Image Map

TÜRKİYE AKP ELİYLE NEREYE SÜRÜKLENİYOR?..

DİSK YÖNETİM KURULU:

TÜRKİYE AKP ELİYLE NEREYE SÜRÜKLENİYOR?

 

·       “Taşeron demokrasisi”nin adaletsizliği, güvencesizliği ve sefaleti bu ülkede kural haline getirmesine karşı direneceğiz!

 

DİSK Yönetim Kurulu, Türkiye’deki son gündem konularını değerlendirmek üzere 3 Kasım’da DİSK Genel Merkezi’nde toplandı. Ekonomik yapılanış, demokratik hak ve özgürlükler konusunda ülkemizdeki gelişmelerin endişe verici boyutlara ulaştığı görüşüne sahip olan DİSK Yönetim Kurulu, değerlendirme ve kaygılarını şöyle sıraladı:

 

·        AKP siyasetinde bugün çok daha bariz olarak ortaya çıkan değişim/keskinleşme sinyalleri esas olarak 12 Haziran 2011 seçimlerinde ortaya çıkmış ve DİSK bu kaygısını kamuoyuyla her fırsatta paylaşmıştır.

 

·        AKP hükümeti, alt yapıda sınırsız bir piyasacılığa üst yapıda ise otoriter ve baskıcı karakterle inşa etmeye çalıştığı “yeni rejim”, devleti de yukarıdan aşağıya yeniden biçimlendirmektedir.

 

·        Bu süreçte, demokrasinin temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığı, halkın özgür iradesi, hukukun üstünlüğü gibi tüm kavramların içi boşaltılmış; demokrasi ve hukuk gibi en önemli değerler hızla eritilmiş; sermayeye, finans sektörüne, iktidarın kendisine lazım olan yasalar gece yarısı meclis mesaileriyle çıkarılırken, demokratikleşmenin, sendikal alanın gereği olan düzenlemeler meclisin tozlu raflarında, komisyonlarda yıllarca savsaklanmıştır.

 

·        AKP hükümeti iktidarını sağlamlaştırdıkça siyasal ve ekonomik saldırılarını genişleterek yoğunlaştırmayı tercih etmektedir. Çalışan emekçi kesimleri hedef alan neoliberal politikalar yeni yoksullar ve yeni güvencesizler üretirken, AKP’nin siyasal yönelimleri de, muhalif kesimleri bir tür “güvencesizliğe” sürüklemektedir.

 

·        Siyasi iktidar, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanarak toplumu ve devleti kuşatmakta; kendi medyasını, polisini, yargısını yaratarak herkesi dinleyen ve izleyen büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplumsal sistem oluşturmaya çalışmaktadır. Dokunanın, itiraz edenin, konuşanın “yandığı” bir tür korku rejiminin göstergesidir bunlar.

 

·        Bunun siyasal alandaki en son örneklerinden biri Prof. Dr. Emine Büşra Ersanlı, yayıncı Ragıp Zarakolu ve KESK eski Genel Sekreteri Mustafa Avcı‘nın aralarında bulunduğu akademisyenler, insan hakları savunucuları ve öğrencilerden oluşan 47 kişinin gözaltına alınmasıdır.

 

·        Ekonomi alanında da güvencesizliği bir kural haline getirmek için köşe taşlarından biri durumundaki Kıdem Tazminatı ortadan kaldırılmaya çalışılmakta; “Üçlü Görüşme”lerde, örgütlenme özgürlüğü, toplu sözleşme ve grev hakkına ilişkin başta ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere Avrupa Sosyal Şartı, “BM Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi” gibi birçok sözleşmeyle birlikte Anayasa’nın 90. Maddesine de aykırılıklar taşıyan “Sendikalar Kanunu” ve “Toplu Sözleşme Kanunu”nun DİSK’in bütün itirazlarına karşın tasarı haline getirmek üzere Hükümete gönderilmektedir.

 

·        Bunlar göstermektedir ki; önümüzdeki dönem aynı zamanda piyasacılığın derinleştirilmesi süreci olacaktır. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki; işsizlik ve güvencesizliğin yaygınlaştırıldığı, kamu hizmetlerinin sermayeye devredildiği, yer altı ve yer üstü kaynaklarının talan alanına dönüştürüldüğü neoliberal sömürü dalgasının sürdürülmesi ise ancak daha otoriter-baskıcı bir yönetimle mümkün olacaktır.

 

·        Bu nedenledir ki AKP, toplumsal muhalefeti sindirmeye ve gelişme potansiyelini bastırmaya çalışmaktadır.

 

·        Değişik davalarla ilişkilendirilen yüzlerce tutuklu adil yargılanma hakkını kullanamamakta; birçoğu hakkında yazılı bir iddianame bulunmamaktadır veya dava dosyası hakkında gizlilik kararı olduğundan savunmanları dahi suçlamalar hakkında bilgi alamamaktadır.

 

·        Hukuksuz bir biçimde tutuklananların şiddet olaylarıyla bağlantılarını ispatlayan hiçbir delil bulunmadığı halde terörist oldukları iddia edilmekte ve kamuoyunda suçlu ilan edilerek hedef gösterilmektedirler.

 

·        Haklarında hiçbir somut delil bulunmayan, şiddet olaylarına karışmamış muhalif insanların adil yargılanma hakkından mahrum bir şekilde özgürlüklerinin gasp edilmeleri; basın yoluyla ve hükümet sözcüleri tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılarak, suçlu gibi gösterilmeleri kabul edilemez.

 

Bu gidişata dur denilmezse, kısa süre içerisinde demokrasiyi, özgürlükleri, insan ve işçi haklarını savunacak kimse kalmayacak; tek parti rejiminin otorite kurduğu karanlık bir Türkiye’de insanlık, uzun yıllar üzerinden atamayacağı derin travmalarla sarsılacaktır.

 

Bütün bu olumsuz gelişmelere karşın mücadele azmimizi diri tutup umudumuzu koruyarak, halkımızın bayramını kutluyor, “Taşeron demokrasisi”nin adaletsizliği, güvencesizliği ve sefaleti bu ülkede kural haline getirmesine karşı var gücümüzle direneceğimizi bir kez daha yineliyoruz.

ITUC ETUC