Image Map

Avrupa Sendikalarının Krize Tepkisi, B.Segol

Avrupa’da krize yönelik siyasi tepkiler genellikle kemer sıkma politikaları ve bütçe düzenlemeleri şeklinde olmuştur. Maaşların ve sosyal yardımların kesilmesi, sözleşme mekanizmalarına yönelik saldırılar ve çalışma kontratlarını esnekleştirme: bu yöntemler Berlin/Brüksel uzlaşmasında tek yol olarak sunulmuştur.

Tabi ki bu çözümler işe yaramıyor ve yaramayacak… Bu politikalar büyümeyi kısıtladıkları gibi yeni istihdam yaratılmasını da engelliyor. Bu politikaların yol açtığı sosyal çalkantılar ve Avrupa genelinde milliyetçiliğin yükselmesi, bizim temel değerimiz olan dayanışmayla ilgili sorunları da beraberinde getiriyor.

Söylemimizi değiştirmemiz gerekiyor

Kemer sıkma politikalarına tepkiler yükseliyor, fakat çoğunlukla Avrupa dışından. OECD ve ILO’ya göre, büyüme getirmeyen kemer sıkma politikaları tehlikeli bir çıkmaz oluşturuyor.  İdari direktör Christine Lagarde de IMF adına kaygılarını dile getirdi. Kredi derecelendirme kurumları da R11;kendi çıkarları peşindeki oligopoller olarak- aynı nakarata başladılar.

Fakat mesaj Ekonomi Bakanlarına bir türlü işlemiyor. Her ne kadar Avrupa Konseyinde büyüme ve iş artışının önemine dair mırıldanmalar duyulsa da, felaketin daha da büyümemesi adına somut bir adım atıldığını göremiyoruz. ETUC olarak güçlü bütçelerin gerekliliğinde hemfikiriz. Fakat bu bütçelerin korunması toplumsal anlaşmaya aykırı yollarla olmamalıdır.

Kemer sıkmanın sonu yok

Avrupa da ekonomik duraklamanın etkisi altına girdi. Avro bölgesi işsizlik rakamları yeni bir rekora koşulduğunu gösteriyor. Bu bölgede ortalama işsizlik oranı %10.4, bu da yaklaşık 16 milyon 500 bin insanın işsiz olduğu anlamına geliyor. Bu işsizlik oranı Haziran 1998’den beri gözlemlenen en yüksek rakam olma özelliğindedir. Özelikle genç işsizliği vurucu; İspanyol gençlerinin yarısı bundan etkilenmektedir. Genel yoksulluk oranı da yükselmekte ve Avrupa nüfusunun %8’i aşırı yoksullukla yüz yüzedir.

Liderler tarafından bu hassas duruma gösterilen tepki de kemeri biraz daha sıkma yönündedir. 30 Ocak 2012 tarihinde imzalanan bir uluslararası anlaşma ile bütçe disiplini merkezi öneme alınmış ve çeşitli yaptırımlarla da desteklenmiştir. ETUC olarak biz bu anlaşmaya karşı çıkmaktayız, çünkü söz konusu anlaşma, işsizlik ve iş güvensizliği konularında gereken çözümleri göz ardı etmiştir. Anlaşma bu sorunları muhasebe yaklaşımı ile ele almış, siyasi bir görüş ve planlama örneği sergilemekten uzak kalmıştır. Bütçelerde sürdürülebilir bir denge yakalanması gerektiğinin farkındayız, fakat bütçelerin bu tür yaptırımlar ve kararlarla dengeleneceğini ve güvenin yükseleceğini düşünürsek kendimizi kandırmış oluruz.

Ayrıca, sürdürülmekte olan süreç demokratik olarak işlemiyor. Avrupa parlamentosu aktif bir rol oynamıyor. Avrupa’nın işçi sendikaları hali hazırda bize sunulan bütçe odaklı, finans odaklı teknokratik yönetimli bir Avrupa yerine toplumsal katılımın demokratik olarak işlediği bir Avrupa’nın önemine inanıyor.

Kriz hazırda kötü olan toplumsal durumu daha da kötüye götürecek. Eşitsizlik büyümekte. Adaletsizliğe ve güvensizliğe karşı yeni sosyal hareketler ortaya çıkıyor. Avrupa’da ve ulusal seviyede toplumsal adalet öncelikli olarak ele alınmalıdır. Eğer liderler bu değerleri bırakıp sadece tasarruf ve kemer sıkma politikalarına yüklenirlerse yoksulluk seviyelerinin yükselmesi ve eşitsizlik oranlarının artması kaçınılmaz olacak, toplumsal ve siyasi istikrarsızlık genelleşecektir.

Avrupa’nın ekonomik yönetişimi ve Neo-liberal kalıp Avrupa’nın mevcut ekonomik yönetişimi Avrupa Dönemi “European Semester”, Avro Artı Antlaşması “Euro Plus Pact” ve Altılı Paket’ten (Six Pack) oluşmaktadır. İşçi sendikalarının ve üyelerinin yardımları ile yürürlüğe giren “Six Pack”‘e toplu sözleşme haklarının korunması ile ilgili bir madde eklendi. Benzer bir madde yürürlüğe giren uluslararası sözleşmede de yer aldı, fakat bu maddeye rağmen sözleşme adil mi sorusu tartışmaya açık.

