Image Map

DİSK-AR İSTİHDAM RAPORU: GEÇİCİ İŞLERDE ÇALIŞANLAR İÇİN İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 31R30;

DİSK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (DİSK-AR)

2010 EKİM (EYLÜL, EKİM VE KASIM) DÖNEMİ

İSTİHDAM RAPORU

23/01/2011

GEÇİCİ İŞLERDE ÇALIŞANLAR İÇİN İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 31

GİZLİ İŞSİZLERİN VE UMUTSUZLARIN SAYISI, RESMİ İŞSİZ SAYISINA DENK

İŞSİZ SAYISI 850 BİN KİŞİ ARTTI

AKP hükümeti, gizli bir ajandaya sahip olan ve kamuoyundan sır gibi saklanan istihdam strateji belgesinde ifadesini bulan ve sadece başlıklarından haberdar olduğumuz tüm düzenlemeleri parça parça gündeme taşıyor. İstihdamla mücadele adına gündeme getirilen düzenlemeler, emekçilerin kazanılmış haklarının budanmasını, sermaye kesimlerine daha fazla kaynak aktarılmasını ve işsizlik fonunun bu amaç doğrultusunda yağmalanmasını amaçlıyor.

 

Bu doğrultuda 29 Kasım 2010 tarihinde TBMM’ye sunulan ve kısa bir süre sonra Genel Kurul’a gelecek olan torba yasa, bir yandan kamu prim alacaklarının yapılandırılmasını, öğrenci affını gündeme taşırken, diğer yandan istihdam strateji belgesindeki kimi hak gasplarını topluma dayatıyor.

Torba Yasa ile yapılan düzenlemelerle, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin (gizli işsizlerin) sayısı artacak, kriz koşulları bölgesel ve sektörel olarak keyfi kılınarak, işçilerin iş güvencesi sınırlandırılacak, engellilerin kamuda istihdam hakkı daraltılacak, esneklik ve kısmi süreli çalışma yaygınlaşacak, belediye işçisi ve kamu emekçilerine sürgün yolu gözükecek, işsizlik fonunun prim gelirlerinin yarısı yandaşlar için kaynak haline getirilecektir. Bütün bu düzenlemeler, daha kuralsız bir çalışma yaşamını gündeme getirirken, işsizlikle mücadelenin, emeğin haklarının gaspı üzerine kurulmaya çalışıldığı, bunun ise istihdam yaratmaktan çok sömürüyü artırmayı amaçladığı görülüyor.

 

Oysa işsizlik olgusuna, giderek artan oranda güvencesizlik, eksik ve yetersiz istihdam, işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü eşlik ediyor. Bu anlamda Ekim 2010 dönemi verileri, krizin yıkıcı etkisinin emekçiler açısından devam ettiğini, eksik ve yetersiz istihdamın artığını, tarımsal istihdamdaki artışın, krizin yıkıcı etkisini gizlediğini ortaya koyuyor.

 

GEÇİCİ İŞÇİLERDE İŞSİZLİK YÜZDE 31

 

Resmi işsiz sayısı Ekim 2010 için Ekim 2007 döneminin 536 bin üzerindedir. Ancak umudu kesik olduğu için ya da diğer nedenlerle, iş aramayanlarla birlikte işsiz sayısındaki artış 3 yılda 850 bini bulmuş durumdadır.

 

Buna göre krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığı Ekim 2007 döneminden bu yana yaratılan 2 milyon 110 bin kişilik istihdamın, yüzde 23,8’i yani 503 bin kişi kayıtdışı olarak çalışma yaşamına dâhil olmuştur. Böylelikle kayıtdışı çalışanların sayısı Ekim 2010 dönemi için 10 milyon olarak gerçekleşmiş ve ilgili dönem için son 5 yılın rekorunu kırmıştır. Aynı dönemde geçici bir işte çalışanların sayısı 17 bin, eksik ve yetersiz istihdam edilen gizli işsizlerin sayısı 501 bin, iş aramayıp, çalışmaya başlamaya hazır olduğu için işsiz sayılmayanların sayısı 314 bin kişi artmıştır. Krizin etkisi ile başlayan kırsala dönüş ise, tarımsal istihdamda, 1 milyon 97 bin kişilik artışa neden olmuştur. Böylelikle tarımda çalışanların sayısı 5 milyon 905 bin kişiyi bulmuştur.

