AKP HER ALANDA KUTUPLAŞMAYI VE ÇATIŞMALARI DERİNLEŞTİRİYOR!.. İKTİDAR PARTİSİNİN HALKA YÖNELİK BASKI VE TERÖR POLİTİKALARINI LANETLİYORUZ!..
DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin, Diyarbakır’da yapılmak istenen “Özgürlük için demokratik direniş” mitinginin zor kullanarak engellenmesi ve iktidarın halka yönelik baskı ve terör politikaları konusundaki açıklaması:
AKP HER ALANDA KUTUPLAŞMAYI VE ÇATIŞMALARI DERİNLEŞTİRİYOR!..
İKTİDAR PARTİSİNİN HALKA YÖNELİK BASKI VE TERÖR POLİTİKALARINI LANETLİYORUZ!
En küçük demokratik bir hakkın bile kullanılmasına tahammül etmeyecek ölçüde baskıcı olan AKP’nin, demokratik hak ve özgürlüklerin olmadığı dikta yönetimi ile ülkeyi yönetme isteği, neredeyse bütün uygulamalarında kendisini ele vermektedir.
BDP öncülüğünde çeşitli sol siyasi parti ve kitle örgütlerinin 14 Temmuz’da Diyarbakır’da düzenlemek istediği “Özgürlük için demokratik direniş” mitingi, yasakçı ve baskıcı devlet zihniyetiyle yaptırılmadı. Diyarbakır sokakları polis şiddetiyle savaş alanına çevrildi. Vekiller yaralandı, onlarca insan gözaltına alındı, işkence görüntüleri sokağa yansıdı, yüzlerce gaz bombası atıldı, coplar kadın, çocuk, yaşlı demedi, tankerler dolusu tazyikli su sıkıldı ve Diyarbakır’da tam bir vahşet yaşatıldı.
Halkın ve vekillerin sokakta kendilerini demokratik siyasi yollardan ifade etme kanalları kapatılıyor. Halk adeta demokratik siyaset yapma zemininin dışına itiliyor.
Aslında AKP bunu hep yapıyor!.. Sendikaları dışlayarak çalışma hayatını, üniversite bileşenlerini dışlayarak yüksek eğitimi, kadınları dışlayarak toplumsal hayatı, Alevileri ve azınlıkları dışlayarak tek mezhepli bir dini yapıyı, toplumsal kesimleri dışlayarak yeni bir anayasayı, adaleti ve hukukçuları dışlayarak hukuksuzluğu, gazetecileri ve basın ahlakını dışlayarak medyayı, sosyalliği dışlayarak otoriter devleti yeniden inşaa ediyor. Yani AKP, toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideolojinin bağlayıcılığını sağlamaya çalışıyor.
AKP, kendi yargısını, kendi emek örgütlerini, kendi basınını, kendi Kürdünü, kendi sanatçısını yaratma gayretinde ve özlemindedir ve bunu kimi alanlarda sağlamıştır. Her türlü demokratik muhalefete, hakkını arayan, haksızlığa boyun eğmeyen her türlü girişime karşı büyük bir düşmanlıkla yaklaşmaktadır.
Bir parti (AKP) stadyumlarda gösteri yapma hakkına sahipken bir başka partinin (BDP) miting yapma hakkı zor kullanılarak engellenebiliyor. Bir parti “siyaset okulu”nu TV ilanlarıyla duyurabiliyorken bir başka partinin siyaset okulu “terörist” ilan ediliyor. Bir partinin belediye yönetimi çeşitli yolsuzluklar yapmasına rağmen soruşturma bile almazken, bir başka partinin belediye yöneticileri sadece muhalif oldukları için tutuklanıyor, görevden alınabiliyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Demokrasinin temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığı, halkın özgür iradesi, hukukun üstünlüğü gibi tüm kavramların içi boşaltıldı. AKP artık seçimle gelip seçimle gidecek bir hükmet olmaktan uzaklaşıp devletleşti. Bunun siyasal alandaki adı hiç kuşku yok ki “faşizm”dir!
AKP’nin Kürt sorunu konusundaki baskıcı ve yasakçı tutumu, Kürt siyasi hareketini tasfiyeye yönelik politikaları, demokratik siyasi kanalları kapatması, Kürt sorununa yönelik Çiller-Ağar döneminin “silahlı” çözümünü savunması önemli bir “yönelime” işaret etmektedir: Kutuplaşmanın ve çatışmaların derinleştirilmesi!
İktidar olmanın zafer sarhoşluğuyla hak, hukuk, adalet tanımayan, baskı ve şiddet kullanmakta dur durak bilmeyen bir hükümetin ülkemizi sürükleyip getirdiği yer kendi sonunu da kaçınılmazlaştıracaktır.
İktidar partisinin halka yönelik bu tür baskı ve terör politikalarını lanetliyor, halkımızı ve tüm demokrasi güçlerini, zalimin zulmüne karşı birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi konusunda göreve çağırıyoruz.