ILO RAPORU: AVRUPA'DA İSTİHDAM VE KRİZ
Uluslararası Çalışma Örgütü, AB ülkelerindeki istihdam durumunun incelendiği bir rapor yayımladı. Rapora göre, işsizliğin arttığı ülkelerde sosyal patlama riski de büyüyor.
Raporda iki önemli teze dikkat çekiliyor: Avrupa’nın bazı bölgelerinde sosyal huzursuzluklar çıkması ihtimali atarken, Avrupa ülkeleri de giderek birbirinden kopuyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, hâlihazırda 26 milyon 300 bin Avrupalı işsiz durumda. Bu rakam, krizin patlak verdiği 2008’deki işsizlik rakamlarından 10 milyon daha fazla. Veriler incelendiğinde 27 AB üyesi ülkeden 22’sinde işsizlik rakamlarının kriz öncesine göre daha yüksek olduğu, yalnızca beş ülkede işsizliğin azaldığı göze çarpıyor. Bu beş ülke Almanya, Avusturya, Macaristan, Lüksemburg ve Malta.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporuna göre, AB genelinde işsizlik oranı şu anda yüzde 10,9 dolayında. Kriz öncesi döneme göre yüzde 4,1 daha yüksek. Avro Bölgesi’nde ise durum daha da kötü; işsizlik oranı 2013 yılında rekor seviye olan yüzde 12’ye ulaştı.
Uluslararası Çalışma Örgütü uzmanları işsizlik rakamlarını incelediklerinde üç önemli grubun istihdam piyasasına girme olanağı bulamadığına dikkat çekiyor. Bu gruplardan ilki gençler. Avrupa genelinde her dört gençten birinin işsiz olduğu belirtiliyor. Yunanistan ve İspanya’da ise gençlerin yarısından fazlası işsiz. Rapora göre, Almanya dışındaki tüm AB üyesi ülkelerde gençler arasındaki işsizlik oranı arttı.
İkinci önemli grup ise uzun süreden bu yana işsiz olanlar. Uzun süreli işsizlerin sayısının iki katına çıkarak yaklaşık 11 milyona yükseldiği ifade ediliyor.
Bir diğer grup ise vasıfsız işçiler. İstihdam piyasasındaki olumsuz gelişmelerin, vasıfsız işçileri ya da üniversite mezunu olmayanları daha fazla etkilediği göze çarpıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü uzmanlarına göre, siyasi ve ekonomik durum ne kadar kötüleşirse, sosyal huzursuzlukların çıkması ihtimali de o kadar artıyor. Buna bağlı olarak raporda Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz, Slovenya ve Çek Cumhuriyeti’nde sosyal huzursuzluk çıkması ihtimalinin arttığına, Almanya, Finlandiya, Belçika, Slovakya ve İsveç’te ise azaldığına dikkat çekiliyor.
ILO uzmanları toplumsal barışın sağlanması için Avrupa ülkelerinde politika değişikliğinin şart olduğunu ifade ediyor. Örgüt, salt tasarruf politikası uygulanmasından vazgeçilmesi çağrısında bulunuyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün önerileri arasında çalışanların tüketime teşvik edilmesi için ücretlerin istikrarlı hale getirilmesi ve mümkünse yükseltilmesi, küçük ve orta ölçekli şirketler için kredi imkânlarının artırılması, gençler için istihdam olanaklarının artırılması gibi önlemler bulunuyor.
Sosyolog Martin Diewalt’a göre “Krizden çok sert şekilde etkilenen bazı ülkelerde, uzun vadeli bakıldığında, özellikle Akdeniz ülkelerinde istihdam piyasası açısından olumsuz bir tablo oluşabilir, zira bu ülkelerde devletle olan ilişkiler Orta Avrupa ülkelerine göre biraz daha gevşek. Ancak bunun Avrupa’yı batıracağını söylemek biraz abartılı olur, yalnızca tehlikenin bilincinde olmak gerekiyor.”
Avrupa’nın birçok ülkesinde hâlihazırda çok da büyük ekonomik sorunlar bulunmadığına dikkat çeken Diewalt, krizden etkilenen ülkelerde de vatandaşların tepkisinin birbirinden farklı olduğunu dile getiriyor: “İtalya ve İspanya’da protestolar barışçıl bir şekilde ilerledi, sosyal huzursuzluk olarak nitelendirilebilecek bir noktaya varmadı. Ancak yüksek vasıflı genç elemanların, ekonomik açıdan daha iyi durumdaki ülkelere göç etme eğiliminde olduğunu görüyoruz.”
İktisat profesörü Miguel Malo’ya göre: “Krizin aşılması doğrultusunda gösterilen tüm çabalarda istihdam, en az bütçe disiplininin sağlanması ya da diğer makroekonomik hedefler kadar önemli olmalı. Tasarruf programlarının istihdam piyasası üzerinde büyük etkileri olduğu göz ardı edilmemeli. Bu olumsuz etkileri azaltmaya ve bu politikaların insanlar üzerindeki etkilerini hafifletmeye yönelik önlemler alınması gerekiyor.”