 

Ekim 2010 dönemi için İşe başlamaya hazır olup iş aramayanların dâhil edildiği geniş tanımlı işsizlik rakamı yüzde 17,3 olurken, eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle birlikte bu oran yüzde 21,3’e ulaşmış durumdadır. İşsiz sayısı ise umutsuzlarla 4 milyon 803 bin, eksik ve yetersiz istihdam edilenleri ilave ettiğimizde 5 milyon 931 bindir.

 

İşsizlik rakamları içerisinde geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalanlar yüzde 26,5’lik oran ve 769 bin kişi ile işsizlikten en çok etkilenen kesimi oluşturmaya devam etmektedir. Buna göre geçici işlerde çalışanlar için işsizlik oranı ise yüzde 31 düzeyindedir. Bu dönemdeki işsizlerin 641 binini ise işten çıkartılanlar oluşturuyor.

 

Sonuç olarak son 3 yılda çalışma yaşamına katılanların yüzde 22’si kayıtdışı olarak, yüzde 24’ü eksik ve yetersiz olarak, yüzde 52’si tarım kesiminde istihdam edilmiştir.

 

Bu verilere rağmen işsizlikle mücadele açısından ortaya konulan tek önerme, yoğun sömürü koşullarını ve gizli işsizliği artıracak olan esneklik biçimlerinin dayatılmasıdır.

 

Ekim 2010 dönemi için İstihdamda yaşanan gelişmelere ilişkin başlıklar şunlardır:

 

İŞSİZ SAYISI 850 BİN KİŞİ ARTTI

 

Eylül, Ekim ve Kasım dönemini (Ekim dönemi) kapsayan TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 1,8 puanlık düşüşle yüzde 11,2 oldu. İşsiz sayısı ise 398 bin kişi azaldı. Buna karşın İşsiz sayısı kriz öncesi, Ekim 2007 döneminin 536 bin üzerindedir. Umudu kesik olduğu için ya da diğer nedenlere son 3 aydır iş aramayan ancak işe başlamaya hazır olanlarla birlikte işsiz sayısındaki artış 3 yılda 850 bini bulmuş durumdadır.

EKİM DÖNEMİ İÇİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU

(Eylül, Ekim ve Kasım)

 

 

2007

2008

2009

2010

Kurumsal olmayan sivil nüfus (000)

69.139

69.960

70.773

71.574

15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000)

50.237

51.073

51.933

52.788

İşgücü (000)

23.226

24.297

25.319

25.873

İstihdam (000)

20.862

21.567

22.019

22.972

Eksik istihdam (000)

626

778

Zamana bağlı eksik istihdam (000)

668

764

Yetersiz istihdam (000)

384

363

İşsiz (000)

2.365

2.730

3.299

2.901

İşgücüne katılma oranı (%)

46,2

47,6

48,8

49

İşsizlik oranı (%)

10,2

11,2

13

11,2

Tarımdışı işsizlik oranı (%)

12,4

14

16,4

14,1

Kaynak: TÜİK HHİ Anketi sonuçları

KAYITDIŞI İLE MÜCADELEDE YENİ DÖNEM

 

Kayıtdışı ekonomi Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından biri durumundadır. Ekonomisinin yaklaşık yarısının kayıtdışında olduğu Türkiye, bu dolayımla sosyal güvenlikten, gelirler politikasına kadar ciddi bir kriz yaşamakta, bu krizin faturası ise topluma kesilmektedir. Buna karşın kayıtdışı ile mücadelenin aracı olarak denetim yerine, teşvik mekanizmaları gündeme getirilmekte, sermayedarların, sosyal güvenlikten, vergi politikasına kadar ekonomik sorumlulukları kamunun üzerine yıkılmakta, böylelikle finansmanının önemli bir kısmı dar gelirlilerin ve emekçilerin üzerine yıkılan bir gelirler politikası ile emekçiler mağdur edilmektedir. Türkiye vergi adaletsizliğinden, sosyal güvenlik sistemindeki reformlarla emekçilerin kazanımlarının gasp edilmesine kadar bir dizi alanda yaptığı uygulamalar bu pratiğin ürünüdür.

 

Denetim kapasitesinin ve cezai yaptırımların etkinliğinin artırılması konularında hala yetersiz kalındığı ortadadır. Sendikal örgütlülüğün, yasal düzenlemelerle neredeyse yok edilme noktasına getirildiği bir süreçte, kayıtdışı ile mücadelede önemli mesafeler kat etmek son derece zordur.

 

Kayıtdışı ile mücadelede etkin bir araç olarak kullanılmaya çalışılan ve kayıtdışının maliyetini, işverenlerden alarak, işçinin kendi üzerine yıkmayı amaçlayan düzenlemeler ise yoksulluğu derinleştirecek tehlikeli bir oyundur.

