TAŞERON İŞÇİYE MÜJDE HABERLERİNİN YALDIZI SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE DÖKÜLMÜŞTÜR! TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR, YASAKLANMALIDIR!
· Hükümetin taşeron sistemine, kıdem tazminatına ve Özel İstihdam Bürolarına dair planlarıyla ilgili olarak gazetecilerle bir sohbet toplantısı yapan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, sosyal taraf görüşmelerinin çöktüğünü, bu girişimlere karşı 15-16 Haziran’da alanlarda olacaklarını söyledi.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Taşeron düzenlemesi” çalışmalarına dair farklı düzlemlerde yürütülen ve kamuoyunda “sosyal taraf” görüşmeleri olarak bilinen görüşmeleri değerlendirmek üzere gazetecilerle bir araya geldi.
DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Çerkezoğlu, “Taşeron işçiye müjde” olarak sunulan haberlerin yaldızının döküldüğünü ve taşeron çalıştırma sisteminin iyileştirilemez bir sistem olduğunu, yasaklanması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin en büyük sosyal diyalog ortamı olarak tanımlanan “Çalışma Meclisi”nin hazırlık toplantısının gerçekleştirildiğini 16-17 Mayıs’ta Ankara’da yapıldığını hatırlatan Çerkezoğlu, “Sosyal taraf görüşmelerinde amaç uzlaşmak değil, uzlaşıyor gibi görünmek” dedi.
Çerkezoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Çalışma Meclisi’ne sermaye çevreleriyle beraber alt işverenlik, kıdem tazminatı, özel istihdam büroları gibi gündemlerle geldiğini ve bu “sosyal uzlaşma” girişiminden istediği sonucu alamadığını kaydetti.
2012 Kasım ve 2013 Nisan ayında yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantılarında da işveren örgütlerinin açıkça “maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak” için taşeron sistemini istediklerini açıkladıklarını söyleyen Çerkezoğlu, işçi konfederasyonlarının tamamının alt işverenlik konusunda getirilen mevzuat değişikliğine karşı çıktığını hatırlattı. DİSK Genel Sekreteri, taşeron sisteminin çalışma yaşamına egemen olmasına neden olacak değişikliğe yapılan itirazlara rağmen iktidarın, sosyal diyalog zemini dediği toplantılardan çıkan eğilimi dikkate almadığını söyledi.
KIDEM TAZMİNATI GARANTİ FONU
Kıdem tazminatına dair değişiklik planlarına da değinen Çerkezoğlu şunları söyledi:
“Fon sistemiyle amaçlanan kıdem tazminatını işverenlerin üzerinden alarak, yararlanma sürelerini düşürmek, işçilerin kazanılmış hakkını ortadan kaldırmak, yararlanmaya 10-15 yıllık sınırlandırmalar getirmektir. Sorunu çözmek için her koşulda kıdem tazminatının işveren tarafından ödenmesini sağlayacak yaptırımlar getirilmelidir. Kıdem tazminatı her koşulda ödenmeli, iflas etmiş, ödeme aczine düşmüş işverenler açısından R16;kıdem tazminatı garanti fonu’ getirilmelidir.”
