Image Map

ILO EMEĞİN DÜNYASI 2011 RAPORU

ILO “Emeğin Dünyası 2011” Raporu yayımlandı. Raporda, 2009’un son aylarında görülen küresel krizden çıkış emarelerinin, 2010’dan itibaren tekrar olumsuz bir görünüm seyretmeye başladığı, istihdama yeteri kadar önem verilmediği takdirde toparlanmanın tam anlamıyla gerçekleşmeyeceği ifade edilmektedir. İstihdamı artırmak adına ücretlerden yapılan kesintilerin herhangi olumlu bir etkisinin olmadığı, emeğin GSYİH’den aldığı payın kademeli bir şekilde azaldığı vurgulanmaktadır. Kapsamlı toplu sözleşme uygulamalarının ve kayıt dışı istihdamla mücadele stratejilerinin, istihdamın artırılmasında etkili olduğu da raporda belirtilmektedir.
 
 
Bölüm 1: Piyasa Kargaşası, İstihdam ve Toplumsal Huzursuzluk: Eğilimler ve Gözlemler
 
Temel Bulgular
 
Küresel ekonomik durum 2010’dan beri ciddi bir şekilde bozulmaktadır. En güncel veriler, istihdam artışının çoktan yavaşlamaya başladığını ortaya koymaktadır. Bu durum, gelişmiş ekonomilerin üçte ikisi, gelişmekte ve yükselmekte olan ekonomilerin ise yarısı için geçerlidir. Bu rapor, işsizlik sorununda kriz öncesindeki seviyeye ulaşılması için önümüzdeki iki yıl içinde 80 milyon yeni iş olanağının yaratılmasına gereksinim duyulduğunu göstermektedir. Fakat ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması nedeniyle, önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyulan iş olanaklarının yalnızca yarısının yaratılabileceği varsayılmaktadır. Sonuç olarak hali hazırdaki eğilimlere bakıldığında, gelişmiş ekonomilerdeki istihdam durumunun -Emeğin Dünyası 2010 Raporunda öngörülenden bir yıl geç olmak üzere- en erken 2016’da önce kriz öncesindeki seviyesine ulaşacağı öngörülmektedir.
 
Ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama emek piyasaları açısından kritik bir seviyeye ulaşmıştır. Krizle geçen üç yılda -2010’daki iyiye giden göstergelere rağmen- iş arayanların çoğunun morali bozulmaya başlamış ve hep beraber emek piyasasından ayrılmaya karar vermişlerdir. Çoğu bölgede, özellikle de gelişmiş ekonomiler ve bir dizi Arap ülkesinde, insan onuruna yakışır istikrarlı kariyer vaat eden iş olanaklarını elde etmek her geçen gün zorlaşmaktadır. Yaratılan yeni iş olanaklarının çoğu, işletmelerin karşı karşıya olduğu belirsiz ekonomik öngörüleri yansıtacak bir şekilde güvenliksiz ve güvencesizdir. Artan toplumsal huzursuzluğun tahmini riski özellikle gelişmiş ekonomiler, Orta Doğu, Kuzey Afrika’da yüksektir. Bu bölgeler kadar olmasa da Asya’da da yüksek olduğu tespit edilmiştir. Aksine, toplumsal huzursuzluğun tahmini riski Sahra-altı Afrika’da istikrarlı bir hale getirilmiş Latin Amerika’da düşürülmüştür. Konuya ilişkin veri toplanabilmiş 99 ülkenin 50’sinde anketi yanıtlayanlar, ulusal hükümetlere olan güvenin düştüğünü belirtmiştir. İyi iş imkanlarındaki eksiklik bu gelişmelerin (toplumsal istikrarsızlık ve ulusal hükümete olan güvenin azalması) merkezinde yer almaktadır. Bu eğilimler krizin yükünün eşitsiz bir şekilde paylaşıldığı algısı ve istihdamın durumuyla yakından ilgilidir.
 
Emek piyasası koşullarının daha da kötüleşmesi ve bunu takiben toplumsal iklimin erozyona uğraması, toparlanmanın raydan çıkması tehdidini beraberinde getirebilir. Bu tür bir risk, yeni iş olanakları yaratılması fikrinin, politika gündeminin acilen birinci maddesi haline getirilmesi ile bertaraf edilebilir. Kimi ülkelerin iyi istihdam olanaklarının yaratılmasının sonuçlarından yararlandığı tespit edilmiştir.
Bölüm 2: Yatırım ve İş Olanakları İçin Kazanım Sağlama
 
Temel Bulgular
 
Kriz öncesinde büyümeden elde edilen kazançlar eşitsiz bir şekilde dağıtılmıştı: 2000 ve 2009 arasında konuya ilişkin araştırma yapılan 56 ülkenin -ki bu dünya GSYİH’sinin yüzde 90’ını üreten ülkelere tekabül etmektedir- yüzde 83’ünden fazlası GSYİH’deki kâr paylarının artışından faydalandı. Diğer taraftan, kâr payları artarken, GSYİH içindeki üretken yatırımın yüzdesi küresel düzeyde ilerlememiştir.
 
