Image Map

12 EYLÜL, BÜTÜN SORUMLULARI, UYGULAMALARI VE SONUÇLARIYLA BİRLİKTE YARGILANMALIDIR!

·       12 Eylül davasının gerçek bir yargılamaya dönüştürülmesi, gizli bırakılan tarihi gerçeklerin açığa çıkarılması, sorumlularından hesap sorularak cezalandırılmaları tarihsel bir görevdir!

 

 

Konfederasyonumuz, yeniden faaliyete geçtiği 1992 yılından bu yana yapılan bütün genel kurullarında, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve darbenin sorumluları ile hesaplaşma kararları almış, başta Anayasa ve sendikal yasalar olmak üzere 12 Eylül hukukunun aşılması için mücadele etmiştir.

 

Bu bağlamda, 2004 yılında başlattığımız “12 EYLÜL’Ü, NE UNUTURUZ, NE AFFEDERİZ” kampanyası çerçevesinde, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin en büyük mağduriyetine uğramış bir konfederasyon olarak suç duyurusunda bulunduk. Bu suç duyurumuz hakkında, o tarihte yürürlükte bulunan Anayasa’nın geçici 15. Maddesi gerekçe gösterilerek takipsizlik kararı verilmişti. Takipsizlik kararına karşı iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığımız başvuru ise iç hukuktaki yargı engelleri nedeniyle reddedilmiştir.

 

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişiklikleri sonrasında Anayasa’nın geçici 15. Maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine DİSK 5 Mayıs 2011 tarihinde eski suç duyurusunu tekrarlayarak, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin sorumlularından hesap sorulmasını talep etti.

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı DİSK’in yaptığı suç duyurusunu aynı dönemde yapılan çok sayıda suç duyurusu ile birlikte değerlendirerek Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren ile üyesi Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açmıştır.

 

DİSK ve yöneticileri, gerek bugün hakkında dava açılmış bulunan sanıklar Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren ile üyesi Tahsin Şahinkaya’nın, gerekse de 12 Eylül 1980 sonrasında görev yapan Sıkıyönetim Komutanları, illerdeki Sıkıyönetim Komutan Yardımcıları, Davutpaşa Askeri Cezaevi, Selimiye Askeri Cezaevi, Hasdal Askeri Cezaevi, Metris Askeri Cezaevi Komutanları ve görevlileri, Davutpaşa Kışlası Otağ-ı Hümayun Sorgu Merkezi’nde görev yapan askeri ve sivil görevliler ile 12 Eylül yönetiminin hukuka aykırı kararlarını büyük bir hevesle uygulayarak sendikaların ve üyesi işçilerin evrensel hukuktan doğan en temel haklarını çiğneyen, “şimdi gülme sırası bizde” diyen işveren örgütleri, bu örgütlerin yöneticileri ve işverenlerin fiillerinden zarar görmüşlerdir.

 

Ancak, iddia makamı tarafından hazırlanan iddianame, DİSK’in suç duyurusunda ifade ettiği suç konusu fiilleri, dönemin olaylarını ve şüphelilerini araştırmadan, eksik bir inceleme ve tek yanlı bir değerlendirme ile dar bir alana sıkıştırmış ve sadece iki sanığa bu davayı açmıştır.

 

Oysa, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, Milli Güvenlik Konseyi Üyeleri ile bunların açıkça hukuka aykırı kararlarını uygulayan, komuta kademesinde yer alan askeri görevliler, sıkıyönetim komutanları, bakanlar kurulu üyeleri, emniyet müdürleri, cezaevi müdürleri, işkence uygulayan, yargısız infazlarla öldürme ve yaralama eyleminde bulunan askeri ve sivil görevliler, yargı mensupları, işveren örgütleri ve yöneticiler ile işverenlerin aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunan fiillerinden oluşan bir bütünlük arz etmektedir. 

 

Bu kişiler ve bu kişilerin eylem ve fiilleri bu davaya katılmadıkça, bu davanın eksik ve göstermelik bir dava olacağını değerlendiren DİSK, bu davanın gerçek bir 12 Eylül yargılamasına dönüştürülmesi, gizli bırakılan tarihi gerçeklerin açığa çıkarılması, sorumlularından hesap sorularak cezalandırılmalarının tarihsel bir görev olduğundan hareketle 4 Nisan 2012 tarihinde yapılan duruşmada (5 Mayıs 2011 tarihinde eski suç duyurusunu tekrarlayarak) davaya katılma (müdahale) talebinde bulunmuş, Mahkeme de DİSK’in, daha önce yaptığı suç duyuruları ve suçtan zarar görme ihtimali gerekçesiyle davaya katılmasına karar vermiştir.

 

12 Eylül Faşizmi’nin sınıfsal ve arkasındaki güçlerin kim olduğunu çok özlü bir şekilde ortaya koyan iki açıklama var. Birincisi, ABD emperyalizminin örgütü CIA İstasyon Şefi Paul Henze’nin “Bizim oğlanlar başardı”, ikincisi ise, o dönemde TİSK Başkanı Halit Narin’in “20 yıl biz ağladık onlar güldü, gülme sırası şimdi bizde” sözleridir. Bu sözler, 12 Eylül’ün emperyalizmle ve sınıfsal konumuyla ilgili önemli belge niteliği taşımaktadır.

 

Bu nedenle, 12 Eylül sürecinin yargılaması emperyalizme bağımlılık ve sınıfsal tahakkümü üzerinden yapılmadığı ve 12 Eylül zihniyetinin bugünkü sürdürücüleri tarafından bir ortaoyununa dönüştürüldüğü sürece gerçek bir yargılamaya dönüşmeyecektir.

 

Konfederasyonumuzun görüşü bu doğrultuda olmasına karşın kamuoyuna yansıyan haberlerde, DİSK’in, bugüne kadar 12 Eylül darbesi ve hukuku ile ilgili hiçbir mücadelesi olmamış HAK-İŞ vb. kimi örgüt ve kişilerle birlikte müdahilliğe kabul edildiği bilgisi yan yana konularak verilerek gerçek görüşlerimiz çarpıtılmaktadır.

 

DİSK, 12 Eylül’le, 12 Eylülcülerle ve sürdürücüleriyle gerçek hesaplaşmayı emekçilerin yapacağı inancıyla, 12 Eylül davasını, kendi ilkeleri ve bugüne kadar sürdürdüğü mücadelesi doğrultusunda takip edecektir.

 

Kamuoyuna duyurulur.

ITUC ETUC