Image Map

DİSK'in Çalışma Bakanlığı'na sunduğu dosya

Sayın Faruk ÇELİK

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

ANKARA

 

 

KONU : Konfederasyonumuzun çalışma yaşamına ilişkin görüşlerinin sunulması hk.

 

 

DİSK’in itirazlarına ve büyük tartışmalara rağmen kanunlaşan,  6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu yürürlüğe gireli yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen, Konfederasyonumuzun işaret ettiği bütün sorunlar, birer birer ortaya çıkmaya başladı.

 

Türkiye, 2013 yılı Haziran ayında ILO tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Çalışma Konferansında, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun kimi hükümlerinin ILO sözleşmelerine aykırılığı nedeniyle “Uluslararası Standartların Uygulanması Komitesi”nde gündeme alındı. Bütün dünyadan 25 ülkenin gündeme alındığı bu toplantıda,  henüz sekiz aydır yürürlükte bulunan 6356 sayılı Kanunun birçok hükmü ILO sözleşmelerine aykırı bulundu.

 

6356 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 2013 Ocak ve Temmuz ayı işkolu istatistikleri yayınlandı. Ocak istatistiklerinin yayınlanması ve yüzde 1 işkolu barajının uygulanması ile birlikte, daha önce işkolu barajının üzerinde olan ve toplu iş sözleşmesi imzalayabilen 7 sendika yüzde 1 barajının altında kalmış ve yeni toplu iş sözleşmesi imzalayabilme yetkisini yitirmişti. Mevcut sözleşmenin olduğu işyerlerinde bu sendikalar 1 kere mahsus olmak üzere toplusözleşme yapabilmekteler. Yeni yasaya göre yayınlanan Ocak ayı istatistiklerinde, daha önce toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine sahip olan Türk-İş’e bağlı 3, DİSK’e bağlı 3 ve Hak-İş’e bağlı 1 sendika olmak üzere toplamda 7 sendika baraj altı kalmıştı. Temmuz ayı istatistiklerinde de aynı tablo tekrarlanmaktadır. 6356 sayılı Yasanın geçici 6. Maddesine göre İşkolu barajının kademeli şekilde %2 ve %3’e yükselmesi halinde bu tablonun daha da ağırlaşacağı açıktır.(EK-1  DİSK-AR Yetki Raporu)

Sağlık sektörü başta olmak üzere pek çok sektörde binlerce taşeron işçisinin sendikal hakları gasp edilmektedir. Yeni yasadan güç alan taşeron şirketler yaptıkları tek taraflı SGK bildirimlerinde işçileri ayrı ayrı işkollarında göstererek, taşeron işçiler ve onların sendikaları için yetki gaspına yol açmakta, bu ihlaller Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından desteklenmektedir. Örneğin taşeron sağlık işçilerinin inşaat, taşıma, gıda gibi işkollarından gösterilerek sendika haklarının gasp edildiği görülmektedir. İstatistikler açıklanırken yargı kararları da dikkate alınmamaktadır. Dev Sağlık-İş sendikasının mahkeme kararı ile bu yolla yetkili sendika olmasının önüne geçildi. Geçtiğimiz günlerde Ankara 12. İş mahkemesi hâkimliği tarafından verilen karar uyarınca Dev Sağlık-İş sendikamızın üye sayısının 7899 olduğu ve işkolunda yüzde 2,81’lik bir örgütlenme oranına sahip olduğu tespit edilmiştir.

Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayınladığı temmuz ayı sendika üye istatistiğinde sağlık alanında çalışan yaklaşık 8 bin işçinin sendika ve toplusözleşme hakkını göz ardı etmiştir. Benzer şekilde Sosyal-İş ve Nakliyat-İş sendikalarımızın işkolu istatistiklerine itiraz davalarında mahkemelerin verdiği tedbir mahiyetindeki kararlar Bakanlık tarafından uygulanmamıştır.  (EK-1  DİSK-AR Yetki Raporu)

Sendikal hakların kullanılmasının önündeki engelleri kaldırma vaadiyle çıkarılan 6356 sayılı Kanun döneminde de, sendikaların ve işçilerin örgütlenme sorunları ağırlaşarak artmakta, 2822 sayılı yasa döneminde olduğu gibi, uzun yargı süreçleri ile çözülmeye çalışılan yetki uyuşmazlıkları, hiçbir olumlu değişim göstermeksizin devam etmekte, yine sendika üye olması nedeniyle işçiler işten çıkartılmaktadır.

Evrensel sendikal hak ve özgürlükler; Örgütlenme Özgürlüğü, Toplu Sözleşme Hakkı ve Grev Hakkı olmak üzere üç temel unsur üzerinde yükselmektedir.

 

Bu üç temel unsur birbiriyle iç içe geçmekte ve birinin eksikliği diğerlerinin varlığını da ortadan kaldırmaktadır. Bu hak ve özgürlüklere uluslararası hukuk belgelerinde bütünlük içinde ve birbirinden koparılamaz biçimde yer verilmiştir.

 

6356 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Türk-İş’e üye üç sendika tarafından kamu işletmelerinde uygulamaya konan Çay-Kur, THY ve Darphane grevleri, kamuyu temsil eden hükümetten güç bulan, adeta desteklenen bürokratların gerçekleştirdiği yasadışı hamlelerle etkisiz hale getirilmek, kırılmak istenmiş, grevler, sendikalarla adeta hesaplaşma vesilesi sayılmıştır.  DİSK’e üye Genel-İş Sendikasının İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait işletmelerde aldığı grev kararı, işletmelerin bütününde grev yasağı ve engeli bulunmadığı halde, Yüksek Hakem Kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın temsilcisi üyenin de oyları ile grev yasağı kapsamında görülerek, bu işletmelerin toplu iş sözleşmeleri, Yargıtay içtihatlarına aykırı bir şekilde, YHK kararıyla bağıtlanmış, sendikanın ve işçilerin grev hakları ortadan kaldırılmıştır.

 

Son dönemde sendikal hak ve özgürlüklere dair olumlu sayılabilecek tek gelişme ise sendika üyeliğinde noter şartının kaldırılmasına yönelik düzenlemedir. Bununla birlikte, noter şartı yerine önümüzdeki aylarda uygulamaya geçmesi beklenen e-devlet kapısı üzerinden sendika üyeliği ve üyelikten ayrılma uygulamasına dair de endişelerimiz tam olarak ortadan kaldırılmış değildir. E-devlet uygulaması ile örgütlenmenin işveren ve devlet denetimine girmemesi için herhangi bir önlem alınmış değildir. İşverenlerin işten atma tehdidiyle ve hatta daha işe alım sürecinde işçilerin e-devlet şifrelerini alma ihtimalinin önü hala açıktır. E-devlet uygulamasında işçilere devletin üye olabileceği sendikaları göstermesi de hala bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle taşeron işçilerinin SGK kayıtlarında üst işverenin değil alt işverenin işçileri olarak ilgisiz işkollarında gözükmesi milyonlarca taşeron işçisinin örgütlenme hakkının gaspı anlamına gelecektir.

 

DİSK yıllardır, kararlı bir şekilde, örgütlenme özgürlüğü, toplu sözleşme ve grev hakkına ilişkin hakların asgari düzeyini ILO sözleşmelerinin oluşturduğunu ve bunun Anayasa’nın da bir gereği olduğunu savunmuştur.

 

DİSK, ülkemizde var olan sınırlı orandaki sendikal örgütlenmeyi, daha da geriletecek olan 6356 sayılı Kanun ile Kıdem Tazminatı Fonu kurulması, Bölgesel Asgari Ücret Uygulanması ve Özel İstihdam Büroları eliyle işverenler için yaratılmak istenen “ucuz emek” cennetine, güvencesiz çalışma koşullarına zemin yaratacağını düşünmektedir. Böylece hem çalışma ve geçinme koşulları işçiler aleyhine bozulacak, hem de işçilerin bu sürece karşı mücadele olanakları tümüyle ellerinden alınmış olacaktır.

