Güzel günler torbadan çıkmadı, çıkmayacak! Güzel günler, güzel bir gelecek bizim mücadelemizle gelecek!
“Torba Yasa” ile DİSK Genel Merkezi’ndeki basın toplantısında DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Kani Beko’nun yaptığı açıklama
Güzel günler torbadan çıkmadı, çıkmayacak!
Güzel günler, güzel bir gelecek bizim mücadelemizle gelecek!
DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Kani Beko’nun “Torba Yasa” ile ilgili değerlendirmeleri:
GÜZEL GÜNLER TORBADAN ÇIKMADI, ÇIKMAYACAK!
GÜZEL GÜNLER, GÜZEL BİR GELECEK
BİZİM MÜCADELEMİZLE GELECEK!
Kamuoyunda Torba Yasa olarak anılan, 10 Eylül 2014 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’a ilişkin Konfederasyonumuzun değerlendirilmesi aşağıda sunulmuştur:
TORBA YASA’NIN YASALAŞMA SÜRECİ: TORBA, ÇORBA, ZORBA!
Öncelikle belirtmek gerekir ki Torba Yasa’nın yasalaşma süreci, Türkiye’de demokrasinin düzeyini gözler önüne sermiştir. AKP hükümeti, gerek Komisyon çalışmaları gerekse Meclis görüşmeleri sırasında “ben yaptım oldu” anlayışı ile Anayasa’yı, Meclis İç Tüzüğü’nü ve yerleşik teamülleri hiçe saymıştır. İktidar partisi Meclis’teki sayısal üstünlüğüne dayanarak bildiğini okumuştur.
Rant çevreleri ve bürokrasinin talep ettiği yasal düzenlemelerin ardı ardına eklenmesi nedeniyle Torba Yasa, adeta çorbaya dönmüştür. Kara paraların aklanması, meraların yağmalanması, ev işçilerinin 10 güne kadar sigortasız çalıştırılabilmesi için hazırlanan düzenlemeler bu çorbaya dahil edilmiştir. Hükümet internet üzerinde denetim, özelleştirme ve kamu çalışanlarının sürgünlerinde mahkeme kararlarına dayanmama, mahkeme kararlarına uymama hakkını kullanacağını ilan etmiştir.
AKP hükümeti, bu ihtiyaçları doğrultusunda kendi takvimini esas alarak, Meclis’i istediği zaman çalıştırmış, istediğinde tatil etmiştir. İstanbul’da rantı yüksek bir alanın AKP’li belediyeye bağlanmasını sağlayan düzenleme bir gece yarısı operasyonuyla geçirilmiştir. Ancak taşeron işçilerin, maden işçilerinin, Türkiye’de hayatını emeği ile kazanan milyonların talep ve beklentilerine yanıt verilmemiştir.
AKP SÖZÜNÜ BİR KEZ DAHA SÖYLEDİ: “DURMAK YOK, TAŞERONA DEVAM!”
Konfederasyonumuz başından beri, taşeronlaştırmanın tümüyle yasaklanması, tüm taşeron işçilerin asıl işverenin işçisi sayılmasını savunmuştur. Biliyoruz ki, taşeron işçilerin aslında tek bir talebi vardır: “Taşerondan kurtulmak!”
Meclis görüşmeleri sırasında, muhalefet partileri de, bu yönde değişiklik önergeleri vermiş, ancak bu önergeler AKP’li milletvekillerinin oyları ile reddedilmiştir. Yıllardır, “müjde, müjde, kadro geliyor” şeklindeki asılsız haberlere hiç ses çıkarmayan, taşeron işçileri beklenti ve umut içine sokan, bu umut ve beklentiden siyasi rant elde etmekten geri durmayan AKP hükümeti, kamuda çalışanlar başta olmak üzere milyonlarca taşeron işçinin taleplerine karşılık vermemiştir.
Son 12 yılda ülke tarihinin en büyük taşeronlaştırma dalgasının sorumlusu olan AKP hükümeti, “Durmak yok, taşerona devam” demiştir. AKP hükümetinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, defalarca taşeronlaştırmanın sömürü düzenine dönüştüğünü söylemiştir. İşte AKP hükümeti, bizzat kendi Bakanının itiraf ettiği bu sömürü düzeninde ısrar etmektedir.
TAŞERON İŞÇİLER İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER: “HİÇBİR MAKYAJ, SÖMÜRÜ DÜZENİNİ ÖRTEMEZ”!
Torba yasada taşeron işçiler ile ilgili düzenlemeler, hiçbir yeni hak getirmemektedir. Yıllık ücretli izin, kıdem tazminatı ve ücret ile ilgili düzenlemeler, İş Yasası’nda zaten mevcut olan ve/veya Yargıtay kararlarıyla artık kesinleşmiş olan haklardır. AKP hükümetinin yönettiği kamu kurumları ile taşeron şirketler tarafından elbirliği ile ihlal edilen bu haklar, Torba Yasa’da daha detaylı ve açık bir biçimde düzenlenmiştir. Öte yandan taşeron işçilerin sendikalaşması önündeki engeller kaldırılmamıştır. Taşeron şirketlerde toplu iş sözleşmesi imzalanması ve sözleşmeden doğacak farkın kamu tarafından ödenmesini, taşeron şirketlerin insafına terk eden bir düzenleme yapılmıştır.