TAŞERON CUMHURİYETİ’NE KARŞI 15-16 HAZİRAN’DA SOKAĞA
Türkiye’de 2 milyona yakın taşeron işçi olduğunu, bunun 700 bininin de kamuda çalıştığını anlatan Çerkezoğlu, iktidarın bu düzenlemesiyle modern işçi simsarlığının öne çıkacağının altını çizdi. Çalışma hayatını cehenneme çevirirken taşeron işçilerin umutlarıyla oynayan bu girişimlere karşı 15-16 Haziran’da başta İzmir ve İstanbul olmak üzere alanlarda ve sokaklarda olacaklarını ilan eden DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Türkiye’nin Taşeron Cumhuriyeti”olmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
“MEVZUATI BİR KENARA BIRAKIP BİR ARADA ÖRGÜTLENELİM”
Toplantıda söz alan akademisyen-yazar Özgür Müftüoğlu çalışma yaşamında insafsızlığın ve kuralsızlığın giderek yaygınlaştığının altını çizerek güvencesizlik sonucu her ay 70-80 işçinin iş cinayetlerinde öldüğünü, meslek hastalıklarından hayatını kaybedenlerin sayısının bilinmediğini hatırlattı. İşçilerin “insan olarak sayılmak” adına yaptığı mücadelelerle kazandığı her şeyin geri alınarak 18.-19. yüzyıldakine benzer bir çalıştırma biçiminin hayata geçirildiğini belirtti. Tüm bunlara karşı sendikaların sadece üyelerini değil, tüm emekçi kesimlerin sorunlarını gözeten bir mücadele izlemesi gerektiğini vurgulayan Müftüoğlu, “Mevzuatı bir kenara bırakıp bir arada örgütlenmeyi hedeflemeliyiz” dedi.
Akademisyen-gazeteci Atilla Özsever de toplantıda söz alarak yeni taşeron yasasına karşı üç konfederasyonun da söz olarak karşı çıkmasının ötesinde pratik olarak karşı çıkılması gerektiğinin altını çizdi. Özsever Kamu Çalışanlarında da güvencesizliğe yol açacak düzenlemelere dikkat çekerek bir arada mücadelenin önemine değindi.
“GERÇEK-FİİLİ BİR MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ”
Gazeteci Şükran Soner ise AKP kadrolarının Fazilet Partisi’nden ayrılmadan önce, mecliste İş Güvencesi yasasında partisinden ayrı bir tutum aldığını ve emekçilerin aleyhine oy kullandığını hatırlatarak sözlerine başladı. Soner konuşmasında medyayı eleştirerek, THY grevi ile ilgili haberleri hatırlattı ve “Adı demokrasi olan bir ülkede, grev hakkına el konulmasının suç olduğunu bilmeyen bir medya var” dedi.
Soruların ve görüşlerin ardından bir kez daha konuşan Arzu Çerkezoğlu, yasanın meclise gelmesini beklemeden bu konuyla ilgili her kesime fiili/gerçek bir mücadele çağrısı yapacaklarını ancak bu çağrıya ne yanıt gelirse gelsin DİSK olarak temel gündemlerinin “işçi sınıfına açılan savaş” olarak gördükleri bu düzenlemeleri durdurmak olacağını söyledi.
DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu’nun, “Çalışma Meclisi”nde gündeme getirilen konulara ilişkin yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:
TAŞERON İŞÇİYE MÜJDE HABERLERİNİN YALDIZI SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE DÖKÜLMÜŞTÜR!
TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR, YASAKLANMALIDIR!
Değerli basın emekçileri,
Bugün sizlerle bir süredir gündemde olan “Taşeron Düzenlemesi” çalışmalarına dair farklı düzlemlerde yürütülen ve kamuoyunda “sosyal taraf” görüşmeleri olarak bilinen görüşmeleri değerlendirmek üzere bir araya geldik. Bugünkü toplantımızda hem sosyal taraflarla yapılan görüşme sürecinin bizzat kendis
ini hem de son görüşmelerin temel gündemi olan taşeron çalışmaya dair yeni yasal düzenlemeleri ele almak istiyoruz.
SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE AMAÇ UZLAŞMAK DEĞİL UZLAŞIYOR GİBİ GÖRÜNMEK…
Sizlerin de bildiği üzere 16-17 Mayıs tarihlerinde Ankara’da Türkiye’nin en büyük sosyal diyalog ortamı olarak tanımlanan “Çalışma Meclisi”nin hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının gündemi sermaye çevrelerinin ve hükümetin sıklıkla gündeme getirdiği şu başlıklardan oluşuyordu:
· Alt işverenlik
· Kıdem tazminatı
· Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi
· 6356 Sayılı Kanun çerçevesinde sendikal örgütlenme
· 6331 Sayılı Kanun çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamasıyla istihdam politikaları.