 

Bu nedenle, Konfederasyonumuz, sendikal hakl
arın kullanımı bakımından yukarıda sunulan tablo daha da ağırlaşmadan, onayladığımız ILO sözleşmeleri ile ILO organlarının karar ve tavsiyeleri doğrultusunda :

–       Sendikaların önünde en büyük örgütlenme sorununu oluşturan İş kolu, işletme ve işyeri barajlarının kaldırılmasını, ilk elden daha önce sağlanan Bursa mutabakatının uygulanmasını,

–       Sendikaya üyelikte ve üyelikten ayrılmada, devlet ve işveren müdahalesini, denetimini ortadan kaldıracak yöntemlerin uygulanmasını,

–       Yetki uyuşmazlıklarının çözümde referandum uygulamasını,

–       Sendikal güvencelerin 30’dan daha az işçi çalışan işyerlerinde de geçerli olmasını,

–       Grev engelleri ve yasaklarının kaldırılmasını, grevde işçi çalışmasının tüm işyerini kapsayacak biçimde yasaklanmasını,

talep etmektedir.

 

Bunun yanında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu yıl içerisinde gerçekleştirdiği Üçlü Danışma Kurulu toplantıları ile Çalışma Meclisi hazırlık toplantılarında gündeme getirdiği, “alt işveren ilişkisinin yeniden tanımlanması”, “kıdem tazminatının fona devri”, “özel istihdam bürolarının mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisi kurması” ve “evde çalışma ilişkisinin düzenlenmesi” konularının, Hükümet tarafından yeni yasama döneminde TBMM gündemine getirileceği ve yasalaştırılacağına yönelik haberler, basın yayın organlarınca sıkça yer almaktadır.

 

Konfederasyonumuz, AKP Hükümetinin hazırladığı Ulusal İstihdam Strateji Belgesinde ve hükümet programında yer alan bu konulara ilişkin ayrıntılı görüşlerini çeşitli vesilelerle sayın Bakanlığınıza sunmuş bulunmaktadır. (EK-2)

 

DİSK’in daha önceden de defalarca altını çizdiği gibi Ulusal İstihdam Stratejisi özünde “ucuz işgücü” yaratma stratejisidir. Bu stratejinin alt başlıkları olarak kamuoyuna duyurulan her müjde, işçi sınıfı için değil sermaye için müjdedir. Kıdem tazminatının fona devredilmesi işverenleri işçi atmanın yüklerinden kurtarmaya yönelik bir hak gaspıdır. Alt işveren ilişkilerine dair gündeme getirilen düzenlemeler, taşeron çalıştırmayı genelleştirerek ülkeyi Taşeron Cumhuriyeti’ne çevirmeyi hedeflemektedir. Özel İstihdam Büroları, işçiler için iş bulmayı değil, patronlar için köle bulmayı kolaylaştırmak için kurulan çağdaş insan ticareti pazarlarıdır. Güvencesiz çalıştırma koşullarını derinleştirecek, işçilerin en temel haklarını gasp etmeye yönelik bu tür girişimler DİSK’in “kırmızı çizgileri”dir.

 

Daha önce, birçok kez dile getirdiğimiz gibi, DİSK, kırmızı çizgi olarak gördüğü bu konuların yasalaşmaması, uygulanmaması için mücadele etmeyi, en temel sendikal görev saymaktadır.

 

Konfederasyonumuz görüşü olarak bilgilerinize sunarız.

 

Saygılarımızla,

 

 

 

 

Dr.Arzu ÇERKEZOĞLU                  Kani BEKO

Genel Sekreter                         Genel Başkan

DİSK-AR YETKİ RAPORU İÇİN TIKLAYINIZ

ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ

ITUC ETUC