DİSK-AR: GEÇİCİ İŞLERDE ÇALIŞANLAR İÇİN İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 32; GÜVENCESİZ, KAYITDIŞI VE EKSİK İSTİHDAM ARTTI…
DİSK-AR
2010 EYLÜL (AĞUSTOS, EYLÜL VE EKİM) DÖNEMİ
İSTİHDAM RAPORU
26/12/2010
Türkiye işsizlik sorunun ağır etkilerini, taşeronlaşma, güvencesiz ve kuralsız çalışmanın girdabındaki milyonların giderek artan sessiz çığlıkları ile hissetmeye başladı. Özellikle milyonlarca genç, çalışma yaşamına katılmaktan caydırıcı kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere, güvencesizliğe karşı tepkilerini dile getiriyorlar. Bu tepkiler kimi yerde güvencesiz çalışan bir öğretmenin, Başbakana ulaştırmaya çalıştığı sesi, kimi zaman gençlerin öfkesi olarak açığa çıkıyor.
Bu süreçte 29 Kasım 2010 tarihinde TBMM’ye sunulan torba yasa, toplumun kimi beklentilerini hak gasplarıyla aynı torbaya koyarak, yani insanları karşı karşıya getirerek, mevcudu kabul ettirmeye çalışıyor. Toplumun büyük bir bölümünü yakından ilgilendiren bu tasarısının sosyal tarafların görüşlerine bile başvurulmadan gündeme getirilmesi önemli bir sorun olarak ortada duruyor. Bu durum, katılımcılık, sosyal diyalog konusunda dile getirilen iddialarla çelişmekte. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan taslak, büyük oranda emekçilerin haklarının gasp edilmesini amaçlayan, sermaye kesimlerinin beklentilerini yansıtan bir öze sahip.
Torba yasa ile yapılan düzenlemelerle, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin (gizli işsizlerin) sayısı artacak, yarı zamanlı ve geçici çalışma yaygınlaşacaktır. Bu tasarı ile insan onuruna yaraşır, nitelikli ve güvenceli işler yaratılması amaçlanmamaktadır. Bunun yerine, esnek çalışma biçimlerinin, gençlerin sömürüsünün ve taşeronlaşmanın daha da yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır. İstihdam alanında bu hak kayıpları gündemdeyken, istihdam alanında ortaya çıkan veriler bu yönelimin ipuçlarını vermektedir.
İŞSİZLİĞİ GİZLEME ÇABASI
TÜİK tarafından, Ağustos, Eylül ve Ekim ayları için açıklanan Eylül dönemi işsizlik oranları bu anlamda bize yaşanan süreci özetlemektedir. İşsizlik sayısı hala krizin ilk etkisinin istihdam verilerine yansıdığı Eylül 2008 döneminin 333 bin, kriz öncesi dönem olan Eylül 2007 döneminin 594 bin üzerindedir. Bununla beraber krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığı Eylül 2008 döneminden bu yana geçen 2 yıllık sürede yaratılan 1 milyon 171 bin kişilik istihdamın yüzde 32’si kayıtdışı olarak sisteme dâhil olmuştur. Böylelikle kayıtdışı çalışanların sayısı 10 milyon 101 bine ulaşmıştır. Aynı dönemde geçici bir işte çalışanların sayısı 44 bin, eksik ve yetersiz istihdam edilen gizli işsizlerin sayısı 403 bin, iş aramayıp, çalışmaya başlamaya hazır olduğu için işsiz sayılmayanların sayısı 214 bin kişi artmıştır. Krizin etkisi ile başlayan kırsala dönüş ise, tarımsal istihdamda, 547 bin kişilik artışa neden olmuştur. Böylelikle tarımda çalışanların sayısı 5 milyon 999 bin kişiyi bulmuştur. 2007 Eylül döneminden bu yana tarımsal istihdamda artış ise 792 bindir. Tarımda istihdam bu verilerle son 5 yılın dönem rekoruna ulaşmıştır.
Bu dönemde geçici işlerde çalışanlar için işsizlik oranı yüzde 32 düzeyinde.
