TÜRK-İŞ YÖNETİMİ BAŞBAKAN İLE NEYİN PAZARLIĞINI YAPTIĞINI AÇIKLAMALIDIR!
DİSK YÖNETİM KURULU:
TÜRK-İŞ YÖNETİMİ BAŞBAKAN İLE NEYİN PAZARLIĞINI YAPTIĞINI AÇIKLAMALIDIR!
Türkiye demokrasi tarihi açısından karanlık bir dönemden geçiyoruz. 12 Eylül askeri darbesinin gölgesinde, konfederasyonumuz DİSK’e ve işçi sınıfının iradesine ket vurarak, işçileri örgütsüz bırakan, yalnızlığa ve çaresizliğe sürükleyen faşizan ruh kendisini bir kez daha ortaya koyuyor. Darbe günlerinde 12 Eylül’ün kudretli faşist generalleri ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK ile işbirliği yapan ve 12 Eylül cunta hükümetine genel sekreterini bakan veren TÜRK-İŞ konfederasyonu, bir kez daha kapalı kapılar ardında, işçi sınıfının örgütlenme özgürlüğünü pazarlık konusu yaparak bir ihanete daha imza atıyor. Kuruluşundan beri işçi sınıfının mücadeleci örgütü konfederasyonumuz DİSK’i bitirmeyi amaçlayan anlayış, 1970 yılında 15-16 Haziran günlerinde 150 bin işçinin katıldığı büyük direnişi ile püskürtülmüştü. Bu tarihten kısa bir süre önce de, Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk, yine bir TÜRK-İş Kongresinde “Çok yakında DİSK’in çanına ot tıkayacağız” demişti.
Konfederasyonumuzun faaliyetlerine ancak 12 Eylül’ün baskıcı rejimi son verebildi. Konfederasyonumuz yeniden faaliyete geçtiği 1992 yılında yetki barajlarını yıkarak işçi sınıfının mücadelesinde tekrar yerini almıştır. Şimdi bir kez daha istatistiksel oyunlarla konfederasyonumuza ve işçilerin örgütlenme iradesine yönelik bir saldırı gündemdedir. 12 Eylül zihniyeti ile hesaplaştığını söyleyen siyasal iktidar işçi hakları söz konusu olunca Kenan Paşa’nın yasalarına sığınmakta bir sakınca görmemektedir.
Soruyoruz:
· Konfederasyonumuzun da içinde yer aldığı ancak evrensel normları, özgürlükleri karşılamadığı için son oturumlarına katılmadığımız toplantılarda, sosyal tarafların (işveren ve işçi konfederasyonları ile hükümet temsilcilerinin) mutabık kaldığı hususlar hangi pazarlıklar sonucu yasa taslağından çıkartılmıştır?
· Hangi bedel karşılığı taslakta yer alan yetki barajı 6 kat artırılarak yüzde 3 olarak belirlenmiş, sendika temsilcilerinin güvencesi kaldırılmış, grev yasakları konusunda mutabık kalınmıştır?
· 31 Ocak 2011 tarihinde konfederasyonumuz DİSK Çalışma Bakanlığı önünde ve ülke genelinde bölge çalışma müdürlüklerinin önünde, sendikal özgürlükler için eylem yaparken, kapalı kapılar ardında sadece TÜRK-İŞ ile görüşen Başbakan Erdoğan TÜRK-İŞ’ten ne talep etmiştir?
· Aynı görüşmede Başbakan Erdoğan TÜRK-İŞ’i neye ve nasıl ikna etmiştir?
· Söz konusu toplantının sosyal taraflardan sadece biri ile yapılmış olması nasıl açıklanmalıdır? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hangi gerekçe ile sosyal tarafların defalarca bir araya gelmesi ile yapılan uzun ve zorlu çalışmaları bir çırpıda hiçe sayarak, sadece tek bir konfederasyonla pazarlık yapma gereğini duymuştur?
· Yapılan pazarlıkta kıdem tazminatı’nın fona devri yoluyla aşamalı olarak kaldırılması, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, özel istihdam bürolarının kölelik bürolarına dönüştürülmesi, taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması gündeme gelmiş midir? Neden, kimin adına, nereye kadar ödün verilmiştir?
· Yapılan pazarlıkta konfederasyonumuz DİSK’i sözde yetkisiz bırakma böylelikle TÜRK-İŞ bürokrasisinin kendini koruma gibi bir eğilim konuşulmuş mudur?
· İşkolu birleştirmeler ve yeni açıklanacak istatistiklerle, kimi sektörlerde sendikalar üye sayılarını 10 kattan fazla artırmak durumunda. TÜRK-İŞ yönetimi hangi kaygıyla kendisine üye sendikaları dahi barajın altına atma sorumluluğunu üstlenmiştir?
· Başbakan ve Türk-İş yönetimi, sendikal haklar konusunda dünyada en geri ülkelerden biri olma gerçeğini, Türkiye’nin alnında kara bir leke gibi taşımasında ısrar anlamına gelen, ILO standartları ve evrensel normlarla uyuşmayan bu 12 Eylül kalıntısı yasa taslağını gündeme getirmekte, istatistikleri açıklarım gibi açık bir şantajla sendikaların üzerine gitmekte, dünyanın hiçbir yerinde olmayan barajlara kol kanat germekte, 5 yıl rüşveti ile sendikaları susturacağını sanmaktadır?
Konfederasyonumuz, TÜRK-İŞ yönetiminin ve hükümetin bu tarihi sorumsuzluğuna karşı, başta TÜRK-İŞ üyesi sendikalar olmak üzere, tüm işçi sınıfını uyanık olmaya, bu pazarlığın açığa çıkartılması için mücadele etmeye çağırmaktadır.
Kamuoyuna duyurulurR30;