 

2010 Ekim dönemi için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıtdışı istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 188 bin kişi, 2007 Ekim döneminden bu yana ise 503 bin kişi artarak, 9 milyon 996 bine ulaşmıştır. 3 yıllık süreçte kayıtdışı istihdam ise oransal olarak sadece 2 puanlık bir düşüşle yüzde 43,5 olmuştur.

 

Sonuç olarak, kayıtdışı ile mücadele emeğin haklarının gaspı üzerine inşa edilmek istenmektedir.

 

EĞİTİMLİ KADINA İSTİHDAM AYIBI SÜRÜYOR

 

Kadınların iş gücüne katılım oranları eğitim düzeyi ile yükselirken, kadınlara yönelik ayrımcılık da bütün çıplaklığı ile açığa çıkmaktadır. Lise ve üzeri eğitime sahip kadınlarda işsizlik oranı erkeklerin yaklaşık iki katından fazladır. Lise mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 23,4 iken, bu oran erkeklerde yüzde 11,2’dir. Aynı oran Yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 17,7, erkeklerde yüzde 8,4, teknik ve meslek lisesi mezunu kadınlarda yüzde 21,4, erkeklerde yüzde 11,2’dir. Bu durum Türkiye’de kadınların işgücüne katılımda yaşadığı sorunların ne kadar ağır olduğunu göstermektedir.

 

GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR

 

“İşçinin iş ilişkisine süreklilik sağlanarak geleceğine güven duyması, işini kaybetme, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını oluşturan gelirinden yoksun kalma endişesinin dışında tutulması temel bir haktır.” Bu çerçevede geçici iş ilişkisi, işçinin geleceği olan inancını zedeleyen, yeni bir iş bulamama korkusunu tetikleyen, işçinin temel haklarından birinin ihlali anlamını taşımaktadır. Taşeronlaşma olgusu yine geçici iş ilişkisinin bir biçimi olarak yürümektedir. İşsizlik rakamlarındaki düşüşe güvencesiz çalışanların ve eksik istihdam edilenlerin sayısındaki artış eşlik etmektedir. Yani istihdamdaki artış işin nitelik ve süre açısından yetersizliğine işaret etmektedir.

 

Herkese insan onuruna yaraşır bir iş talebi dikkate alındığında, krizden güvence
siz ve geçici işlerle çıkmanın çözüm olmadığı görülecektir.

 

Geçici bir işte çalışanların sayısı, 2010 yılında 1 milyon 702 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış 17 bindir. Geçtiğimiz yılın aynı dönemi ile karşılaştırdığımızda ise artış miktarı 104 bini bulmaktadır.

 

GEÇİCİ İŞÇİLERDE İŞSİZLİK KALICILAŞIYOR

 

Resmi rakamlara göre işsiz kalanların, işsiz kalma nedenlerine göre en ön sırasında yine güvencesiz çalışan, geçici işçiler bulunmaktadır. Geçici bir işte çalışan yaklaşık her iki işçiye karşın, geçici bir işte çalıştığı ve iş sona erdiği için işsiz kalan bir işçinin olması, güvencesizliğin işsizliğe nasıl bir boyut kattığının somut bir ifadesidir. Bu dönemde ücretlilerin yüzde 12,1’ini geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 26,5’ini geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 769 bindir. 1 milyon 702 bin geçici işçinin halen istihdam da olduğu düşünüldüğünde, geçici işlerde çalışanların işsizlik oranı yüzde 31’e ulaşmaktadır.

 

EKİM 2010 DÖNEMİ

Durumlarına göre işsizler

Kişi sayısı (bin)

Oran (Yüzde)

Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler

769

26,5

İşten çıkarılanlar

641

22,1

Kendi isteğiyle işten ayrılanlar

470

16,2

İşyerini kapatan/iflas edenler,

235

8,1

Ev işleriyle meşgul olanlar

203

7

Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar

308

10,6

Diğer nedenler

276

9,5

 

2901

100

Kaynak: TÜİK HHİ Anketi sonuçları

ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLERİN SAYISI 1 MİLYON 154 BİN

 

TÜİK HİA Ekim dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdam da sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerin sayısındaki artış, kriz öncesi Ekim 2007 dönemine göre 501 bindir. Bugün 1 milyon 154 bin kişi yetersiz ya da zamana bağlı eksik istihdam edilmektedir. Dolayısıyla istihdamdaki artış nitelikli ve insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamına işaret etmemektedir.