Eylül 2010 dönemi için İşe başlamaya hazır olup iş aramayanların dâhil edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamı yüzde 17,3 olurken, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle birlikte bu oran yüzde 21,5’e ulaşmış durumda.
İşsizlik rakamları içerisinde geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanlar yüzde 27,6’lık oran ve 810 bin kişi ile işsizlikten en çok etkilenen kesimi oluşturmaya devam etmekte. Bu dönemdeki işsizlerin 469 binini ise işten çıkartılanlar oluşturuyor.
Sonuç olarak son 2 yılda çalışanların yüzde 32’si kayıtdışı olarak, yüzde 34’ü eksik ve yetersiz olarak, yüzde 47’si tarım kesiminde istihdam edilmiştir.
Bu verilere rağmen işsizlikle mücadele açısından ortaya konulan tek önerme, yoğun sömürü koşullarını ve gizli işsizliği artıracak olan esneklik biçimlerinin dayatılmasıdır.
Eylül 2010 dönemi için İstihdamda yaşanan gelişmelere ilişkin başlıklar şunlardır:
İŞSİZ SAYISI 594 BİN KİŞİ FAZLA
Ağustos, Eylül ve Ekim dönemini (Eylül dönemi) kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 2,1 puanlık düşüşle yüzde 11,3 oldu. İşsiz sayısı ise 462 bin kişi azaldı. Buna karşın İşsizlik sayısı hala krizin ilk etkisinin istihdam verilerine yansıdığı Eylül 2008 döneminin 333 bin, kriz öncesi dönem olan Eylül 2007 döneminin 594 bin üzerindedir. Buna göre işsiz sayısı 3 yıl öncesine göre yüzde 25 oranında artmıştır.
EYLÜL DÖNEMİ İÇİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU
(Ağustos, Eylül ve Ekim)
2007
2008
2009
2010
Kurumsal olmayan sivil nüfus (000)
69.071
69.893
70.707
71.508
15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000)
50.167
50.994
51.862
52.718
İşgücü (000)
23.707
24.403
25.416
25.907
İstihdam (000)
21.367
21.802
22.020
22.973
Eksik istihdam (000)
646
751
–
–
Zamana bağlı eksik istihdam (000)
–
–
615
772
Yetersiz istihdam (000)
–
–
374
382
İşsiz (000)
2.340
2.601
3.396
2.934
İşgücüne katılma oranı (%)
47,3
47,9
49,0
49,1
İşsizlik oranı (%)
9,9
10,7
13,4
11,3
Tarımdışı işsizlik oranı (%)
12,3
13,4
16,9
14,3
Kaynak: TÜİK HHİ Anketi sonuçları
KAYITDIŞI KANAYAN YARA
Kayıtdışı ekonomi Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından biri durumundadır. Ekonomisinin yaklaşık yarısının kayıtdışında olduğu Türkiye, bu dolayımla sosyal güvenlikten, gelirler politikasına kadar ciddi bir kriz yaşamakta, bu krizin faturası ise topluma kesilmektedir. Buna karşın kayıtdışı ile mücadelenin aracı olarak denetim yerine, teşvik mekanizmaları gündeme getirilmekte, sermayedarların, sosyal güvenlikten, vergi politikasına kadar ekonomik sorumlulukları kamunun üzerine yıkılmakta, böylelikle finansmanının önemli bir kısmı dar gelirlilerin ve emekçilerin üzerine yıkılan bir gelirler politikası ile emekçiler mağdur edilmektedir. Türkiye vergi adaletsizliğinden, sosyal güvenlik sistemindeki reformlarla emekçilerin kazanımlarının gasp edilmesine kadar bir dizi alanda yaptığı uygulamalar bu pratiğin ürünüdür.
