilere göre 2 milyon 782 bin oldu. İşsiz sayımız 2 yıl öncesine göre yüzde 15 artış gösterdi.
TEMMUZ DÖNEMİ İÇİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU
(Haziran, Temmuz ve Ağustos 2010)
2008
2009
2010
Kurumsal olmayan nüfus (000)
69754
70571
71372
15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000)
50833
51714
52572
İşgücü (000)
24587
25480
26260
İstihdam (000)
22163
22213
23478
İşsiz (000)
2425
3267
2782
İşgücüne katılma oranı (%)
48,4
49,3
50
İstihdam oranı (%)
43,6
43
44,7
İşsizlik oranı (%)
9,9
12,8
10,6
Tarım dışı işsizlik oranı (%)
12,5
16,3
13,6
Genç nüfusta işsizlik oranı (%)
18,9
23,2
19,5
İşgücüne dahil olmayanlar (000)
26246
26234
26312
Kaynak: TÜİK HHİA sonuçları
KAYITDIŞI İSTİHDAM REKOR KIRDI
Ekonomisinin yaklaşık yarısının kayıtdışında olduğu Türkiye, bu dolayımla sosyal güvenlikten, gelirler politikasına kadar ciddi bir kriz yaşamakta, bu krizin faturası ise topluma kesilmektedir. Orta Vadeli Plan (2011-2013) kayıtdışı ile mücadelede, kayıtiçi faaliyetlerin özendirilmesinin bir araç olabileceğini düşünebilmektedir. Denetim kapasitesinin ve cezai yaptırımların etkinliğinin artırılması konuları ise ne yazık ki, bugüne kadar uygulanan pratiklerle maluldür. Güvencesizliğin ve ağır çalışma koşullarının birincil dereceden sorumlusu olan kayıtdışı istihdam, istihdamdaki artışa paralel bir seyir halindedir. Sendikal örgütlülüğün, yasal düzenlemelerle neredeyse yok edilme noktasına getirildiği bir süreçte, kayıtdışı ile mücadelede önemli mesafeler kat etmek son derece zordur. 2010 temmuz ayı dönemi için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıtdışı istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 274 bin kişi, kriz öncesine göre ise 538 bin kişi artarak, son 5 yılın rekorunu olan 10 milyon 579 bine ulaşmıştır.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
“İşçinin iş ilişkisine süreklilik sağlanarak geleceğine güven duyması, işini kaybetme, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını oluşturan gelirinden yoksun kalma endişesinin dışında tutulması temel bir haktır.” Bu çerçevede geçici iş ilişkisi, işçinin geleceği olan inancını zedeleyen, yeni bir iş bulamama korkusunu tetikleyen, işçinin temel haklarından birinin ihlali anlamını taşımaktadır. Taşeronlaşma olgusu yine geçici iş ilişkisinin bir biçimi olarak yürümektedir. İşsizlik rakamlarındaki düşüşe güvencesiz çalışanların ve eksik istihdam edilenlerin sayısındaki artış eşlik etmektedir. Yani istihdamdaki artış işin nitelik ve süre açısından yetersizliğine işaret etmektedir.
Herkese insan onuruna yaraşır bir iş talebi dikkate alındığında, krizden güvencesiz ve geçici işlerle çıkmanın çözüm olmadığı görülecektir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı aynı dönem için 2008 yılında 1 milyon 832 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 923 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise kriz öncesine göre 91 bindir.
İŞİ GEÇİCİ OLDUĞU İÇİN İŞSİZ KALANLAR BAŞI ÇEKİYOR
Resmi rakamlara göre işsiz kalanların, işsiz kalma nedenlerine göre en ön sırasında yine güvencesiz çalışan, geçici işçiler bulunmaktadır. Geçici bir işte çalışan yaklaşık her üç işçiye karşın, geçici bir işte çalıştığı ve iş sona erdiği için işsiz kalan bir işçinin olması, güvencesizliğin işsizliğe nasıl bir boyut kattığının somut bir ifadesidir. Bu dönemde ücretlilerin yüzde 13,6’sı geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 26,1’ini geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 726 bindir. Diğer yandan bu dönemdeki işsizlerin 473 bini işten çıkartılmıştır.
TEMMUZ 2010 DÖNEMİ
Durumlarına göre işsizler
Kişi sayısı (bin)
Oran (Yüzde)
Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler
726
26,1
İşten çıkarılanlar
473
17
Kendi isteğiyle işten ayrılanlar
473
17
İşyerini kapatan/iflas edenler,
242
8,7
Ev işleriyle meşgul olanlar
231
8,3
Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar
345
12,4
Diğer nedenler
292
10,5
Kaynak: TÜİK
ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLERİN SAYISI DA ARTTI
TÜİK HİA Temmuz dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdam da sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerinde sayısında kriz öncesine göre 227 bin kişilik artış gerçekleşmiştir. Dolayısı ile istihdamdaki artış nitelikli ve insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamına işaret etmemektedir.