Torba Yasa’da AKP’nin “muvazaa korkusunu” ortaya koyan çok sayıda düzenlemeye de yer verilmiştir. AKP hükümeti, kamu kurum ve kuruluşlarının personel açığını kapatmak için yeterli sayıda kamu personeli ve kamu işçisi istihdam etmekten yine kaçınmıştır. Bunun yerine hükümet, muvazaalı yani hileli taşeron uygulamalarını engellemek üzere yetkileri kendinde toplamayı ve muvazaanın faturasını bürokratlara kesmeyi tercih etmiştir.
DİSK olarak defalarca söyledik, bir kez daha söylüyoruz: Muvazaa, polisiye önlemlerle önlenemez. Sorunun kaynağına inilmedikçe, kamudaki kuralsız, hileli taşeronlaştırmanın önüne geçilemez. Hiçbir makyaj, bu sömürü düzenini örtemez!
MADEN İŞÇİLERİNE KISMİ HAKLAR: BU DÜZEN İŞÇİLERİ HEP MEZARA YOLLAR!
Soma faciasının ardından oluşan toplumsal tepki üzerine AKP hükümeti, Torba Yasa’da maden işçilerine kısmi haklar sağlayan düzenlemelere yer vermek zorunda kaldı. Maden işçileri ile ilgili en önemli düzenleme, “çalışma süresinin haftada 45 saatten 36 saate düşürülmesi”ne ilişkin düzenleme idi. Ancak bu düzenleme maden şirketlerinin yoğun baskısı neticesinde değiştirildi. Böylece işçilerin 36 saat yer altında, 9 saat yer üstünde, ancak yine toplamda 45 saat çalıştırılması olanaklı hale getirildi. Bu değişiklik ile AKP hükümeti, önceliği maden işçisine değil maden şirketlerine verdiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Torba Yasa’da, maden işçileri için iş güvencesi bakımından kıdem şartının aranmaması, fazla çalışmaların yüzde 100 zamlı ödenmesi, ücretin iki asgari ücretten az olmaması, emeklilik yaşının düşürülmesi, Soma’da hayatını kaybeden işçilerin ailelerine ölüm aylığı/geliri bağlanması ve bir yakınlarının kamuda işe alınmasına ilişkin düzenlemeler yer aldı. Maden işçilerine kısmi haklar sağlanmakla birlikte, yüzlerce işçiyi mezara gönderen “özelleştirme/rödovans/taşeronlaştırma” üçgeni aynen korundu. Şüphesiz, işçiler için yapılacak her iyileştirme önemlidir ancak toplu iş cinayetlerinin temel nedenleri ortadan kaldırılmamıştır. Ucunda ölüm olduktan sonra, maden işçilerine sağlanan hiçbir hakkın önemi kalmamaktadır.
Nitekim, torba yasada madenlerde can güvenliği sağlayacak hiç bir düzenleme olmamasına rağmen Zonguldak’ta maden patronlar fiili lokavt ilan etmiştir. Özel sektör tarafından işletilen 22 madende üretim durdurulmuş, 4500 işçi işsiz bırakılmıştır. İşçiler can güvenliği isterken maden patronları en ufak bir maliyet artışına bile tahammül edemediklerini açıkça ifade etmişlerdir. İşçiye tanınan çok küçük haklar nedeniyle maden ocaklarının kapatılması, “özelleştirme/rödovans/taşeronlaştırma” üçgeninin iflas ettiğini göstermektedir. Madenler artık kamu eliyle işletilmelidir
BARAJLAR, YASAKLAR, BASKILAR DEVAM EDİYOR
Torba Yasa ile işkolu barajı yüzde 1’de sabitlenmiştir. Oranı kaç olursa olsun, sendikal hakların kullanılmasının önünde çok büyük engel teşkil eden işkolu barajı, Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. On binlerce taşeron işçinin sendika üyeliği yok sayılmaktadır. Sonuç olarak sendikal haklara yönelik barajlar, yasaklar, baskılar hala devam etmektedir.
MÜCADELEYE DEVAM!
AKP hükümeti, işçinin, emekçinin, yoksulun değil; sermayenin, rantın, zenginin hükümeti olduğunu Torba Yasa’da bir kez daha gözler önüne sermiştir.
AKP hükümeti, “sömürü düzeni” olan taşeronlaştırmada ısrar etmiş, yeni Soma’ların yaşanmaması için kılını kıpırdatmamıştır.
DİSK, tüm emek ve meslek örgütlerini, emekten yana tüm güçleri, sendikalı ya da sendikasız, taşeron ya da değil tüm işçileri ve emekçileri, taşeronsuz bir Türkiye için, çalışırken ölmediğimiz bir Türkiye için, emeğin, barışın, demokrasinin, kardeşliğin Türkiyesi’ni birlikte yaratmak için mücadele etmeye, güçlerimizi birleştirmeye davet etmektedir…
Çünkü gelecek güzel günlerin AKP’nin torbasından çıkmayacağı bir kez daha görülmüştür. Çünkü güzel günler ellerimizdedir, bizim, işçi sınıfının ellerindedir…
Nazım Usta’nın da söylediği gibi:
“Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri”.