Denetim kapasitesinin ve cezai yaptırımların etkinliğinin artırılması konularında hala yetersiz kalındığı ortadadır. Güvencesizliğin ve ağır çalışma koşullarının birincil dereceden sorumlusu olan kayıtdışı istihdam, istihdamdaki artışla paralel bir biçimde artmaya devam etmektedir. Sendikal örgütlülüğün, yasal düzenlemelerle neredeyse yok edilme noktasına getirildiği bir süreçte, kayıtdışı ile mücadelede önemli mesafeler kat etmek son derece zordur. Buna karşın kayıtdışını, kayıt altındaymış gibi göstermeye çalışan, kayıtsızlığı kayıt altına alan bir anlayış sorunu çözmeyecektir. 2010 Eylül dönemi için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıtdışı istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 76 bin kişi, krizin ilk dönemine göre (2008 Eylül) ise 370 bin kişi artarak, 10 milyon 383 bine ulaşmıştır. Buna karşın 2 yıllık süreçte kayıtdışı istihdam oransal olarak sadece 1,9 puan gerileyerek yüzde 44 olmuştur.
2008-2010 Eylül dönemi kayıtdışı verilerine baktığımızda, ücretli ve yevmiyeliler arasında kayıtdışı çalışanların sayısı 3 milyon 639 binden, 3 milyon 705 bine çıkmıştır. İşverenler arasındaki kayıtdışı oranının azalmasına, işveren sayısında yaşanan azalma eşlik etmiştir. Kendi hesabına çalışanlar arasında kayıtdışı çalışanların hem sayısında hem de oranında gözlenen artış çarpıcıdır. 2010 yılı için kendi hesabına çalışan 4 milyon 492 bin kişinin, yüzde 68,1’i kayıtdışıdır. Bu oran 2008 yılının aynı dönemi için yüzde 66,1 idi. Kendi hesabına, çoğunlukla güvencesiz ve kötü işlerde çalışan bu kesim açısından kayıtdışı 2 puan artış gösterdi.
İSTİHDAMA DAHİL OLAN HER 2 KADINDAN BİRİSİ KAYITDIŞI
Türkiye’de istihdam açısından en problemli alanlardan birini kadın istihdamı oluşturmaktadır. Kadınların istihdama katılım oranı yüzde 27,1’lik oranı ile dünya genelinde alt sıralarda yerini almaktadır. Buna karşın kayıtdışı ve en kötü koşullarda çalışan kadınların, toplam kadın çalışanlara oranı yüzde 60 gibi çok yüksek bir orandadır. İstihdamda yer alan ve kendi hesabına kayıtdışı çalışan kadın sayısında ise son 2 yılda yaşanan 177 bin kişilik artış dikkat çekicidir. Bu dönemde işgücüne katılan kadın sayısında 648 bin kişilik artış yaşanırken, kayıtdışı çalışan kadınların sayısı 328 bin artış göstermiştir. Bu da kadınların çalışma yaşamına dahil oluş biçimlerinin hala güvencesiz ve kayıtdışı olduğunu ortaya koymaktadır.
EĞİTİMLİ KADINA İSTİHDAM AYIBI
Kadınların iş gücüne katılım oranları eğitim düzeyi ile yükselirken, kadınlara yönelik ayrımcılık da bütün çıplaklığı ile açığa çıkmaktadır. Lise ve üzeri eğitime sahip kadınlarda işsizlik oranı erkeklerin yaklaşık iki katından fazladır. Lise mezunu kadınlarda işsizlik o
ranı yüzde 23 iken, bu oran erkeklerde yüzde 11,5’tir. Aynı oran Yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 18,6, erkeklerde yüzde 9,6, teknik ve meslek lisesi mezunu kadınlarda yüzde 23, erkeklerde yüzde 11,5’dir. Bu durum Türkiye’de kadınların işgücüne katılımda yaşadığı sorunların ne kadar ağır olduğunu göstermektedir.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
“İşçinin iş ilişkisine süreklilik sağlanarak geleceğine güven duyması, işini kaybetme, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını oluşturan gelirinden yoksun kalma endişesinin dışında tutulması temel bir haktır.” Bu çerçevede geçici iş ilişkisi, işçinin geleceği olan inancını zedeleyen, yeni bir iş bulamama korkusunu tetikleyen, işçinin temel haklarından birinin ihlali anlamını taşımaktadır. Taşeronlaşma olgusu yine geçici iş ilişkisinin bir biçimi olarak yürümektedir. İşsizlik rakamlarındaki düşüşe güvencesiz çalışanların ve eksik istihdam edilenlerin sayısındaki artış eşlik etmektedir. Yani istihdamdaki artış işin nitelik ve süre açısından yetersizliğine işaret etmektedir.