TARIM ÇALIŞANLARIN SAYISI DA REKOR KIRDI
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Temmuz 2010 döneminde de bu durum kendini göstermektedir. Bu dönem için tarımdaki istihdam kriz öncesinin aynı dönemine göre (Temmuz 2008) 538 bin kişi artış göstererek 5 milyon 831 bine ulaşmıştır. Bu veri 2005 yılından bu yana ulaşılan en yüksek rakamdır. Kırsal kesimde gelir kaybı yaşadığı için kentlere yönelen yüzbinlerce emekçi, işsizlik girdabından kaçarak, yine çaresizliklerine yani tarım alanına, kırsal kesime dönüş yapmıştır.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 17
Türkiye açısından işsizlik verileri ile ilgili olarak giderek önemini artıran kesim, işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlardır. Bu durumda olan kişi sayısı 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaştı. 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere, çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Temmuz dönemi için 1 milyon 908 bin düzeyindedir.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 1 milyon 908 bin işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 2 milyon 782 binden 4 milyon 690 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 10,60’dan yüzde 16,65’e çıkmaktadır.
GT işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 20,46’yı bulmaktadır.
ESNEKLİK ÇÖZÜM DEĞİL, SÖMÜRÜNÜN YAYGINLAŞMASIDIR
“İşsizliğin azaltılması ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi” hükümet tarafından kabul edilen Orta Vadeli Plan’ın (2011-2013) temel amaçlarından biri olarak ortaya konulmaktadır. Halbuki, bu dönem açısından işsizlik verilerinde kriz öncesi oranları bile yakalamak konusunda herhangi bir öngörü ve amaç bulunmamaktadır. Hedef işsizlik oranının 2013 yılında % 11,4 düşürülmesi olarak konulmuştur.
Plan, ekonomik büyümenin yanı sıra, işgücü piyasasını daha esnek hale getirecek politikaların da uygulanmasıyla Program döneminde, tarım dışında 1,5 milyon kişi ilave istihdam yaratılmasını beklemektedir. Bunun anlamı eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin (gizli işsizlerin) sayısının arttığı, yarı zamanlı ve geçici çalışmanın yaygınlaştığı bir çalışma yaşamının amaçlanmasıdır. Hükümet insan onuruna yaraşır nitelikli ve güvenceli işler yaratmayı bir hedef olarak koymak yerine, esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırmaya çalışmaktadır.
İşgücüne katılım oranını artırmayı amaçlayan politikaları hedefleyen hükümetin programında gelecek 3 yıl için, bu alanda bir artış öngörmemesi ilginçtir. Hükümetin öngörüsüne göre 2013 yılında işgücüne katılım oranı 2010 rakamlarının gerisinde kalmaktadır.
Yine işsizlikle mücadelenin öncelikli olarak ele alındığı programda işsiz sayısının 2013 için 3 milyon olarak belirlenmesi, aslında esneklikle amaçlananın işsizlikle mücadele etmek değil, az kişi ile daha çok iş üretmenin, yani sömürünün arttırılması olduğu gerçeğinin açığa çıkmasıdır.
İş güvencesinin olmadığı, kuralsız çalışmanın bir kural haline getirildiği, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin devam ettiği, kamu harcamalarında toplumsal yararın değil, piyasa dinamiklerinin esas alındığı, iş yaratmanın piyasanın insafına bırakıldığı bir çeşit piyasa diktatörlüğünde elbette ki işsizliğe karşı kalıcı çözümler üretmek mümkün değildir.
Okullarda öğretmen, üniversitelerde öğretim elemanı, hastanelerde doktor, hemşire eksiği varken, kamu kurumlarında, KİT’lerde ayyuka çıkan personel açığı bulunurken, “her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” demek bunun sorumluluğunu kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Kamunun toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde, kar amacı gütmeden, bölgesel eşitsizlikleri gidermek, kalkınmaya yardımcı olmak amacıyla yatırım yapmasına karşı çıkmak, işsizlik konusunda sorumluluğu kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Kayıtdışı ekonomiye göz yumarak, kamuyu ciddi oranlarda gelir kaybına uğratmak, emekçilerin güvencesiz çalışmasına zemin hazırlamak, yoğun çalışma süreleri altında, yasal sürelerin çok üzerinde işçi çalıştırılmasına göz yummak işsizlik konusunda sorumluluğu kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Avrupa Sosyal Şartında yer alan her çalışan için 4 hafta ücretli izin hakkını kabul etmemek, Avrupa Birliği genelinde haftalık çalışma süreleri, 35-40 saati bulurken, çalışma sürelerinin 45 saat olarak uygulanmasına
, fazla mesailerle bu sürenin 50 saate, fiili olarak 53 saate ulaşmasına göz yummak, işsizlik konusunda sorumluluğu kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Anayasa değişikliğinde sendikal hak ve özgürlüklere 1961 Anayasası kadar bile yer vermemek, göstermelik düzenlemeleri topluma radikal değişikliklermiş gibi sunmak, işsizlik konusunda sorumluluğu kabul etmek anlamına gelmiyor mu?
Bu veriler ışığında işsizlikle mücadele için atılacak pek çok adım, yapılacak pek çok düzenleme var. İşsizlik mücadele için acil alınması gereken tedbirler şunlardır:
-
Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
-
Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
-
Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
-
Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır
-
Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır
-
Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
-
Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam engellenmelidir.