Toplantıya sosyal diyaloğun tarafı olmayan pek çok işveren örgütü de davet edilmişti.
Öncelikle dikkat çekilmesi gereken nokta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Çalışma Meclisi’ni 9 yıllık bir aradan sonra toplanmaya hazırlanmasıdır. 1947’den beri çeşitli aralıklarla toplanan Çalışma Meclisi’nin gündem maddelerine bakıldığında yeniden toplanma çağrısı yapılmasının nedeni de anlaşılmaktadır.
Zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı meclise gündem olarak sunduğu Alt İşverenlik uygulaması ve beraberinde ele alınan kıdem tazminatı ve özel istihdam büroları konusunda ilk “sosyal uzlaşma” girişiminden elleri boş ayrılmıştır.
4857 Sayılı İş Kanunun 114. Maddesine göre, çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının ve uygulamalarının izleneceği en üst kurulu olan Üçlü Danışma Kurulu’nun 2012 Kasım ayında yapılan iki; Nisan ayında yapılan iki toplantısında işveren örgütleri taşeron çalıştırmanın amacının “maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak” olarak işin ruhunu açıkça ifade ederken, işçi konfederasyonları, alt işverenlik konusunda mevzuat değişikliğine ikna olmamıştır. Toplantıya katılan üç konfederasyon da alt işverenlik uygulamasını yaygınlaştıracak ve kıdem tazminatının gaspına taşeron işçilerden başlayacak olan yasal düzenleme karşısında olumsuz görüş bildirmiştir. Bu görüşmelerin ardından “Sosyal uzlaşma” için yeni bir kanal fırsatı sunan Çalışma Meclisi toplanması için hazırlıklar başlamıştır. 2004’ten beri toplanmayan Çalışma Meclisi için ana gündemini taşeron çalıştırmanın oluşturduğu bir hazırlık toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Değerli basın emekçileri,
Diyalog, müzakere gibi süreçler uzlaşma arayışının farklı biçimleridir. Ama sosyal diyalog toplantıları olarak sunulan toplantılarda konuşulan konular, gündeme gelen itirazlar hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. İktidar “sosyal diyalog zemini” adı verilen toplantılardan çıkan eğilimleri görmezden gelerek aksine bu toplantıları emekçiler aleyhine yapılan düzenlemeleri meşrulaştıracak biçimde kamuoyuna sunmaktadır. Toplantılarda yapılan itirazlar görmezden gelinmekte, sendikaların onay vermediği düzenlemeler yasalaşırken “Sosyal tarafların katılımı ile biz bunu hazırladık.”, “Herkesin görüşünü aldık” denilerek yasal düzenlemelere bir meşruluk dayanağı yaratılmak amaçlanmaktadır.
TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR!
Üçlü Danışma Kurulu ve Çalışma Meclisi başta olmak üzere sosyal diyalog mekanizmalarımıza dair temel kaygılarımızın yanı sıra bugün sizlerle bir araya gelmek istememizin bir başka sebebi daha var. Söz konusu toplantılarda gündem olan ve bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından gündemde tutulan “taşeron düzenlemesi”.
Katıldığımız toplantılarda taşeron işçilerin çalışma hayatına dair yaşadıkları sıkıntı ve sorunlar noktasında ortaklaşılırken, bunların çözümü konusunda hükümet ve sermaye temsilcileri bir cephede işçi sendikaları bir diğer cephede yer almaktadır.
Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai hakları taşeron şirketler tarafından girdi çıktı oyunları ile gasp edilmekte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu duruma sessiz kalmaktadır.
Taşeron işçilerin sendikal örgütlenme hakları taşeron şirketlerin ayak oyunları ile gasp edilmekte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu suça ortak olmaktadır.