Herkese insan onuruna yaraşır bir iş talebi dikkate alındığında, krizden güvencesiz ve geçici işlerle çıkmanın çözüm olmadığı görülecektir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı, 2010 yılında 1 milyon 760 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış 44 bindir. Geçtiğimiz yılın aynı dönemi ile karşılaştırdığımızda ise artış miktarı 161 bini bulmaktadır.
GEÇİCİ İŞÇİLERDE İŞSİZLİK KALICILAŞIYOR
Resmi rakamlara göre işsiz kalanların, işsiz kalma nedenlerine göre en ön sırasında yine güvencesiz çalışan, geçici işçiler bulunmaktadır. Geçici bir işte çalışan yaklaşık her iki işçiye karşın, geçici bir işte çalıştığı ve iş sona erdiği için işsiz kalan bir işçinin olması, güvencesizliğin işsizliğe nasıl bir boyut kattığının somut bir ifadesidir. Bu dönemde ücretlilerin yüzde 12,6’sı geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 27,6’sını geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 810 bindir. 1 milyon 760 bin geçici işçinin halen istihdam da olduğu düşünüldüğünde, geçici işlerde çalışanların işsizlik oranı yüzde 32’ye ulaşmaktadır.
EYLÜL 2010 DÖNEMİ
Durumlarına göre işsizler
Kişi sayısı (bin)
Oran (Yüzde)
Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler
810
27,6
İşten çıkarılanlar
469
16
Kendi isteğiyle işten ayrılanlar
522
17,8
İşyerini kapatan/iflas edenler,
217
7,4
Ev işleriyle meşgul olanlar
252
8,6
Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar
355
12,1
Diğer nedenler
308
10,5
2934
100
Kaynak: TÜİK HHİ Anketi sonuçları
ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLERİN SAYISI 1 MİLYON 154 BİN
TÜİK HİA Eylül dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdam da sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerin sayısında, krizin başlangıç dönemi olan Eylül 2008 dönemine göre 448 bin, kriz öncesi Eylül 2007 dönemine göre 508 bin kişilik artış gerçekleşmiştir. Bugün 1 milyon 154 bin kişi yetersiz ya da zamana bağlı eksik istihdam edilmektedir. Dolayısıyla istihdamdaki artış nitelikli ve insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamına işaret etmemektedir.
TARIMSAL İSTİHDAM YİNE REKOR KIRDI
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Eylül 2010 döneminde de bu durum kendini göstermektedir. Bu dönem için tarımdaki istihdam kriz öncesinin ilk dönemine göre (Eylül 2008) 547 bin kişi artış göstererek 5 milyon 999 bine ulaşmıştır. Kırsal kesimde gelir kaybı yaşadığı için kentlere yönelen yüzbinlerce emekçi, işsizlik girdabından kaçarak, yine çaresizliklerine yani tarım alanına, kırsal kesime dönüş yapmıştır. 2007 Eylül döneminden bu yana artış ise 792 bindir. Tarımda istihdam bu verilerle son 5 yılın dönem rekoruna ulaşmıştır.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 17,3
Türkiye açısından işsizlik verileri ile ilgili olarak giderek önemini artıran kesim, işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlardır. Bu durumda olan kişi sayısı, 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaşmıştı. 2004 yılında sayısı 1
milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere, çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Eylül dönemi için 1 milyon 884 bin düzeyindedir. 2008 yılının aynı dönemine göre bu sayı 214 bin kişi artmıştır.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 1 milyon 884 bin işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 4 milyon 856 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 11,3’den yüzde 17,3’e çıkmaktadır.