TARIMSAL İSTİHDAM FELAKETİ ÖRTTÜ

İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Ekim 2010 döneminde de bu durum kendini göstermektedir. Bu dönem için tarımdaki istihdam kriz öncesi Ekim 2007 dönemine göre 1 milyon 97 bin kişi artış göstererek 5 milyon 905 bine ulaşmıştır. Kırsal kesimde gelir kaybı yaşadığı için kentlere yönelen yüz binlerce emekçi, işsizlik girdabından kaçarak, yine çaresizliklerine yani tarıma dönüş, kırsal kesime dönüş yapmıştır. 3 yılda istihdamın yüzde 52’sini tarım kesimi yaratmıştır. Tarım kesiminde istihdam 3 yıldır değişmeseydi resmi işsizlik oranı 7 puan fazlayla yüzde 18’i, işsiz sayısı ise 4 milyonu bulacaktı.

                                                    

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 17,3

 

Türkiye açısından işsizlik verileri ile ilgili olarak giderek önemini artıran diğer bir kesim, işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlardır. Bu durumda olan kişi sayısı, 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaşmıştı. 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere, çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Ekim dönemi için 1 milyon 902 bin düzeyindedir. 2007 yılının aynı dönemine göre bu sayı 314 bin kişi artmıştır.

 

Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 1 milyon 902 bin işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 4 milyon 803 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 11,2’den yüzde 17,3’e çıkmaktadır.

 

GT işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 21,35’e, sayısı 5 milyon 930 bini bulmaktadır.

İŞSİZLİK FONU PRİMLERİ YAĞMAYA AÇILIYOR

 

Bilindiği gibi, 2008 yılında istihdam maliyetlerini düşürmek üzere, işverenlerin sosyal güvenlik prim katkılarının 5 puanlık kısmını devlet üstlendi. Bu uygulama ile Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı 9 milyon işçinin her ay yaklaşık 50 TL’lik işveren primini hükümet hazineden ödemektedir. Toplamda yapılan ödeme Aylık 450 milyon TL’dir. Bu hükümetin böyle büyük bir kaynağı işverenler gündeme geldiğinde nasıl gözden çıkarabildiğini ortaya koymaktadır.

Ayrıca 2008 ve 2009 yıllarında işsizlik sigortası kanununda yapılan düzenlemeler ile nema gelirlerinin bütçeye gelir olarak kaydedilmesi olanaklı hale getirilmiştir.  2008 yılında 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın18 yaşından büyük kadınlardan yeni işe alınanların işveren primlerinin, ilk yıl tümü diğer yıllar kademeli olarak azaltılacak şekilde 5 yıl boyunca işsizlik fonundan karşılanması uygulamaya girmiştir. Buna karşın Aralık ayında işsizlik ödeneğinden 170 bin kişiye sadece 63 milyon TL ödeme yapılmıştır. Aralık ayında ödenen prim 334 milyon TL’dir. Yani prim gelirleri amacı doğrultusunda kullanılsa gelen prim ile aylık 850 bin kişiye, birikmiş kaynağa dokunmaksızın ödeme yapılabilir.

Fondan yapılan harcamaların 14 milyarının sadece 4 milyarı işsizlik ödemeleri için kullanılırken 9 milyarı hükümetin kasasına aktarılmıştır.

Buna karşın ödeme şartlarının kolaylaştırılması gündeme getirilmezken, torba yasa ile prim gelirlerinin yarısının ilgili maddeye “işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek” ibaresi eklenerek, taşeron firmalara aktarılması sağlanmaktadır. Yine torba yasada yapılan düzenleme ile ilk işe girişlerde işveren primlerinin daha uzun süreler işsizlik sigortası fonundan karşılanmasının yolu açılmaktadır.

İşsizlik fonunun sermaye için seferber edilmesi, gençlerin daha fazla sömürülmesi, esneklik, taşeronlaşma, torba yasada yer alan bu hükümler ile artacaktır. Emekçilerin sorunları daha da ağırlaşacaktır. İşsizliğin çözümü sömürüyü artırmak değil, emekçilerin sorunlarına sahip çıkmaktan geçmektedir.

                                                

Bu veriler ışığında işsizlikle mücadele için atılacak pek çok adım, yapılacak pek çok düzenleme bulunmaktadır. İşsizlikle mücadele için acil alınması gereken tedbirler şunlardır:

 

1.   Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.

2.   Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.

3.   Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır

4.   İşsizlik fonu amacı doğrultusunda kullanılarak, yararlanma şartları hafifletilmelidir.

5.   Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır

6.   Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır

7.   Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.

8.   Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam engellenmelidir.

ITUC ETUC