Taşeron işçilerin hem iş müfettişleri hem yargı tarafından tanınmış hakları kendilerine verilmemekte, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere AKP hükümeti mahkeme kararlarını, muvazaa (hileli çalıştırma) raporlarını uygulamayarak açıkça hukuku çiğnemek pahasına taşeron işçinin iş güvencesini yok saymaktadır.
Şimdi taşeron işçinin zaten iş kanununda var olan fakat taşeron düzeni içerisinde kullanması fiilen imkansız hale getirilen haklarını kullanabilmesi için yasal düzenleme yapılacağı iddia edilmekte, bu hakların gaspı yerleşik yasal düzenleme haline getirilmek istenmektedir. Taşeron işçinin kıdem tazminatını kullanabilmesi gerekçesiyle kıdem tazminatının fona devrinin önerilmesi bunun en açık örneğidir. Ne acıdır ki bu ülkenin çalışma hayatına dair en yüksek sorumluluk düzeyindeki ismi, 1936’dan beri her işçinin hakkı olan kıdem tazminatını sanki yeni bir hakmış gibi taşeron işçiye vereceğini duyurmakta, bunu “taşeron işçiye müjde” olarak sunmaktadır.
Bu aldatmacanın altında son derece açık bir gerçek vardır. Bu gerçek sosyal taraf görüşmelerinde konfederasyonumuz tarafından açıkça dile getirilmiştir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Çalışma Meclisi hazırlık toplantısında da gündeme gelen ve alt işverende çalışan işçilerin sorunlarını çözmek gerekçesi ile başlatıldığı kamuoyuna duyurulan çalışmalar, bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından köleliğe benzetilen taşeron işçiliğini yaygınlaştırma amacı taşımaktadır.
Bu yapılırken taşeron işçilerinin yasal olarak zaten var olan haklarının uygulanmaması gerekçe gösterilmektedir. Taşeron sistemi, işverenler tarafından emek maliyetlerini aşağıya çekmek, işçi ile ilgili sorumluluklardan kaçmak a
macıyla oluşturulmuş, kuralsızlığın, esnekliğin, güvencesizliğin zeminidir. En büyük işveren olarak devletin ve özel şirketlerin hızla taşeron sistemine yönelmelerinin nedeni budur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre taşeron işçi sayısı AKP hükümeti döneminde 4 kat artarak 1,5 milyonu geçmiştir. Dolayısıyla kurallı çalışmadan, yasal düzenlemelerden kaçışın aracı olarak yaygınlaştırılmak istenen bir sistemin “iyileştirilebilmesi” mümkün değildir.
Sermaye örgütlerinin uzun zamandan beri en büyük talebi taşeron uygulamasına yönelik konulan sınırlandırılmaların bütünüyle kaldırılmasıdır. Hükümet boyalı laflarla, bir yandan yasaları uygulamadığını itiraf ederken, öbür yandan işçilerin kazanılmış haklarına saldırmaktadır.
DİSK’İN TOPLANTIDA DİLE GETİRDİĞİ GÖRÜŞLER KISACA ŞÖYLEDİR:
1) Taşeronluk ile ilgili yapılmak istenen düzenlemelerin temel amacı, taşeronluğu yardımcı işler ve asıl işlerin bir bölümü için tanımlayan sınırlandırmayı ortadan kaldırarak, bütün işçileri taşeron işçisi haline getirecek bir düzenlemeyi hayata geçirmektir. Bakan Çelik İş Yasası’nın 2. maddesinde yer alan asıl işlerin taşerona verilebilmesi için aranan “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektirme” koşulunun değiştirilmesini bu amaçla tartışmaya açmıştır. Bunun anlamı herkesin taşeronda çalışmasının, modern işçi simsarlığı adı verilen çalışma bürolarının hayata geçirilmesidir. Alt işverenlik tanımı karışık derken amaçlanan budur.