GT işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 21,5’e, sayısı 5 milyon 972 bini bulmaktadır.
TORBA YASAYLA KURALSIZ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
Daha az istihdam, daha çok sömürü anlamına gelen esnekliğin yaygınlaştırılmasını, gençlerin sömürüsünü ve belediye işçilerinin işlerini hedef alan torba yasa, istihdamın yapısında önemli değişimler yaratacak bir özelliğe sahiptir.
Torba yasa ile Stajyerlerin ve 16-18 yaş gençlerin ücretleri düşürülmekte, 25 yaş altı gençlerin deneme süreleri uzatılmaktadır. Ayrıca çalışma hakkının gasp edilmesi, işten çıkartılma, iş bulamama karşılığında işçilere ücret ödenmesi için ayrılan kaynak, işverenlerin daha fazla yağmasına açılmaktadır.
Bildiğin gibi, kriz nedeni ile istihdam maliyetlerini düşürmek üzere, işverenlerin sosyal güvenlik prim katkıları düşürülmüş ve Hazine ve İşsizlik Sigorta Fonu tarafından üstlenilmiştir. İşverenlere yapılan teşviklerin iki yıllık tutarı 8 milyar TL’yi geçmiştir. Bu miktar 8 yılda 2 milyonu aşkın işsize ödenen tutarın iki katıdır. Yine bu 8 yıllık dönemde işsizlik fonundan Hükümet Bütçesine aktarılan kaynak yaklaşık 9 milyar TL’dır. Yeni düzenlemelerle işsizlik fonundan işverenlere yapılan kaynak transferi yapılan teşviklerle arttırılmaktadır.
Yine torba yasa ile emekçilerin daha yoğun, daha esnek ve kuralsız çalışmanın yolları açılmaktadır. Bu alanda;
1) Belediye çalışanları, “İhtiyaç fazlası” ilan edildikleri takdirde, Milli Eğitim veya Emniyet teşkilatının taşra teşkilatına sürgün gidecektir. Atandığı yere 5 günde işe başlamak zorundadır. İhtiyaç fazlası bildiren belediye 5 yıl boyunca yeni işçi alamayacak, hizmet alımı yöntemiyle taşeron ile anlaşacaktır. 175 bin belediye işçisi bu riski taşımaktadır.
2) Kriz döneminde, şirketler krizdeyiz diyerek emekçilerin ücretini işsizlik fonundan aldılar. Pek çok işçi işsizlik sigortasına hak kazanamadığı için evine ekmek götüremedi. Şimdi bu uygulama sadece genel kriz koşullarında olmayacak, şirket her dara düştüğünde ücretsiz izinler, kısa çalışma ödeneği devreye girecektir.
3) Şirketler artık daha az kadrolu istihdamı tercih edecek. Sadece işçiye ihtiyaç olduğunda işçiyi çalıştıracak. Böylelikle, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin sayısı artacaktır.
4) Turizm sektöründe azami iki ay olarak belirlenen denkleştirme süresi dört aya çıkacak. Bu uygulama ile fazla mesaiden kaynaklı haklar gasp edilecek.
5) İşçilerin kazanılmış hakları ile ilgili itiraz süreleri kısaltılarak hak kayıplarının önü açılacaktır.
6) Kamu emekçileri için sendikal hak arama yolları sınırlandırılacak, esnek çalışma gelecektir.
İşsizlik fonunun sermaye için seferber edilmesi, gençlerin daha fazla sömürülmesi, esneklik, taşeronlaşma, torba yasada yer alan bu hükümler ile artacaktır. Emekçilerin sorunları daha da ağırlaşacaktır. İşsizliğin çözümü sömürüyü artırmak değil, emekçilerin sorunlarına sahip çıkmaktan geçmektedir.
Bu veriler ışığında işsizlikle mücadele için atılacak pek çok adım, yapılacak pek çok düzenleme bulunmaktadır. İşsizlik mücadele için acil alınması gereken tedbirler şunlardır:
1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır
5. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır
6. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
7. Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam engellenmelidir.