Gerçek şu ki, IMF, Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve AB’den oluşan R16;Troyka’ Yunanistan, Portekiz ve İrlanda için mevcut ekonomik yönetişim kurallarını uygulamış durumda. Bu yönetişim şekli esasen emek ilişkileri ve toplu sözleşme kazanımı olan maaşlara yönelik saldırılar ile emekli maaşlarının düşürülmesi ve emek piyasasına esneklik değerlerinin dayatılması ve beraberinde getirdiği toplumsal güvenlik mekanizmaları ve grev hakkının gaspı ile kamusal servislerin özelleştirilmesi ile özetlenebilir. AMB’nin İtalyan hükümetine uyguladığı yaptırımları gördük: kamusal servislerin özelleştirilmesi, ödeme sisteminde değişiklik, toplu sözleşme sürecinin merkezsizleştirilmesi, işe alma ve işten çıkarma kurallarının değişmesi ve emeklilik yaşının yükseltilmesi.

Bu yaptırımlar çoğunlukla perde arkasında yazılmış gizli mektuplar yolu ile iletilmektedir. Kaybeden yine demokrasi olmaktadır.

Kriz rekabeti arttırma söylemlerinin tekrar önümüze getirilmesine bir mazeret olmuştur. ETUC olarak yüksek maaşların ekonomik büyümenin önünde bir engel değil, aksine bir destek olduğu görüşündeyiz. Eğer ekonomik yönetişim, rekabeti ayarlarken maaşlar, çalışma koşulları ve sosyal harcamalara odaklanmazsa yük yine emekçiler üzerine kalacaktır.

Avrupa’nın toplumsal modeli saldırı altında

Avrupa toplumsal modeli bir birlikteliği korumaya yöneliktir. Bu model 2. Dünya Savaşı’nın küllerinden inşa edildi; kamusal hizmetler, sosyal güvence ve toplu sözleşme gibi değerler etrafında formüle edildi. Fakat şu anda, neo-liberal güçler krizi bu toplumsal modeli sorunsallaştırmak için kullanıyorlar. Bu güçler için, sadece sosyal güvenceler ve düzgün ücretler değil, toplumsal modelin tamamı bir sorun. Bazıları ise, özellikle orta ve doğu Avrupa’da bir tür sosyal Darwinizm’e yönelerek, refah devleti yatırımlarına odaklanmış olan İskandinav ülkelerinin aynı zamanda da Avrupa’nın en güçlü ekonomileri arasında olduklarını unutuyorlar.
Toplumsal birlikteliğin zayıflaması siyasi sürekliliğin de zayıflaması anlamına geliyor. Sosyal dışlanma ve belirsiz bir gelecek, popülist siyasetçilerin elini kuvvetlendiriyor. Bu siyasetçiler çözümün ulusal yeterlilikte olduğunu öneriyor ve radikal sağın yükselişine eşlik ediyorlar. Avrupa’nın liderleri ve serbest piyasa destekçileri bu siyasi eğilimin yükselişini ciddiye almalı ve kemer sıkma politikalarının aşırı sağın büyümesine katkı sağladığını akıllarında tutmalıdırlar.

Alternatifler Mevcut

Avrupa birliğinin bir ekonomik birliğe ve güçlü bir sosyal plana ihtiyacı var. Bize gereken işsizlik ve büyüme odaklı, gerçekçi bir ekonomik plan. Biz Avrupa’nın toplumsal bir sözleşme imzalamasını istiyoruz, finansal bir anlaşma değil.
– Avrupa, sürdürülebilir, doğa dostu ekonomiye yatırım yapmalıdır. Bunlar ulaşım ve enerji sektörlerine yönelik yatırımları da içermelidir.
– Avrupa, geleceğin sektörlerine, lider konumdaki sektörlere yatırım yapmalıdır.
– Avrupa merkez bankasının yönelimi açıklığa kavuşturulmalıdır. Banka, fiyat sabitliği, genel istihdam ve üye ülkelerin ekonomi politikalarından uzaklaşmamalıdır. Gerektiğinde ulusal borç alım ve satımı yapan bir son güvence kurumu olmalıdır.
– Borçlar kısmen bir avro-bonosu havuzuna aktarılmalıdır.
– Maaşların korunmasına yönelik bir düzenleme yapılmalı, tüm sosyal aktörlerin toplu sözleşme haklarına saygı duyulmalı ve ücretlere rastgele müdahale edilmesi engellenm
elidir.
– Büyümenin güvence altında alınması için yaptırımlar uygulanmalıdır: büyümeye katkı yapacak kamu yatırımları bütçe dengeleme kesintilerinden muaf tutulmalıdır, gelir getiren kamu sektörleri finansal işlemlerin vergilendirilmesi, vergi kaçırmanın ve yolsuzluğun engellemesi yoluyla korunmalı ve katı ekonomik yaptırımların uygulanması için Avrupa sosyal diyaloğuna ekonomi politikalarının belirlenmesinde kuvvetli bir yapısal rol verilmelidir.
– Avrupa birliği sözleşmelerine Toplumsal İlerleme Protokolü eklenmeli, temel haklar korunmalıdır.
ETUC Avrupa için bir “toplumsal sözleşme” modeli önermektedir. Böyle bir sözleşme, sürdürülebilir bir ekonomi için yatırımları öne çıkarıp nitelikli işler ve toplumsal adaleti savunurken eşitsizlikle de mücadeleyi destekler.
Mevcut ekonomi politikalarının karşısında Avrupa sendikal hareketi birlikte hareket ediyor ve zararlı politikalara karşı mücadele ediyor. Avrupa genelinde sendikalar istihdam ve sosyal adalet adına mücadelelerine devam etmektedir.

 


ETUC Genel Sekreteri, Bernadette Segol’ün Küresel Emek Dergisi’nde yayınlanan makalesi: Avrupa Sendikalarının Krize Tepkisi

ITUC ETUC