2) Yine yapılmak istenen işçilerin “muvazaa”lı, yani hileli bir şekilde taşeronda çalışması halinde, taşeron işçilerinin asıl işverenin işçisi haline gelebilmesine dayanak sağlayan düzenlemenin kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla İş müfettişlerinin elindeki yetki alınmak istenmekte, yasa tanımazlık yasayla meşru hale getirilmeye çalışılarak, işçinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi yani kadrolu işçi sayılması engellenmek istenmektedir. Bu taşeron işçi için kadroya geçmenin hayal olacağı anlamına gelmektedir.
3) Aynı işyerinde fakat farklı işverenler tarafından çalıştırılan ve açıkça işçilerin yasal olarak kazanılmış haklarını yok sayan yasadışı uygulamalar, taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı amaçlayan yukarıdaki düzenlemeye gerekçe haline getirilmektedir. Hak edildiği halde kıdem tazminatının ödenmemesi, yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmaması, ücretlerin tam ve düzenli yatmaması yasa dışı uygulamalardır. Bu uygulamalar işçilerin hukuksal ve örgütsel mücadeleleri ile aşılmaktadır. Bakanlık yasa dışı uygulamalar var diyeceğine, yasaları uygulayacak tedbirleri almalıdır.
4) İşçilerin kıdem tazminatı hakkı mevcut yapı ve süreler dikkate alınarak güvence altına alınmalıdır. Kıdem tazminatı, işten atılma dahil pek çok durumda alınabilmektedir. Fon sistemi ile amaçlanan kıdem tazminatını işverenlerin üzerinden alarak, yararlanma sürelerini düşürmek, işçilerin kazanılmış hakkını ortadan kaldırmak, yararlanmaya 10-15 yıllık sınırlandırmalar getirmektir. Bir yıla bir brüt maaş şeklindeki mevcut yapı, üç yıla 1 aylık brüt maaş şeklinde düzenlenmek istenmektedir. Bu kabul edilemez. Sorunu çözmek için her koşulda kıdem tazminatının işveren tarafından ödenmesini sağlayacak yaptırımlar getirilmelidir. Kıdem tazminatı her koşulda ödenmeli; iflas etmiş, ödeme aczine düşmüş işverenler açısından “kıdem tazminatı garanti fonu” getirilmelidir.
5) İş cinayetleri birbiri ardına taşeron firmalarda çalışan işçileri bulmaktadır. Amacı zaten emek maliyetlerini düşürmek için kuralsız ve denetimsiz çalışmanın olanaklarını sağlamak olan taşeron sistemi, iş cinayetlerinin birincil sorumlusudur. Taşeron sistemini savunmak cinayeti savunmaktır.
6) Taşeron sistemi sendikal örgütlülüğün önünü kesmek için de kullanılan bir araçtır. Sendikalarımızın etkin çabası ile örgütlenen taşeron işçilerinin haklı mücadelesinin önü kesilmek istenmektedir.
Konfederasyonumuz, taşeron sisteminin güvencesiz, esnek, kuralsız çalışmanın, iş cinayetlerinin, sendikasızlaştırmanın, yasaları ve hakları yok saymanın adı olduğunu her fırsatta gündeme getirmektedir. Yapılmak istenen çalışma hayatını cehenneme çevirmektir. Bunu yaparken de taşeron işçilerin umutları ile oynanmaktadır. Kadrolu, güvenceli, sendikalı çalışmayı ortadan kaldırmaya yönelik bu girişimlere karşı 15-16 Haziran’da başta İstanbul ve İzmir olmak üzere tüm Türkiye’de işyerlerinde, işçi havzalarında, grev alanlarında, direnişlerde, alanlarda ve sokaklarda olacağız.
Türkiye’nin Taşeron Cumhuriyetine dönüşmesine geçit vermeyeceğiz.