Image Map

12 Eylül Faşizminin tek ses, tek renk, tek tip insan formülünü AKP iktidarı sürdürmeye çalışıyor!

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun, 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi’nin 33. yılında yaptığı açıklama:

12 EYLÜL FAŞİZMİNİN TEK SES, TEK RENK, TEK TİP İNSAN FORMÜLÜNÜ AKP İKTİDARI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYOR!

· 12 Eylül’le hesaplaşma, her gün sokaklarda yaşanıyor!

12 Eylül faşizminin ve karanlığının üzerinden tam 33 yıl geçti ancak toplumu tektipleştirmeyi, her türlü demokratik tepkiyi baskı ve zorla sindirmeyi, işkenceyi, devlet terörünü kurumsallaştırmayı, emeği örgütsüzlüğe sürüklemeyi hedefleyen 12 Eylül faşist zihniyetinin bugün ortadan kalktığını söylemek mümkün görünmüyor.

12 Eylül ile yapılmak istenen; Ortadoğu ABD emperyalizminin bölgesel çıkarları için yeniden şekillendirilirken Türkiye’nin ileri bir karakol olarak varlığını sürdürmesiydi. Şimdi de AKP hükümeti emperyalist güçlerle beraber bölgesel bir savaşa girmek için can attığını en yetkili ağızlardan açıkça ifade ediyor.

12 Eylül ile yapılmak istenen; toplumun hakları için mücadele etmesinin önüne geçmekti. Şimdi de AKP hükümeti en ufak bir hak arayışının, demokratik bir tepki karşısında, ordu da dahil olmak üzere devletin zor aygıtlarını çıkarmaya, gencecik insanlarımızın ölümü pahasına vazgeçmiyor. Toplumu topyekun teslim almak için en temel hakları ayaklar altına alan 12 Eylül darbecilerine bağlı Sıkıyönetim Mahkemeleri, yine iktidara doğrudan bağlı, adına Özel Yetkili Mahkemeler denilen siyasal operasyon aygıtlarıyla varlığını sürdürüyor.

12 Eylül ile yapılmak istenen; tek tip, tek ses bir toplum yaratmaktı. Şimdi de AKP hükümeti basına yönelik kuşatmasını sürdürüyor. Muhalif gazeteciler devletten ihale almanın peşindeki patronlarca işten kovuluyor, gazeteler tek manşetle çıkıyor. 4+4+4 eğitim sistemiyle tek tip bir nesil yetiştirilmenin adımları atılıyor, 12 Eylül darbecilerinin kurdurduğu YÖK, üniversitelerdeki tüm demokratik kanalların ve bilimsel düşüncenin önünü tıkıyor. AKP’nin ayrımcı, mezhepçi, ötekileştirici politikalarıyla farklı kimlikler, farklı inançlar “tekçi” bir zihniyetin baskısı altında ezilmek isteniyor. 

12 Eylül işçi sınıfına karşı bir sermaye saldırısıydı. 12 Eylül ile “24 Ocak Kararları” olarak bilinen işçi düşmanı politikalar hayata geçirildi. 12 Eylül’den sonra  “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi sıra bizde” diyerek 12 Eylül’ü alkışlayan sermaye sözcülerini şimdi AKP iktidarı güldürüyor. İktidar, bir taraftan emeği ucuzlatmak için elinden geleni ardına koymuyor, bir taraftan da sermayeye yeni kar alanları yaratıyor. Kıdem tazminatımıza göz dikiyor, özel istihdam büroları ve taşeron sistemiyle çalışma yaşamında tam bir kölelik düzenini dayatıyor. Doğamız, kentlerimiz sermayeye yağmalatılıyor, eğitimden sağlığa tüm hizmetler sermaye için kar alanı haline getiriliyor.

12 Eylül darbecileri, işçilerin hak alma ve arama bilincinin önünü keserek sermayeye hizmet etmişti. 12 Eylül ile beraber getirilen sendikalaşmayı zorlaştıran işkolu barajları, AKP hükümeti tarafından şekilsel değişikliklerle korunuyor. Sendikaların baraj altında kalması için imza atılan uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararları bile uygulanmıyor. Grev hakkını sınırlayan yasal düzenlemeler AKP iktidarınca aynen elde tutuluyor. Bu yasaları bile yok sayan fiili-hukuk dışı grev engelleri bizzat iktidarca uygulanıyor. AKP Türkiye’si, sendikal haklar alanında dünyada en kötü sabıkaya sahip, en baskıcı, en müdahaleci ülkelerden biri durumunda.

Bugün darbenin üzerinde 33 yıl geçti. Ve büyük bir olasılıkla bugün, elinde binlerce insanın kanı olan faşist cuntacı Kenan Evren’i göstermelik bir biçimde yargılayıp, onun ve arkasındaki güçlerin yapmak istediklerini büyük bir hevesle sürdürenlerin “darbe karşıtı” nutuklar atacağı bir gün olacaktır. Hem de gençlerimiz sokaklarda öldürülürken, hapishaneler muhaliflerle dolup taşarken, gazeteciler, sanatçılar, bilim insanları büyük bir baskı altındaykenR30; Ancak bu nutuklar inandırıcılığını büyük ölçüde kaybetmiştir. Çünkü halk, 12 Eylül’den beri yürütülen bir projeyi sokaklarda yırtıp atmıştır. Zırhlı araçların ve ateşlenen silahların gürültüsü, sokaklardan yükselen eşitlik, özgürlük, kardeşlik, demokrasi taleplerini bastıramamaktadır. Artık 12 Eylül ile girilen ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen karanlık yolun sonuna gelinmiştir. Bu halk eskisi gibi yönetilmek istememektedir ve yönetilemeyecektir! İşte 12 Eylül ile hesaplaşma budur ve tiyatro oyununu andıran mahkemelerde değil, her gün sokaklarda yaşanmaktadır.

12 Eylül darbecilerinin ilk hedeflerinden biri olan, kapatılan, yöneticileri ve üyeleri öldürülen, işkencelerden geçirilen mal varlıklarına el konan, darbenin bedellerini en ağır ödeyen örgütlerden biri olan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olarak bugün hala etkileri süren ağır mağduriyetlerimizden değil büyüyen umudumuzdan bahsetmenin daha isabetli olduğuna inanıyoruz. Çünkü bugün, bir trajedinin yıldönümü olarak değil, umutlu bir geleceğin öngünlerinden biri olarak yaşanmaktadır.

Bize bugünleri yaşatan ve “Bu daha başlangıç” diyen tüm halkımızı selamlıyor, darbenin tüm izlerinin bu ülkeden tamamen silineceği günler için “mücadeleye devam” diyoruz.

ITUC ETUC