Artan kârlarla ve üretken yatırım arasındaki bu bağlantısızlık üç ana etkeni yansıtmaktadır:
 
İlk etken, kârlardaki artışın çoğu mali sektörde gerçekleşmesidir. 2000 ve 2007 arasında, gelişmiş ekonomilerde mali sektör yıllık yüzde 13’lük bir büyüme gerçekleştirmiştir. Mali olmayan sektörde -örneğin reel ekonomide- ise büyüme yüzde 6 olmuştur. Yükselen ve gelişen ekonomilerde mali sektör kârları yüzde 85, mali olmayan sektör kârları ise yüzde 20 civarındadır. Mali sektör kârları 2008-2009 arasında bir nebze düşmesine rağmen söz konusu tarihten itibaren -hem gerçek rakamlar hem de reel ekonomideki kârlar açısından- güçlü bir şekilde toparlanmıştır.
 
İkinci etken, gelişmiş ekonomilerde mali olmayan faaliyetlerde bulunan şirketlerin kârlarının, kâr paylarının ödenmesi ve üretken yatırımlardan çok mali varlıklara yatırım yapılması için kullanılmasıdır. 2009’da kârların yüzde 36’sından fazlası kâr paylarının dağıtımı için kullanılmıştır. Kârların, kâr payı dağıtımı için kullanılma oranı 2007’de yüzde 35’ten 2000’de ise yüzde 29’dan azdı. Bunun yanında, gelişmiş ekonomilerdeki mali olmayan faaliyetlerde bulunan şirketlerin toplam varlıkları 1995’te GSYİH’nin yüzde 81,2’si iken bu oran 2007’de GSYİH’nin yüzde 132,2’sine çıkmıştır. Mali krize bağlı olarak 2008 ve 2009’da bir düşüş olmuş fakat 2010 verileri, gelişmiş ekonomilerde mali olmayan faaliyetlerde bulunan şirketlerin mali yatırımlarının yukarı doğru bir eğilime sahip olduğunu ortaya koymuştur.
 
Yükselen ve gelişen ekonomilerdeki mali olmayan faaliyetlerde bulunan şirketlerin durumu ise gelişmiş ekonomilerdeki uygulamalara göre bariz farklar içermektedir. Kâr payı dağıtımları -aşağı yukarı elde edilen kârların yüzde 19’una tekabül ederek- kriz öncesi döneme göre belli bir oranda istikrarlı bir düzeyde kalmış, hatta 2008’deki krizin başlangıcında yüzde 16,8’e düşmüştür. Buna rağmen, gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi 2000’de GSYİH’nin yüzde 54’ü olan mali varlıklara yatırım 2007’de GSYİH’nin yüzde 87,4’üne çıkmıştır.
 
Üçüncü etken (en güncel olarak), gelişmiş ekonomilerdeki üretken yatırımın, katı kredi koşulları ile bütünleşmiş -oransız bir şekilde küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkileyen- belirsiz talep beklentileri tarafından engellenmesidir. Avrupa Birliği’nde, borç verme standartlarını sıkılaştırdığını rapor eden bankaların net yüzdesi 2011 boyunca pozitif kalmıştır. ABD’de, borç verme standartlarını sıkılaştırdığını belirten bankaların net yüzdesi KOBİ’ler açısından 2011’in üçüncü çeyreğinde yükselmiştir.
 
Kârlar ve üretken yatırım arasındaki yakın bağlantıyı garantilemek iş olanaklarının yaratılması açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Eğer özel sektör yatırımları 2000-2009 arasında GSYİH’nin göstermiş olduğu hızda bir artış gösterseydi, gelişmiş ekonomilerdeki özel sektör istihdamı 2009’da 5,8 milyon daha fazla olabilirdi. Benzer şekilde, gelişmekte ve yükselmekte olan ekonomilerdeki dikkat çekici üretken yatırım fırsatları, iş olanakları yaratılması açısından kırsal bölgelerde ve tarımda yoğunlaşmaktadır.
 
Bölüm 3: Emeğin Gelirden Aldığı Pay: Belirleyiciler ve Mali Krizden Çıkış İçin
 
Potansiyel  Katkılar
 
Temel Bulgular
 
Geride bıraktığımız on yıllık dönemler içinde, emeğin gelirden aldığı pay sermaye karşısında zemin kaybetmiştir.

ITUC ETUC